"Tapılan bir ölünün ayak izlerinde yürümeye başladım"

Vahap Aydoğan Independent Türkçe için yazdı

Resim: Vahap Aydoğan

Sanat, sadece sergide sergilenen bir meta; sahnede oynanan bir rol, kulağa hoş gelen bir fon, kitapta yazılmış bir yazıdan ibaret değil; psikolojik ve duygusal istikrarın mihenk taşıdır aslında…

Aynı zamanda; sanat iç ve dış etkenlerin etkisi altına girerek farklı olgular tarafından tetiklenir, bu etkenler bazen tepkisel olarak, bazen de taraf olarak varlığını ortaya koyar.

İster taraf olsun ister yanında yer alsın her sanat akımı da dünyanın ve evrenin kargaşasını seyrederek varlığını ortaya koymak, farklı perspektifler sunmak, eleştirel çözüm arayışlarıyla var olma sürecine girer.

Doğal olarak sanat, yaratım sürecine girerek eleştirel bakış açısı ve olduğu dönemin sosyo-kültürel yapısını bizlere sunar…

En eski kalıntıların bizlere sunduğu Altamira ve Göbeklitepe'den başlayan serüvenin son halkası olan NFT ile dijital sanatların uluslara ve insanlığa etkilerini görüyoruz.

İnsanın zeka, duygu ve hisleri var oldukça üretmeye toplumsal hafızaya katkı sunmaya devam edeceği şüphesiz.

Sanat, komünal dönemden bugüne sosyal, siyasal, ekonomik tüm olguların analizini yaparak insanlık tarihine ayna tuttu.

Savaşların yıkıcılığından, insanın ruh dünyasına kadar inen, dehliz kadar derin serüvenler ile buluşmamıza vesile oldu.

Bu düşüncelere paralel olarak bilim ve teknolojideki hızlı gelişmelerin toplum ve sanat üzerindeki etkisi bugün bizleri hayal dahi edemeyeceğimiz noktalara getirdi.
 

1.jpg
Resim: Vahap Aydoğan

 

Bugün, yaşadığımız iç çatışmalar, ekonomik krizler, iklim değişikliği ve salgın hastalıklar sanatçıların yaratım süreçlerine katkı sunduğunu daha net görüyoruz…

Özellikle dünya savaşları sonrasındaki iklimi, sanatçıların ve sanat akımlarının üzerine nasıl bir etki bıraktığına bakmak gerek.

Picasso; savaşların, bunalımların insan üzerindeki etkisini figürleri deforme ederek kübik bir metafor oluşturmuş,

Munch; baskı altındaki ruhunu, beynindeki sinir abidelerini, çığlık eserine taşımış,

Dali, Yaşamındaki travmaları gerçeküstü eserleriyle bütünleştirerek duygularını törpülemiş adeta. Yaşamındaki şu kesitler ise dikkat çekici…

Doğar doğmaz tapılan bir ölünün ayak izlerinde yürümeye başladım. Beni severken hâlâ onu seviyorlardı aslında. Belki de benden çok onu. Babamın sevgisinin bu sınırları yaşamımın ilk günlerinden itibaren çok büyük bir yara oldu benim için...

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Dün de bugün de yozlaşmış düzene, anarşik duygulara, estetik algılara tavır olarak akımlar ortaya çıkmış durumda.

Eleştirel olarak sanat ulusların, toplumların değer yargılarınının insan üzerindeki etkisini ortaya koyan çözümlemeler yapmış.

Tarihsel süreç içinde de özellikle fotoğraf makinesinin icadıyla yeni bir anlatım diline evrildiğini görüyoruz.

Çağdaş sanat ile modern sanat kavramları üzerinde bir denklem kurarak modern sanatın çağdaş sanata bir boyun eğme varsayımını dile getiren sanat eleştirmelerin varlığı da azımsanmayacak boyutta.

Gerçekten modern sanat çağdaş sanata entegre mi oldu, yoksa bir boyun eğme davranışı olarak 1970'lerde son mu buldu?

Oysa dijital çağ ya da çağdaş sanat kavramı, tam da içinde olduğumuz zamanın ve mekanın izlerini bizlere sunuyor…

Peki, 1970'lere değin devam eden modern sanat bugün çağdaş sanata bir boyun eğme güdüsüyle yerinde mi saydı?

Aslında cevap hem çok basit hem de biraz görece: ZAMAN. 

Çağın yani zamanın en iyi örneklerini sanatçılar sunduktan sonra, modern sanatın üzerine inşa edilen bir sürecin varlığından bahsetmek yerinde olacaktır.

Bir an geçmişi bugüne uyarlarsak;

Mona Lisa'yı, Dali'yi, Van Gogh'u veya Frida'yı çağın dışına itebilir misiniz?

Asla!

Bu durum ne kabulleniş ne de boyun eğme anlamına gelir aslında.

Tarihsel süreç içinde ihtiyaçlara cevap verme şekilleri değişebilir.

Çünkü bugün; sanat güzellik ve biçim yerine, üretimin arka planındaki düşünceye yoğunlaşmayı, performans, video yerleştirme gibi geleneksel sanatın ve galerilerin tamamen dışına çıkılmış bir çağın üretimlerini gözler önüne seriyor...
 

2.jpg
Resim: Vahap Aydoğan

 

Dünyanın en eski sanatçıları bugün yaşamış olsalardı kuşkusuz en iyi dijital alanlarda eserler vereceklerdi.

Tamamen ihtiyaca verilen bir cevap ve tamamen sanatta sunumun yer değiştirmesi, mesajın farklı kanallarla sanatseverlere ve izleyiciye aktarılması olacaktır.

Enstelasyon, performans sanatları, beden sanatı, video sanatı, internet sanatı, dijital sanatlar ve metaverseler gibi pek çok sanat hareketi ve sanatçı, teknolojinin insanlar üzerindeki etkisini de ayrıca ortaya koymuştur.

Savaşın, bilimin ve doğanın insan hareketliliği üzerindeki etkilerini ortaya koyan farklı perspektiften okuma yaparak bambaşka metaforlar ürettiğini de gözlemleyebiliriz.

Bugüne bakalım…

Peki değişen, dönüşen evrensel değerlerin hiçlik ve yalnızlık ile sınandığı bir noktada mı, yoksa gerçekten metada, sanal illüzyonda mı mutluluk bulabiliyoruz?

Ucuz insan gücü ve emek, yüksek sermaye ilişkisi üzerine kurulan bir düzende inanılmaz bir tüketimin objesi haline geldiğimizi düşünmüyor değilim.

Üretmekten çok tüketen bir gücün ön plana çıkmış olması, sürekli bir iş bitirme kaygısı içinde olma, kendisine sosyal bir pencereyi açmayı unutup, monoton bir yaşamın çarkları arasında sıkışmış durumdayız.

Hizmet ettiğimiz, koşturduğumuz, dinlenmeyi dahi uyku da bulabilen bir dünya denkleminde, bizi bu kadar yoran şey; ulaşmak istediğimiz gaye ne peki?

Günümüz sanatı bu yaşanmışlıklara nasıl bir uyum ya da tepki ile yaklaşıyor; ona bakmak gerekiyor.

Günümüzde çok sesli olarak dillendirilen dijital sanatı sanat tarihi açısından kalıcılığı konusunda sorgulamalar yapmak da yerinde olacaktır elbette.

Dijital sanatın da sosyal mesajlar verdiği şüphesiz ama en son metaverse ile devam eden NFT ile resimlerin satın alınabildiği, dijital sanat akımının da çabuk tüketildiği, yerine hemen yenisinin koyulması gibi bir endişenin aslında hayatımızdaki koşturmanın paralelinde bir yol izlediğini görmekteyiz.

Bu çabuk tüketimin sanatta yer alması, kalıcı bir iz bırakması elzemdir.

Hiç şüphesiz dünyadaki değişimlerin sosyal psikolojik denklemde sanatında hayata ve yaşamdaki gelişmelere seyirci kalmayacağı gerçeğidir. 

Özetle, yaşamın döngüsünde sanatın zamana, mekana, insan ihtiyaçlarına göre değişim içinde olduğunu görmüş oluyoruz.

Bu değişimin en güzel meyvesi de mental düşüncenin sanata olan etkisi olduğunu düşünüyorum.

Çünkü; zamanın ve mekanın hakimi daima sanat olmuştur…


Sanatla, sağlıkla kalın.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU