Yeni Delhi'deki G20 Liderler Zirvesi'nin açılışında konuşan Hindistan Başbakanı Narendra Modi, "dünyanın büyük bir güven krizinden mustarip olduğunu ve savaşın bu güven eksikliğini derinleştirdiğini" ifade ederek, "Koronavirüsü aşabiliyorsak, bu karşılıklı güven krizini de aşabiliriz" dedi.

Modi, Çin ve Rusya başkanlarının bu önemli zirveye katılmadığı sırada bunu söylüyor.

Önemli diyorum çünkü Modi'nin dediği gibi dünya, nereye bakarsak bakalım "büyük bir güven krizi" ve keskin bölünmelerden mustarip.

Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı ve bunun askeri, ekonomik, gıda ve toplumsal yansımaları bir örnek.

Dünya aynı zamanda bu Ukrayna krizinin çeşitli bölgelerdeki askeri yansımalarından, özellikle de İran'ın müdahalesinden, Rusların Suriye'ye yayılmasından ve tabii ki Wagner askeri şirketinin Suriye ve Afrika'daki nüfuzunun artmasından mustarip.

Afrika kıtasının tanık olduğu Sudan'daki askeri çatışma ve iki askeri darbe de cabası.

Avrupa da Rusya'nın Ukrayna'daki savaşının yansımalarından ötürü sıkıntıda.

Özellikle Trump'ın yargılanması ve başkanlık seçimlerinin yaklaşmasıyla ABD içindeki keskin siyasi bölünmenin yansımalarını da unutmamak gerek.

Ekonomik ve siyasi olarak ABD-Çin gerilimi ve İran'ın nükleer dosyasında anormal bir durgunluk var.

Bunlar, 20 katılımcı ülkenin pozisyonlarının, Çin ve Rusya gibi jeopolitik risklere odaklı -Pekin ekonomiye de odaklanıyor- bazı taraflar ile zirveye giden diğer taraflar arasında bölündüğü bir ortamda gerçekleşiyor.

Suudi Arabistan ve Hindistan gibi diğer ülkeler kalkınma ve ekonomik kazançlar sağlamaya odaklanmışken, Avrupa ülkelerinin ekonomi ve jeopolitik çatışmaların yansımaları arasında kaybolduğunu ve tüm bunların ortasında insanların ekonomiyi toparlayacak kararları beklediğini görüyoruz.

Hiç şüphe yok ki, bu iç karartıcı küresel bir tablo. Ancak biz Suudiler için önemli olan şey, Veliaht Prens Muhammed bin Selman liderliğinde yenilenmiş toplumsal bir gerçeklikle güçlenerek ve bölgedeki karmakarışık detaylara değil de geleceğe ve dünyaya bakan bir vizyonla zirveye katılmış olmamız.

Zirveye, rakamlarla desteklenen bir ekonomik gerçeklikle, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) petrol dışı ekonomik performansımızın ciddiyetini övmesiyle ve Suudi hükümetinin işsizlikle ve tarihi düzeyde bunu aşağı çekme mücadelesindeki ciddiyetiyle katılıyoruz.

Suudi Arabistan, vatandaşının yaşam istikrarını ve refahını güçlendirmek ve komşu ülkeleri daha sıkı bir iş birliğine teşvik etmek amacıyla daha iyi bir muhit hedefleyen siyasi, ekonomik ve iklim girişimlerinin sahibi olarak G20 Zirvesi'ne gidiyor.

Kolay çözümlerin olmadığı ve "cehenneme giden yolların iyi niyet taşlarıyla döşeli olduğu" su götürmez bir gerçek.

Ancak Suudilerin bilinçli ve hırslı liderliği sayesinde çok iyi anladığı ders şu ki, ancak iç gücünüz kadar güçlü olabilirsiniz. Suudi Arabistan'ın tüm imkanlarıyla yaptığı ve yapmakta olduğu da budur.

Dolayısıyla bu güven krizine rağmen, her şeyden önce Kralın ve halkın güvenini kazanan Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın liderliğinde gerçekliğimize, ülkemize, ekonomimize ve hırslarımıza olan iyimserliğimiz daha büyük.

Bu güven gerçeklerle, rakamlarla ve her alanda elde edilen başarılarla desteklenmektedir.

Bu bağlamda, Veliaht Prens'in G20 açılışında Hindistan, Ortadoğu ve Avrupa arasında demiryollarını, limanları birbirine bağlamayı, mal trafiğini artırmayı, elektrik ve hidrojen ithalatı ve ihracatına yönelik boru hatlarını ve veri iletim kablolarını içeren bir ekonomik koridor kurulmasına yönelik mutabakat zaptı imzalandığını duyurmasına dikkat çekmemiz yeterli olacaktır.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat