Sherlock'un yaratıcısı A.C. Doyle'nin baş edemediği tuhaf dava

Kamuoyuna mâl olan bu tuhaf davayı çözecek tek kişi Sherlock Holmes idi; ama eğer o bir kurgu karakteri ise o halde onu yaratan Sir Arthur Conan Doyle bu davayla ilgilenebilirdi

Sir Arthur Conan Doyle

Dünyaca ünlü kurgu karakter Sherlock Holmes'in yaratıcısı A. Conan Doyle, en az yarattığı karakter kadar tuhaf bir kişiliğe sahipti.

Son derece sıkı Hıristiyan okullarında okumasına rağmen agnostisizmi tercih eden bir dünya görüşünü benimsiyordu.

Sherlock karakterinin dünyada tanınmasına ve hatta Doyle'nin maddi imkansızlıkların üstesinden gelerek yeni Sherlock hikayelerini yazmasına destek olanlardan biri de Sultan Abdulhamid'ti.

Sultan, tam bir polisiye hikâyeler düşkünüydü. Bir gece Sultan Abdulhamid'in sütkardeşi Esvapçıbaşı İsmet Bey, tercümanın çevirdiği küçük hikâyeyi de Sultana okur. Sultan Abdulhamid bu kısacık hikâyeye hayran kalır.

Sultan Abdulhamid'in bu denli etkilendiği hikâye, Sir Arthur Conan Doyle'nin dünyaca ünlü karakteri Sherlock Holmes'in kısa bir macerası olan "Boş Ev Vakası" (The Adventure of the Empty House) öyküsüdür. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Sherlock Holmes'ü keşfeden Sultan Abdulhamid, İngiliz Büyükelçisine özel ricada bulunarak Sir Arthur Conan Doyle'nin tüm Sherlock Holmes maceralarını getirmesini ister.

Doyle bir ara İstanbul'a uğrar; Sultan Abdulhamid'in bu denli sevdiği Doyle görüşmeme nedeni olarak Doyle'nin tıpkı Sherlock gibi Sultan'ı çözümleyeceği ve Abdulhamid'in tüm sırlarını o anda anlayacağı gösterilir. 

Oysa Doyle, Sherlock hikayelerinde kendi benliğini Watson, karakteri üstünden yansıtır. O da tıpkı Watson gibi tıp eğitimi almış ve bocalayan bir karakter olduğunu açıkça ifade eder.

Doyle'nin en hayattaki en büyük arzularından birisi de Sherlock Holmes karakterini öldürmektir ve nitekim bunu dener.

Nitekim "The Last Problem" hikayesinde bunu dener; ama gelen tepkiler üzerine şelaleden düşen karakterin bunu düşmanlarını aldatmak için kullandığını söyleyerek yeni hikayelerde tekrar diriltir. 
 

Sherlock Holmes 2.jpg
Sherlock Holmes

 

Boerler Meselesi ve Doyle

Boerler, Güney Afrika'da yaşayan ve ordusu dahi olmayan Beyaz Çiftçilerdi. Uzun süre Zulularla mücadele etmiş ve onların savaş stratejisini deneyimlemişlerdi. 

Sonraki yıllarda Afrika'ya hücum eden on binlerce İngiliz madenci bir anda bölgenin demografisini değiştirdi.
 

boerler (1).jpg
Boerler 

 

Topraklarına son derece bağlı olan Boerler ülkelerini yabancı nüfustan korumak adına birtakım kanunlarla göçü engellemeye çalıştı.

Birleşik Krallık (BK), bu kanunlarla vatandaşlarına haksızlık yapıldığı tezi ile uluslararası kamuoyu oluşturdu ve 11 Ekim 1899'da düzenli bir ordusu dahi bulunmayan Boerlere savaş ilan etti.

BK bölgede bulunan 22 bin askerini Boerlerin sivillerden oluşan askeri birliklerini yok etmesi amacıyla gönderdi. Sonuç tam bir hezimetti.

Geleneksel savaş yöntemleri yerine siperler kazıp vur kaç taktiği uygulayan Boerler, modern gerilla savaşını dünyaya tanıtmıştı.

BK, ilk şoku üzerinden attıktan sonra Mısır, Hindistan, İzlanda ve Ana Karadan toplamda 450 bin kişilik bir ordu sevk etti.

BK da Boerlerin gerilla mücadelesine karşı daha önce hiç uygulanmamış yöntemlere başvurdu.

Toplama kampları kurmak, yerleşim yerlerini yok etmek ve toprağı kullanılamaz hale getirmek gibi taktikler geleneksel savaş yöntemlerinin dışındaydı ve son derece acımasız uygulamalardı.
 

Boerler savaşı (1).jpg
Boerler savaşı 

 

Ayrıca daha önce hiçbir savaşta doğrudan sivil halk hedef alınmamıştı; ama BK, Boerlerle yaptığı savaşta on binlerce sivili katletmekten çekinmedi.

Dünya kamuoyunu da savaşta yanına almayı başaran İngilizler, Boerlerin özgürlük mücadelesinin sesini ayak takımının isyanı olarak bastırmayı başarmıştı.

Boerler'in asi teröristler olduğuna dair Birleşik Krallık'ın yaptığı propaganda da ön saflarda olan isimlerden birisi de Doyle idi.

"The War in South Africa: Its Cause and Conduct" isimli kitapla BK'nın resmi propagandasının öncülüğünü yürütenlerden birisiydi. 

Nihayet bu siyasi davranışı ona "Sir" unvanı getirecekti: Sir Arthur Conan Doyle…
 

A. Conan Doyle.jpg
Sir Arthur Conan Doyle

 

Gerçek hayatta Doyle ve adalet

Doyle'nin gerçek hayatta müdahil olduğu son derece ilginç bir dava vardı.

1903 yılında meydana gelen hadise "Edalji Davası" olarak biliniyordu.

İddiaya göre Hint asıllı biri hayvanlara işkence ve kötü muamelede bulunmuş ve 7 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmıştı.

Doyle davayı incelediğinde işkenceye maruz kalan atların sınırlı bir çiftlikle sınırlı olmadığını ve sistematik bir durumun söz konusu olduğunu anladı. 

Bir çetenin gerçekleştirdiği hayvan katliamlarını daha sonra sahte ihbar mektupları ile George Edalji'ye yıktığı anlaşılıyordu.
 

George Edalji.jpg
George Edalji

 

Yabancı düşmanlığı ile hareket eden Staffordshire Emniyeti ikincil derecede kanıtlarla Edalji'yi suçlu buldu.

Polisin kanıt olarak sunduğu deliller çamurlu bir çizme, üstünde kurumuş bir damla kan bulunan eski bir ustura ve Edalji'nin iş birliğinden kaçınmasından ibaretti.

Edalji'nin iş birliği yapmamasının nedeni ise açıktı: Ona göre polis ve bölge halkı, menşei üzerinden ırkçılık yapıyordu ve böylesi saçma iddialarla yüzleşmeyi dahi kendisi için incitici buluyordu.

Edalji'nin bu denli nefret nesnesine dönüşmesinin tek nedeni Hindistan kökenli olması değildi. O, ayrıca iyi bir eğitim almış ve entelektüel bir kişilikti.

Edalji'nin bu yüksek konumu taşralı İngilizlerde ciddi bir kıskançlık da yaratıyordu. Edalji şüpheli olarak tutuklandıktan sonra çoğu hukukçulardan oluşan 10 bin kişilik bir imza kampanyasına ulaşılarak durum protesto edilmişti.

Nihayet kamuoyuna mâl olan bu tuhaf davayı çözecek tek kişi Sherlock Holmes idi; ama eğer o bir kurgu karakteri ise o halde onu yaratan Sir Arthur Conan Doyle bu davayla ilgilenebilirdi. 
 

Sherlock Holmes.jpg
Sherlock Holmes

 

Doyle davaya el attı ve Sherlock'u aratmayacak şekilde çözecekti.

İlk olarak; kesin şekilde hayvanlar gece öldürülmüştü. Oysa Edalji'nin görme bozukluğu vardı.

Hele yeterli karanlığın olmadığı bir ortamda burnunun ucunu bile görmesi mümkün değildi. Yani atları katleden kişi bunu gece yaptıysa bu kesinlikle Edalji olamazdı.

Doyle'nin ikinci kanıtı Edalji'nin yazdığı iddia edilen ve katliamın ayrıntılarının olduğu mektuplardı.

Edalji'nin kusursuz bir İngilizcesi vardı, oysa bu mektupların taşralı ve kötü eğitimli kimseler tarafından yazıldığı açıkça ortadaydı.

Sonradan bu mektuplarda soruşturmayı yürüten polislerinden parmağı olduğu anlaşılacaktı.
 

George Edalji 2.jpg
George Edalji

 

Doyle'nin ortaya koyduğu kanıtlar Edalji'nin masumiyetini ortaya çıkarmaya yetiyor ve artıyordu da. 

Doyle tüm kanıtlarına rağmen polisi ve mahkemeyi ikna edemedi çünkü Edalji'yi gece dışarda gördüğünü iddia eden sahte tanıklar vardı.

Ayrıca mahkeme üyeleri Edalji'ye olan önyargılarından bir an bile geri adım atmadı. 

Edalji'nin masumiyeti ancak 1907 yılında Temyiz Mahkemelerinin kurulmasıyla mümkün oldu.

İngiliz yargısının bu davanın bir saçmalık olduğunu kabul etmesi ise ancak 2013 yılında mümkün oldu.

Sir Arthur Conan Doyle'nin ortaya koyduğu kanıtlar son derece ikna edici olsa da taşralı İngilizlerin önyargılarını yıkmak için yetmeyecekti.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU