Fas'ta öğretmenlerin protestosu sürüyor: Gösterilerin yayılması birçok sektörü etkiliyor

Hükümet, protestocuların maaşlarını keserek ve onlar hakkında tutuklama kararı vererek, profesörlerin ve diğer gruplarda çalışanların protestolarını frenlemeye çalışıyor

Fas’taki lokomotif öğretmenlerin hareketi, diğer meslek grupları ve sosyal kesimleri etkileyen başlıca bir eylem şeklini aldı (Sosyal medya siteleri)

Fas’taki öğretmen protestoları, etkili çözümler bulunmadan, 3 aydan fazla bir süredir kar topu gibi büyüyerek devam etti.

Hükümetin gösterdiği çabalar ve müzakerelerin getirdiği kararlar, protesto dalgasının diğer sosyal kesimlere yayılmasını engelleyemedi. 

Ücretlerin artırılması, mesleki koşulların iyileştirilmesi ve hükümetin öğretmenler için önerdiği "temel sistemin" iptal edilmesi talepleri nedeniyle haftalarca okulları felç eden öğretmen protestoları devam ederken, benzer şekilde hemşireler de 16, 17 ve 18 Ocak'ta hastaneleri felç etmeye yönelik, başta ücretlerin ve mesleki tazminatların artırılması olmak üzere bir dizi talebi karşılamak amacıyla ulusal protestolar başlattı.

Fas hükümetinin, grevdekilerin maaşlarını keserek ya da haklarında tutuklama emri çıkararak öğrermenlerin ve diğer toplumsal grupların protestolarını "frenlemeye" çalıştığı bir dönemde, grevi düzenleyen bir yasa çıkarma ihtiyacı, Fas anayasasında birkaç yıl önce öngörülmüş olmasına rağmen ortaya çıktı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Ücretleri artırın"

Fas’taki birçok öğretmen, hükümetle eğitim sektöründeki önemli sendikalar arasında yapılan anlaşmaya rağmen protestolara devam ediyor.

Anlaşma, "yeni temel sistem"in dondurulması ve maaşların 2024 ve 2025 yıllarına bölünerek toplam 1500 dirhem (150 dolar) artırılması konusunda bir uzlaşma içeriyor. 

Sendikalar bu anlaşmayı kabul ederken, profesör ve öğretim elemanlarının yer aldığı koordinasyon komiteleri anlaşmayı reddederek temel sistemin sadece dondurulmasını değil, tamamen kaldırılmasını talep etti ve üzerinde anlaşılan artışın boyutunu da reddetti.

Öğretmenlerin grev ve protestoları ülke çapında pek çok eğitim kurumunu felç etti.

Bu durum, binlerce öğrencinin geleceğini tehdit eden bir "beyaz yıl" olmaya yaklaşırken, içinde bulunduğumuz eğitim-öğretim yılının akıbeti konusunda şüphelere yol açtı.

Öfkeli öğrenci ve aileleri rahatlatmak amacıyla Eğitim Bakanlığı, mevcut eğitim-öğretim yılını kurtarmak için bir plan geliştirdi.

Boşa geçen zamanının telafi edilmesi için hazırlanan planda, zorunlu eğitim müfredatının azaltılması, ders saatlerinin kısaltılması, okul sezonunun uzatılması ve tüm öğrenciler için eşit fırsatlar sağlanması yer alıyor. 

Öğrertmenlerin protestoları, diğer profesyonel ve sosyal grupların ana itici gücünü oluşturdu; hemşireler de ayaklanıp, tıpkı öğretmenlerin grevlerinin eğitim kurumlarını felç ettiği gibi, hastaneleri felç edecek bir grev ve protesto programı duyurdular.

Hemşireler ise, sendikalarla Sağlık Bakanlığı arasında bu taleplere ilişkin zımni bir anlaşma olmasına rağmen, ücretlerinin artırılmasını, hastane ve sağlık merkezlerinde işyerlerinde maruz kaldıkları mesleki tehlikelere ilişkin tazminat talep ediyor.

Ancak hemşireler taleplerinin "engellenmesinden" ve yetersiz ücret artışlarının onaylanmasından korkuyor.
 


Eğitim sektörü araştırmacısı Muhammad es-Saduki "Vasiyet Bakanlığı, devam eden protestolara karşı koymak amacıyla grevcilerin maaşlarından kesinti yapmaya karar verdi. Ayrıca, mevcut krizi daha da kötüleştirebilecek olan, grevcilere karşı işlerin geçici olarak durdurulması, ücretlerin askıya alınması ve diğer önlemlere de devam edildiğini" belirtti.

Araştırmacı, yakın zamanda, "Birtakım profesör ve öğretmenin, hükümet tarafından çıkarılan temel sistemin değiştirilen bazı sonuçlarına ikna oldukları ve kabul ettikleri için ya da kesintilerin toplumsal ve finansal maliyetine katlanamamanın bir sonucu olarak okullara dönmeye başladığını" söyledi.

Öğretmenlerin protestolarının olumsuz yansımalarıyla ilgili olarak es-Saduki, protestocuların yanı sıra, eğitim sektörünün temel ve stratejik olarak katkıda bulunduğu mali israf ve kalkınma zamanı israfına ek olarak bunların özellikle liseolmak üzere, 3 eğitim kolundaki öğrencileri ve ailelerinin üzerinde birçok yansımaları olduğunu belirtti.   

Hükümetin mevcut ve devam eden protestoların, gerçek nedenlerini anlaması gerektiğini belirten Es-Saduki, "Farklı eğitim koordinasyonlarıyla sorumlu bir diyalog kurmalı, öğrencilerin ve ülkenin çıkarlarına uygun, sorumlu ve kabul edilebilir çözümler bulmalıdır. Bu, eğitim sektöründeki olumsuz etkileri sürekli olarak artırabilecek geçici tedbirler yerine geçerli bir çözüm arayışını içermelidir. Zaten zor bir eğitim döneminde, sürekli protestoların daha fazla tırmanmasına yol açabilecek kritik bir durumda, bir 'beyaz yıl' tehlikesi olabilir" dedi.


Grev Kanunu

Fas hükümeti, özellikle profesörlerin kartopu gibi büyüyen protestolarına karşı koymak için iki yönteme başvurdu:

Birincisi grevcilerin ücretlerinden kesinti yapmak, ikincisi ise grevdeki profesörlerin bir kısmını geçici olarak işten uzaklaştırmaktı.

Bu kararlar Fas'ta grev yasasına ilişkin tartışmaların yeniden alevlenmesine yol açtı.

Eğitim Bakanı Şekib Bin Musa, grevdeki öğretmenlerin maaşlarının düşürülmesi kararını güçlü bir şekilde savundu ve 9 Ocak Salı günü Parlamento'da "bu tedbirin amacının öğrencilerin sınıflara geri dönmesini sağlamak olduğunu" ifade etti.

Grev, anayasaya göre güvence altına alınmış bir haktır ancak yasada, daha önceki hükümetlerin de kullandığı çalışma başına ücret ilkesinin de yer aldığı belirtiliyor.

Siyaset Bilimi profesörü Abdurrahim el-Allam bu konuyla ilgili "Yeni anayasa, hükümetin, dahil olduğu çerçevede tüm düzenleyici yasaları çıkarmakla yükümlü olduğunu, bunlardan birinnin de grevleri düzenleyen yasa olduğunu" belirtti.  

El-Allam, "1962 yılında ilk anayasada yer almasına rağmen hükümetler grev yasasını çıkaramadı. Ancak hükümeti yükümlü kılmak, Parlamentoyu yükümlü kılmak anlamına gelmedi ve ardından Abdelillah Benkirane hükümeti, grevi düzenleyen yasa tasarısını Parlamentoya sundu. Ancak son oylama henüz yapılmadı" dedi.

El-Allam, sözlerine şöyle devam etti:

Bu şekilde, hükümetin yalnızca yasayı sunmakla yükümlü olduğu, yasa koyucuya oy verme konusunda herhangi bir zorlama oluşturmadığı sonucuna varılarak Anayasa atlatıldı ve bu da bazı düzenleyici yasaların koyulamamasına neden oldu. Özellikle grev kanunu yürürlüğe girdi.


El-Allam, grevi düzenleyen yasanın çıkarılmamasının nedeninin zaman eksikliği ya da üzerinde anlaşmaya varılamaması olduğunu söyleyerek, ardı ardına gelen hükümetlerin konuyu bu şekilde bırakmak üstediklerini öne sürdü.

Anayasal grev hakkı "Onu terkettiğimizde ne kadar harcadık" sloganına dayanarak, grev hakkını düzenleyen bir metin olmaksızın anayasal olarak korunur. 

El-Allam ayrıca, muhalefetin, insan hakları savunucularının ve sendikaların bu yasayı çıkarmaya pek hevesli olmadığını belirtti.

Bu, grevleri düzenleyen yasanın hak kazanımlarına zarar verebileceği endişesiyle ilgili olabilir.

Başka birçok hak alanını düzenleyen yasalar gibi, bu yasanın haklarını anayasal seviyenin altında belirlediği kaydedildi.

 

 

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU