"Trump'a sanki iman edenler var ama Iowa başarısı sürekli olmayabilir"

ABD bu yıl seçime gidiyor. Cumhuriyetçi Parti'nin Ioawa'daki ön seçiminden eski başkan Trump zaferle çıktı. Peki Trump hakkındaki davalara rağmen aday olabilir mi, dahası 132 yıl önce Grover Cleveland'ın yaptığı gibi kaybettiği koltuğunu geri alabilir mi?

Donald Trump, bu yıl yeniden başkanlık için yarışmak istiyor.

Bir zamanlar Trump yüzünden bölünmüş olan partisi büyük ölçüde onun isminde birleşse de alternatif arayışları söz konusu. 

Ancak Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adaylığı için ön seçimlerde yarışan eski ABD Başkanı Trump'ın Iowa’daki ön seçimlerden ezici zaferle çıkması dikkat çekti. 

Fransız göçmenlerin kurduğu bir eyalet Iowa. 

Nüfusu 3 milyon. 

50 eyaleti olan ABD'nin 30. zengin yeri.

Ne zengin ne fakir.

Senelerdir Iowa’nın Kongre'ye yolladığı iki senatör ve dört vekil de hep Cumhuriyetçi Parti’den.

Bir başka deyişye Iowa, Amerikan seçmeninin siyasal tercihini ortaya koyması açısından aslında çok önem teşkil etmiyor.

Bununla beraber ABD'de bütün eyaletlerden önce burada seçim yapıldığı için buradaki önseçimi kazananın büyük seçime de alacağı yönündeki inanış yerli yerince duruyor. 

Trump'ın 2016’da bu eyalette önseçimleri kaybetmiş ama başkan seçildiğini de bu noktada hatırlatmak gerekiyor.

(Haberin özetini YouTube'dan izleyebilirsiniz)
 


Uzmanların birleştiği husus ise Trump'ın bir yandan klasik tabanını iyice sağlamlaştırdığı ve bununlu birlikte parti içindeki desteğinide artırdığı yönünde.

Sonuçlar gerçekten de dikkat çekici. 

Zira hakkında çok sayıda dava olan eski başkan, en yakın rakipleri Florida Valisi Ron DeSantis ve eski Güney Carolina Valisi Nikki Haley'in 30 puan önünde Iowa yarışını tamamladı.

23 Ocak Salı günü gerçekleşecek New Hampshire eyaletindeki oylamadan önce de 16 puanlık bir farkla birinci durumda.

Son anketler böyle diyor.

Suffolk Üniversitesi, Boston Globe ve NBC tarafından yapılan bu anket, eski başkana New Hampshire'da yüzde 50 destek çıktığı en yakın rakibi Haley'in ise yüzde 34'te kaldığını gözler önüne seriyor. 

Amerika Birleşik Devletleri'nde Georgia eyaletinin başkenti Atlanta merkezli gazeteci AJC'nin Kasım ayındaki anketi ise Trump ve Biden'ı neredeyse eşit gösteriyordu; Trump yüzde 45 ve Biden yüzde 44. 

Ancak bu anket, oy kullanma geçmişine sahip ve Kasım ayında oy kullanmayı amaçlayan seçmenleri içeriyordu.

Trump için genel görünüm bu. 

Bununla birlikte hakkında süregelen davalar söz konusu. 

6 Ocak 2021'deki Kongre baskını, ticari usulsüzlükler ve hakkında cinsel taciz de dahil olmak üzere açılmış çok sayıda dava var.

Yani 2024 Trump için sadece seçim değil davalar yılı. 

Dört farklı eyalette mahkemeler, bazı eyaletlerde seçim kurulları Trump’ın başkan adayı olamayacağına karar vermişti.

Ancak işin bir de Yüksek Yargı kısımı var.
 

FOTO 4.jpg
Fotoğraf: Reuters


Örneğin Cumhuriyetçi Parti'nin Maine eyaletinde düzenlenecek ön seçimlerine katılamayacağına ilişkin karar Yüksek Mahkeme'nin Colorado'daki benzer durumla ilgili hükmünü açıklayıncaya kadar ertelenmesi gibi.

Tüm bu gerçekler ortadayken Trump neden hala popüler ve nasıl hala yarışın içinde? 

Kaybettiği seçimden dört yıl sonra aday olmayı başarıp üstüne bir de seçimi yeniden kazanabilecek, bir kez daha başkanlık koltuğuna oturabilecek kudrete sahip mi?

Bir başka deyişle modern Amerikan tarihinde 132 yıl önce başkan Grover Cleveland'ın yaptığını yapabilecek mi? 

Elbette bu soruların yanıtı vermek kolay değil ama daha iyi anlamak için üzerine düşünmek gerekiyor.

İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Uluslararası ilişkiler uzmanı ve siyaset bilimci, Emeritus Profesör İlter Turan ile hem son durumu, hem başkanlık seçimlerindeki dikenli yolu hem Trump'ın popülaritesini konuştum.

"Trump'ın Iowa başarısı bunun süreceğinin işareti değil"

2024 ABD başkanlık seçimi için Trump cumhuriyetçilerin adayı olmak niyetinde ve seçimleri kazanıp Beyaz Saray'a döneceğine inanıyor. Ioawa'daki ön seçimi açık ara önde tamamlandı. Trump'ın seveni de bol sevmeyeni de... Hakkında çok sayıda dava var. Son olarak bir kadına tecavüz ve hakaretle suçlandığı ve tazminat ödemeye mahkum edildiği bir yargılama sürüyor. Elbette tek davası bu değil. Tüm bunlara rağmen Trump bir geri dönüş işareti veriyor mu, öyleyse nasıl?

Önce şunu söyleyeyim, Iowa'da Trump'ın kazandığı başarının ileride tekrarlanacağından peşinen emin olmamak lazım. Çünkü gayet dinamik bir ortamdayız. Iowa kendine özgü bir takım yönleri olan bir eyalet. Zaten ön seçim orada parti teşkilatına mensup kişilerin toplanarak tercihlerini ifade etme yoluyla yapılıyor. Yoksa  düzenlenmiş bir ön seçim şeklinde değil. Bununla birlikte Trump'ın önemli bir geri dönüş yaptığını inkar etmemiz mümkün değil. Hatta "Geri dönüş mü yoksa zaten hep gündemde miydi?" sorusunu da sormak lazım. Çünkü yani geçmişten farklı olarak Amerikan seçmeni, Amerikan kamuoyu kutuplaşmış bir biçimde bölünmüş gözüküyor. Tercihten ziyade Trump'a iman edenler şeklinde belki bir değerlendirme yapmamız daha doğru olacak.
 

ANA FOTO 2.jpg
Fotoğraf: AP


Yani Amerika'nın, seçmenin oradaki değerlendirmesine göre aşamadığı bir takım sorunlar var. Ve Trump bunların hepsinin aşılabileceğini söylüyor. Aslında değişime uyum sağlamakta güçlük çeken toplum kesimleri Trump'ı destekliyor. Çok ilginçtir Trump'ın en sağlam desteği işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya bulunan beyaz ırk-mavi yakalılardan geliyor. Geçmişe baktığınız zaman Cumhuriyetçi Parti'nin taraftarları daha çok maddi bakımdan refaha ulaşmış kişilerdi. Tahsil düzeyleri de şu andakilerden daha yüksekti.

WASP, Beyaz Anglo-Sakson Protestan seçmenden mi bahsediyorsunuz?

Evet ve Trump'ı destekleyenler tipik WASP seçmeni değil. Ve işin ilginç tarafı tipik WASP'lar da bu değişim karşısında Cumhuriyetçi Parti'yi terk etmek yerine bu şeylerle uyum sağlıyorlar. Alt kademeyle uyum sağlayarak, kutuplaşmış siyaseti destekleyerek Trump'ı geri getirmeye çalışıyorlar. 

"Trump mağduriyet algısı yaratmaya çalışıyor"

Trump adaylığını garantilerse, seçimi kazanırsa Amerikan tarihinde ülkeyi yönettikten sonra seçimi kaybeden ve sonra iktidara dönen son 132 yıl içindeki ilk başkan olacak. Böyle bir olasılık var mı? Hakkındaki tüm davalara rağmen... Söz gelimi 6 Ocak 2021'deki Kongre baskınındaki rolü nedeniyle Trump'ın Cumhuriyetçi Parti'nin Maine eyaletinde düzenlenecek ön seçimlere katılamayacağına ilişkin karar ertelendi. Yüksek Mahkeme'nin Colorado'daki benzer durumla hükmünü açıklayıncaya kadar ertelendi. 4 eyalette böyle bir durum söz konusu. 4 kez suçlu bulundu Trump. Hakkında çok sayıda dava var. Başkaldırı ve isyan gerekçeleriyle bunların bir kısmı... Dolayısıyla Trump, bu yıl içerisinde pek çok soruşturmayla karşı karşıya kalacak olmasına rağmen cumhuriyetçilerin seçmen özelinde değil ama parti genelinde tercihini hala güçlü bir şekilde Trump'tan yana kullanması olası mı?

ABD'de son derece kutuplaşmış bir ortam var. Böyle kutuplaşmış ortamlarda adayların ampirik olarak yaptıkları kusurlar bir yana atılıyor ve genellikle koyu taraftarlık gündeme hakim oluyor. Hatta aday hakkında söylenen kötü şeyleri de karşı tarafın adayı yıpratmak için ortaya attığı icatlar olarak dahi değerlendirilmesi mümkün oluyor. Bu sadece Amerika'da yaşanan bir olay da değil. Yalnız siz "Kazanırsa" diye ihtiyatlı bir ifade kullandınız. Aslında daha genel bir şey söylemek isterim. Amerika'da bir federal sistem var ve seçimlerin yürütülme biçimi çok ilginçtir. Şimdi federal seçimler yani ülke düzeyinde yapılacak seçimlerde bile seçimlerin yürütülmesi eyalet teşkilatlarına bırakılmıştır. Ve sizin de sorunuzda da ifade ettiğiniz gibi, eyaletlerin kendi yargıları var. Eyaletlerin kendileri seçimlerde kimin katılıp, kimin katılamayacağını belirleme yetkilerine sahip.
 

ilter_turan.jpg
Emeritus Profesör İlter Turan / Fotoğaf: İstanbul Bilgi Üniversitesi 


Buna karşılık Yüksek Mahkeme'ye gidecek olursanız, orada bir takım kararlar değiştirilebiliyor. Yani sizin bu şekilde sorduğunuz soruyu varsayıyorum. Zannediyorum, bırakın benim cevaplamamı şu anda Amerika'da kimse bu soruya cevap veremez. Çünkü birbiriyle iletişim halinde olmakla birlikte her biri bağımsız karar organı olan muhtelif eyalet mahkemeleri var. Sonra sizin de sorunuzda dile getirdiğiniz gibi Trump'a yönelen suçlamalar tek tip değil. Yani bunlardan bir tanesi sizin de işaret ettiğiniz gibi isyana kalkışmak 6 Ocak'ta. Bununla ilgili olarak bazı eyaletler isyana kalkıştığını kabul ederek, aday listesinde yer alamayacağına karar verdiler ama işte yüksek yargıda bununla ilgili kararlar üretiyor. Buna karşılık Trump'ın olağan ceza davaları şeklinde değerlendirilebilecek, cinsel saldırı falan gibi başka kusurları da var. Sorunuzda da sormadınız bir de vergi kaçakçılığıyla ilgili şeyleri var.

Bunların hepsini davadan ziyade kendisine yönelik bir cadı avına dönüştürdüğünü söyleyip anladığım kadarıyla bu kutuplaşmış ortamda bir mağduriyet algısı da yaratmanın peşinde Trump öyle değil mi?

Benim demek istediklerimi dile getirmiş olduğunuz bu suretle. Gerçekten Trump bir mağduriyet algısı yaratmaya çalışıyor ama bu mağduriyet algısı yargının fitresinden geçebilecek mi? En son tahlilde kendisi aday olabilecek mi? Bilmiyoruz. Kaldı ki; seçim sürecinde herhalde bu rekabet içerisinde Trump'ın yaptıkları daha ayrıntılı olarak kamuoyunun da gözleri önüne serilecektir.
 

FOTO 1.jpg
Fotoğraf: Reuters


Bu da yine tercihlerin şekillenmesini etkileyebilecek sonuçlar doğurabilir. Ama daha önce Amerikan siyasetinde pek karşılaşmadığımız bir durumla karşılaştığımız için "Şöyle olur, böyle olur" diye beyanda bulunmak aslında yanıltıcı olacak. İşaret etmeye çalıştığım gibi bırakın bizim gibi Türkiye'den bu olayı gözleyenleri Amerika'da bunları kendileri de henüz olayların ne olacağını, yargının ne gibi kararlar vereceğini ya bu kararlar karşısında kamu oyunun nasıl tepki göstereceğini daha önce yaşanmamış bir kutuplaşmanın nasıl seyredeceğini bilmiyor.

"Trump ve benzeri politikacıların göçmen karşıtlığı aslında kendi ayağına kurşun sıkmak demek"

Trump'ın popülaritesine dönecek olursak, "Kendisini aslında geri dönmedi, zaten sürekli bir şekilde gündemde tutmayı başarıyordu" dediniz. Olumlu ya da olumsuz sebeple... Amerika Birleşik Devletleri bir göçmen ülkesi Trump da aslında bir göçmen ailenin mensubu. Geçen yıl "Göçmenler ülkemizin kanını zehirliyor" demişti. Şimdi tepki gösterenler kadar yanında duran yaklaşık yüzde 72'lik bir kitlenin olduğu görülmüştü. Göçmen karşıtlığı artık popülist siyasetin anahtarı diyebiliriz herhalde öyle değil mi? Her taraf için geçerli herhalde bu. Yani Hollanda'da, Arjantin'de, Amerika Birleşik Devletleri'nde de var.

Türkiye'de de göçmen karşılığı var...

Evet kimi için kerhen kimi için gönülden... Seçimlerde de gördük zaten bunu.

Evet. Yani şimdi Amerika özelinde duruma bakacak olursak Trump'ın verdiği mesajlardan biri, bildiğiniz gibi "Make America Grate Again" Yani "Amerika'yı yeniden büyük bir ülke yapalım" diyor. Buradaki şikayet konusu olan şeylerden biri de Amerika'nın haksız rekabet karşısında üretim kapasitesinde bir zaafa uğradı. Tabi bu fikir özellikle işsiz kalan veya işsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan rengi beyaz mavi yakalılarda çok yankılanıyor ve ilgi uyandırıyor. Ve kusurların bir miktarda göçmenlerden kaynaklandığı sonucuna getiriyor insanları. Aslında daha ciddi yapılan analizler göçmenlerin bizatihi Amerika'daki işsizliğin baş sebebi olmadığını da gösteriyor. Yani bu göçmenler işsiz kalma korkusu yaşayan veya işsiz kalanların işlerine talip değiller. Fakat kolaylıkla insanları ikna etmeniz mümkün. "Yabancılar geldi, işler elden gidiyor" filan şeklinde. Bu bütün gelişmiş dünyanın bir sorunu sadece Amerika'nın da değil. Sorun da şu, bu toplumlarda nüfusun yenilenme oranı oldukça düşük.
 

FOTO 3.jpg
Fotoğraf: AP


Dolayısıyla nüfus artışı tabii sebeplerden pek az sağlanıyor veya sağlanmıyor. Bu bir. İkincisi yaşlanan nüfus bakıma muhtaç hale geliyor. Buna karşılık ekonomilerin dinamizmini koruyabilmesi için emek ithal etmek lazım. Fakat emek ithal ettiğiniz zaman sadece emek ithal etmiş olmuyorsunuz. Kültürün farklı, yetişmesi farklı, görünüşü farklı insanlar da getiriyorsunuz ve bunlar rekabetten bağımsız olarak da bir rahatsızlık yaratıyor. Hatta görüyorsunuz mesela bu Almanya için Alternatif Partisi (Alternative für Deutschland) Türkler için Almanya'da aynı şeyleri söyledi. Türk göçmenler de tepki gösteriyorlar. Şimdi Amerika'nın da başarısı ekonomisinin iyi bir performans sergilemesi uzun süreler büyük ölçüde dışarıdan da göç almasına bağlı bir husustur. Şimdi tabii Trump ve benzerleri de Avrupa'da bu göçü durdurmak için bir gayrete girince farkında olmadan aslında ülkelerini önemli sıkıntılara sürükleyebileceklerdi. Yani gerçekten dünyada sistemsiz bir göç dalgası var. Savaşlar dolayısıyla, kuraklık dolayısıyla, muhtelif başka sebeplerden bir göç dalgası var. Bunun belki daha iyi düzenlenmesi gerekebilir. Ama siyaseti göçmen karşıtlığı üzerine kurduğunuz zaman tabiri caizse siz kendi ayağınıza da bir kurşun sıkmış oluyorsunuz. Çünkü emeğe ihtiyacınız var. Buna karşılık kendi nüfusunuz artmıyor. Eğer siz göçü durduracak olursanız bu sefer emek bulmak güçleşecektir, emek çok pahalılaşacaktır. Bu sefer başka bir dalga gelecek ve bu göçü yasaklayan zihniyete karşı emek boluğunu savunan başka bir siyasetle de herhalde uzun vadede karşı karşıya kalabileceksin.

Yani insani boyutunun yanında çalışma hayatına, refaha ve ekonomiye yönelik de bu şekilde bir etkisi var...

Yani olaya tamamen iktisat olayı olarak bakacak olursanız, bu gelişmiş ekonomilerin hemen hepsinde bir emek yetmezliği var. Ama olayı bir sosyolojik olay şeklinde değerlendirdiğiniz zaman iki şey ortaya çıkıyor. Birincisi işsiz kalma korkusu olanlar suçu doğru olmasa bile göçmenlere atıyorlar. İkincisi göçmenlerin sadece emek olmayıp insan ve kültür olmaları geldiklerini, toplumlarda da başka rahatsızlıklar yaratıyor.

Popülist siyasetin damarındaki kişilik: Trump

Trump her ne kadar uzun süredir siyasette adı anılıyor ve biliniyor olsa da, Amerikan Başkanlığı yapmış olsa da, yeniden Amerikan başkanlığı için güçlü bir aday olsa ve karşımızda bir politikacı olarak duruyor olsa da onu hala bir politikacıdan ziyade bir iş insanı, bir celebrity, bir ünlü olarak tanımlayanlar var. Bunun da popülaritesinde hala kilit bir faktör olduğunu düşünenler var. Yani "Siyasetçiler yapamaz ama Trump yapa" algısı yönünde düşünenler var.  Amerikalı bir yurttaşın bu son ön seçimlerde bir haber ajansına verdiği demeci okumuştum. "Ekonomi kötü, Trump gelince benzin fiyatlarını da düşürecek. Çünkü o klasik, tipik siyasetçilere benzemiyor"  Ne dersiniz?

İki şey söyleyeceğim. Birincisi Trump daha önce de televizyona da çok aşina birisi. Dolayısıyla kitleleri heyecanlandırmayı bilen birisi. O bakımdan belki olağan bir adaya nazaran daha güçlü bir şekilde kamuoyuna hitap edebilir ve bir destek sağlayabilir. Buna karşılık "Trump gelince şunu yapacak, bunu yapacak" dediğiniz zaman işte tam popülist siyasetin damarına girmiş oluyorsunuz. Yani popülist siyasetin zeminine baktığınız zaman aslında toplumda çok sayıda farklılaşmış, her birinin kendine göre büyük dertleri olan kesimler var ve ulusal çapta bir siyaset bunların hepsine tatmin edici bir cevap veremiyor. Fakat bir lider çıkıyor. Bu değişik ve karmaşık mozaiğin her bir unsurunun hoşuna gidebilecek bir şeyler söylüyor ve bu suretle hani bir kendisini iktidara taşıyacak desteği oluşturabiliyor. İktidara geldiği zaman bunların hepsini yapacak mı bilmiyoruz fakat yapmasa bile şeyi de beceriyor popülist siyasetçiler "Ben yapacaktım ama..." Çünkü popülist siyasetin ruhunda şöyle bir şey yatıyor.
 

FOTO 2.jpg
Fotoğraf: Reuters


Popülist liderler halkın gerçek temsilcisidirler ama aradaki çıkar grupları filan, halkın iradesinin temsiline ve halka hizmet götürmeye engel teşkil etmektedirler. Dolayısıyla başka yerlerde de, Amerika'da da Trump gibi siyasetçiler sonunda bazı şeyleri yapıyorlar. Yapamadıkları şeyler için de sorumlulukları üstlenmek yerine başkalarının kendilerine engel olduğunu savunarak gene üstte kalmayı başarmaya çalışıyorlar. Hatta yani kampın geri gelmesine büyük bir özlem ifade edildiğine bakılacak olursak, bunda bir miktar başarı da sağlıyorlar.

"Biden taşra politikacısı hüviyetini aşamadı Trump'ın peşinen Türkiye aleyhtarlığı yok"

Son soru. Daha doğrusu soru içinde soru. Trump-dış politika ilişkisiyle ilgili...  "Make America Great Again" sloganını yeniden kullanacak. Ama bir taraftan bu sefer bu seçimde ağırlıklı olarak Ukrayna Savaşı'nı, Filistin-İsrail savaşını bitireceğine dair bazı mesajlar verdi. Rusya ve Çin'le daha dostane ilişkiler geliştireceğine dair mesajlar verdi. Tabii bir de işin Ankara-Washington ilişkileri boyutu var. Sizin de malumunuz ABD Başkanı Biden'la AK Parti hükümeti arasındaki ilişkinin çok iyi olmadığını biliyoruz. Böylesi bir değişim neye sebep olur? İsterseniz sondan başlayalım.

Trump aslında ifade ettiği düşüncelere ve yapmaya çalıştığı şeylere baktığımızda zaman Amerika'nın kendi içine kapanmasını, yani dünyaya bu kadar yaygın bir şekilde müdahalesini isabetli olmadığını savunan birisi. Neler yaptı kendisi iktidara geldiği zaman? Aslında oldukça şekillenmiş ve nihai aşamasına gelmekte olan gerek Asya'yla gerek Avrupa'yla yapılmış ticaret anlaşmalarını durdurdu. Buna karşılık NAFTA dediğimiz Meksika ve Kanada'yla yapılan anlaşmaları da Amerika'yla yine değişiklikler yapılmazsa iptal edeceğini söyledi. Diğer ülkelerde olayın bozulmaması için bir miktar buna uygun hareket etmeye çalıştılar. Trump'ın bir özelliği var, kendisi diğer devlet kurumlarına danışmadan aklına esen yapıyor. Bu popülist liderlerde de hani başka ülkelerde de görüldüğü gibi sık görülen bir şey, iktidarın kişiselleştirmesi dış politikada. Trump Putin ile de daha dost olduğunu söylüyor. Onunla konuşabileceğini söylüyor. Bu savaşların sona erdirebileceğini söylüyor ama mesela herhalde Trump seçilecek olsa Ukrayna'ya Amerikan hükümetinin verdiği desteği azaltacaktır. O zaman Ukrayna'nın bu mücadeleyi sürdürmesini güçleştirecektir. Çünkü Amerikan liderliği sadece Amerika'yı değil, aynı zamanda Avrupa'yı da harekete geçiren bir liderlik. Buna karşılık Trump, NATO'nun önemine inanmıyor Biden kadar. Amerika'nın NATO içerisindeki rolünü azaltacağını ve Avrupalıların kendi dertleriyle ilgilenmesi gerektiğini savunuyor. Tabii böyle bir düşünceden yola çıkıldığı zaman Batı ittifakının da Trump'ın gelmesi halinde önemli sarsıntılar yaşaması mümkün. Ortadoğu'ya döndüğünüz zaman aslında bu Abraham Anlaşması'nın mimarı biliyorsunuz Trump.
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Buna karşılık şu andaki çatışmalar bütün bu sisteme meydan okuyan bir sonuç doğuruyor. Şimdi Trump gelince ne yapar? İtiraf etmeyelim ben de tahmin edemiyorum. Çünkü bir yandan İsrail'e çok dost haline yaklaşan birisi. Damadı hele çok çok yakın. Buna karşılık şu anda İsrail hükümetini izlediği politika Trump'ın Ortadoğu için öngördüğü vizyonu tamamen tersine çeviren sonuçlar doğuruyor. Dolayısıyla Trump'ın İsrail'i kollamaya devam etmekle birlikte gelecek olursa Netanyahu'ya bir hayli sert çıkmasını beklememiz mümkün. Türkiye ile olan ilişkilere geldiğiniz zaman zannediyorum zaten Türkiye ile Amerika'nın ilişkileri Trump olsun olmasın çok dalgalı şekilde seyrediyor. Bunun altında da zannediyorum şöyle bir şey yatıyor. Amerika Birleşik Devletleri, Batı savunmasını II. Dünya Savaşı sonrasında üstlendiği zaman bu savunmadan yararlanmak isteyen bütün ülkeleri komuta etme gibi bir alışkanlık edindi. Şimdi iki kutuplu dünyanın sona ermesinden sonra her ülke bir miktar kendi dış politikasını şekillendirmeye çalıştığı için Amerika bu duruma bir intiba haksızlık sergiledi. Hani Türkiye de zannediyorum yaptığı işlerin bazen uzun vadeli sonuçlarını değerlendirmekte, iyi bir tahminde bulunmadan adımlar attı ve Amerika ile ilişkilerin şu sırada son derece sorunlu Trump'ın gelmesiyle bu ortadan kalkar mı hiç zannetmiyorum.
 

FOTO 5.jpg
Fotoğraf: AP


Yine bu sorunlar devam edecektir. Yalnız şunu da söyleyeyim. Biden bir taşra politikacı hüviyetini aşamadı ve özellikle kendisinin de geldiği Delaware eyaletindeki lobilerin de etkisiyle keskin bir Türkiye aleyhtarlığını benimsemiş vaziyette. Trump'ın peşinen Türkiye lehine ve/ya aleyhine bir tavrı olduğundan emin değilim ama o kendine çok güveniyor. Ve Trump'ın değerlendirmesine göre çıkarı neyse Türkiye'ye ona göre davranacaktır. Bu arada mesela eğer F16 meselesi o tarihe kadar halledilmezse Trump F16'ları halledebilir. Çünkü aynı zamanda bir satış potansiyelini de beraberinde getiriyor. Aynı şekilde bizim cumhurbaşkanımızla telefonla vesaire her ikisinin de kişisel siyaset yürütme alışkanlığının bir sonucu olabilir. Yani Amerika ile Türkiye arasındaki dalgalı ilişkilerinin Amerika'da yönetimin değişmesiyle birdenbire başka bir mecraya döküleceğini tahmin etmek için elimizde ciddi bir sebep bulunmuyor.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU