William Faulkner: Gerçek yazarı hiçbir şeyle ele almak mümkün değil; onun üzerindeki tek hakimiyet ölümdür

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

William Faulkner / Fotoğraf: Albert ve Shirley Özel Koleksiyonlar Kütüphanesi, UVA

Nobel ödüllü ABD'li yazar William Faulkner, iki büyük demecinden birini, yönetmen arkadaşının Sorbonne Üniversitesi'nde okuyan kızına mektup yoluyla verdi.

Faulkner, bu demecinde, yaratıcı insanların tamamına toplumda durması gereken yeri ve alması gereken pozisyonu tüm çıplaklığıyla gösteriyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Günümüz dünyasında kalemi, fırçayı, piyanoyu kullanarak güçlü olmak yerine, yalakalık yolunu seçerek zengin olmayı seçmenin yarattığı ahlaki çöküntü, doğru söylemlerin ve alınan doğru pozisyonların değerini tüm zamanlar için koruduğunu gözler önüne seriyor.

Okurları yormama adına ilk kez 1956 yılında yayımlanmış bu demecin ilk bölümünü sunuyoruz.

Çevirisi hazır haldeki ikinci bölümü ise ertesi hafta okuyacaksınız.

Saygılarımızla...
 

 

Kısa süre önce demeç vermekten hoşlanmadığınızı söylemiştiniz. Neden? 

Nedeni benim kişiliğimle ilgili sorulara sert tepki vermemdir.

Yaratıcılığımla ilgili sorular sorulduğunda ben yanıtlamaya çalışıyorum.

Ancak kişisel nitelikli sorular olduğunda yanıtlayabilirim de yanıtlamayabilirim de.

Ancak aynı soru ertesi gün sorulduğunda yanıtım tamamen farklı olabilir.


Yazar olarak size sorulan sorular peki?

Şayet Faulkner olmasaydı aynı şeyleri başkaları yazacaktı. Hemingway, Dostoyevski… kimin olması önemli değil.

Shakespeare piyeslerinin yazarı olduğunu iddia eden 3 kişinin varlığı bunu kanıtlıyor.

Önemli olan "Hamlet"in veya "Yaz Gecesi Uykusu"nun var olmasıdır, onları kimin yazması ise katiyen önemli değil.

Kendiliğinde sanatçının hiçbir önemi yok. Mühim olan şey yaratılmış eserdir, zira yeni şeyler söylemenin imkanı yok.

Genel olarak Shakespeare, Balzac, Homeros aynı şeyleri yazdılar ve şayet onlar bin veya iki bin yıl yaşasalardı yayınevi sahiplerinin yeni müellifler aramasına gereksinim duyulmayacaktı.


Yeni hiçbir şey söylenmediğini varsayım olarak kabul ettik, sanatçı ferdiyetinin de hiçbir önemi yok mu?

Müellif için önemli, yerde kalan tüm insanlar için her şeyden önce eserin kendisinin önem arz etmesi gerekir; müellifin kişiliğinin değil.


Sizin çağdaşlarınız peki?

Onların hiçbir tanesinin eli mükemmellik idealine erişemedi.

Ben yazarları imkânsızı elde etme girişimlerindeki parlak yenilgilerine göre değerlendiriyorum.

Eserlerimi yeniden yazabilseydim, ortaya daha iyi şeyler çıkardı kuşkusuz.

Ve bunu bilmek sanatçı için her zaman yararlıdır.

Çünkü bundan dolayı çalışmayı sürdürüyorsun; her defasında bu kez daha iyi olacağına inanıyorsun.

Aslında ise daha iyi olmayacak kuşkusuz. Ancak bu şekilde düşünmek sanatçı için yararlı.

Eğer dilediğini elde etme imkanı olsaydı, şayet elin ideale yetseydi; geriye sadece boğazını kesip kendini bu mükemmelliğin zirvesinden aşağı atmak kalırdı.

Ben kendim muvaffak olamamış bir şairim.

Muhtemelen herbir romancı kendini ilk önce şiirde deniyor ve orada muvaffak olamayacağı kanısına vardıktan sonra şekline göre şiirin ardından ikinci sırada öykünün eteğinden yapışıyor.

Ve gücünün buna da yetmeyeceğini anladıktan sonra roman yazmaya başlıyor.


Kurallarına uyarak gerçek yazar olabilmek için herhangi bir formül mevcut mu?

Bu formül yüzde 99 yetenek, yüzde 99 disiplin ve yüzde 99 çalışmaktan ibarettir.

Eser hiçbir vakit senin istediğin gibi olmuyor çünkü.

Mümkün olandan daha yükseğini istemek ve ona can atmak...

Çağdaşlarını veya seleflerini değil de kendini sollama girişiminde bulunmak.

Yazar, hastalığa yakalanmış insandır.

O, bunun sebebini bilmiyor ve bu gibi konular üzerinde düşünmeye onun zamanı da yok.

Yazar çok sakin şekilde nereden olursa olsun kendi eseri için malzeme temin eder, iktibas eder ve hatta çalabilir.


Yani, siz yazarın tamamen ilkesiz olabileceğini mi söylüyorsunuz? 

Ben yazarın sadece kendi sanatı karşısında sorumluluk taşıdığını söylemek istiyorum.

Ve gerçek yazar mutlak şekilde ilkesiz olmak zorunda kalıyor.

Onun arzusu var.

Ve arzunun ona çekilemez acıdan yazarın sadece kurtulması gerekir.

HER ŞEY BİR TARAFA ATILIYOR: NAMUS, GURUR, kişisel özellikler, huzur ve mutluluk... -yeter ki kitap yazılsın.

Ve şayet bu amaca ulaşmak için kendi annesini gasp etmek gerekirse, yazar buna da hazırdır:

Yunan Vazosuna İthaf Edilmiş Şiir istediğiniz sayıda yaşlı kadından daha kıymetlidir.


Yani siz yaşam ortamının ve mutluluğun ve hatta vicdanın olmaması yaratıcılığın mühim koşuludur mu demek istiyorsunuz?

Hayır, yaşamda ruhen sakinliğe ve huzura can atıyorsanız, bunların hepsi önemli; ancak sanat için ruhen sakinlik ve denge asla gerekli değil.


O zaman yaratıcılık için ideal ortam hangisi peki?

Ortamın yaratıcılık için hiçbir önemi yok, sanatın nerede yaratıldığı sanatın kendisi için asla fark etmiyor.

Bana önerilebilecek en iyi iş genelev sahipliğidir.

Orada yaratıcılık için ideal ortam var bence.

Tam bir ekonomik özgürlük var, korku veya açlık duygusu yok, başının üstünde çatı var ve herhangi bir işi yapmaya da gerek kalmıyor; sadece girdi-çıktı hesaplarını tutup ayda bir kez yerel polise rapor sunulması gerekir.

Sabahları sakin ortam oluyor, o saatler ise çalışmak için en iyi vakittir.

Akşam ise canın sıkılmıyor, iletişim kurmak istediğinde içeri insan kaynıyor.

Daha sonra toplumda pozisyon ediniyorsun, mekânın sahibi olan kadınlar sana saygıyla yaklaşıyor ve "Bay" diye hitap ediyorlar.

Eyaletin içki kaçakçıları sana "Bay" diye hitap ederken sen onlara sadece isimleriyle hitap ediyorsun.

İşte bundan dolayı sanatçı için ideal ortam sakinlik, yalnızlık ve aşırı pahalı olmayan lezzetlerdir.

Sanatçı için uygun olmayan muhit, yüksek tansiyon, daimî yorgunluk ve asap oluşturuyor.

Kendi deneyimimden çalışmak için bana kağıt, tütün, yemek ve bir miktar viski gerektiğini biliyorum.


Burbon viskisi mi?

Hayır. Ben inatçı değilim. İskoç viskisiyle hiçbir şey arasında ben İskoç viskisini seçiyorum.


Siz ekonomik özgürlüğü hatırlattınız. Yazarın ona ihtiyacı var mı sizce?

Hayır, yazarın ekonomik özgürlüğe ihtiyacı bulunmuyor.

Ona kağıt ve kalem lazım.

Ben belirli miktarda paranın verilmesi durumunda yazarın işe yarayacak bir şeyler yazabileceğine ilişkin bir durumu bilmiyorum. 

Hakiki yazar bir yerlerdeki para fonlarına ümidini bağlamıyor.

O kendi işiyle haddinden ziyade meşguldür.

Şayet o gerçek yazar değilse zamanının veya ekonomik özgürlüğünün olmaması bahanesiyle kendini kandırıyor.

Hırsızların, ispirtolu içki kaçakçılarının, kadın tüccarlarının gerçek sanat eseri yaratmak için yetenekleri vardır.

İnsan kendini denemeye korkuyor: Zorluğa ve mahrumiyete ne kadar dayanabilir acaba?

O kendi direnç gücünü artırmaktan korkuyor.

Gerçek yazarı ise hiçbir şeyle ele almak mümkün değildir.

Onun üzerindeki tek hakimiyet ölümdür.

Gerçek yazar başarıyı ve zenginliği düşünmüyor.

ZENGİNLİK KADIN GİBİDİR, önünde tazim etmeniz durumunda size çiğneyip geçecektir.

Kendisiyle ilgilenmediğinizi anlaması durumunda kadının kendisinin size ilgiyi artırması söz konusu olabilir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU