Bugün 23 Nisan, peki neşe dolabiliyor mu insan?

Türkiye'de çocuk olmak zor. Nüfusun yüzde 26,5'unu oluşturan çocuklar eğitimde sorunlarla boğuşurken çalışma hayatına erken atılmak zorunda kalabiliyor. İşte dünden bugüne istatistiklerle Türkiye'de çocukların hal-i pür melali

DİSK geçtiğimiz yıllarda yayımladığı raporda çocuk işçilerin yaklaşık yüzde 80'inin kayıtdışı çalıştırıldığını öne sürmüştü / Fotoğraf: Dora Mengüç, Kasım 2010

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı bugün. 

İlk kez 1929'da kutlanmaya başlanan bu bayramda yine çocuklar ve gelecekleri ile ilgili siyasetçiler peşi sıra açıklamalar yapıp temennilerde bulunacak. 

Yöneticiler makamlarını birkaç dakikalığına çocuklara devredecek. Büyük şirketler, sivil toplum kuruluşları, devlet kurumları reklam ve tanıtım filmleri eşliğinde çocuklara birkaç dakikalığına övgüler düzecek.

Kuşkusuz her 23 Nisan'da temenniler değişmiyor. 

Çocukların bugünü ve yarınıyla ilgili istatistiklerin ortaya koyduğu ise gidişatın her geçen yıl daha kötüye evrildiği yönünde.

Bu manzaranın ortaya çıkmasında en önemli unsurlardan biri ise Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve eğitim sistemindeki aksaklıklar. 

Söz konusu sıkıntılar Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) araştırmalarına da yansıyor. 

TÜİK ve MEB istatistikleri okullaşma oranı ile ilgili farklı konuşuyor

TÜİK'in paylaştığı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) rakamları 85 milyon 279 bin 553 nüfuslu Türkiye'nin yüzde 26,5'luk kesimini yani 22 milyon 578 bin 378'ini 0-17 yaş arası çocukların oluşturduğunu belirtiyor.
 

1.png
Kaynak: TÜİK


Kurumun okullaşma oranı ile ilgili açıkladığı veriler okul öncesi eğitimin yüzde 81,6, ilkokul eğitimin yüzde 93,2, ortaokul eğitimini yüzde 89,8, lise eğitiminin ise yüzde 89,7 olduğunu söylüyor. Bunlar, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) verilerinden farklı görünüyor. 

Zira MEB'in geçen yıl ekim ayında yayımladığı verilerine göre okul öncesi eğitim yüzde 93,78, ilkokul eğitimi yüzde 99,63, ortaokul eğitimi yüzde 99,44, lise eğitimi ise yüzde 95,06 gözüküyor.

Öğrenciler, sistemler, projeler ve bakanlar...

Türkiye son 20,5 yılda 9 farklı Milli Eğitim Bakanı gördü.

Göreve gelen hemen her bakan kendi sistemini inşaya soyundu. 

Sınav odaklı eğitim sisteminin varlığı farklı isimlerle devam ettirildi. 

LGS, OKS oldu, OKS SBS'ye dönüştü, ÖSS kaldırıldı yerine YGS ve LYS getirildi. 

2011'de ülke genelinde 620 bin dersliğe giren akıllı tahtalar ile dersler dijitalleştirilmeye çalışıldı, aynı yıl FATİH Projesi hayata geçirildi. 

O dönem "asrın projesi" olarak nitelenen 15 milyar TL bedelli proje öğrencilerden çok yüklenici firmalara yaradı, fiyat farkı ödenmesinin yolu açıldı. 

Dağıtılacağı duyurulan tabletler hala tamamlanamazken akıllı tahta uygulaması tüm öğrencilere ulaşamadı. 

Milli Eğitim Bakanlığı "proje dünyaya model oldu" derken, dönemin Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk bir yandan projeyi savundu öte yandan "Bir eğitimci olarak proje kapsamında tabletin çok gerekliği olduğunu düşünmüyorum" dedi. 

Çocuklar kendini baskı altında mı hissediyor?

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 18 Nisan'da yayımladığı Çocuk İstatistikleri Raporu'na göre 6-17 yaş grubundaki çocukların bir kısmı kendini baskı altında hissediyor.

Aileleri ve okul derslerinin baskısı altında hissettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 13,4. 

Bu oran kız çocuklarında yüzde 14,1'e yükseliyor. Gerek aileleri gerek diğer çocuklar tarafından zorbalığa maruz kaldığını belirten çocukların oranı ise yüzde 13,8.

Herkesin PISA'sı kendine 

Türkiye'deki çocuklar ve gençlerin geleceğini kavrama konusunda fikir verecek kaynaklardan biri de PISA raporları.

Öğrencilerin okulda öğrendikleri bilgi ve becerileri günlük yaşama uyarlama becerisini ölçen Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) her 3 yılda bir 15 yaşındaki çocukların başarısını değerlendiriyor.

En son 2019'da yayımlanan "2018 PISA Değerlendirme Raporu"na göre Türkiye ortalamanın altında görünüyor.

Okul öncesi eğitime katım süresinin ortalama 3 yıl olduğu ülkeler yüksek puan alırken, bu eğitim süresinin ortalama 1 yıl olduğu Türkiye çok daha geride.

2015'e göre puanlarını artıran Türkiye'nin Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkelerinin ortalamasının hayli gerisinde kalması bunun kanıtı. 

Mevcut Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, geçen yıl G20 Eğitim Bakanları Zirvesi'nde yaptığı açıklamada hükümetin okul öncesi eğitime ağırlık verdiğini "Bu çerçevede 3-5 yaş aralığındaki okul öncesi eğitim okullaşma oranlarını OECD seviyesine çıkarabilmek için 2022 yılında 3 bin yeni anaokulu ve 40 bin yeni anasınıfı yapmak üzere yola çıktık" cümleleriyle ifade etmişti.

Eğitimci Selçuk Şirin'in 2018 PISA raporu için yaptığı değerlendirmeye göre Türkiye'nin puanları artsa da aslında varılan nokta 2009-2012 seviyesiydi.

Şirin, Aralık 2019'da yayımlanan raporu "Özetle, son 10 yılda bir arpa boyu yol almamışız" diye yorumlamıştı. 

PISA'da Türkçe ders kitapları incelenerek yapılan bir çalışmaya göre 6. sınıf Türkçe ders kitabındaki bir soru hariç hiçbir Türkçe ders kitabında PISA'daki en ileri seviyeyi ölçen bir soru dahi bulanmaması, eğitimin ezberci standartlara göre inşası çocuklar ve gençlerin eğitim sisteminde karşı karşıya kaldığı tabloyu özetler nitelikte. 

Bununla birlikte MEB, 79 ülkenin katıldığı PISA 2018 raporu verilerini "Türkiye 2003 ile 2018 yılları arasında 15 yaş grubu öğrenci sayısının en fazla arttığı ülkeler arasında okuma becerileri, matematik ve fen alanlarının her üçünde de performansını artıran tek ülke" diye yorumluyor.

Çocuk işçiliği artışta

23 Nisan Çocuk Bayramı'na gölge düşürecek bir başka istatistik ise Türkiye'deki çocuk işçiliği ile ilgili. 

Türk İş Hukuku'na göre İş Kanunu'nun 71. maddesi "15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılmaları yasaklanmıştır" diyor. 

Bununla birlikte hafif işlerde 14 yaşını doldurmuş çocukların çalıştırılabileceği düzenlenmiş durumda.

2021'de yüzde 16,4'e düşen çocuk işçiliği 2022 yılında yüzde 18,7'ye çıkmış durumda. 

Hanehalkı İşgücü Araştırması 2022 yılı sonuçları 15-17 yaş aralığındaki çocukların işgücüne katılma oranı 2016'da 20,8'di. 

2021'de bu oran 16,4'e kadar gerilemişti. Uzmanlar ekonomik krizin artışıyla birlikte çocuk işçi sayısının yeniden yükseldiğini gözlemliyor. 

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken de çocuk işçi sayısının son yıllarda önemli oranda artış gösterdiğine dikkati çekerek, "Bu artışa sebep olan en büyük gelişme pandemi döneminde artan geçim sıkıntıları oldu" ifadesini kullanıyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na göre Türkiye'de 30 bin çocuk işçi var.

TÜİK 720 bin, DİSK ise 2 milyon rakamını paylaşıyor.

Türkiye'de "bedava işgücü" olarak çocuk

1 Aralık 2022 tarihinde MEB'in OECD işbirliği ile düzenlediği Mesleki Eğitim Zirvesi'nde meslek liselerindeki çocukların çalıştırılarak ülke ekonomisine 2 milyar TL kazandırdığından bahsedilmişti. 

Bu açıklamaya göre mesleki eğitim merkezlerindeki çocukların kağıt üzerinde haftada 4 gün, fiilen ise 5-7 gün çalıştırıldığı bir tablo söz konusuydu.

Bir başka deyişle çocuklar istatistiki verilerde okulda gösterilerek eğitimden koparılıyor.

Bu durum beraberinde çocukların ucuz hatta bedava iş gücü olarak kullanıldığı eleştirilerini beraberinde getiriyor.

Yine 2022 ekim ayı içinde MEB, mesleki eğitime yönelik market zinciri A101 ile protokol imzalamış, bu protokole göre 4 gün ucuz iş gücü olarak çalışmaları, bir gün ise okula gitmeleri öngörülmüştü. 

Tepkiler üzerine protokol bir ay sonra iptal edildi, böylece çocukların mesleki eğitim adı altında A101'de çalıştırılmalarının önüne geçildi.

Çocuk işçiler de ölür...

Avrupa Konseyi'ne göre Türkiye çocuk yoksulluğunda en yüksek oranına sahip üçüncü ülke. 

CHP Milletvekili Abdurrahman Tutdere tarafından çocuklara ilişkin veriler derlenerek sunulan "Türkiye'de Çocuk Olmak" adlı rapor Türkiye'de 2 milyon 939 bin çocuğun örgün eğitim sisteminin dışında olduğunu öne sürüyor. 

Geçen yılın rakamları Türkiye'de çocuk işçi sayısının 720 bin olduğunu, 7 milyon 378 bin çocuğun yoksulluk çektiğini belirtiyor.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi verilerine göre ise 2021 yılında Türkiye'de en az 62 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. 

Çocuk nüfus oranının yüzde 26,5 ile Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkeden yüksek olduğu Türkiye'de çocuk işçiler inşaat, tarım, metal, konaklama ve eğlence iş kollarında ve merdiven altı sektörlerde ucuz iş gücü olarak çalıştırılıyor.

İSİG verilerine göre 2018-2022 yıllarında iş cinayetlerine kurban giden 14-17 yaş arası çocuk sayısı ise en az 330.
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


TÜİK: Resmi kız çocuk evlilikleri azaldı

Türkiye'de çocukların karşı karşıya kaldığı en büyük tehditlerden biri ise çocuk istismarı.

Adalet Bakanlığının verilerine göre, 2021 yılındaki 20 bin 459 dosya 'çocuğa karşı cinsel istismar' suçundan oluşuyordu. 

TÜİK rakamlarına göre de 2021 yılında 117'si 15 yaşından küçük 7 bin 190 çocuk doğum yaptı.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2017 yılından bu yana istismar verilerini kamuoyu ile paylaşmıyor.

TÜİK'in 18 Nisan 2023'de yayımladığı son evlenme istatistiklerine göre 16-17 yaş grubunda olan kız çocuklarının resmi evlenmelerinin toplam resmi evlenmeler içindeki oranı 2002 yılında yüzde 7,3 iken bu oran 2022 yılında yüzde 2'ye düştü.

Diğer taraftan, aynı yaş grubunda olan erkek çocukların resmi evlenmelerinin toplam resmi evlenmeler içindeki oranı 2002 yılında yüzde 0,5 iken bu oran 2022 yılında yüzde 0,1 oldu.

Çocuk Hakları Sözleşmesi ne diyordu?

Türkiye, 2 Eylül 1991'de Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni imzalamıştı. 

Sözleşmenin üçüncü maddesi çocuğa dair yapılacak her şeyin, çocuğun üstün yararı gözetilerek yapılması ve bu doğrultuda karar verilmesini öngörüyor. 

Yani çocuğun üstün yararından bahsediyor. 

Türkiye'de ise çocukların asgari yararına bile bir tablo bulunmadığını öne sürenler var.

Çalışmak mecburiyetinde kaldıkları için eğitimini bırakan çocukların oranı neredeyse yüzde 35'i buluyor, eğitim haricinde hem fiziksel hem psikolojik gelişimleri de tehdit altında.

Türkiye'nin en kalabalık kenti İstanbul'da 5 binden fazla çocuğun sokakta yaşadığı tahmin ediliyor.

TÜİK'in 2019 tarihli Çocuk İşgücü Anketi sonuçları çalışan çocukların yüzde 12,9'unun aşırı sıcak/soğuk ya da aşırı nemli/nemsiz bir ortamda çalıştığı, yüzde 10,8'inin kimyasal madde, toz duman veya zararlı gazlara maruz kaldığını ortaya koyuyor.

Çalışan çocukların yüzde 10,1'inin zor duruş şekli veya harekete maruz kaldığını veya ağır yük taşıdığını belirten ankete göre yüzde 6,4'ünün çalıştığı ortamda kaza riski ile karşı karşıya kaldığını ifade ediyor. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU