Nükleer savaş çıkar mı, birileri o düğmeye basar mı?

Dünyada nükleer silaha sahip dokuz ülkenin olduğu biliniyor. Savaşlar, çatışmalar, güç gösterileri, kişisel egolar... Hepsi birleşince mavi gezegen gerçekten felakete sürüklenebilir mi? III. Dünya Savaşı kapıda mı? Yoksa tüm bu sorular abartılı mı?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve nükleer silahlar...

Özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başlangıcından bu yana daha sık duyuyor, okuyoruz bu ikiliyi.

Son olarak Rusya, Kapsamlı Nükleer Deneme Yasağı Anlaşması'ndan (CTBT) çekilmesinin ardından tatbikat düzenledi.
 

FOTO 1.PNG

Nükleer denemelerin yasaklanması anlaşmasından çıkan Rusya'nın son tatbikatı bir güç gösterisi olarak yorumlanıyor / Fotoğraf: Kremlin


Haziran ayında Rus lider Putin, taktik nükleer silahların Belarus'a konuşlandırılacağı tarihi duyurmuş, söz konusu hamle NATO'nun Finlandiya ve İsveç'le ittifakı genişletme adımına karşılık bir adım olarak yorumlanmıştı.

Bu ayın başında ise Soçi'de düzenlenen Uluslararası Valday Kulübü toplantısındaki uzun toplantıda Putin'in değindiği konulardan biri yine nükleer silahlardı.

Putin, Rus devletinin varlığının tehlikeye girmesi halinde nükleer silahları kullanacaklarını belirtip "Aklı başında olan hiç kimsenin Rusya’ya karşı nükleer silah kullanmayı düşüneceğini zannetmiyorum" demişti. 
 

FOTO 2.png
Fotoğraf: Canva


Bu silahların karşılıklı olarak kullanılması dünyanın nükleer kışa gireceği, 5-6 milyar insanın ölümüne yol açacağı, bir başka deyişle insan neslinin yok olacağı anlamına geliyor.

Tek bir nükleer silahın kullanılması bile gezegeni önü aşılamayacak bir nükleer savaş felaketine sürükleyebilir. 

Bilim dünyası uyarıyor

JAMA, New England Journal of Medicine, British Medical Journal ve Lancet gibi sayıları yaklaşık 100'ü bulan saygın tıp/bilim dergilerinin ortak çağrısı bu yılın başındaydı. 

Atom Bilimciler Bülteni'nin Bilim ve Güvenlik Kurulu, Nükleer Kıyamet Saati'nin akrep ve yelkovanını gece yarısından 90 saniye öne taşımıştı. 
 

FOTO 3.PNG

"Doomsday Clock," atom bilimcileri tarafından kabul edilen sembolik bir saat, insanların bir küresel felakete ne kadar yakın olduğunu göstermek için kullanılıyor / Görsel: Britannica Ansiklopedisi


Ortaya koydukları çağrı dünyanın karşı karşıya olduğu riskin büyüklüğünü gözler önüne seriyordu.

Bilim insanları "Nükleer silahlar insanlığı yok etmeden biz onları yok etmeliyiz" diyor.

British Medical Journal baş editörü Kamran Abbasi, araştırmacılar Parveen Ali ve Virginia Barbou geçen yıl ağustos ayında BM Genel Sekreteri António Guterres'in dünyanın artık Soğuk Savaş'ın doruğundan bu yana görülmemiş bir nükleer tehlike zamanında olduğu yönündeki uyarısı anımsatıyor:

Herhangi bir nükleer silahın kullanılması insanlık için felaket olurdu. Dünyadaki 13 bin nükleer silahın yalnızca 250'sini içeren 'sınırlı' bir nükleer savaş, 120 milyon kişiyi doğrudan öldürebilir ve 2 milyar kişiyi riske sokacak şekilde küresel iklim bozulmasına neden olabilir. ABD ve Rusya arasındaki büyük çaplı bir nükleer savaş, yakın vadede 200 milyon kişiyi öldürebilir ve potansiyel olarak 5 ila 6 milyar kişiyi öldürebilecek bir küresel "nükleer kışa" yol açabilir, insanlığın hayatta kalmasını tehdit edebilir. Bir nükleer silah patladığında, tamamen nükleer savaşa tırmanma hızla meydana gelebilir. Bu nedenle nükleer silahların kullanımının önlenmesi acil bir kamu sağlığı önceliğidir ve aynı zamanda sorunun temel nedeninin ele alınması için nükleer silahların kaldırılması için temel adımlar atılmalıdır"

Ez cümle mevcut nükleer silahların kontrolü ve yayılmasını engelleme çabalarının dünya nüfusunu korumak için yetersizliğine işaret ediliyor. 

"Uluslararası siyaset bildiğiniz gibi"

Rusya'nın çekildiği Kapsamlı Nükleer Deneme Yasağı Antlaşması (CTBT), tüm nükleer denemeleri hem sivil hem askeri amaçlar için her ortamda yasaklayan çok taraflı bir antlaşma.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 10 Eylül 1996'da kabul edildi ancak Çin, Mısır, Hindistan, İran, İsrail, Kuzey Kore, Pakistan, ABD anlaşmayı onaylamadığından yürürlüğe girmedi.

Bilim insanları olması gerekeni söylüyor ancak uluslararası siyaset bildiğini okumaya devam ediyor. 

TEPAV Dış Politika Programı Direktörü, Eski Los Angeles Başkonsolosu Gülru Gezer, "Nükleer silah sahibi hiçbir ülke o silahlardan tabiatıyla vazgeçmeyecektir" diyerek benzer bir noktaya değiniyor: 

Önemli olan burada daha fazla nükleer silahın başka ülkelerce ve/ya ülke dışı aktörler tarafından kullanılmasının engellenmesi. Aslında tüm dünya nükleer silahların yarattığı tehlike ve bu anlaşmaların olmadığı bir ortamda uluslararası hukuk bağlamındaki boşluğun yaratacağı ilave istikrarsızlığının farkında. Ama gelinen noktada da kimse silahlarından vazgeçmeyecektir. Bilim insanları olması gerekeni anlatıyor ama sahadaki gerçeklik maalesef  yine çok daha farklı"

Filmden gerçeğe mi?

1954 yapımı, başrolünde Richard Windmark'ın oynadığı "Tehlikeli Sular" filmi Soğuk Savaş döneminde çekilmişti.

Amerika'ya karşı komünist komplo "kahramanca" önleniyor, atomik ada üssü aranıyor, hidrojen bombası testini durdurmak için "dünya barışının peşinden koşan" Amerikan denizaltısı düşman kuvvetlerince saldırıyı uğruyordu. 
 

FOTO 4.jpeg
Tehlikeli Sular filminin afişi / Görsel: IMDB


Uluslararası birçok akademik etkinlikte Türkiye'yi yıllarca temsil eden; enerji, nükleer enerji, savunma alanlarında çok sayıda çalışması bulunan, Einstein’ın Görecelik Kuramı ile Modern Atom Kuramı'nı birleştirmek üzere çalışmalar gerçekleştiren Prof. Dr. Tolga Yarman hatırlatıyor bu filmi.

Amerikalıların nükleer savaşı senaryo olarak Hollywood eliyle daha önceden çalıştığını söylüyor: 

Bir Amerikan zırhlısının amirali mürettabatıyla beraber devriye gezerken karşı tarafın nükleer denizaltısını kıstırıyor. Amerikan amirali çok ihtiraslı bir komutan. Nükleer denizaltıyı su yüzüne çıkarmaya mecbur bırakırsa tarihe geçecek, düşman kuvvetin nükleer donanımını madara edecek. 'Seni devireceğiz, batıracağız diyor' öteki tarafa... Karşı taraf ise "Yapmayın, yapmayın' diye uyarıyor. En sonunda güm diye atılıyor nükleer başlıklı füze! Ve bir mantar bulutuyla bitiyor film..."

Elbette hayat filmden ibaret değil ancak Prof. Dr. Tolga Yarman,  "III. Dünya Savaşı ihtimali abartıdan mı ibaret?" sorusuna bakın ne yanıt veriyor:

Hayır, hiçbir zaman abartılı olmadı. Herhangi bir süper güç, nükleer silahlara sahip bir ülke gider üç teröriste görev verebilir. Koltuklarının altına üç bavul sıkıştırır, teröristler bavullarda ne olduğunu bilmez. 'Bunları götürüp şuraya koyacaksınız' derler. Dışarıdan patlatabilirler. Bütün bir sistemin altüst olması işte bu kadar kolay... Dolayısıyla evet, nükleer tehlike var. Her zaman vardı. Bu benim deyiyimimle dahiyane bir ahmaklık tablosudur"

"Gördüğüm 'Rusya bekamla oynamayın' mesajı veriyor"

Dışişleri Bakanlığı'nda 41 yıl geçiren emekli büyükelçi Uluç Özülker de nükleer silah kullanımını dünyayı yok edeceği fikrinde bununla birlikte kimsenin buna cesaret edemeyeceğini söylüyor.

Özülker, Rusya'nın son dönemdeki çıkışlarını ise şu sözlerle izah ediyor:

Rusya, 'Benim bekamla oynama. Eğer kendimi topyekûn yıkılacak ve kaybedecek konumda görürsem, sizin buradaki saldırılarınızı, nükleer silahlarla karşılamaktan kaçınmam' şeklinde bir tehdit savurup karşı tarafı dizginleme politikasına yöneliyor. Peki bu insanları aklıselimden uzaklaştıracak bir pozisyon mu? Hayır, değil. Bu dünyada aklıselim sahibi insanlar da var"

Emekli büyükelçi Özülker bununla beraber insanlığın dünya üzerindeki varlığını kendini yok etmesiyle sürdürdüğünü, tarihin ise bunun ispatı olduğunu anımsatmayı da ihmal etmiyor:

İnsanoğlunun 70 ila 150 milyar yıllık bir geçmişi var. Göbeklitepe'de 12 bin yıl evvelini bulduğunuz zaman seviniyorsunuz. 'Ooo müthiş bir bulgu bu!' diye... Peki o güne kadar homosapienslerin dünyadaki varlığıyla bu yıllar içinde ne olup bittiğine dair şöyle somut bir kanıt veya herhangi bir bilgi var mı? O da yok... İnsanoğlu belirli bir teknolojik gelişmeye yol açıyor. Ardından kendi kendini yok ediyor. Ve devamını sağlamak için, o yeni koşulları kaldırabilecek, ona göre cevap verebilecek konumda olanlar yaşamaya devam ediyor. İnsanlığın teknolojik açıdan gelişip, yine kendini yok edip, bu çerçeve içinde geri adım atmayan bir geçmişi var"

"Rusya bu yola girmez ama..."

Ukrayna'da devam eden savaş, Gazze Savaşı, NATO'nun yayılmacı politikası, Kremlin'in nükleer tehditleri ve ABD'nin Ukrayna'ya 100'den çok ülkede yasaklı misket bombası göndermesi. 

Dünyanın hal-i pür melali bu.

"Ciddiye alınmayacak bir konu değil ama bana soracak olursanız nükleer silahların kullanılması en son başvurulacak yöntem" diyor emekli diplomat Gülru Gezer. 

Rusya'nın böyle bir yola gireceğini düşünmediğini "Çünkü nükleer silah kullanılması halinde bu duruma Batı'nın kayıtsız kalması mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla bu durum III. Dünya Savaşı'na kadar farklı noktalara varabilir" cümlesiyle ifade ediyor.

ABD-Rusya arasında yürürlükteki son nükleer antlaşma Yeni START'tı. 
 

FOTO 5.jpeg
Dönemin ABD Başkanı Obama ve dönemin Rusya Devlet Başkanı Medvedev / Fotoğraf: AP


2010'da imzalanan yeni START anlaşması, ABD ve Rusya'nın stratejik nükleer silahlarını bin 550'ye indirmeyi hedefliyordu. 

Anlaşma, 2021 yılında beş yıl daha uzatılmıştı.

Rusya'nın kıtalararası menzilli nükleer silahlarını sınırlıyan anlaşma, ABD'ye yaklaşık 30 dakikada ulaşabilen balistik füzelerdeki her Rusya nükleer başlığını da kapsıyordu.

Bununla beraber hem Washington hem Moskova'nın denetim ve şeffaflık önlemleri almasını içeren, telemetrik bilgi alışverişi faaliyetlerini öngörüyordu.

Kremlin, gelecekteki silah kontrol müzakerelerinin temelini oluşturan bu anlaşmayı 22 Şubat'ta askıya aldı.

Küresel silah kontrol mimarisinin parçalanması ihtimali endişeye yol açtı.

Emekli diplomat Gülru Gezer de bu kanaatte.

Bununla beraber Moskova yönetiminin son dönemde artan oranda nükleer silahları gündeme getirmesinin ardında yatan nedenin Ukrayna cephesinde sıkışmış olması ve beklenen hız/oranda başarı elde edememesinde saklı olabileceğini düşünüyor:

Geçtiğimiz Şubat ayında Rusya, ABD ile arasındaki artık son kalan yeni START anlaşmasından çekildiğini duyurmuştu. Bu da küresel silah kontrol mimarisi açısından da ilave bir belirsizlik yaratan gelişmeydi. Ama ben bunların hepsine daha geniş bir şekilde bakılması gerektiğini düşünüyorum. Mesela Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de bu konuda uyarıda bulundu. Artık günümüzde Kuzey Kore nükleer silahları anayasasına ilave ediyor. Nükleer silah üretebilecek bir noktada olan İran'ın Batı ile anlaşması ABD'den sebepli akamete uğradı. Bu nedenle Tahran yönetiminin tam olarak ne yaptığını bilmiyoruz. Buna mukabil geçtiğimiz aylarda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu görüşmeleri için New York'ta bulunan Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Selman, 'Eğer İran nükleer silah sahibi olursa bizim de kesin olmamız gerekiyor' dedi. Yani meseleyi sadece Rusya'yla da sınırlı tutmamak lazım. Çünkü nükleer silahların çok ciddi bir caydırıcılığı olduğu için ülkeler artan oranda nükleer silah sahibi olmak istiyor ve bu yönde bir takım adımlar atıyorlar" 

Prof. Dr. Tolga Yarman ise biraz daha geçmişe gidiyor, SALT II'yi hatırlatıyor. 

Yani 1972'den 1979'a kadar Birleşik Devletler ve Sovyet müzakereciler arasındaki stratejik nükleer silahların üretimini azaltmak amacıyla yapılan bir dizi görüşmeyi...
 

FOTO 6.jpg

4 Mayıs 1979'da Alman günlük gazete Frankfurter Allgemeine Zeitung'da çizer Behrendt, ABD Başkanı Jimmy Carter ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Leonid Brezhnev'in SALT II silahsızlandırma anlaşmasını uygulama konusundaki gerçek niyetini karikatürize ediyor / Görsel: Frankfurter Allgemeine Zeitung


O dönem sınırın konulduğunu, bugünkü tablonun bambaşka olduğunu belirtiyor, hem ABD hem Rusya'nın karşı tarafı yüzlerce defa yok edecek kadar çok nükleer silaha sahip olduğunu ifade ediyor.

Profesör Yarman, "Şu anda dünyanın her tarafında gökyüzünde, uçaklarda, deniz altında, denizaltılarda, tünellerde, kıtaların tünellerinde, yer altında, yüzlerce nükleer silah sürekli olarak dolaştırılıyor. Neden? Çünkü "all-out" tabiri olunur. Yani topyekun bir saldırıya muhatap olursa taraflardan biri mukavelede bulunabilmek üzere bir miktar silahı kalsın diye" diyor ve dünya siyasetçilerine bir çağrı yapıyor:

Düşünsenize mavi gezegen yok! Dünyalılar uyanın. Gidecek başka bir yuvamız yok bu dünyadan başka. En yakın yıldız Alfa proxima, Beta proxima. Kim gidecek oraya ya? Bu uçsuz bucaksız karanlıkların ortasındaki, ummanın ortasındaki şu nazar boncuğu gibi yuvanızın kıymetini bilin demesi gerekiyor bilim insanlarının dünya insanına. Ne gerek var çocuklar? Bu drama, bu trajediye, bu komediye?  Kafayı yemeyin. Kafayı çizmeyin. Sizin de gireceğiniz yer bir metrekarelik yüzey alanından, bir çukurdan ibaret. Dikine girerseniz biraz daha küçük bir yüzey alanından ibaret..."

Nükleer silahların güncel tehdit algılamaları

Ancak dünya gerçeklerinin vardığı nokta yine bir savaştan, İsrail ile Hamas arasındaki Gazze Savaşı'ndan geçiyor.

Bu haftanın başlarında, Güney Koreli yetkililer ve bağımsız uzman analistler, Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e düzenlediği sürpriz saldırıda Kuzey Kore silahlarını kullandığını tahmin ediyor. 

Kuzey Kore kaçak silah satışı yapıldığı iddialarını reddediyor.
 

foto 7.jpg

Bir asker, Kuzey Kore roket bombasına işaret ediyor / Fotoğraf: IDF


BM Güvenlik Konseyi'ne göre Pyongyang yönetiminin elindeki füzeleri satma ve nükleer teknolojiyi Mısır, İran, Libya, Suriye ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelere paylaşma geçmişi bulunuyor.

Soğuk Savaş döneminden bu yana Amerika Birleşik Devletleri silahlı kuvvetleri için araştırma ve geliştirme çalışmaları yürüten RAND'dan uluslararası savunma araştırmacısı Bruce Bennett, nükleer silahlı devletler arasında Rusya ve Çin de dahil olmak üzere, Kuzey Kore'nin Ortadoğu militan gruplarına nükleer silah satma olasılığının en yüksek aday olarak öne çıktığını söylüyor:

Bence Kim'in hedefi 300 ila 500 nükleer silaha sahip olmak. Geçen yıl sadece bir füze sistemi için 100 adet nükleer başlığa sahip olma planı yaptığını söyledi. Yani tahminim, 200 ila 300 aralığına ulaştığında, Nuclear Shadow denilen bir şeye sahip olur, yani Hamas'a nükleer silahlar gönderme gibi bir eylemde bulunur"

Nükleer Silahsızlanma Antlaşması'nı imzalamamış nükleer silah sahibi dört ülkeden birisi olan ve bir anlamda "nükleer belirsiz" diye tarif edilen bir politika izleyen İsrail bu konuda kapalı kutu.

Bir yandan Hizbullah'ın namlusunu İsrail'in nükleer silah deposuna çevirdiği iddia ediliyor.
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Dünya yine bir topyekun çılgınlık döneminden geçerken, gözler nükleer silahı olan bölgeler ve sıcak çatışma/savaş alanlarına çevriliyor.

Bu silahlara sahip olanların ellerindekilerden vazgeçmesi şu sıralar neredeyse imkansıza yakın görünüyor.

Şimdilik yapılması gerekenleri ise belki de dört maddede özetlemek mümkün.

Halihazırda süren çatışmalarda taraflarının nükleer silah kullanmayacaklarını ilan etmesi.

Ülkelerin nükleer silahlarını anında kullanılabilecek konumdan çıkarması.

Nükleer silah sahibi ülkelerin ilk önce kullanmama politikasını kabul edip açıklaması.

Dördüncü madde ise hem en kolayı hem en zoru: "Aklıselim olmak ve başka bir dünyanın olmadığının farkına varmak"

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU