Babası Diyarbakır Cezaevi'nde öldürülen Altan Tan'dan Esat Oktay Yıldıran'ın adının okula verilmesine sert tepki: Zalimler için yaşasın cehennem

"Esat Oktay Yıldıran, binlerce kişiye yapılan işkencenin sorumlusudur"

Kolaj: Independent Türkçe

Siyasetçi ve yazar Altan Tan, babası Bedii Tan'ın da hayatını kaybettiği Diyarbakır Cezaevi'nin 'işkenceci' olarak bilinen subaylarından Esat Oktay Yıldıran'ın adının İzmir'de bir okula verilmesine sert tepki gösterdi.
 
Tan sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada "12 Eylül Diyarbakır Askeri Zindanında babam Bedii Tan'ın da aralarında olduğu onlarca kişinin işkence ile öldürülmelerine neden olan ve binlerce kişiye işkence eden Esat Oktay Yıldıran'ın adının İzmir'de bir okula verilmesi cüretinde bulunanları telin ediyor, 'Kahhar' olan Cenabı Allah'a havale ediyorum. Zalimler için yaşasın cehennem" dedi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Babam bir entelektüeldi"

Altan Tan babasını cezaevine götüren süreci şu sözlerle anlatmıştı:

PKK 1980'den önce bütün işadamlarından zorla haraç alıyordu. Babamların da Kurtalan'daki şantiyesini basıyorlar ve oradaki şantiye şefi can korkusuyla şirketin parasını onlara veriyor. 12 Eylül'den sonra o PKK'lı yakalandı, itirafçı oldu ve kimden ne para almışsa, bunları haraç olarak değil, yardım olarak aldıklarını iddia etti. Bunun üzerine şirketin büyük ortağı Felat Cemiloğlu ve ardından diğer ortak olan babam gözaltına alındı. 45 gün sonra işkenceler sonucu öldürüldü. Vefat ettiği zaman 49 yaşındaydı. Babam bir demokrattı. Ticaret lisesi mezunu, gençliğinde Risale-i Nur okumuş, Diyarbakır'da ve Batman'da gazetecilik yapmıştı. Necip Fazıl Kısakürek'in Büyük Doğu ekolünü benimseyen bir entelektüeldi ama son yıllarda ticari faaliyetlere ağırlık vermeye başlamıştı.

"Babamın ölümünden sorumlu bir gardiyan eri mahkum ettirdik, bu bir ilkti"

Tan; babasının öldürülmesinin aileyi nasıl etkilediğine dair şunları söylemişti:

Ölüm başlı başına bir travma, ama ölümün şekli çok daha acı vericiydi. Babamın cenazesini ölümünden üç gün sonra alabildik. O gün bizden çok daha etkili aileler bile cenazelerini alamıyorlardı. Tabutlar asker gözetiminde gece karanlığında defnediliyordu. Cenazeyi tekrar yıkadık ve işkence izlerini gözlerimizle de gördük.Babamın cenazesine otopsiyi yapan doktorlar namuslu bir rapor düzenlemişti, biz de işkence davası açtık. Ancak olaya şahit olan 150 kişiden zorla alınan ifadelerde, "Bilmiyorum, görmedim, hastaydı," şeklinde ifadeler alındı. Ama içlerinden Cizreli Selim Dindar ile Gercüşlü Mehmet Emin Kardeş hayatlarını riske atarak ilk mahkemede babamın işkenceyle öldürüldüğünü açıkladılar. Ve Gümüşhane nüfusuna kayıtlı 'Gestapo Adnan' adıyla maruf, Adnan Gündüz adında bir gardiyan er altı yıl sekiz ay hapse mahkum edildi. Bu Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemeleri tarihinde bir ilkti.

Altan Tan; devletin özür dilemesi gerektiğini de şu sözlerle ifade etmişti:

Devlet özür dilemeyene kadar, kendisini düzeltmeyene kadar, demokratik bir cumhuriyet haline gelmeyene kadar kızgınım. Zaten sisteme kızgın olmayanın, sistemi değiştirmek için mücadele etmeyenin onur ve şerefi yoktur.
 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU