Yılmaz Özdil, MB Başkanı Hafize Gaye Erkan'ın 2001'de nasıl manşet haber olduğunu anlattı

Özdil, Hafize Gaye Erkan'ın gazetenin 1. sayfasında haber olduğunu, babası Erol Erkan'ın ise Türkiye'deki liyakat sorunu ve torpilden şikayetçi olduğunu kaydetti

Gazeteci Yılmaz Özdil, bugün Youtube kanalında yayınladığı videoda Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan'ın 22 yıl önce çalıştığı gazetede nasıl haber olduğunu anlattı.

Hafize Gaye Erkan'ın gazetenin 1. sayfasında haber olduğunu belirten Özdil, Erol Erkan'ın ise Türkiye'deki liyakat sorunu ve torpilden şikayetçi olduğunu kaydetti.

Erol Erkan'ın o yıllarda kızıyla ilgili gazeteyi aradığını söyleyen Özdil şunları anlattı:

Haber böyle başlamıştı.Babası gazeteye telefon etmişti. Mevzu da eğitim olduğu için, eğitim muhabirimize bağlamışlardı. Çok öfkeliydi baba. "Size güveniyoruz, sadece sizin gibi gazetecilere güveniyoruz" böyle demişti. Hırslı bir baba. Bazı babalar vardır. Böyle çocuklarının başarısını kendi başarıları olarak gören, çocuk böyle 50 yaşına da gelse sanki hala ilkokulda ki çocukmuş gibi davranır, çocuk adına falan konuşur.  Tabii işte öyle bir baba öfkeyle gazeteyi aramış ve telefonda anlatmıştı. Kızının Boğaziçi Üniversitesi'nden onur derecesiyle mezun olduğunu ama ücret bile almadan, yani bedava staj yapacak şirket bile bulamadığını söyledi. Çocuk dereceyle bitirmiş, ücret almadan bir staj yapayım diyor. Şirket buluamaşılar. Torpil yaptırmadıkları için Türkiye deki bütün kapıların kızının suratına kapatıldığını söylemişti o baba.

Aslında kendisi de mühendisti baba, hali vakti yerindeydi. Bağdat Caddesi'nde oturuyorlar. Çevresi çok genişti ama idealist bir insan kendisini böyle tanıtıyor. Idealist bir insan "Gazeteye yazın kardeşim" diyordu telefonda.. "Torpil türkiye'nin utancıdır" diyor, "Torpille liyakatın önüne geçiyorlar" diyordu. "Imkanım olmasına rağmen kızıma torpil yaptırmayacağım" diyor. "Kızımın başarısını ezerek torpille staj yeri bulmayacağım" diyor.

Baba yüz yüze görüşmek istiyor. Muhabirimiz de otomobiline atlamış Bağdat Caddesi ndeki evlerine gitmiş. O başarılı genç kızımız, gazeteye telefon eden babası ve annesiyle konuşmuştu. Genç kızımız bavulunu toplamıştı. ABD ye gidiyordu artık, ama bu yaşadıklarını gazeteyi anlatmak istiyordu. Kimsenin yanına bırakmak istemiyordu. Kırgındı.


"Türkiye'de hayal kırıklığına uğradım, devlet bana sahip çıkmadı" diyor. "Bedava staj başvurumu şirketler reddetti. Ne bir türk şirketi, ne bir yatırım kuruluşu Türkiye'de bana sahip çıktı" diyor. "Ingiltere'de bir yarışmaya katılmak istedim. 300 dolarlık uçak biletinin parasını bile bulamadım. Kimse sponsor olmadı. Bavulumu hazırladım. Günlerce ağlayarak bekledim. Kimse sponsor olmadı, sahip çıkan olmadı" diyor. "Türkiye de doktora yapmak istedim ama hep birilerinin yakınlarına öncelik tanıyorlar üniversitede" diyordu. "Bu insan kayırmacılığına son vermek için ülkeme hizmet etmek için bir gün mutlaka geri döneceğim" diyor. Yani doğrusunu isterseniz gereğinden fazla para konuşan bir aile.

Mesela Bağdat caddesi'nde oturmalarına rağmen 300 dolarlık uçak parasını niye illa başkasını ödetmek istiyorlar? Bundan hiç bahsetmiyorlar. Hangi Türk şirketlerine başvurduklarını, hangilerini reddettiğini söylemiyorlar, hangi türk üniversitelerine doktora yapmak için başvurduklarını, hangi üniversitelerin kabul etmediğini söylemiyorlardı. Genel böyle bir torpil tablosu çiziyorlardı. "Liyakatsizlikle başa çıkamadığımız için ABD'ye, gurbete gitmek zorunda kalıyoruz" diyorlar. Hem devleti hem Türk şirketlerini hem Türk üniversitelerini şikayet ediyorlar. O zaman Türkiye'nin en çok okunan gazetesi aracılığıyla, bunların hepsini toplum nazarında afişe etmek istiyorlar.

Gereğinden fazla para konuşan bir aile ama torpil kavramı her zaman Türkiye'nin kangrenidir. Liyakatsizlik her zaman bu ülkenin hastalığıdır. Dolayısıyla en azından liyakatsizlikle mücadele edebilmek adına torpille kayırmacılıkla falan mücadele edebilmek adına bu kızımızın durumunu haber yaptık.

Birinci sayfaya fotoğraflı manşet yaptık. 2001 yılı hala arşivlerde duruyor. Star gazetesinde birinci sayfaya "Türk öğün, çalış, güvenme" başlığıyla manşet yaptık. Manşetin iç sayfadaki devam bölümünde de gazeteye telefon eden idealist babasının fotoğrafını kullandık. Sonra ben Star gazetesinden ayrıldım ama orada kalan arkadaşlarımız haberin peşini bırakmadılar. Fikri takip yaptılar. Gerçekten gitti mi falan baktılar. 4 yıl sonra yine manşet yaptılar. O kızımızı gerçekten önce doktorasını tamamlamıştı. Ayda 15 bin maaşla işe başlamıştı."Helal olsun" başlığıyla yeniden manşet yaptılar. 

Hikayenin mutlu sonla bittiğini zannediyorduk ama aslında bitmemişti, hatta yeni başlıyordu. O manşet yaptığımız genç kızımız Türkiye'ye hizmet etmek için geri geleceğim falan diyordu ama gelmedi. Goldman Sachs'ta işe başladı, yıllarca orada çalıştı, sonra bir bankaya girdi, o bankada yükseldi, yükseldi CEO oldu yıllarca. O bankadan da ayrıldı. Hatta o banka sonra battı. Mücevherci Tiffany de yönetim kurul üyesi oldu. Oradan da ayrıldı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı oldu. Evet 2001 yılında bizim gazeteye telefon edip devleti ve Türk şirketlerine öfkeyle şikayet eden o hırslı baba, Hafize Gaye Erkan'ın babasıydı.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU