Rusya-Ukrayna savaşına damga vuran istihbarat olayları

Savaşın 18. ayında cephe hattında şiddetli çatışmalar yaşanırken, arka plandaysa her iki ülkenin istihbarat birimleri belirleyici rol üstleniyor

Kreç Boğazı'nın üzerinde Rusya'yle Kırım yarımadasını birbirine bağlayan tek kara bağlantısı olan Kırım Köprüsü 19 kilometre uzunluğunda (Reuters)

1986'nın 23 Ağustosu'nda Guyanalı öğrenci Leakh Bhoge, New York'un ünlü Queens bölgesindeki metro istasyonlarından birine elinde bir zarfla girdi.

Metro istasyonunda yaklaşık üç yıldır tanıdığı Birleşmiş Milletler çalışanı Sovyet fizikçi Gennadi Zakharov'la buluşacak ve 1000 dolar karşılığında içinde Amerikan savaş uçaklarının motorlarına ilişkin bilgilerin bulunduğu zarfı ona teslim edecekti.

Alışveriş gerçekleştikten hemen sonra kalabalık metro istasyonu, bir dizi FBI ajanının bağırışlarıyla doldu.

Birçok namlunun kendisine doğrultulduğu 39 yaşındaki Zakharov, derslerinde yardımcı olduğu ve savunma sektöründeki bir tedarikçi firmada iş bulduğu Bhoge'nin FBI için çalıştığını o ana kadar anlamamıştı.

Bhoge o güne kadar Zakharov'a herhangi bir belge teslim etmemiş, o gün teslim ettiği belgeler de kendisine FBI tarafından verilmişti. Birleşmiş Milletler'deki 4 yıllık görev süresini tamamlamak üzereydi ve diplomatik dokunulmazlığı yoktu.

Tutuklama, Birleşmiş Milletler'in New York'taki merkezinde görev yapan Sovyet çalışanların casusluk faaliyetleri içinde bulunduğuna yönelik Amerikan tezini güçlendirmek için yapılmıştı.

Raymond L. Garthoff tarafından kaleme alınan The Great Transition: American-Soviet Relations and the End of the Cold War (Büyük Geçiş: Amerikan-Sovyet İlişkileri ve Soğuk Savaş'ın Sonu) kitabında yer alan bu ayrıntılar iki kutuplu dünyanın son yıllarına damga vuran krizlerden birinin de kapısını araladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Zakharov'un tutuklanmasını provokatif bulan Sovyetler Birliği yönetimi, olaydan hemen sonra ülkede resmi görevi olmayan bir Amerikan vatandaşı aramaya başladı. 

Bu denge arayışı için KGB'nin uygun bir adayı vardı: Rus asıllı Amerikalı gazeteci Nicholas Daniloff. 

U.S. News and World Report'un Moskova muhabirliğini yapan Daniloff, 5 yıllık Sovyetler Birliği turununun sonuna gelmek üzereydi. Zakharov'un tutuklanmasından bir hafta sonra, 30 Ağustos'ta, sıra Daniloff'a gelmişti. ABD'li gazeteci Moskova'da bir parkta, Zakharov'a çok benzer koşullarda, elinde Sovyetler Birliği'nin Afganistan'daki askeri faaliyetlerini anlatan "gizli" damgalı belgeleri içeren bir zarfla "suç üstü" yakalandı.

Daniloff, bir aydan uzun bir süre gündemi meşgul eden ve devlet başkanları düzeyine kadar ulaşan krizin ardından serbest bırakıldı ve ABD'ye döndü. Daniloff'un tutuklanması Zakharov'un da ABD'den çıkış bileti anlamına geliyordu. Washington yönetimi reddetse de, BM'deki Sovyet kaynakları Daniloff'la Zakharov'un takas edildiği bilgisini kamuoyuyla paylaştı.

reagangorbacov.JPG
Daniloff ve Zakharov'un takas edilmesinden birkaç hafta sonra dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan (sağda) ve dönemin SSCB lideri Mihail Gorbaçov (solda) İzlanda'da gerçekleşen zirvede bir araya gelmişti (10 Ekim 1986 - AP)


Casus krizinden birkaç yıl sonra Berlin Duvarı yıkıldı, Sovyetler Birliği dağıldı, Soğuk Savaş sona erdi.

Ancak Soğuk Savaş günlerine benzer casusluk operasyonları Ukrayna savaşıyla birlikte bugün yeniden gündeme gelmiş durumda. Tıpkı Daniloff'un hikayesi gibi.

Soğuk Savaş sürecinde Sovyetler Birliği'nde casuslukla suçlanan son Amerikalı gazeteci Nicholas Daniloff'un ismi 37 yıl sonra bir başka Amerikalı gazetecinin benzer suçlamalarla Rusya'da tutuklanmasıyla yeniden gazete sayfalarında kendine yer buldu.

Martta Rusya'nın Yekaterinburg kentinde casusluk suçlamasıyla tutuklanan Wall Street Journal muhabiri Evan Gershkovich'in dosyasıyla ilgili detaylara hakim olmak henüz mümkün değil.

Ancak onun tutuklanmasından bir hafta önce ABD Adalet Bakanlığı tarafından bir Rus casusla ilgili hazırlanan dosya ve Ukrayna savaşına damga vuran casusluk operasyonları Batı ile Rusya arasındaki istihbarat savaşlarının hız kesmeden devam ettiğini gösteriyor. 

Üstelik bu kez sahadaki savaş "soğuk" değil, aksine son derece sıcak ve yakıcı.

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kapısından dönen Rus casus

Wall Street Journal'ın Moskova muhabiri Evan Gershkovich'in Rusya'da tutuklanmasından bir hafta önce ABD Adalet Bakanlığı tarafından federal mahkemeye gönderilen bir iddianamenin sanık bölümünde Sergey Çerkasov'un adı yazılıydı.

Dava dosyasındaki detaylara göre Çerkasov, Rus askeri istihbarat birimi GRU tarafından yetiştirilen eğitimli bir casustu ve son 10 yılını Brezilya vatandaşı Victor Muller Ferreira olarak geçirmişti. 

Brezilya'nın kayıt ve göç sistemindeki boşlukları değerlendiren Rus istihbaratı 2009'da Victor Ferreira adına bir doğum belgesi hazırladı ve 2010'da Çerkasov'u bu ülkeye gönderdi. 

Düzenlenen belgeler Victor Ferreira'nın 1993'te çocuksuz bir kadın olarak hayatını kaybeden Juraci Eliza Ferreira'nın oğlu olduğunu ortaya koyuyor ve Latin Amerika ülkesinde Çerkasov'a yeni bir hayat inşa ediyordu.

Rus casus Brezilya'daki ilk yıllarını yine GRU tarafından işletildiği düşünülen bir seyahat acentasında çalışarak geçirdi, yeni karakteri Victor Ferreira hakkında ayrıntılı Portekizce notlar tuttu. Uydurduğu karakteri hikayesini Rio de Janerio'daki bir köprünün yanındaki balıkçının kokusundan duyduğu tiksinti ve çalıştığını söylediği bir tamircideki Pamela Anderson posteri gibi detaylarla güçlendirdi.

Sarı saçlarını ve aksanını soranlara ailesinin Alman kökenli olduğunu ve farklı görünüşü nedeniyle çocukluktan itibaren zorlanmaya başladığını söyleyerek yanıt verdi.

FBI'a göre Çerkasov'un görevi ABD savunma ve güvenlik bürokrasisinin çevresinde yeni bir yaşam kurmaktı.

Önce İrlanda'nın başkenti Dublin'e giderek buradaki Trinity College'da üniversite eğitimi aldı ardından nihai hedefi olan Washington'daki okullara yüksek lisans başvuruları yapmaya başladı.

Olumlu yanıt John Hopkins Üniversitesi'nden geldiğinde e-posta yoluyla üstlerine iyi haberi ileten Çerkasov şu ifadeleri kullanıyordu:

Bugün tarih yazıyoruz. Dünyanın en iyi okullarından birine girmeyi başardık. Bu tüm ekibe ait bir zafer. Bugün içiyoruz!!


Çerkasov, John Hopkins'teki eğitimini tamamlarken yıllar ilerliyor, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik harekatı yaklaşıyordu. 

Rus istihbaratçının bu süreçteki görevi, Washington'daki akademisyenler, siyasi analistler ve uluslararası ilişkiler uzmanlarının Ukrayna sınırındaki Rus yığınıyla ilgili görüşlerini Moskova'ya iletmekti. 

Kremlin yönetimi Washington'daki güvenlik çevrelerinin Biden yönetimine verdiği tavsiyeleri, bu tavsiyeler henüz Beyaz Saray'a gitmeden öğrenmek istiyordu. Çerkasov da bu hedef için birçok akademisyenle yakınlık kurdu, siyasi danışmanlarla iletişime geçerek elde ettiği bilgileri Moskova'ya raporladı.

Çerkasov'un raporlarında ABD'deki güvenlik çevrelerinin 2022'nin kış ya da ilkbahar aylarında Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik bir askeri harekata girişeceğini düşündüğü ve Moskova'nın ekonomik olarak izole edilse bile uzun bir süre boyunca kendi kendine yetebileceğine inanıldığı gibi detaylar yer alıyordu.

John Hopkins'teki eğitimini tamamlayan Sergey Çerkasov aralarından Birleşmiş Milletler, Amerikan finans kurumları, ABD hükümeti, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve bir televizyon kanalının da olduğu bazı kurumlar iş ve staj başvurusu yaptı.

Olumlu cevap Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden geldi. ICC'de 6 aylık bir staj programına kabul edilen Çerkasov, Lahey yoluna düştü ancak ABD makamlarının uyarısıyla Hollanda Havaalanı'nda sınır dışı edilerek halen tutuklu bulunduğu Brezilya'ya gönderildi.

Amerikan medyası, Evan Gershkovich'in serbest bırakılması için Rusya'ya yapılacak takas teklifleri içinde Çerkasov'un da ismini geçiriyor.

cerkasov.jpg

Çerkasov'un Moskova'daki bir havaalanında annesi olduğu düşünülen bir kadınla yaptığı görüşmeden ele geçirilen görüntü (ABD Adalet Bakanlığı)


Uluslararası güvenlik ve istihbarat alanlarında çalışan Bursa Teknik Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ali Burak Darıcılı, Independent Türkçe'nin sorularını yanıtlarken savaş öncesi Rus istihbaratının sunduğu raporların yetersiz olduğunu ve bunun Moskova'nın elini zayıflattığını söylüyor. 

Darıcılı, "Rusya-Ukrayna savaşının başlangıcında Rusya'nın istihbarat servisleri SVR ve GRU'nun, Ukrayna'nın askeri kapasitesini ve Ukrayna'ya Batı'nın konsolide şekilde yardım edip etmeyeceğini sağlıklı şekilde analiz edemedikleri çok net" ifadelerini kullanıyor.

Rus istihbaratının Ukrayna'nın yanıt verme kapasitesini yanlış değerlendirmesinin savaş sırasında Kiev'in direncini artırdığını belirten Darıcılı şöyle diyor:

Savaşın başından itibaren Ukrayna'nın direnci Rusya'yı durdurdu. Kiev'i ele geçirip savaşı hızlıca bitirme planından, Donbas'a tahkimat yapan ve Kırım'ın tanınmasını sağlamaya çalışan bir görüntüye geçiş yaptı Moskova. Dolayısıyla savaşın başlangıcında Rus istihbaratının pek başarılı raporlar veremediği görülüyor.

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi'nden (ANKASAM) uluslararası ilişkiler uzmanı Dr. Sabir Askeroğlu ise şunları söyledi: 

Rusya savaştan önce Ukrayna hakkında yeterince bilgiye sahip olduğunu düşünüyordu. Bir ay hatta bir hafta içinde Ukrayna'yı işgal edebileceklerine inanıyorlardı. Bu değerlendirmenin yapılmasında FSB'nin doğrudan etkisi var. FSB'de 'beşinci birim' adıyla doğrudan Putin'e bağlı bir birim vardı ve Ukrayna'da istihbarat toplayan, savaşın ilk ayında duruma dair Kremlin'e bilgi veren bu birimdi. Daha sonra Putin'e savaşın iyi gittiği yönünde yalan söylemek zorunda kaldıkları ortaya çıktı. Ve bu birimin başındaki iki general görevden alınarak ev hapsine atıldı.

Kuzey Akım Patlaması

Sadece Ukrayna savaşının değil, belki de savaş tarihinin gördüğü en büyük istihbarat operasyonlarından biri Eylül 2022'de Baltık Denizi'nin dibinde gerçekleşti.

Rusya'nın Ukrayna harekatının 7. ayında gerçekleşen sabotaj operasyonunda, Rus gazını Baltık Denizi'nin altından Almanya'ya taşıyan Kuzey Akım boru hatları havaya uçuruldu.

Baltık Denizi'nde 80 ila 110 metre derinlikte bulunan boru hatları, 100 bin adet 24 tonluk beton kaplı çelik boruların deniz tabanında birleştirilmesiyle oluşturulmuştu.

Yaklaşık 500 kilo TNT patlayıcının kullanıldığı düşünülen sabotaj eylemiyle Avrupa'nın Rus gazına bağımlılığı mecburen azaldı, enerji güvenliğine ilişkin endişelerse arttı.

Aradan yaklaşık 9 ayda konuyla ilgili birçok senaryo ortaya atılsa da Kuzey Akım'a yönelik sabotaj eylemini kimin yaptığı bilinmiyor. 


Senaryo 1: Kuzey Akım'ı ABD patlattı

Boru hattına yönelik sabotaj eylemiyle ilgili en çok konuşulan senaryolardan biri, Kuzey Akım'ı Washington yönetiminin havaya uçurduğu yönünde olandı.

1970'de Amerikan askerlerinin Vietnam'da gerçekleştirdiği Mỹ Lai katliamını ortaya çıkararak Pulitzer kazanan ABD'li gazeteci Seymour Hersh'in ortaya attığı iddiaya göre Kuzey Akım sabotajı doğrudan ABD Başkanı Joe Biden'ın talimatıyla gerçekleştirilmişti.

Hersh kendi bloğu için kaleme aldığı haberde, Haziran 2022'de Baltık Denizi'nde yapılan NATO tatbikatı sırasında ABD donanmasından dalgıçların boru hattına C4 tipi patlayıcı yerleştirdiğini öne sürdü.

Hersh'ün haberi başta Alman basını olmak üzere tüm Avrupa'da dikkat çekerken, Britanya ve ABD gazeteleriyse haberi büyük oranda görmezden geldi.

ABD yönetimi iddiaları yalanlasa da, savaşın başlamasından kısa süre önce Washington'dan yapılan Kuzey Akım açıklamaları bu süreçte yeniden gündeme geldi.

ABD Başkanı Biden, savaşın başlamasından bir ay önce Almanya Şansölyesi Olaf Scholz'la birlikte kameraların karşısına geçtiği zaman şu ifadeleri kullanıyordu:

Eğer Rusya işgal ederse, yani tanklarını ve askerlerini Ukrayna sınırından geçirirse, artık Kuzey Akım 2 diye bir şey olmayacak. Buna bir son vereceğiz. Size söz veriyorum, bunu yapabiliriz.


Senaryo 2: Kuzey Akım'ı Ukrayna patlattı

Yapım aşamasından itibaren Kuzey Akım'a karşı çıkan Kiev yönetimi, patlama anından itibaren olayın olağan şüphelilerinden biriydi. 

Martta Amerikan ve Alman istihbarat birimlerine dayandırılan iddialar, Kuzey Akım'ı Ukrayna'nın patlattığı şüphelerini yeniden gündeme getirdi.

New York Times'ın 7 Mart'ta yayımladığı ve Amerikan istihbaratına dayandırdığı haberde Ukrayna yanlısı bir grubun sabotajı gerçekleştirdiği öne sürüldü.

Gazeteye göre ABD'li yetkililer sabotajon Zelenski yönetiminin talimatıyla gerçekleşip gerçekleşmediğini bilmiyordu. Saldırganların kimliği veya operasyonun kim tarafından finanse edildiğine ilişkin detayların ABD yönetimi tarafından bilinmediği iddia edildi.

Saldırıyı Ukrayna yanlısı bir grubun gerçekleştiğine ilişkin iddialar Almanya merkezli ARD ve Zeit tarafından da gündeme taşındı. 

İddiaya göre Ukrayna yanlısı olduğu değerlendirilen beş erkek ve bir kadından oluşan bir grup Almanya'nın kuzeyindeki Rostock kentinden bir yat kiralayarak Baltık Denizi'ne açılmış ve sabotajı gerçekleştirmişti. 

Haberde savcılığın Andromeda isimli yatın kamarasında patlayıcı izlerine rastlandığı ancak yatı sahte pasaportlarla kiralayan grubun kimliklerinin veya uyruklarının tespit edilemediği ifade edildi.

kuzeyakim.jpg
Doğalgaz boru hattında gerçekleşen patlama sonrası Baltık Denizi'nin yüzeyinde oluşan görüntü (Reuters)


Senaryo 3: Kuzey Akım'ı Rusya patlattı

Kuzey Akım boru hattındaki patlamaların ardından Batı basınında parmaklar Moskova'yı işaret ediyordu.

Bölgedeki Rusya donanmasının Baltık filosunun olaydan kısa süre içinde bazı manevralar yaptığı ve Ukrayna savaşının ardından Avrupa'ya gaz akışını kesen Rusya'nın bu adımı aklamak için boru hattını havaya uçurmuş olabileceği gibi iddialar ortaya atıldı.

Ancak olayın üzerinden birkaç ay geçtikten sonra Moskova, şüpheliler listesinin alt sıralarına doğru geriledi.

Aralık 2022'de Washington Post'ta yayımlanan bir haberde aylar süren soruşturmanın ardından sabotajın arkasında Rusya'nın olduğuna dair bir delil elde edilemediği ve Moskova'nın suçlu olmayabileceği belirtildi.

İsveç'te yürütülen soruşturmaya liderlik eden savcı Mats Ljungqvist de, Rusya'nın sabotaja dahline ilişkin New York Times'a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanıyordu:

Benim işim Kuzey Akım'ı kimin patlattığını bulmak. Güvenlik servisimiz de bana yardım ediyor. Kuzey Akım'ı patlatanın Rusya olduğunu düşünüyor muyum? Hiçbir zaman böyle düşünmedim. Mantıklı değil. Ancak bir cinayet dosyasında tüm olasılıklara açık olmalısınız.

Darıcılı: ABD istihbaratının açık bir desteği var

Kuzey Akım sabotajında artık tüm okların Amerika Birleşik Devletleri'ni işaret ettiğini söyleyen Doç. Dr. Ali Burak Darıcılı, "Bunun arkasında ABD istihbaratının olduğu bence artık hemem hemen kesin gibi. Ukraynalı bir takım radikal grupların bir bot kiralayarak o bölgeye sabotajın yapıldığı tarihte gittiği iddia ediliyor ama bunlar profesyonel işler. Bu dalgıçların Panama'da ABD istihbaratı tarafından eğitildiğine ilişkin bazı iddialar da var. Belki görüntüde sabotajı Ukraynalı radikal, sağcı bir grup yapmış olabilir ama arka planda ABD istihbaratının çok açık bir desteği var" diyor.

Sabotajın hedeflerinden birinin de Almanya olduğuna dikkat çeken Darıcılı şu ifadeleri kullanıyor:

Bu sabotajın amacı savaşa en başından beri gönülsüz destek veren Almanya'nın belki de biraz hizaya getirilmesiydi. Bunun başka bir boyutu daha var Almanya açısından. Savaşın en kızıştığı zamanda bir darbe operasyonu yapıldı Alman istihbaratı tarafından. Aslında son derece marjinal bir grubun, gerçeğe ulaşması son derece zor bir darbe girişimi planı açığa çıkarıldı. Bu da istihbaratın başka bir boyutu. Alman kamuoyunda enerji fiyatları ve enflasyon nedeniyle, 'Biz bu savaşa ne kadar aitiz' sorusu soruluyor. Bu çatlak sesleri susturmak için, çok ütopik olan darbe girişimi sert bir şekilde bastırıldı. 

Ukrayna'nın hem ABD'den hem de Birleşik Krallık'tan aldığı desteğin önemine dikkat çeken Dr. Sabir Askeroğlu ise, "Ukraynalılar ise hem ABD hem İngiltere hem de Türkiye'yle istihbarat anlaşması yaptı. Bu da Ukrayna lehine ciddi sonuçlar verdi. Amerikalılar uydu yoluyla elde edilen tüm istihbari bilgileri Ukrayna'ya aktardı. Böylece, Ukraynalılar Rusların ordusunun nerede konuşlandığını, nasıl hareket ettiğini, nerelere yoğunluk verdiğini kolayca öğrenebildi. Savaş boyunca Ukrayna'nın faydasına Rusya'nın zararına olan en önemli istihbarat faaliyetlerinden biri buydu" diye konuştu.

Ukrayna'nın Rusya içinde düzenlediği saldırılar

24 Şubat 2022'de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ulusa sesleniş konuşmasıyla Ukrayna'yı işgal harekatını başlattığında dünyada Kirilo Budanov ismini tanıyan kişi sayısı çok azdı.

2014'te Rusya'yla Ukrayna arasındaki çatışmalarda yer alan ve birkaç kez yaralanan Budanov, 2018-2020'deyse içeriği halen gizli tutulan bazı operasyonlara katıldı.

2019'da Moskova'nın dikkatini çekmeyi başaran Ukraynalı askerin aracına bomba kondu ancak patlama planlanandan erken gerçekleşince Budanov suikast girişiminden yara almadan kurtuldu.

2020'de ise Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, onu Ukrayna savaşının kilit isimlerinden biri yapacak kararın altına imza atarak Budanov'un askeri istihbaratın başına getirdi.

Budanov'un Ukrayna'da savaş devam ederken Rusya içinde yürütülen birçok operasyonun planlayıcısı ve karar alıcısı olduğu düşünülüyor. Batı basınına göre istihbarat operasyonlarında hükümetinin sorumluluğunu azaltmak isteyen Zelenski ona soru sormuyor, Budanov da Zelenski'ye operasyonel detayları anlatmıyor.

37 yaşındaki Ukraynalı generalin koordine ettiği düşünülen operasyonlardan bazılarıysa savaşın gidişatını değiştirme potansiyeli taşıyor.

Rusya içindeki suikastlar

Ukrayna savaşı sırasında Rusya'da şok etkisi yaratan en önemli olaylardan biri kamuoyunda tanınan Kremlin yanlısı kişilere yönelik suikastlardı.

Suikast dalgası Rus ideolog Aleksander Dugin'in kızı Darya Dugina'nın öldürülmesiyle başladı. Aracına konulan bombanın infilak etmesi sonucu hayatını kaybeden Dugina'ya düzenlenen suikastta asıl hedefin baba Dugin olduğu konuşuldu.

Aracın Dugin'e ait olduğu ve Dugin'in son anda kızıyla araçlarını değiştirdikleri iddiası da Rus medyasında kendine yer buldu. 

Rus istihbaratı tarafından yürütülen soruşturma sonucunda suikastın Ukrayna istihbaratı tarafından gerçekleştirildiği sonucuna varıldı. Suikastı gerçekleştiren Natalya Volk isimli Ukrayna vatandaşı ise patlamanın yaşandığı gün Rusya'dan ayrılarak Estonya'ya gitmişti.

dugin
Aleksander Dugin'in Kremlin'e en yakın isimler arasında yer aldığı düşünülüyor (AFP)


Ukrayna istihbarat servisi tarafından düzenlendiği düşünülen bir diğer suikastın hedefiyse Rus askeri blogger Vladlen Tatarski'ydi. St. Petersburg'da bir kafede konuşma yapan Tatarski, kendisine hediye edilen bir heykelin içindeki bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti.

Cephe hattındaki gelişmeleri Telegram kanalı üzerinden Rus kamuoyuna aktaran Tatarski, Wagner'e yakın isimlerden biri olarak da gösteriliyordu. Bombalı heykeli patlamanın yaşandığı kafeye götüren Darya Trepova isimli Ukraynalı bombadan habersiz olduğunu söylerken, Rus istihbaratı heykeli Trepova'ya veren Yuri Denisov isimli kişinin Ermenistan üzerinden Türkiye'ye kaçtığını öne sürdü.

Rusya'da savaş yanlısı isimleri hedef alan suikastlar zincirinin şimdilik son halkası ise milliyetçi Rus yazar Zakhar Prilepin'di. 2014'te Donbas'taki çatışmalara da katılan ve en çok Ukraynalıyı bağlı bulunduğu birliğin öldürdüğünü söyleyen Prilepin'in arabası 6 Mayıs 2023'te seyir halindeyken havaya uçtu. Olayda koruması ölen Prilepin, suikast girişiminden ağır yaralı olarak kurtulmayı başardı. 

Kırım Köprüsü'ne bombalı saldırı

Ukrayna'nın Rusya içinde düzenlediği ilk ve en önemli saldırılardan biri Kırım Köprüsü'nde patlayıcı yüklü bir kamyonun patlamasıydı.

8 Ekim 2022'de gerçekleşen saldırı köprüyü bir süre kullanılamaz hale getirirken Ukrayna'nın güneyindeki Rus birliklerine ve Kırım'a yönelik lojistik desteğin de kesilmesine neden oldu.

Rus istihbarat servisi FSB'nin yürüttüğü soruşturmaya göre ağustosta Ukrayna'nın Odesa limanından yola çıkan patlayıcılar Bulgaristan, Ermenistan ve Gürcistan rotasını izleyerek Rusya'ya ulaşmış ve Simferopol kentinde bir kamyona yüklenmişti.

Bu saldırının ardından Moskova'da bir mahkeme Ukrayna askeri istihbarat servisinin başındaki Kirilo Budanov'la hakkında yakalama kararı çıkardı. Budanov karara şu sözlerle yanıt veriyordu:

Benim için bir keyif. Bu karar işimi doğru yaptığımı gösteriyor. Moskova mahkemesinin haklı olduğunu göstermek için gelecekte daha çok çalışacağım ve işimi daha yüksek kaliteyle yapacağım.

Ukrayna'nın Rusya içindeki saldırılarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Doç. Dr. Darıcılı, "Ukrayna'nın ABD ve Birleşik Krallık istihbaratından çok ciddi destek aldığını görüyoruz. Örneğin Kırım Köprüsü'nün vurulması, Rusya'nın Karadeniz'deki amiral gemisinin batırılması, Rusya'nın içindeki stratejik bombardıman uçaklarının bulunduğu havalimanının vurulması, en son Moskova'ya gerçekleştirilen sürü drone saldırıları Ukrayna istihbaratının tek başına gerçekleştireceği saldırılar değil. Bunlara karşı koymakla sorumlu olan Rus karşı istihbarat servisi FSB'nin de pek başarılı olamadığını görüyoruz" diyor.

Batı basınında çıkan ABD'nin Rusya içinde saldırıları engellemeye çalıştığı iddialarını sorduğumuz Darıcılı, "Rusya'ya yönelik faaliyetlerin çok ciddi şekilde ABD ve Birleşik Krallık istihbaratının yönlendirmesiyle olduğunu düşünüyorum. ABD tarafı desteklemiyoruz diyebilir. Kamuoyuna açıklama böyle olur ama gerçekte böyle olmadığı görülüyor. Ukrayna'nın, Putin'in Anglosakson ülkeler diye tarif ettiği ABD ve Birleşik Krallık'ın bilgisi dışında hareket etme ihtimali bana göre düşük" yorumunu yapıyor.

Tüm bunların ışığında modern silahların ve siyasi ittifakların test sahasına dönüşen Ukrayna'da gölgelerde devam eden istihbarat savaşlarının belirleyici bir rol oynadığını söylemek mümkün. Üstelik bir gün silahlar sussa bile, doğası gereği asitmerik yöntemleri benimseyen, faili belirsiz eylemlerin temel kaynağı istihbarat savaşlarının da beraberinde sona ereceğini söylemek şimdilik güç.


Yararlanılan kaynaklar: AP, Reuters, Guardian, Washington Post, Brussels Times, New York Times, LA Times, Vox, Bellingcat, TASS

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU