Yunanistan'da genel seçimler için geri sayım: Sol ittifakı Antarsya: Asıl mücadele seçimden sonra

Antonopoulos, "Her iki ülkede de biz sosyalistlere, işçilere, aydınlara büyük iş düşüyor. Tüm ipleri bu sistem partilerinin eline veremeyiz. Talep ettiğimiz değişikliklerin gerçekleşmesi ancak işçi hareketleri ve halk hareketleri ile mümkün" dedi

Fotoğraf: Independent Türkçe

Türkiye'de seçim heyecanı yaşanırken, komşu Yunanistan'da da 21 Mayıs 2023 tarihinde düzenlenecek olan genel seçimler için geri sayım başladı.

Türkiye Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleriyle neredeyse eşzamanlı olarak yapılan 2023 Yunanistan genel seçimleri, seçim sonrası bu iki ülke arasındaki ilişkileri sol ittifak cephesi ANTARSYA bileşeni Komünist Kurtuluş İçin Yeni Sol Akım'ın (NAR) Göçmen Komitesi üyesi Pavlos Antonopoulos ile konuştuk.

Antonopoulos, "Asıl iş seçim değil, seçimden sonrası. Bu anlamda söyleyebileceğimiz şu, her iki ülkede de biz sosyalistlere, işçilere, aydınlara büyük iş düşüyor. Tüm ipleri bu sistem partilerinin eline veremeyiz. Talep ettiğimiz değişikliklerin gerçekleşmesi ancak işçi hareketleri ve halk hareketleri ile mümkündür. Zafer ancak bu şekilde kazanılabilir" dedi.

1989'da kurulan Komünist Kurtuluş için Yeni Sol Akım kurucu üyelerinden ve partinin uluslararası ilişkilerinden sorumlu Ulusal Kurtuluş Komitesi (NAR) üyesi Pavlos Antonopoulos, örgütlerinin bileşeni pek çok üye gibi kendisinin de Yunanistan Komünist Partisi (KKE) geçmişi olduğunu ancak 1989'da parti içindeki kimi anlaşmazlıklar nedeniyle NAR'ı kurduklarını belirtti.

NAR'ın 1989'dan beridir işçi ve insan hakları mücadelesi verdiğini belirten Antonopoulos, parlamento dışı solun diğer örgütleriyle birlikte çok sayıda siyasi cephede yer aldıklarını, Ocak 2009'dan bu yana ise Yunanistan'daki radikal sol örgütlerin bir koalisyonu olan ANTARSYA (Yunan Antikapitalist Sol Cephe) çatısında mücadele ettiklerini söyledi.
 

IMG-20230512-WA0018.jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

ANTARSYA'nın kendisini devrimci, komünist ve radikal ekolojist olarak tanımladığını belirten Antonopoulos, ANTARSYA'nın NAR dahil 6 örgütten oluştuğunu kaydetti.

ANTARSYA bileşenleri ise Alternatif Ekolojistler, Yeni Sol Akım (NAR), Yunanistan Komünist Enternasyonalistler Örgütü, Dördüncü Enternasyonal, Yunanistan Devrimci Komünist Hareketi (EKKE), Sosyalist İşçi Partisi (SEK) ve Komünist Kurtuluş Gençliği'nden (NKA) oluşuyor.

Antonopoulos, 6 örgüt olarak sendikalar ve öğrenci örgütleri içinde de varlık gösterdiklerini ve kuruluşundan bu yana öğrenciler ve halklar için kurtuluş mücadelesi verdiklerini ifade etti. 
 

IMG-20230512-WA0020.jpg
Ulusal Kurtuluş Komitesi (NAR) üyesi Pavlos Antonopoulos, Independent Türkçe için Gözde Çağrı Özköse ve İrfan Tuncçelik'in sorularını yanıtladı

 

"Yunanistan hükümeti bir yönetememe krizi içerisindeydi"

Bildiğiniz gibi, bu mayıs ayında hem Türkiye'de hem de Yunanistan'da seçimler gerçekleşecek. Bize Yunanistan'daki seçim atmosferinden bahsedebilir misiniz, kimler ya da daha doğrusunu sormak gerekirse hangi düşünce ve ideolojiler seçim yarışında ve Yunanistan solu olarak sizler bu seçimde nerede duruyorsunuz?

Yunanistan'daki en büyük iki parti şu an hükümette olan Yeni Demokrasi Partisi ve ana muhalefet partisi Syriza. Seçim sathına girileli birkaç ay oluyor. Bu esnada hükümet de bir yönetememe krizi içerisindeydi demek yanlış olmaz. Özellikle pandemi sürecinde büyük yönetimsel yanlışlar yapıldı.

Ancak bunun dışında da pek çok siyasi skandal gündeme geldi ve hükümete bir erken seçim baskısı oluşturdu. Bir yandan da sürmekte olan Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle yükselen fiyatlar ve alım gücünün düşmesi tüm tabanı ve işçileri derinden etkiledi. Gıda fiyatları yüzde 20-30 oranında arttı. Benzin, elektrik ve temel ihtiyaçların çoğunluğunda da benzeri artışlar yaşandı.

Bu süreç içinde partilerin tartışmaları hükümetin yoğun gözetimi altında gerçekleşmesi işçi sınıfının tepkiselliğini ortaya koyamamasına neden oldu ve bu durum da kötü bir seçim ortamı oluşmasına neden oldu. Bildiğiniz gibi, felaket olarak adlandırabileceğimiz bir tren kazası yaşandı ve bu seçim atmosferini tamamen değiştirdi.

Binlerce insan, işçiler, öğrenciler sokağa çıktı ve her gün devam eden eylemler başladı. Halk özelleştirmeye ve hükümetin uzundur süren sorumsuz tutumuna karşı taleplerini ortaya koydu. Bu durum sokağa çıkmayan halkın vicdanı üzerinde de bir etki yarattı ve seçim iklimi büyük ölçüde değişti.
 

IMG-20230512-WA0017.jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Şimdi seçimlere 10 günden az zaman kala, yalnızca iki büyük parti değil, parlamentodaki tüm partiler seçim yarışı içinde aktif mücadeleye geçti. Tartışmaların odağında, zamanında muhalefet partisi SYRIZA'nın da "evet" oyu verdiği basit orantılı temsile dayalı mevcut seçim yasasıyla bir hükümet kurulması için en az yüzde 45 çoğunluk elde edilmesi gerekliliği oldu.

Bu çoğunluk oluşturulmadan Yunanistan'da yeni bir hükümet kurulması mümkün değil ve hiçbir parti de böyle bir çoğunluğun onayını alamıyor. Nesnel olarak buna da gelişmiş, nispi bir seçim sistemi altında yapılacak yeni bir seçim süreci ile karar verilecek. 
 

IMG-20230512-WA0030.jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Asıl mesele halklarımızı milliyetçilik ve hoşgörüsüzlük girdabından çıkarmak"

Türkiye'de benzeri bir seçim sistemi kabul edildi ve bir adayın cumhurbaşkanı seçilmesi için yüzde 50+1 oy alması gerekiyor. 14 Mayıs'ta yapılan seçimin ilk tur oylamasında adayların hiçbiri 50+1'i tamamlayamadı ve seçim 28 Mayıs'ta yapılacak ikinci tura kaldı. Uzun zamandır Doğu Akdeniz'de gerginlik yaşayan bu iki ülkede seçim sonucunda neler değişmesini bekliyorsunuz? İki ülkenin dış politikalarında nasıl bir değişim öngörüyorsunuz? Yakın zamanda Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, bugün ise Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, seçim sonrasında Türkiye olan ilişkilerin gözden geçirileceğini ifade ederek, Türkiye'nin de Batı'yla olan ilişkilerini gözden geçirmesini umduklarını ifade ettiler.

Bu karşılıklı açıklamaların seçimin doğası gereği olduğunu düşünüyorum, zira ülkelerimizin burjuvazisi arasındaki rekabet ve gerginlik hiçbir zaman ortadan kaybolmadı. Her iki ülkenin burjuvazisi de, ülkelerimizin işçilerini, muhaliflerini kapitalizm ve emek arasında bir bıçak sırtında tutuyor, insanlar yaşamları için mücadele ederken gerçeklere odaklanacak zaman bulamıyorlar.

Bu bıçak da nefreti körükleyen burjuvazi tarafından her gün biraz daha bileyleniyor. Her iki ülke de kendi politikaları yanı sıra, jeopolitik konumları sebebiyle de sürekli olarak silahlanmaya yatırım yapmaya ve ülkelerimizi emperyalizmin askeri üsleri haline getirmeye devam ediyor, düşmanlığı ve nefreti körüklüyor.

Ukrayna savaşının devam ediyor olması da Batı'nın her iki ülkeye silah yığınağı yapmasına bahane oluyor. Ancak elbette, özellikle "Türkiye seçimlerinde hükümetin değişmesi bir değişikliğe yol açacaktır" diye düşünüyoruz. Ancak her iki ülke arasındaki hakimiyet savaşı devam edeceği için gerilim de devam edecektir.

Asıl tartışma, insanların, işçilerin, öğrencilerin nasıl gerçek yaşamsal sorunlarımızı görür hale getireceğimiz ve halklarımızı milliyetçilik ve hoşgörüsüzlük girdabından çıkaracağımızdır. 
 

IMG-20230512-WA0032.jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Tüm ipleri sistem partilerinin eline veremeyiz, aslolan seçimden sonrası"

Türkiye de bir yandan ekonomik kriz, bir yandan 11 kentte yaşanan son derece yıkıcı iki deprem, Erdoğan hükümeti tarafından yaratılan korku ortamı, Halkların Demokratik Partisi'ne karşı açılan kapatma davası, muhaliflerin susturulması, sistematik tutuklamalar gibi, çeşitli olumsuzluklar içinde seçim süreci yaşıyor. Yunanistan'ın sol ittifakı ANTARSIYA olarak Türkiye'deki seçim atmosferine ilişkin ne söylersiniz?

Erdoğan ve müttefiklerinin tabanlarının desteğini kaybettiği açık şekilde görülüyor. Erdoğan rejimi halihazırda ülkede terör ortamı yaratıyor, muhalifleri tutukluyor, Kürtlere akla gelen her türlü yol ve yöntemi kullanarak saldırıyor ve halklarda bir korku atmosferi yaratıyor.

Bütün bunları yaptıktan sonra da bu atmosferi düzeltebilecek, istikrarı sağlayabilecek tek yönetimin kendi yönetimleri olduğunu iddia ediyorlar. Miçotakis de çok benzer yol ve yöntemleri ülkemizde uyguluyor. Buradan görünen o ki, Türkiye'de istediğiniz değişimi sağlamak için çetin bir mücadele sizi bekliyor. Asıl iş seçim değil, seçimden sonrası.

Erdoğan gitse bile Kürt meselesinde de hem toplumsal hem demokratik düzeyde her şey kendiliğinden düzeleceğe benzemiyor. Bu anlamda söyleyebileceğimiz şu; her iki ülkede de biz sosyalistlere, işçilere, aydınlara büyük iş düşüyor. Tüm ipleri bu sistem partilerinin eline veremeyiz.

Talep ettiğimiz değişikliklerin gerçekleşmesi ancak işçi hareketleri ve halk hareketleri ile mümkündür. Zafer ancak bu şekilde kazanılabilir. Bu anlamda da mücadele eden Türkiye halkları, özellikle Kürtler, haklarını ancak çetin mücadelelerle elde edebileceklerini bildiklerini kanıtladılar ve mücadeleden geri adım atmadılar.

Kısacası, seçim bir günlük bir demokratik süreç, ardını görmek, onun için mücadeleyi örgütlemek gerekiyor. 
 

IMG-20230512-WA0033.jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Meriç ve Ege'deki göçmen kırımından hükümetler sorumludur"

Türkiye ve Yunanistan mülteci krizini en yakından ve en yakıcı şekilde yaşayan ülkeler oldu. Her iki hükümet de mültecileri karşılıklı itip kakarken, yine her iki ülkenin hak savunucuları, aktivistleri pek çok trajediye tanıklık ederek elinden geleni yapmaya çalıştı. Seçimlerden sonra her iki ülkede gelişecek mülteci politikasına dair bir öngörünüz var mı? Türkiye'de pek çok kişinin değişim için oy vereceği muhalefetin göç politikası, Erdoğan hükümetinden farklı olacağa benzemiyor. Suyun öte tarafında durum nasıl?

AB ve Türkiye'nin anlaşmasına kadar Yunanistan'da halkın büyük çoğunluğu mültecilerin yanında oldu, onlara ellerinden gelen her şekilde yardım etmeye çalıştı. Sınırların kapatılması, ülke genelinde toplama kamplarının kurulması ve hükümetlerimiz tarafından sürekli olarak milliyetçilik ve ırkçılığın pompalanmasından sonra durum değişti.

Mülteci sorunu, hükümetin dış politikasının ve aynı zamanda aşırı sağın taban üzerindeki etkisini güçlendirmesinin bir aracı haline geldi. Anti-faşist cephe büyük mücadeleler vererek Altın Şafak'ın önde gelenlerini hapse atmayı ve suç örgütü olarak işleyişini yasadışı hale getirmeyi başardı.

Ülkemizdeki emek ve halk hareketinin her zaman kınadığı Meriç ve Ege'de çok sayıda göçmenin ölümünden, mülteci karşıtı politikaları nedeniyle hükümet sorumludur. Her iki ülkede de biz sosyalistler, yurtseverler, işçiler, öğrenciler, aydınlar, hükümetlerimizin mülteci sorununu, masum insanları mağdur ederek kötü politikalarını haklı çıkarmak için bir araç olarak kullanmasına izin vermemelidir.
 

IMG-20230512-WA0031.jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Her iki ülkede de kadınlar seçimlerde mücadele mesajı verecek"

İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi ve kadın karşıtı politikalarıyla bilinen Erdoğan, kadın karşıtı başka partileri de yanlarına alarak, artık "Taliban ittifakı" olarak söz edilen bir ittifak ile seçime girdi. ANTARSYA olarak, sandıklara gitmeden önce Türkiye'deki mücadele eden kadınlara bir mesajınız var mı?

Kadın haklarının savunulması dünya üzerindeki tüm demokratların temel görevidir. Kadınların öncülüğünde kadınlara yönelik baskıya, sömürüyle, şiddete ve eşitsiz muameleye karşı mücadele etmeliyiz. Kadın mücadelesi, LGBTİ bireylerine, farklı renkten, dinden ve dilden insanlara uygulanan ayrımcılık ve basıyla mücadele ile el ele gider.

Her birey ve halkın kendi kaderini tayin hakkı vardır. Türkiye ve Yunanistan'da hem oylarıyla hem de her alandaki güçlü varlıklarıyla mücadele eden kadınlar, güçlü bir şekilde mücadeleden asla vazgeçmeyecekleri mesajını seçimler vesilesiyle de bir kez daha vermelidir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU