Türkiye-Orta Asya ilişkileri nereye gidiyor?

Esedullah Oğuz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Türkiye'nin Orta Asya'daki Türk cumhuriyetleriyle ilişkileri 31. yılını geride bırakmışken, en hareketli dönem, Özal'lı yılları saymazsak, 2022 yılı oldu.

Zira, ABD ve AB'den uzaklaşan Türkiye bir alternatif olarak Çin ve Rusya'nın yanı sıra, Orta Asya'daki Türk cumhuriyetlerine daha da yakınlaşmaya başladı.

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan 2022 yılı içerisinde önce Şanghay İşbirliği Örgütü'nün (ŞİÖ) toplantısına, ardından Semerkant'taki Türk Cumhuriyetleri Devlet Başkanları zirve toplantısına katıldı.

Ardından da bu ilişkileri pekiştirircesine Türkmen kenti Avaza'da Türkmenistan ve Kazakistan cumhurbaşkanları ile görüştü. 

İki taraf için de zamanlama mükemmeldi. Zira Rusya'nın Ukrayna işgalinden ürken Türk Cumhuriyetleri için Türkiye bir can simidi gibiydi.
 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile eski Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbanguli Berdimuhammedov.jpg
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile eski Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbanguli Berdimuhammedov

 

Ayrıca Türkiye, iki süper güç Rusya ile Çin arasında sıkışıp kalan Orta Asya için bir alternatif oluşturuyordu.

Türkiye'nin Dağlık Karabağ'da Rusya'ya kafa tutarak sergilediği duruş ve gerçekleştirdiği başarı, Türk Cumhuriyetlerinin içten içe takdirini kazandı.

Herkes gibi onlar da Türkiye'nin askeri ve siyasi desteği olmadan Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ'ı geri almasının mümkün olmadığının farkındaydı. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Türk cumhuriyetlerini heyecanlandıran bir başka şeyse, Türkiye'nin son yıllarda savunma sanayiinde kaydettiği gelişmeydi.

Türk SİHA'larının başarısı son yıllarda hemen herkesin dilindeydi. Onlarca ülke Türk SİHA'ları için sıraya girerken önce Kırgızistan, ardından Kazakistan da sıradaki yerlerini aldı.

Böylece, her zaman bir süper gücün rehberliğine ihtiyaç duyan Türk Cumhuriyetleri için Türkiye ilk defa ciddi bir alternatif olarak ortaya çıktı. 

Orta Asyalıları yüreklendiren bir başka şey de, her zaman korkutucu bir güç olarak tasvir edilen Rus ordusunun Ukrayna savaşında fos çıkmasıydı.

Sonunda bölgedeki insanlar, Rusya'dan bu kadar korkmamıza da gerek yokmuş, demeye başladılar.

Nitekim, Orta Asya'nın en küçük ve en zayıf ülkesi olan Tacikistan'ın cumhurbaşkanı İmamali Rahmanov yılın ortalarında Putin'le bir görüşmesinde "Bize bir sömürge ülkesi gibi davranmaya hakkınız yok" diye çıkıştı. 

Rahmanov'un bu çıkışı birçok kimseyi şaşırttığı gibi cesaretlendirdi de. Nitekim, yıl başında ülkesinde meydana gelen halk ayaklanmasını Rusya'nın yardımıyla bastırabilen Kazakistan lideri Kasım Cömert Tokayev, Rusya'ın ilhak ettiği Ukrayna'nın iki bölgesini Rus toprağı olarak tanıma konusunda Putin'den gelen ricayı veya talebi reddetti. 

Rusya'ya tepkiler öylesine yoğunlaştı ki, daha düne kadar Rusça konuşmayı bir meziyet, uygar ve kentli olmanın bir göstergesi sayan Orta Asya'daki entellektüeller, resmi toplantılarda Rusça konuşulmasına tepki göstermeye başladılar.

Nitekim geçtiğimiz günlerde Kırgızistan parlamentosunda bir Kırgız bakan oturuma Rusça hitap edince, parlamento başkanı "Rusça konuşmak için kimden izin aldınız, lütfen Kırgızca konuşun" diyerek müdahele etti.

Ve Kazakistan'da ev sahipleri, asker kaçağı Ruslara ev kiralarken, "Kırım kimin toprağı?" diye sormaya başladılar. "Rusya" yanıtını verenlere, ev kiralamıyorlar. 
 

Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov ile eski Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbanguli Berdimuhammedov.jpg
Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov ile eski Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbanguli Berdimuhammedov

 

Elbette, bunlar Türkiye ve Türk dünyasının selameti açısından son derece olumlu gelişmeler.

Orta Asya'da Rus etkisini kırmak için 30 yıl boyunca çaba gösteren ve bu konuda kaydadeğer bir gelişme kaydedemeyen Türkiye, sonunda bu amacına Rusya'nın Ukrayna işgali sayesinde ulaşmış bulunuyor. Demek ki, bir musibet, bin nasihatten iyiymiş. 

Bağımsızlık ilanından beri geçen 31 yıl içerisinde bağımsızlıklarını pekiştirmek için pek bir şey yapmayan ve her türlü dış tehlike karşısında Rusya'ya güvenen ve onu koruyucu bir kalkan olarak gören Orta Asya Cumhuriyetleri, Moskova'nın kendisine en yakın Slav kardeşine yaptıklarını görünce, daldıkları rüyadan dehşetle uyandılar.

Onları uyandıran, Ukrayna kentlerine düşen bombalar, parçalanan cesetler, gözü yaşlı Ukraynalı anneler, çocuklar, kadınlar oldu.

Daha düne kadar Rusya'ya toz kondurmayan çekik gözlü, yağız çehreli soydaşlarımız, "Putin, kendi kan kardeşine, soydaşına bunu yapıyorsa, bize neler yapmaz ki" demeye başladılar. 
 

Merhum Türkmen yazar Abdülmecid Turan (1).jpg
Merhum Türkmen yazar Abdülmecid Turan 

 

Orta Asya'da konjonktür bu kadar lehimize dönmüşken, Türkiye'nin yapması gereken, beş Orta Asya cumhuriyetinde mal, hizmet ve insanların dolaşımına izin veren bir serbest pazar ekonomisi oluşması için onları teşvik etmek.

Bunun için öncelikle bu beş cumhuriyet arasındaki sınır, su ve etnik sorunlar bir an önce halledilmeli.

Bu sorunların hiçbiri, görüşme ve diyalog yoluyla halledilmeyecek türden sorunlar değil. 
 

 

Tacikler her ne kadar Farsça konuşsa da, Tacikistan ülke olarak Türk dünyasının yoğun etkisi altında olan bir ülke.

Bu küçük cumhuriyetin nüfusunun yaklaşık yarısı Türk asıllı. Tacikler de Özbeklerin ve Özbek kültürünün yoğun etkisi altında olan bir halk.

Nitekim bu ülkede gerek Tacik gerekse Özbek ailelerde iki dil Tacikçe ve Özbekçe konuşulur. O yüzden Tacikistan'ı Türk dünyasının dışında tutmak, akıllıca olmaz. 

Beş Orta Asya cumhuriyeti kendi aralarında gerçek manada bir ekonomik ve siyasi blok oluşturursa, Azerbaycan ile Türkiye de buna dışarıdan katılırsa, o zaman sözün tam anlamıyla bir Türk Bloku ortaya çıkmış olur.

Yoksa, bugünkü gibi, görünüşte var ama etkisi olmayan sözde bir Türk dünyası ve bloku sürüp gider. Tıpkı ara sıra ismini duyduğumuz ve hiçbir işe yaramayan Arap Ligi gibi. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU