Tepetaklak gidiyoruz; bugünü bile mumla arayacak hale geleceğiz

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Mashable

Geçen günlerde bir piknik alanına gittik arkadaşlarla. O arkadaşlardan biri tüm piknik alanını dolaştı.

Geri geldiğinde, "Masalardan sadece birinde kırmızı et gördüm" dedi.

150 kadar masadan ve gelir durumu görece iyi olan Ege Bölgesi'nden söz ediyorum.

Bakın, eskiden bu mevsimde domates çok ucuz olurdu, evlerde salçalar yapılırdı.

Bamya ucuz olurdu, kurutmak için kilolarca satın alınırdı.

Her öğün börülce yerdik.

Şimdi bu alışkanlıkların hiçbiri kalmadı.

Patates, soğan bile taneyle alınıyor.

Milletçe açlık, iyi ihtimalle kötü beslenme yaşıyoruz.

Soframızdan lokmalarımız çalındı. Çocuklarımız sağlıklı beslenemiyor. Sefil bir memleket haline geldik.
 


Memleketin üç yanı denizlerle çevrili ya. Karadeniz ayrı, Akdeniz ayrı, Ege ve Marmara ayrı güzel.

İşte o güzellikleri görebilen yok.

Tatile çıkmak için bütçesi olmayanların oranı yüzde 71,6'ya yükselmiş.

Tüketici Birliği Federasyonu'nun bir araştırma sonucuymuş bu.

Ama esas çarpıcı sonuç şu: Geçen sene tatile çıkabileceklerden yurtdışında tatil planlayanların oranı yüzde 41 iken bu yıl bu oran yüzde 3'e düşmüş.

Bu ne demek, biliyor musunuz?

Türkiye dünya liginde iki küme birden düştü demek.

Dolar bazında gelirlerimiz acınacak hale geriledi.

Zaten herkes kapağı başka ülkelere atma derdine düştüğü için kimse vize de vermiyor, kıpırdayamıyoruz, öyle rezil bir durumumuz var.

Ulusal onurumuz ayaklar altında.

"Türk" dedin mi dünya küçümseyerek bakıyor.

Düşünsenize, bir emekli maaşı 250 dolar.

Ecnebiler o paraya bir çift ayakkabı alıyor.

Sonra o ayakkabıları ayaklarına geçirip buraya geliyorlar, kendilerine göre hayli ucuz tatillerini yapıyor, sokaklarda ya halimize acıyor ya bizi aşağılıyorlar, sonra memleketlerine dönüp Türkiye'nin düştüğü bu sefil hali anlatıyorlar.

Evet, petrol zengini ülkelerden İstanbul'a gelip bizi aşağılayanların görüntüleri düşüyor sosyal medyaya her gün.

Sokaklarımızda onlar gezebiliyor.

İnsanımız evlerini onlara kiralama derdinde. Evlerini kiralayıp bir yakınlarında kalıyorlar.

Genç kızlarımız, kadınlarımız fuhuş batağında. Gayrimeşru işlere, torbacılığa, hırsızlığa tenezzül eden gençlerin sayısı her gün artıyor.

Memleketin her tarafına yeni hapishane inşa edip duruyorlar.

Ülkeyi bu hale getirdiler.

Evet, iktidardaki bir avuç kişi, etraflarına topladıkları tarikat şeyhleriyle bu ülkeyi 20 yılı aşkın bir süredir soyup soğana çevirdi.

Bu ülkenin milyarlarca dolarını iç ettiler. Tüm zenginliklerini yağmaladılar.

Şimdi faturayı tüm halka ödetiyorlar.

Vergi oranlarını yükseltiyorlar.

Mevcut vergiler yetmiyor, yeni vergi icat ediyorlar.

Gelir vergisi toplamıyorlar, dolaylı vergilerle halka yükleniyorlar.

Bir paket una, bir kilo şekere Koç da, işçisi de aynı vergiyi ödüyor.

Bu dolaylı vergi denen musibet dünyanın en adaletsiz işidir. Dolaylı vergileri büyütüyorlar.

Emperyalistlerin ve yerli işbirlikçilerinin elindeki bankalar para spekülasyonuyla her yıl kârlarını sekize katlıyor.

Paradan para kazanıyorlar.

Onların kârlarına dokunan yok.

Güçleri hep fukaralara yetiyor.

Deprem tehdidi karşısında İstanbul'un kentsel dönüşüm ihtiyacını bile yeni vurgun vesilesi haline getirdiler.

Kafaları hep avantaya çalışıyor.

İnsanımız ise her gün daha da sefilleşiyor.

Herkesin gelirinden çaldılar, emekli maaşları açlıktan sürünme seviyesinde.

Ülke asgari ücretliler ülkesi.

Bir zamanlar bir emekli, maaşıyla iki-üç çocuğunu üniversitede okutabilirken, şimdi bırakın kirayı, faturalarını ödeyemiyor.

Seçim öncesi kandırmacası olarak artırdıkları emekli maaşlarını şimdi iki katıyla geri alma derdindeler.

İnsanımızı dilenci ettiler.

Sosyal yardım başvurusu yapan aile sayısı her gün artıyor.

Üç kuruş için insanların haysiyetiyle oynuyorlar.

Ciğeri beş para etmeyen adamlara 5 maaş birden ödüyoruz, yetmiyor, altlarına makam arabası ve lojman çekiyoruz, yedikleri rüşvetleri koyacak yer bulamıyorlar, lakin SMA hastası çocuklarımıza ilaç temin edemiyoruz, ailelerini valilik izinli dilenci yapıyor, sokaklarda dilendiriyoruz. 

Bizi kıskanıyorlar dedikleri İngiltere SMA ilaçlarına ücretsiz erişim sağlarken, biz ufacık bebekleri niye sadakaya muhtaç bırakıyoruz?

Niye Mehmet Cengizgillerin yüz milyarlarca liralık vergi borçları affediliyor?

Niye fatura hep yoksullara, işçilere, emekçilere çıkarılıyor?

Bu soruların cevabı, mevcut iktidarın karakterini ve neye hizmet ettiğini anlatır.

Bakın, açık konuşayım, ben Tayyip Erdoğan'ın son seçimi nasıl kazandığını anlayamadım.

Değişik bölgelerde izah edilemeyen oy oranları var, muhalefet seçim süreci üzerinde denetim sağlayamadı ve neticede Tayyip Erdoğan ile bir 5 yıl daha çile çekeceğimiz açıklandı.

Lakin bu ülkenin bu iktidarla kaybedeceği 5  ayı bile yok.

Tepetaklak gidiyoruz ve kısa süre sonra bugünü bile mumla arayacak hale geleceğiz.

Dünyanın acınacak haldeki halklarından biri olmaktan kurtulmamız için, bizi bu hale sürükleyen mevcut iktidardan kurtulmamız şart.

Herkesin bu sorumlulukla davranması gereken bir dönemdeyiz...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU