Plastik şişe içme sularında nanoplastikler

Prof. Dr. Mustafa Öztürk Independent Türkçe için yazdı

Amerikalılar her yıl 56,8 milyar litrenin üzerinde şişelenmiş su satın alıyor.

2023 yılında Türkiye'de 5,2 milyar litre plastik şişelenmiş içme suyu satışı yapılmıştır.

Mikro ve nanoplastikler, kutup buzundan toprağa, içme suyuna ve yiyeceğe kadar dünyanın hemen hemen her yerinde bulunmaktadır ve ekosistemi nasıl etkiledikleri hakkında çok az şey bilinmektedir.

Kısaca, plastikler artık günlük hayatımızın her yerinde var.

Plastikler, doğada giderek daha küçük parçalara ayrılmasıyla oluşan makro, mikro ve nanoplastikler insanlar ve diğer canlılar tarafından tüketiliyor.

Araştırmacılar, Amerika Birleşik Devletleri'nde popüler olan üç plastik şişe suyu markasını test ederek, boyutu 100 nanometreye kadar olan mikro/nanoplastikler analiz edilmiş. Analiz sonucu bir litre suda 110 bin ila 370 bin mikro/nanoplastik tespit edilmiş; bunların yüzde 90'ı nanoplastik olduğu, geri kalanı mikroplastiklerdi.

Ortalama 1 litre plastik şişedeki suda 240 bin civarında nanoplastik olduğu bulunmuştur. Bu çalışma, geçen Ulusal Bilimler Akademisi Bildiriler Kitabı'nda yayınlanmıştır.

Bu veriler, esas olarak daha önceki tahminlerden 10 ila 100 kat daha fazla plastik şişe içme suyunda nanoplastik olduğunu göstermiştir. 

Yani ortalama bir plastik şişe suyunun yaklaşık çeyrek milyon çıplak gözle görülemeyen 'nanoplastik' içerdiği tespit edilmiştir.

Bu insan hücrelerinin mekanizmasını tıkayabilecek kadar küçük nanoplastik parçacıklar.

Ayrıca 7 spesifik plastikten hangisi olduklarını belirlediler ve biyomedikal araştırmalarda değerli olabilecek nitelikler olan şekillerinin haritasını çıkardılar.

Mikroplastikler, 5 milimetreden 1 mikrometreye (metrenin 1 milyonda biri kadar değişen parçalar olarak tanımlanmaktadır.

Bir insan saçı yaklaşık 70 mikrometredir. Nanoplastikler ise 1 μm'den küçük boyutlara sahip olarak tanımlamıştır. Nanoplastikler metrenin milyarda biri ile ölçülür.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Nanoplastikler, çıplak gözle görülmezler. Nanopartiküller insan saçının yetmişte birinden daha ince (küçük) olduğundan normal mikroskop altında görülemeyecek kadar küçüktürler.

Önceki çalışmalarda plastikle şişelenmiş içme suyunda yalnızca 1 ila 5 bin mikrometre (µm) boyutundaki mikroplastikler analiz ediyordu.

Ortalama bir litre şişe suyunda, ilk kez çift lazer kullanan bir mikroskopla tespit edilen ve sınıflandırılan, çok küçük nanoplastiklerden oluşan neredeyse çeyrek milyon görünmez parça bulunuyor.

Mayo Clinic'e göre, yetişkin erkekler günde yaklaşık 3,7 litre su ve kadınlar ise 2,7 litre su içmesi hedefleniyor; bu miktar, bireylerin tercih etmesi durumunda günde sırasıyla erkek ve kadınların 888 bin veya 648 bin kadar mikro ve nanoplastiğe maruz kalmasına neden oluyor.

Günlük su ihtiyaçlarının tamamını plastik kaplarda şişelenen sudan sağlanıyorsa.

Membran ve benzerleri sistemlerle yapılan arıtmalarda içme suyunda da, yani musluk suyunda dahi, mikro/nanoplastik bulunabilir ve incelenmesinde fayda var.

Yaygın kullanılanlardan biri polietilen tereftalat veya PET'tir. Birçok su şişesi bu maddeden yapıldığı için bu durum şaşırtıcı değildi.

Şişelenmiş gazlı içecekler, spor içecekleri ve ketçap ve mayonez gibi ürünler için de kullanılır.

Muhtemelen şişe sıkıldığında ya da ısıya maruz kaldığında dökülen parçalar suya karışıyor.

Yakın zamanda yapılan bir çalışma, plastik şişe kapağı tekrar tekrar açıp kapattığınızda birçok nanoplastiğin suya karıştığı ve küçük parçaların aşındığını öne sürülmektedir.

Araştırmacılar şimdi şişelenmiş suyun ötesine ulaşıyor.

"Üzerinde çalışılması gereken devasa bir nanoplastik dünyası var."

Kütle olarak nanoplastiklerin mikroplastiklerden çok daha az olduğunu, ancak "önemli olan boyut değil. Önemli olan sayılardır, çünkü nesneler ne kadar küçükse içimize o kadar kolay girebilirler."

Yeni çalışma için araştırmacılar, Columbia Üniversitesinde biyofizikçisi ve çalışmanın ortak yazarı Wei Min tarafından ortaklaşa icat edilen, uyarılmış Raman saçılım mikroskobu (RSS) adı verilen bir teknik kullandılar.

Teknik, belirli moleküllerin rezonansa girmesi için ayarlanmış iki eşzamanlı lazerle örneklerin incelenmesini içeriyor.

7 yaygın plastiği hedef alan araştırmacılar, sonuçları yorumlamak için veriye dayalı bir algoritma oluşturdular.

Stapleton, "Bu teknik alanda devrim niteliğindedir" dedi ve ekledi:

Bu sadece nanoplastikleri tespit etmemizi sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda polimer tipini de tanımlamamızı sağlıyor.


Bu teknik 100 nm'den (nanometre) küçük nanoplastiklerin tespitini mümkün kılmaktadır. 

Wei Min, "Bu çalışma, bu mikroskopiyi nanoplastik dünyasına uygulayan ilk çalışmadır" dedi.

Nanoplastikler ne kadar küçük olursa, hücrenin doğal bileşeni olarak yanlış tanımlanmasının o kadar kolay olacaktır.

İçilen sudaki nanopartiküller kan dolaşımına karışabiliyor, organlara girebiliyor ve hücrelere sızarak zarara yol açabiliyor.

Bebekler ve küçük çocuklar, en büyük risklerle karşı karşıya kalabilirler çünkü gelişen beyinleri ve vücutları genellikle toksik maruziyetlerin etkilerine karşı daha savunmasızdırlar.


Pensilvanya'nın sürdürülebilirlik direktörü Sherri "Sam" Mason, "İçme suyundaki kimyasallar karaciğerinize, böbreğinize ve beyninize taşınabilir ve hatta plasenta sınırını geçerek doğmamış bir çocuğa yol açabilir" dedi.

Mikroplastikler ve nanoplastikler, havada, suda, toprakta bulunmasının yanı sıra, insanların akciğerlerinde, dışkılarında, kanlarında ve plasentalarında bulunmaktadır.

Stapleton ve ekibi, özellikle hamilelik sırasında maruz kalmanın fetal sağlık ve gelişimi nasıl etkileyebileceğini anlamak için mikro ve nanoplastikleri anne-fetal model kapsamında değerlendirmeye devam ediyor.

Grubu daha önce nanoboyutlu polistiren parçacıklarının fetal dokulara (yani plasenta, kalp, beyin, karaciğer, akciğer ve böbrek) sırasıyla annenin mide veya akciğer maruziyetinden sonraki 24 saat içinde transferini ve birikmesini tanımlamış ve görselleştirmiştir.

Bireysel hücreleri istila edebilir ve plasentadan geçerek gelişmekte olan fetüsün vücutlarına geçebilirler.

Viyana Üniversitesi'ndeki Araştırmacılardan Lukas Kenner yaptığı açıklamada, "nanoplastikler beyne girdikten sonra iltihaplanma, nörolojik bozukluklar ve hatta Alzheimer veya Parkinson gibi nörodejeneratif hastalık riskini artırabilir."

Nanoplastikler, mikroplastiklerden çok daha küçük oldukları için bağırsaklardan ve akciğerlerden doğrudan kan dolaşımına geçebilir, organlara ulaşabilir ve hatta plasentadan geçerek rahmin genel olarak korunaklı ortamına geçebilecek kadar küçüktür ve gelişmekte olan fetüs üzerinde bilinmeyen etkileri vardır.

Bu durum, sağlık uzmanlarını ve çevre bilimcilerini, nanoplastiklerin biyolojik sistemler üzerindeki olası etkilerini incelemeye sevk ediyor.

Bir başka çalışmada mikro ve nanoplastiklerin, bisfenol A ve ftalatlar içeren endokrin bozucular gibi kimyasallarla oluşturulduğu ortaya çıktı.

Stapleton, bu kimyasalların her ikisinin de insan vücuduna maruz kalması durumunda tehlikeli olduğunu söyledi.

Mikroplastikler ve nanoplastikler solunum yolu ile ciğerlere kadar ulaşır ve kan dolaşım sistemi ile lenf düğümlerine ve diğer dokulara nüfus eder. 

Ve zararlı nanoplastik kirleticiler, şeker, kısırlık ve hormonla ilgili kanserlerle bağlantılı hormon bozucu kimyasalları içerebilir.

Lancet yazarları, mikro ve nanoplastiklerin "oksidatif strese, iltihaplanmaya, bağışıklık bozukluğuna, değişen biyokimyasal ve enerji metabolizmasına, bozulmuş hücre çoğalmasına, bozulmuş mikrobiyal metabolik yollara, anormal organ gelişimine ve kanserojenliğe" yol açabileceğini yazdılar. 

Mikro ve nanoplastiklere maruz kalmak sinir sisteminde hücre hasarına yol açabilir, bu da sinir sistemi bozuklukları ve davranış değişiklikleri riskinin artmasına yol açabilir; nanoplastikler mikroplastiklerden daha zararlıdır.

Bilim adamları, PET'in insan bağırsağında önemli mikrobiyal topluluklara müdahale ederek zararlı bakterilerin büyümesini teşvik ederken faydalı bakterileri baskıladığını buldular.

Nanoplastikler, sadece plastikte şişelenmiş su değil, muhtemelen plastik şişelerde satılan tüm popüler gazlı içecekler, meyve suları, spor içecekleri ve diğer içeceklerde de olabilir. 

Kısaca içtiğimiz suyun yanında soluduğumuz havada, yediğimiz yiyeceklerde ve yüzdüğümüz sularda ne kadar nanoplastik var; bilmiyoruz.

Ve nanoplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkileri mutlaka araştırılması gereken alandır. 

İçtiğimiz suda bulunan nanoplastikleri filtre etmekte pek mümkün değildir. Sadece aktif karbonda bir miktar alıkonabilir.

Bu yüzden plastik su şişelerinden kaçınılması ve bunun yerine cam veya paslanmaz çelik kaplardan filtrelenmiş musluk suyu içilmesi yönündeki tavsiyeler güçleniyor.

Ve "incelenecek devasa bir nanoplastik dünyası var."

Birleşmiş Milletlere göre insanlar her yıl 440 milyon tondan fazla plastik üretiyor.

Araştırmacılar, plastiğin yaklaşık yüzde 80'inin çöplüklerde veya çevrede son bulduğunu söylüyorlar.
 

 

 

Kaynaklar:

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC10603568/
https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S2589004223025312
https://www.mdpi.com/1996-1944/16/8/3123
https://www.mdpi.com/2079-4991/13/8/1404
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC10603568/
https://www.mdpi.com/2079-4991/13/8/1404
https://www.euronews.com/next/2023/08/30/microplastics-could-be-widespread-in-organs-and-impact-behaviour-new-study-suggests
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC10141840/
https://www.pnas.org/doi/10.1073/pnas.2300582121
https://www.npr.org/2024/01/10/1223730333/bottled-water-plastic-microplastic-nanoplastic-study

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

DAHA FAZLA HABER OKU