İranlı siyaset bilimci Profesör Marandi: Türkiye İsrail'le ticareti durdurmalı, Tahran Filistin'in ilkesel olarak yanında

İsrail'in Gazze'ye saldırıları sürüyor. İsrail ordusu Gazze kentinin merkezine girdiğini ve çatışmaların sürdüğünü duyurdu. Peki tüm bu süreçte İran ve Hizbullah'ın etkisi ne? Independent Türkçe, Tahran Üniversitesi'nden Prof. Muhammad Marandi ile konuştu

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Eylül 2019'da New York'taki BM Genel Kurulu Zirvesi'ndeki konuşması sırasında / Fotoğraf: Stephanie Keith

Profesör Dr. Seyed Muhammad Marandi.

İranlı siyasi analist, aynı zamanda bir dönem İran hükümetinde bakanlık görevi üstlenen Alireza Marandi'nin oğlu.

Yani küçük yaştan beri siyasetle iç içe.

ABD'de doğdu ama İran-Irak Savaşı başlayınca gönüllü olarak ülkesine geri dönüp cepheye gitti.

Hattta iki kimyasal saldırı atlattı.

Doğu bilim üzerine çalıştı.
 

4128889.jpg
Profesör Marandi / Fotoğraf: Tahran Times


Tahran Üniversitesi'nde Kuzey Amerika Çalışmaları programının başkanlığını üstlendi.

Viyana'daki İran nükleer müzakereleri ekibine danışmanlık yaptı.

İran'ın Gazze Savaşı'ndaki tutumunu başından bu yana en sık takip eden isimlerden biri.

Hamas'ın 7 Ekim'de düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu'nun hemen sonrası gözler İran çevrilmişken, Tahran yönetiminin işin içinde olup olmadığı sorusuları havada uçuşurken onunla iletişime geçtim.

Çin-ABD-İran arasında mekik dokuyordu, hayli yoğundu ve söyleşi Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın açıklamaları ve ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın Ankara temaslarına denk geldi.

Peki Profesör Marandi İsrail'in saldırıları, Gazze'deki derin insani kriz ve İran'ın vekil güçlerle beraber savaşın içinde olup olmadığı ile ilgili ne dedi?

Merak edenler, buyursun...

"Gazze'de yaşanan bir soykırım"

"Gazze Soykırımının Kilit Figürleri." Blinken ve Netanyahu yan yana duruyor fotoğrafta ve siz ABD ile İsrail'in soykırımın beyin takımı olduğunu söylüyorsunuz. Sizce şu anda Gazze'de bir soykırım mı yaşanıyor?

Elbette. Bu bir soykırım. Bu bir Holokost. İsrail rejimi, Hamas ve müttefiklerinin yerin derinliklerinde olduğunu çok iyi bilmesine rağmen sivil halkı bombalıyor. Onların suya, yiyeceğe, ilaca ve elektriğe erişimlerini engelliyor. Ve sürekli olarak onları insanlık dışı bir şekilde tanımlıyor, hatta çocukları bile "suçlu aktörler" olarak adlandırıyor. Ve Filistinlileri "insan suretindeki hayvanlar" olarak tehdit ediyor. Bu bir Holokost, ancak şu anda yaşananlar ile geçmişteki olaylar arasındaki fark, dünyanın gözü önünde gerçekleştiriliyor olması.

"İsrail bölgedeki sivil nüfusu bilinçi olarak azaltmak istiyor"

İsrail, hastaneleri birbiri ardına bombalıyor. Son olarak Şifa Hastanesi ve önündeki ambulans hedef alındı. Cebaliye mülteci kampı bombalandı. Birçok gazeteci hayatını kaybetti. Çoğu çocuk 10 bini aşkın sivil hayatını kaybetti. Bu saldırıları gerçekleştirenin İsrail olduğu konusunda şüphe yok. Ancak kimi İsrailli muhalefet figürleri, Hamas'ın da olan bitenden sorumlu olduğunu, sivilleri kalkan olarak kullandığını söylüyor.  Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bu sadece bu olayın bir Holokost olduğunu daha da pekiştiriyor. Rejim hastaneleri bombaladığında, apartman bloklarını bombaladığında, okulları, üniversiteleri, camileri ve kiliseleri ve mültecilerin toplandığı diğer yerleri bombaladığında, bu bir Holokost'tur. İnsanları bir toplama kampında hapsetti ve onları öldürüyor. Peki Hamas savaşçıları veya İslami Cihad savaşçıları sivilleri insan kalkanı olarak nasıl kullanıyor? Onlar yerin derinliklerinde. Hiçbiri bu bombalamalar, bu katliamlar, Hamas'ın askeri altyapısına zarar vermiyor çünkü hepsi yerin derinliklerinde. Bu küçük bir alan. Bir toplama kampıdır. Açık hava hapishanesidir Gazze. Hamas, İslami Cihad'ın gitmek için başka bir yeri yok. İsrail rejimi bölgedeki nüfusu azaltmak, daha önce etnik temizliğin yapıldığı bir halkın yeni bir dalgasını gerçekleştirmek için sivil halkı kasıtlı olarak katlediyor. Çünkü Güney Filistin, Gazze halkının aslen geldiği yerdir.

"Çoğu Arap rejimi Filistin'i umursamıyor"

Che Guevara'nın kızı yakın zamanda Arap halkına seslendi: "Eğer İsrail'in istediği gibi devam etmesine izin verirseniz nerede duracak? Ne bekliyorsunuz?" Buradan hareketle iki soru ortaya çıkıyor: Birincisi, İsrail nereye kadar gidecek? İkincisi, Arap dünyasının gerçekten Filistinlilerle ilgilendiğini düşünüyor musunuz?

Çoğu Arap rejimi Filistin veya Filistinlileri umursamıyor, sadece bazı hükümetler... Ancak sokaktaki Arap halkı derinlemesine Filistin'e bağlı. Batı yanlısı bu diktatörlüklerin, açık veya gizli İsrail rejimi ile ilişkileri var ve Batılı güçlere bağlılar. Bu yüzden Batı, bu Holokost'u desteklediğinde, bu rejimler Batı'ya karşı durmayacaklar. Filistin davasını destekleyen birkaç Arap hükümeti var ve geçmişte birkaçı önemli destek sağladı, birkaç tanesi önemli destek veriyor ve birkaçı veya bir avuç destek sağlıyor. Ancak çoğunluk hiçbir şey yapmıyor. Bu nedenle Yemen, Suriye, Irak, Lübnan ve daha az bir derecede birkaç diğer ülke, Filistinlilere mümkün olduğunca destek vermeye çalışıyor.

"Nasrallah'ın önceliği ateşkesi sağlamak"

Son zamanlarda Lübnan-İsrail sınırı, İsrail ordusu ile Hizbullah arasındaki çatışmaların arttığı bir yer haline geldi. Bu, "Gazze Savaşı'nda yeni bir cephe açabilir" endişelerini doğuruyor. Şimdiye kadar gerçekleşmedi. Ancak geçen hafta çatışmanın başından bu yana ilk kez konuşan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, savaşın genişlemesi ihtimali konusunda tüm seçeneklerin masada olduğunu vurguladı. Sizce bu sözler gidişata nasıl tesir edecek?

Hassan Nasrallah önceden konuşacağını ilan etmiş ve bu dünya genelinde birçok insanın söyleyeceklerini dinlemesi için bir ortam yaratmıştı. Mücadelenin kapsamlı bir tarihini sundu. Ayrıca İsrail rejimi ve Amerikalıları bu soykırım ve bu Holokostu sürdürmeye devam etmemeleri konusunda uyardı. Açık olması zor bir şekilde niyetlice belirsizdi, böylece İsrail rejimi hesaplamalar yapmakta zorlanırdı. Ancak durumun tırmanabileceğini ve savaşın yayılabileceğini net bir şekilde ifade etti. Ve onun konuşmasından sonra güney Lübnan'da savaşın tırmanışını gördük. Nasrallah'ın önceliği ateşkesi sağlamaktır, Gazze halkını kurtarmak için ateşkesi sağlamak... Bununla beraber İsrail rejimi bu soykırım yolunda devam ederse, sonunda işler aynı şekilde kalmayacaktır.

"Hamas'ın 7 Ekim operasyonu Tel Aviv'in teknolojik üstünlüğü olmadığının kanıtı"

Nasrallah'ın konuşmasında, Aksa Tufanı Operasyonuyla ilgili olarak "gizlilik" ve "Yüzde 100 Filistinlilerin operasyonudur" gibi ifadeler kullandı. "Kimileri risk aldığımızı söylüyor ama bu hesaplanmış bir macera" dedi ve savaştan Amerika Birleşik Devletleri'ni sorumlu tuttu.  Amerika Birleşik Devletleri ise İran'ı işaret ediyor. Soru şu: Olası bir savaşta İran, İsrail'i yenebilir mi? Tel Aviv'in teknolojik üstünlüğü ve askeri ekipmanı, Tahran'ın işini zorlaştırır mı? Başka bir deyişle, Hizbullah'ın savaşa katılması İran'ın da savaşa katılması anlamına gelir mi?

Filistinlilerin İsraillilerin haberi olmadan bu operasyonu gerçekleştirebilmeleri, Tel Aviv'in gerçek anlamda herhangi bir teknolojik üstünlüğe sahip olmadığını göstermektedir. Ve eğer Tel Aviv, Gazze'nin bu barbarca bombalanmasından sonra Hamas'ı yenemezse ve şehri alamazsa, o zaman Tel Aviv İran'ı veya bölgedeki müttefiklerini nasıl yenebilir? Bu nedenle İran'ın rakibi veya İran'ın eşit olduğu kesinlikle Tel Aviv değildir. İran'ı ve bölgeyi tehdit eden tek şey ABD'dir. Ancak eğer bir tırmanma olursa ve ABD savaşa girerse, ABD Ukrayna'da zaten savaşı kaybediyor ve Çin ile rekabetinde kaybediyor. Yani geniş bir çatışma, Amerikalıların kazanabileceği bir şey değil. Bölge için yıkıcı olur, ancak Amerikalılar kazanmaz, özellikle zaten Ukrayna'da savaşı kaybediyorlar ve Çin ile rekabet ediyorlar. Bu nedenle tırmanma, İsrail için meyve verecek bir şey değildir. Ve askeri güç konusunda İsrail, İran'ın eşiti değildir.

"İran'ın Filistin'e 43 yıllık desteği ilkeseldir"

İran'ın Gazze'deki ölümlere verdiği tepki hakkında bilgi sahibiyiz. Ancak bazı uluslararası ilişkiler uzmanları, Tahran'ın Gazze Savaşı sürecinden fayda sağladığını iddia ediyor. Siz İran'ın Gazze Savaşı'ndaki pozisyonunu nasıl yorumluyorsunuz?

İran, yaptırımlardan ciddi bir şekilde etkilenmiştir ve İran'a yönelik yaptırımların şüphesiz hepsi Filistin'e verdiği destek nedeniyledir. İran, dünyadaki maksimum baskıya maruz kalan yegane hükümmettir. Filistin nedeniyle yaptırımlarla karşı karşıyayız. Lübnan da Filistin için direnişin sağladığı destek nedeniyle yaptırımların etkisini hissetmektedir. Ancak İran daha fazla acı çekiyor. Yani İran ekonomik olarak faydalanmak isteseydi, o zaman Amerikalılarla bir anlaşma yapardı. Ancak İran'ın Filistin halkına verdiği destek ilkeseldir ve bu 43 yıldır devam ediyor. Şunu akılda tutmalıyız ki; Batı'da Nelson Mandela'nın direniş hareketleri terörist olarak kabul edildiğinde Güney Afrika'da İran, apartheid karşıtı mücadelede Güney Afrika özgürlük savaşçılarını da destekledi. Ve nihayet başardılar. İran, Filistin halkının da başarılı olacağına İsrail rejimi tarafından gerçekleştirilen soykırım ve Holokost, Gazze'deki direnişin askeri olarak birçok kişinin düşündüğünden çok daha zayıf olduğunu göz önüne alarak İsrail rejiminin geleceği üzerinde büyük sonuçlar doğuracaktır.

"İki devletli çözüm mümkün değil"

İki devletli bir çözümün konuşulduğu ancak ne Moskova, ne BM, ne de AB'nin içinde yer almadığı söyleniyor. Bu denklemde iki devletli bir çözüm mümkün mü? Yoksa iki devletli bir çözüm ve 1967 sınırlarına dönüş fikri, Filistinlilerin mevcut gerçeğini ortadan kaldıracağı savıyla yanlış mı? Sizin görüşünüz nedir?

İki devletli çözüm mümkün değil. Çünkü İsrail rejimi Batı Şeria'yı sömürgeleştirdi ve İsrailliler büyük ölçüde ırkçı ve Siyonistlerken, Batı Şeria'dakiler ortalama İsraillilerden daha kötüdür. Bu uygun bir çözüm değil ve her durumda ilkesel olarak, ırkçı bir devlet, üstünlük taslayan bir devlet, gayri Siyonistleri hayvanlar olarak gören bir devlet veya rejim kabul edilemez. Tek gerçekçi çözüm sonunda Yahudiler, Müslümanlar, Hristiyanlar ve diğerlerinin "eşit insanlar" olarak yaşadığı tek devletli çözümüdür. Bazıları bunun ulaşılamaz olduğunu söyleyebilir, ancak ben İsrail rejimi tarafından gerçekleştirilen Holokost'un birçok insanın gözünde meşruiyetini yitirdiğini ve Gazze'deki direnişi yenemeyen İsrail'in beklenenden daha fazla askeri olarak zayıf olduğunu düşünüyorum. İsrail zayıf ve savunmasız bir rejimdir ve Batı'nın gerilemesi, Batının kesinlikle gerilediği bir gerçektir, Ukrayna'da ve Çin'le yarıştığı diğer yerlerde de kaybettiği bir gerçektir, İsrail için destekleri daha az anlamlı hale getirir. Ve İsrail'in gücü Batı'nın desteğine dayanır. İsrail, kendisi başlı başına bir koloni olduğundan, sürekli olarak Batılı güçler tarafından finanse edilen ve desteklenen bir koloni olmasına izin verenlerdir. Onlar, bu sömürgeci ırkçı rejimin ayakta kalmasına izin verenlerdir.

"İran'ın vekilleri yok dostları var"

Lübnan'daki Hamas temsilcilerinin, 7 Ekim'deki Hamas saldırısından hemen önce İran'ın başkenti Tahran'ı ziyaret ettikleri biliniyor. Kimileri bu ziyaretin zamanlamasına dikkat çekiyor. Sizce bu durum bir komplo teorisi olarak mı değerlendirilmeli, yoksa mantıklı bir sonuca ulaşmak mümkün mü? Başka bir deyişle, İran, Suudi Arabistan, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail arasındaki normalleşme sürecini bir şekilde bozmak mı istedi?

Hayır. İran'ın direniş örgütleri ile ilişkisinin doğasını anlayan herkes, İran'ın vekilleri olmadığını bilir. İran müttefikleri için kararlar almaz. İran, Hizbullah için kararlar almaz. Yemen'deki Ansarullah için kararlar almaz, Irak'taki Haşdi grupları için kararlar almaz ve Hamas veya İslami Cihad için kararlar almaz. Onlara yardımcı olur. Onlar dost, onlar müttefikler ve kendi kararlarını alırlar. Ve işte ilişkinin ve bağın bu kadar güçlü olmasının nedeni budur. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri ve bölgedeki birçok ülkenin vekilleri olduğu gibi, İran'ın müttefikleriyle ilişkisi bir kardeşliktir. Bu nedenle Gazze kendi kararlarını alır, Hizbullah kendi kararlarını alır ve Yemenliler kendi kararlarını alır. Ancak İran onlara yardımcı olur, onlara yardım eder çünkü prensip olarak geniş bir ideolojiye sahiptirler. Onlar emperyalizme karşıdırlar, sömürgecilere karşıdırlar, hegemonyacılara karşıdırlar, Amerikan hegemonyasına karşıdırlar ve Filistin'deki sömürgeci apartheid rejimine karşıdırlar.
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


"Türkiye, İsrail'le ticari ilşkisini durdurmalı"

İran Dışişleri Bakanı Hossein Amir-Abdollahian Türkiye'yi ziyaret etti. "Eğer soykırım ve savaş suçları durdurulmazsa, bölgede kontrolün çığırından çıkmasının sorumluluğu ABD, İsrail ve savaş suçlarını destekleyenlerindir." ifadesini kullandı. Ayrıca İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin de yakında Türkiye'yi ziyaret edeceği biliniyor. Bu süreçte Ankara-Tahran ilişkilerini nasıl yorumluyorsunuz?

İran-Türkiye ilişkileri her zaman iyi olmuştur, ancak İran'daki beklenti, Türkiye'nin İsrail rejimi ile ilişkilerini kesmesi ve Türkiye üzerinden İsrail'e yapılan ihracat ve ithalatı durdurması ve Türkiye üzerinden İsrail'e giden petrolü durdurmasıdır. İran'ın bölgedeki diğer ülkelerden beklentileri benzerdir, ancak Türkiye'nin durumunda, Türk hükümeti böyle bir adım atarsa, bu, İsrail rejiminin davranışı üzerinde büyük bir etkiye sahip olurdu.

"Türk hükümeti ABD karşıtlığında Türk halkının poziyonuna gelmeli"

ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın Türkiye'ye ziyaretiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?  Bugünlerde Türkiye sokaklarında hem İsrail'e hem ABD'ye karşı büyük bir öfkeye var. Bu bağlamda, nasıl yorumlarsınız?

İranlıların, Türk hükümetinin Türk halkıyla aynı pozisyonu yer aldığını görmek istediğini düşünüyorum. Arabuluculuk yapma gereği yok. Türkiye, Filistin halkını desteklemelidir.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU