Çin artık Rusya'nın ağabeyi mi, roller değişti mi?

"III. Kuşak ve Yol Forumu" 17-18 Ekim'de Pekin'de düzenleniyor. Dünyanın gözü kulağı Ortadoğu'daki gerginlikteyken yapılan zirvede Çin ve Rus liderlerin buluşması bekleniyor. Independent Türkçe iki ülke ilişkilerini masaya yatırdı, uzmanlarla görüştü

Rusya ve Çin, Kuzey Kore nükleer sorunu, İran nükleer anlaşması, Afganistan'ın durumu ve iklim değişikliği gibi küresel meselelerde ortak bir tutum sergiliyor / Görsel: Independent Türkçe

Aslında Çin-Rusya ilişkileri ile ilgili herkesin söyleyeceği çok şey var. 

Bilhassa Rusya-Ukraya Savaşı sonrası yeniden şekillenen atmosferde. 

Mesela Rusya ile Çin'in ilişkisi neyi anlatıyor?

Ya da dünün büyük ağabeyi Rusya, bugün artık Çin'in küçük kardeşine mi dönüşüyor?

Yoksa Batılılar mı böyle düşünülmesini istiyor? 
 

FOTO 1.png

1950'de Sino-Sovyet Dostluk, İttifak ve Karşılıklı Yardım Antlaşması'nı imzalayan Çin ve Sovyetler Birliği, 19 yıl sonra ideolojik ayrılığa dönüşmüş ve iki ülke arasında Zhenbao Adası'nda askeri çatışmalar yaşanmıştı / Görsel: Independent Türkçe​​​​​


İki ülke stratejik ortak mı, dost mu, neredeyse yarım asır öncesinde kalmış krizler gelecekte ilişkileri etkileyebilir mi?

Moskova ve Pekin'in tek ortak noktası ABD karşıtlığı mı?

Dünya İsrail ile Hamas arasındaki çatışmaları, Ortadoğu'daki insanlık dramını, savaş planlarını konuşup tartışırken bir yandan da Çin'in başkenti Pekin'de bugün "Üçüncü Kuşak ve Yol Forumu" başlıyor.
 

soo.jpg

2022'de ticaret hacmini 200 milyar dolara çıkarmayı hedefleyen Şi Cinping ve Vladimir Putin, "dostluğa" kadeh kaldırıyorlar /  Fotoğraf: Sputnik ​​​​​​


Forumun davetlileri arasındaki en ağır top kuşkusuz Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin. 

Putin, mevkidaşı Şi Cinping ile son 10 yıl içindeki 41. görüşmesini gerçekleştirecek. 

Şüphesiz kapalı kapılar ardında iki ülke lideri Ortadoğu'da olup bitenleri de görüşecek. 

Peki dışarıya yansıyan imajları, iki ülkenin arasında inşa ettiği ilişki? 

Onu da analistler konuşacak.

Sorulardan biri şüphesiz Rusya'nın gerçekten Çin'e muhtaç hale gelip gelmediği.

Ya da süper güç hedefini 2049'a ayarlayan Çin, bu yolda yürürken Rusya'sız yapamaz mı? 

Akıllara takılan çok konu var.

Övgü sırası Putin'de

Rusya Devlet Başkanı Putin, bugün düzenlenen forum öncesi Çin devlet televizyonuna çıktı. 

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'i "Geleceğe nasıl bakacağını bilen dünya lideri" olarak nitelendirdi.

Karşılıklı övgüler yeni değil. 

Şi de Ukrayna-Rusya Savaşı sonrası ilk kez gittiği Moskova'da Putin için "Can dostum, yakın arkadaşım" ifadesi kullanmıştı.

Ukrayna Savaşı ile artan ekonomik ilişkiler

Tüm bunlar bir yana Rusya'nın nitelendirmesiyle "özel askeri operasyon", Batı ve Ukrayna'nın deyişiyle ise "işgal" sonrası onbinlerce insanın öldüğü savaşta dünyanın daha çok ilgilendiği rakamlar ekonomiyle ilgili.

Çünkü savaş Çin ile Rusya bu çerçevede daha fazla yakınlaştırdı. 

Batılı ülkelerin Moskova'ya sert yaptırımlar uygulaması sonrası Rusya'nın petrol ve doğalgaz ihracatı ile yüksek teknoloji ürünleri ithalatı ve finansal erişimi kısıtlanmıştı.

Kremlin, yaptırımların ekonomik etkisini hafifletmek için Çin ile ticaret ve işbirliğini artırmaya başladı. 
 

FOTO 3.jpg

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kremlin'deki görüşmelerinin ardından bir imza töreninde / Fotoğraf: AP


Çin Gümrük Genel İdaresi, bu yılın ilk beş ayında iki ülke arasındaki ticaretin 2022'nin aynı dönemine göre yüzde 41 yükselişle 93.8 milyar doları bulduğu ve 2021'in ilk beş ayına göre yüzde 85'lik artış olduğunu ortaya koyuyor.

Bu rakam, Çin'in Rus ekonomisini ve Moskova'nın savaş çabasını sürdürmede kilit bir rol oynadığının da bir anlamda kanıtı. 

Center for Economics and Business Research'ün (CEBR) hazırladığı "Dünya Ekonomisi Ligi" raporu ise Çin'in ekonomik olarak 2030'da ABD'yi geçeceğini öngörüyor. 

Çin-Rusya ilişkileri bağlamında dikkat çekici olan tespit ise dünyanın ekonomi merkezinin Avrupa ve Kuzey Amerika'dan Asya'ya kayma ihtimalinin hayli güçlü olduğu. 

Son 20 yıla bakıldığında Çin'in kredi veren bir ülke olarak öneminin arttığı ortada. 

Harvard Business Review'da yayımlanan bir başka araştırma, Pekin yönetiminin 150'den fazla ülkeye kredi verdiği ve bunun toplamının 1,8 trilyon doları bulduğunu söylüyor. 

Bu dikkat çekici oran, bir başka deyişle dünya hasılasının yüzde 5'ine denk geliyor. 

Ve dünyanın belki henüz süper gücü değil ama ekonomik gücü olarak herkes tarafından kabul gören Çin, Ukrayna Savaşı'ndan bu yana Rusya'nın en büyük petrol müşterisi. 

İki ülke arasında yeni boru hatları ve enerji anlaşmaları imzalandı. 

Çin bir yandan Rusya'ya yarı iletkenler, sivil insansız hava araçları ve uydu görüntüleri gibi yüksek teknoloji ürünleri ihraç etti. 

Hatta bazı Çinli şirketler, askeri amaçlar için de kullanılabilecek ürünler satmakla itham edildi.
 

foto 4.jpg

Rusya Devlet Başkanı Putin ve Çin Devlet Şi'nin 38. buluşmalarından bir fotoğraf karesi / Fotoğraf: Greg Baker​​​​​​


Tüm bunlar yaşanırken Çin, Rusya'ya finansal destek de sundu. 

Çinli bankalar, Rus şirketlerine kredi sağladı ve dolar yerine yuan kullanarak ticareti kolaylaştırdı. 

Çin ayrıca, Rus rublesini uluslararası rezerv para birimi olarak tanımaya başladı.

Bu durumun beraberinde Moskava'yı Pekin'e daha bağımlı hale getirdiğini düşünenler yok değil.

Onlardan biri de her iki ülke liderinin haz etmediği bir isim: CIA Başkanı William Burns. 
Burns, geçtiğimiz nisan ayında Rice Üniversitesi'ndeki Baker Kamu Politikaları Enstitüsü'nde yaptığı konuşmada, "Enerji kaynakları ve hammadde ihracatı alanında bağımlıkları artıyor ve bir açıdan zamanla Rusya Çin'in ekonomik sömürgesine dönüşme riskiyle karşı karşıya" demişti. 

Rusya artık Çin'in "küçük kardeşi" mi?

Buradan hareketle biraz geçmişe dönmek gerekebilir. 

Malum, Soğuk Savaş döneminde Rusların, Çin’e karşı "Büyük ağabey" yaklaşımının Pekin'de rahatsızlık yarattığının sır olmadığı bir dünyada yaşıyoruz.

Hatta o dönem Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurucu lideri Mao Zedong'un Sovyetler Birliği’nin Pekin Büyükelçisi’ne "Siz Çinlilere asla güvenmiyor, sadece Ruslara güveniyorsunuz. Size göre Ruslar birinci sınıf insanlarken Çinliler, budala ve dikkatsiz" bile dediği tarihi kayıtlarda yazılı. 

O halde baştaki soruyu yeniden hatırlatalım.
 

FOTO 6.jpg

1959'da Pekin'de düzenlenen bir devlet yemeğinde Mao, Nikita Kruşçev, Ho Chi Minh ve Soong Ching-ling ile / Fotoğraf: Çin Halk Cumhuriyeti Osaka Başkonsolosluğu


Ölümünden sonra Çin siyaseti üzerindeki etkisi neredeyse artık kaybolan Mao'nun bu cümleyi kurmasının üstünden geçen yaklaşık 50 yıl içinde, yani günümüzün dünyasında ağabey rollerinin değiştiğini söylemek mümkün mü? 

Yani artık büyük ağabey pozisyonunda olan Çin mi?  

SSCB dönemi Çin’in ağabeyi olan Rusya bugünün koşullarında Çin’in küçük kardeşine mi dönüştü?

Çin konusunda 90'lı yıllardan bugüne çalışmalar yapan İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr Ragıp Kutay Karaca'ya göre Rusya'da da birçok uzman da bu konunun üzerinde duruyor:

Bir Rus uzman 'Bu gidişle artık Çinliler bizim arkamızdan değil, biz Çinlilerin arkasından gideceğiz. Arkadan gitmeyi bırakın Çin'in sırtına binip onun çocuğu olarak devam edeceğiz. Benim en büyük tedirginliğim bu' diyor. Bu tedirginlik halini bir köşede tutarak bir anımsatma yapayım. Tarihte hiç Çin-Amerikan Savaşı yok, hiç Rus-Amerikan Savaşı da yok. Ama tarihte Rus-Çin Savaşı var. Bunu hiçbir zaman unutmamak lazım"

Rusya'yı yakınen takip eden gazeteci Ceyda Karan'a göre ise iki ülke arasındaki ilişkinin denklemini anlamlandırabilmek için 2022 mart ayında Moskova'da düzenlenen Putin-Şi görüşmesine bir kez daha yakından bakmak gerekiyor.
 

FOTO 7.jpg

Ceyda Karan / Fotoğraf: Sendika.org​​​​​​


Karan, iki liderin son 10 yıl içinde 40 kez bir araya geldiğini hatırlatıp hem Putin'in hem Şi'nin tarihsel süreçteki sancılı ilişkileri Batı'dan daha iyi bildiklerini ifade edip, Çin'in Rusya'ya ağabeylik yapıp yapmadığı sorusuna şu yanıtı veriyor: 

İki önemli ülkeden birinin diğerine ağabeylik yapması, öbürünün ezilmesi-büzülmesi gibi bir resim sunmaya çalışıyor Batı. Açıkçası bu Batı perspektifinin yönlendirmesi üzerinden ortaya çıkan, sürekli öne çıkartılan bir soru haline geliyor. Ben iki liderin kafasında, gerek ikili ilişkilerinde gerek devletlerini temsil edip sorunların çözümlerinde benzeri Batılı perspektiflere sahip olmadıkları kanaatindeyim"

19. yüzyılda Rusya, Çin’e karşı kibirli bir bakış açısına sahip, Çin’in zayıflığından istifade eden bir imparatorluk görünümündeydi. 

Sovyetler Birliği döneminde, Soğuk Savaş süresince ayrılıklar sürdü. 

Sovyetler Birliği, Çin’i birçok kez destekledi ama sınır çatışmaları da yaşandı. 
 

FOTO 5.png

Çin ve Rusya son dönemde enerji, ulaştırma, tarım, finans ve dijital alanlarda ortak projeler geliştiriyor ve ticaret hacimlerini artırıyor / Görsel: Canva


Moskova, Çin için son derece önemli Tayvan sorununda hemfikir olamadı. 

Tarih gözlüğüyle bakıp günümüze kadar gelindiğinde bugün herkesin parmakla gösterdiği Çin-Rusya ittifakı uzun vadeli mi yoksa iki ülkenin hala ciddi anlamda çatışan çıkarları var mı?
 

FOTO 8.jpg
2023 Rusya ve Çin'in sadece ekonomik değil askeri işbirliklerini de derinleştirdi bir yıl oluyor, bununla birlikte iki ülke Çin'in Arktik bölgesindeki faaliyetleri ve Rusya'nın Tayvan meselesine bakış açısıyla anlaşmazlıklar da yaşadı / Fotoğraf: Brookings Enstitüsü

 
Asıl yakınlaşma nedeni Çin'in Batı’ya karşı ekonomik, Rusya'nın ise hem askerî hem ekonomik güç mücadelesi vermesinde mi saklı?

"Çin güçlü evet ama Rusya da büyük"

Konuyla ilgili Independent Türkçe'ye konuşan bir başka uzman isim Columbia Üniversitesi'nden Çin ve Hint-Pasifik Güvenlik İşleri kıdemli araştırmacısı Prof. Dr. Elizabeth Wishnick. 
 

FOTO 9.jpg

Prof. Dr. Elizabeth Wishnick / Fotoğraf: Montclair Üniversitesi 


Profesör Wishnick, "Büyük ağabey-Küçük kardeş" tartışmasının bağlamını kısa bir tarihsel anımsatma ile dile getiriyor. 

Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği'nin uluslararası komünist hareket hiyerarşisinin en üstünde bulunduğunu, şu anda ise bambaşka bir dünya düzeni olduğunu söyleyen Profesör Wishnick, "Rusya ve Çin'in iddia ettikleri şey, devletler arasında eşitliğin olacağı çok kutuplu bir düzeni benimsemeleri. Aslında Amerika Birleşik Devletleri'nin 'egemenlik' olarak gördükleri şeyi eleştirmeleri. Bu iki ülkenin dünya düzeni vizyonunun farklı olduğunu düşünüyorum" diyor. 

İki ülkenin ekonomik güç dengesinin Çin lehine değiştiğini ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi, iki kıtayı kapsayan devasa bir toprağa sahip Rusya'nın da farklı güçleri olduğunun unutulmaması gerektiğini  ise şu sözlerle izah ediyor Wishnick: 

Elbette tarihsel endişeler var. Kesinlikle Rusya'nın Çin'in bir 'kaynak uzantısı' olma korkusu var. Ancak bu iki ülkenin Çin'in başında olduğu türden bir hiyerarşi yerine karşılıklı bağımlılığa yönelik çaba gösterdiklerini düşünüyorum. Yani Çin'deki bazı milliyetçi çevreler ülkelerini böyle bir konumda görebilir. Ancak Çin'in de farklı şeylere ihtiyacı var, kaynaklar gibi! Bu nedenle Çin bugün ekonomik olarak daha fazla Rusya'ya ihtiyaç duyarken tam olarak Rusya'nın da Çin'e daha fazla ihtiyacı var"

"İki ülke arka kapıdan birbirini idare ediyor"

Gereksinimler karşılıklı gibi görünüyor. 

Enerji, güvenlik ve Avrasya konularında araştırmalar yürüten siyaset bilimci Hasan Özertem ise "Bugün Ruslarla konuştuğunuzda Çin'in Rusya’ya muamelesinden çok mutlu değiller. Malumunuz 2014’ten itibaren devam eden Kırım'ın ilhakıyla beraber yaptırımlardan sonra Çin durumdan azami ölçüde istifade etmeye çalışıyor. Bir yönüyle Rusya'yı daha çok hammadde, daha çok petrol, doğalgaz sevkiyatını gerçekleştirebileceği ve aynı zamanda Çin ürünlerinin bir pazarı haline getirebileceği bir ülke olarak görüyor" diyor. 
 

FOTO 10.jpg

Hasan Özertem / Fotoğraf: Medium


Peki siyaset bilimci Özertem, rollerin değişip değişmediği yani şu ağabey-kardeş yakıştırmasına nasıl bir bakış açısı getiriyor?

Burada bir ağabey-kardeş ilişkisinden çok 'arka kapıdan birbirini idare eden' iki ortak ilişkisi gelişmeye başladı. Ama bu iki ortak ilişkisinde Çin'in biraz daha avantajlı olduğunu söylemek mümkün. Fakat henüz bu ideolojik dengenin Rus-Çin ilişkilerinde söz konusu olmadığını söyleyebiliriz"

"Küresel etki kaybetmeme evliliği"

Tarih 2022. 

Rusya Devlet Başkanı Putin, Pekin ziyareti öncesi Çin gazetesine yazdığı makalede "Hegemonya iddiasında bulunan ülkelerin aksine bizler omuz omuza bir duruş sergiliyor, çalkantılı bir akıntının ortasındaki bir kaya gibi duruyoruz" demişti. 
 

McFaul-photo-e1640723008647.jpg
Putin ve Yeltsin / Fotoğraf: Journal of Democracy


Tarih 1992. 

Rusya Federasyonu'nun ilk devlet başkanı Boris Yeltsin, Çin'e yaptığı gezide "Bu ilişkiler bizim için çok önemlidir. Batı ile ilişkilerimizde Çin'in omuzlarına yaslanabiliriz" diyordu. 

SSCB sonrası Çin-Rusya yakınlaşmasının bugün ulaştığı noktayı nasıl yorumlamak gerek? 

Yine bir benzetmeyle sorulacak olursa, Rusya ve Çin'in yaşadığı politik bir mantık evliliği mi? 

Profesör Ragıp Kutay Karaca, tam da bu noktada kendi önermesini açıklıyor, Çin-Rusya ilişkisini "Küresel etki kaybetmeme evliliği" olarak tanımlıyor.
 

FOTO 7.jpeg

Prof. Dr. Ragıp Kutay Karaca / Fotoğraf: X (Eski adıyla Twitter)​​​​​


Çin'in Rusya'yı bir kenara atması halinde bundan sonra kendi adına ABD’ye karşı denge kurabilecek başka bir ülke bulamayacağını söylüyor. 

Karaca, şu anda hayli uzak görünen ama her zaman ihtimal dahilindeki senaryolar karşısında ise yaşanabilecekleri şöyle sıralıyor: 

Bir şekilde köşeye sıkıştırılmış, yönetimi değiştirilmiş, Batı yanlısı bir Rusya'nın Çin'e gelecekte en büyük rakip olabileceği aşikâr. Aynı zamanda kafasındaki Rusya'yı kendisine çekebilen bir Batı'nın bundan sonraki ana amacının Çin Halk Cumhuriyeti olacağı da aşikâr. Çin bunun farkında. Peki Rusya neyin farkında? Çin'e yanaşmazsa ABD’ye karşı küresel dengeyi sağlayamayacağını biliyor. Bu birincisi. İkincisi; Çin piyasası ile ilgili. 1,5 milyarlık bir piyasadan söz ediyoruz. Enerjiye aç bir ülke! Kullandığı enerjinin yüzde 80’ini ithal etmek zorunda olan bir ülke. Biliyorsunuz dünyadaki gıda enflasyonun bir nedeni de Çin'in ambarlarındaki meşhur depolama hikayesi... Şu an bir şey olsa, Çin'deki 1 buçuk milyar insana 10 yıl yetecek seviyede... Düşünebiliyor musunuz? Öyle 85 milyona filan değil ha! 1 buçuk milyara 10 yıl yetecek yani! Neyi nasıl depoladıklarını varın siz düşünün. Tüm bu perspektif üzerinden değerlendirildiğinde Çin-Rusya ilişkisine,  'Küresel denge evliliği' diyorum, başka bir şey değil"

Moskova ve Pekin'in farklılıkları

Elbette bu süreç içerisinde ABD, Çin çevresindeki ülkelerle ittifaklarını sıkılaştırıp partnerliklerini artırıyor.

NATO'nun Asya-Pasifik'e olan ilgisi artıyor. 

Rusya'nın Asya-Pasifik'te farklı türde partnerlikleri söz konusu. 

Profesör Elizabeth Wishnick bu minvalde Rusya ve Çin arasındaki farklılıklara değiniyor:

Rusya, Güney Çin Denizi sorununda Çin'i tam anlamıyla desteklemedi. ABD ve Çin arasındaki bir Tayvan çatışma senaryosunda Rusya'nın ne yapacağı belirsiz. Ancak Hint-Pasifik'te ikisi arasında daha fazla uyum gördüğümüzü ve kesinlikle ikisi arasında daha fazla ortak devriye ve benzeri faaliyetler gördüğümüzü düşünüyorum, özellikle Japonya çevresinde. Orta Asya ise daha karmaşık. Çin'in şu anda Tacikistan'da iki üssü bulunuyor ve bunlar özellikle Afganistan'dan Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne yayılan istikrarsızlık konusunda endişeli. Bu nedenle Çin'in Orta Asya'daki güvenliği hala çok yerel olarak motivasyonlu. Polislik yardım sağlarlar, otoriter yönetimi sürdürmek için dijital araçları paylaşmak isterler ve benzeri şeyler... Rusya ise bölgede daha geleneksel güvenlik kollarına sahip. Ancak Orta Asya'da Çin'in bir aktör olması hala biraz rahatsızlık yaratıyor. Zira Çin çok büyük ve potansiyel olarak bu bölgeyi ekonomik olarak domine edebilir, su gibi kaynakları tüketebilir ve toprak edinme gibi çıkarları olabilir. Orta Asya'dan birçok göçmen Rusya'da çalışıyor ve uzun vadeli bağlantılar, oligarklar arasındaki ekonomik ilişkiler ve enerji sektörü bağlantıları var. Kısacası Rusya, Orta Asya'da güçlü bir konumda ve Çin bunu artırıyor olsa dahi şimdiye kadar rollerini oldukça dostça bir şekilde ele aldılar. Çin, Rusya'nın hassasiyetlerini oldukça dikkate alıyor gibi görünüyor"

Wishnick karşılıklı bağımlılıklar hususunda enerji kaynaklarına da dikkat çekiyor.

Çin'in Rusya'dan aldığı enerji ile bir yandan da Moskova'ya daha bağımlı hale geldiğini söylüyor. 
 

FOTO 11.jpg

1 Eylül 2014'te Sibirya Gücü gaz boru hattının ilk bölümü için düzenlenen tören / Fotoğraf: Kremlin Sarayı Katalogu


Belki de Putin'in Pekin ziyaretinde gündeme gelecek "Sibirya'nın Gücü 2 boru hattı" anlaşmasının ertelenme nedeninin altında ise Çin'in bu endişesinin yatabileceğini belirtiyor: 

Doğu Sibirya'dan Moğolistan aracılığıyla Çin'e kadar uzanacak olan Sibirya'nın Gücü 2 boru hattı konusundaki kararın ertelenmesi Çin'in enerjide bağımlılık endişesini yansıtan bir faktör olabilir. Sanırım Çin'in de biraz Rusya'ya bağımlı hissettiği bir tarafı var"

Konsensuslar, paktlar ve ayrı duranlar...

Washington konsensusuna karşı bir Pekin-Moskova konsensusu geliştirilebilir mi?

Çin ve Rusya farklı bir finansal söylemin yaratılmasında öncü olabilir mi?

Siyaset bilimci Hasan Özertem'in aklına takılan bazı sorular ise bunlardan ibaret. 

Kendi sorularına kendi yanıt veriyor: 

İki ülkenin ortak yaklaşımı aslında çok kutuplu bir dünya anlayışını benimsemeleri. ABD'nin tek kutuplu dünya yaklaşımı veya 'eşitler arasındaki birinci olma' yaklaşımına karşı Rusya ve Çin kendi bölgelerinde, kendi arka bahçelerinde ABD'nin dayatmalarına karşı kendi siyasetlerini bükme çabasında. Bu da aslında zorunlu olarak iki ülkeyi bir araya getiriyor. Burada bir ideolojik beraberlikten bahsetmek, burada NATO benzeri bir müttefiklikten bahsetmek, burada bir şekliyle ortak iktisadi çabadan bahsetmek için henüz çok erken. Fakat ortak bir mesele var: O da ABD karşıtlığı"

Önce Pekin'deki Kış Olimpiyatları'nın açılışı olan 4 Şubat'ta "sınırsız işbirliği" anlaşması... 

Ardından Mart'ta Putin ile Şi'nin Moskova'daki görüşme sonrası ortak bildiri imzalaması... 
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Ki o bildiri; ekonomi ve enerjide ortaklık, tedarik piyasasında işbirliği gibi alanları kapsıyordu. 

Bildiride "Yeni bir çağda stratejik etkileşim" ifadesi de dikkat çekmişti. 
 

FOTO 12.jpg

Rusya Devlet Başkanı Putin, Çin Devlet Başkanı Şi ile 16 Eylül 2022 tarihinde Özbekistan'ın Semerkand şehrindeki Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesi üye devletlerin genişletilmiş formatlı toplantısı öncesinde konuşuyor / Fotoğraf: Sputnik&Sergey Bobylev


Sonra temmuzda iki ülke S-400'ler haricinde askeri alanda da bir yakınlık içerisine girdi ve ortak deniz tatbikatları düzenledi. 

Çin ve Rusya, sık sık "sınırsız" ortaklıklarından ve ekonomik ve askeri işbirliklerinden bahsediyor. 

Gazeteci Ceyda Karan, "Çin'in ekonomik gücü Amerika'yı zorluyor doğru ama Rusya Federasyonu'nun askeri gücü de NATO'yu zorluyor. Burada Rusya'nın küçümsenecek bir durum olduğu kanaatinde değilim" diyor, iki ülkenin son anlaşma ve bildirileri üzerinden şu okumayı yapıyor:

Bu iki ortak bildiriden biri ekonomik iş birliğinin alanlarının çerçevesini çiziyordu: Enerji, tarım, gıda, bilgi teknolojisi, ABD yaptırımları… Ama aynı zamanda kapsamlı ortaklık ve stratejik iş birliğinin derinleştirilmesi üzerineydi. Açıkça ABD öncülüğündeki Batı hegemonyası ve NATO'ya çok kutuplu dünya vurgusu içinde renkli devrimlere izin verilmeyeceği, dünyanın artık aynı olmadığı ve Rusya ve Çin'in yeni dünyanın şekillenmesinde hegemonyaya meydan okuma bağlamında önemli eleştiriler vardı. Çin lideri Şi, Putin'e '100 yıldır yaşanmamış değişimler yaşanıyor' demişti. Nereye gideceğini bilmiyoruz elbette. Çünkü malumunuz hegemonya parçalanması dünyaya her zaman barış getirmiyor. Gerek hegemonik gücün hegemonyasından kolayca vazgeçmeyecek olması ve savaşı&çatışmayı seçme riskinin bulunmasından gerekse rakip güçlerin  ortaya çıkmasıyla yeni 'paktlaşmalar' söz konusu. Çin ve Rusya liderliği özel olarak paktlaşmaya itiraz ediyorlar. Her ne kadar 'İş birliğimizin sınırı yoktur' diye Pekin'den tekrar tekrar açıklama yapılsa bile son bir senede Rusya ve Çin bağlamında paktlaşmama-üçüncü ülkelere karşı durmama gibi vurgular yapılıyor. Yani bir 'Çin-Rusya bloğu' olarak sahneye çıkmıyorlar. Batılılar Çin'le Rusya'yı ayrı yere koyma çabasında. Rusya ve Çin liderliğinin kendi siyasi ve tarihi bilinçleriyle bir paktlaşma görüntüsü sunmamaları, özel olarak bunun altını çizmeleri karşısında Batı'nın Rusya ve Çin'i içten içe bir ittifak halinde görme arzusu var. Oyunu farklı bir biçimde oynama niyetinin mi göstergesi? Böyle bir yorum belki yapılabilir" 

"Çin-Rusya ilişkisinin kalıcı ittifaka dönüşmesi için erken"

"Çin her ne kadar gelişmiş bir ekonomi olma yolunda ilerliyor olsa da; özellikle yüksek teknoloji, askeri endüstri anlamında Rusya'yla kurmuş olduğu ilişkiye hala mahkum bir ülke"

Bu tespit ise siyaset bilimci Hasan Özertem'e ait, devamında iki ülkenin reel politik üzerinden yan yana durduklarını söylüyor.
 

FOTO 13.png

2001: Çin ve Rusya, İyi Komşuluk ve Dostane İşbirliği Antlaşması'nı imzaladı. Bu antlaşma, iki ülke arasındaki ilişkinin 21. yüzyıldaki temelini oluşturdu ve belki de ortak düşmanı /  Görsel: Canva


Siyaset bilimci Özertem, Çin ve Rusya'nın ortaklaştığı nokta olan Amerikan karşıtlığı sürecinin devam ettiği sürece aslında "Balance of Powers" yani güç dengesi perspektifinden, o uluslararası ilişkiler teorisinden bakıldığında ABD'yi dengelemek açısından süreceğini söylüyor.

Daha kalıcı ittifaklara dönüşmesi noktasında bir yorum yapmak için ise ona göre erken: 

Bugün kıtalararası füze sistemlerinden 5. nesil uçaklara kadar Çin ciddi bir mesafe katetmişse de bu 2000’lerde veya 1990’larda yine Rusya'yla kurulan ilişki sayesinde gerçekleşti. Tabii bu ilişki bugün çok kutuplu dünya kurulmasına katkı sunuyor. Öte yandan bölgeye Amerika'nın girme çabası içerisinde olması, Güney Çin Denizi, Orta Asya siyaseti, Avrasya siyaseti gibi mekanizmalarda da iki ülkenin birbirine duymuş olduğu ihtiyaç içerisinde birbirlerini desteklemesine katkı sunuyor. Fakat şunu da söyleyelim. Bugün Rusya bir ittifak arayışında değil. Çin de bir ittifak arayışında değil. Daha çok reel politiğin perspektifinden bu ilişkiler götürülüyor. Bu çerçevede Rusya'nın bugün Amerika'yla enerjisini tüketiyor olması, Rusya'nın Çin'e bağımlı hale geliyor olması aslında Çin'in canını sıkan bir meseleden çok bir yönüyle çıkarlarına hizmet eden bir meseleye dönüşmüş durumda" 

Rejim güvenliğinin ikiz kardeşleri mi?

Çin şubat ayında tüm ülkelerin egemenliğine saygı gösterilmesi, çatışmaların durdurulması ve Moskova ile Kiev arasında barış görüşmelerinin yeniden başlatılmasının altını çizen 12 maddelik "Ukrayna Krizinin Siyasi Çözümüne İlişkin Çin'in Tutumu" başlıklı bir belge yayımlamıştı. 

Putin, Rusya'nın Ukrayna krizinin nasıl sona erdirilebileceğini düşündüğü için Çin'e minnettar olduğunu söylemişti.
 

FOTO 14.jpg

Putin ve Şi / Fotoğraf: Hoje Macau


Birbirlerine övgüler düzen iki liderin ülkeleri, Dünya Demokrasi Endeksi'nin en kötüleri arasında yer alıyor. 

Rusya 146, Çin ise 156. sırada. 

Profesör Elizabeth Wishnick, belki de her iki ülkenin 'otokratik' olarak kabulünden hareketle iç politika hedeflerinin de örtüştüğünü söyleyip sözü Ukrayna Savaşı'na getiriyor:

Rusya ve Çin'in iç politika hedeflerinin hayli uyumlu olduğunu düşünüyorum. Her ikisi için de rejim güvenliği öncelikli konu. Hem Şi hem Putin, Sovyetler Birliği'nin çöküşünü 20. yüzyılın büyük bir felaketi olarak görüyorlar ve kendi yönetimlerinin benzer bir çöküşünü önlemek istiyorlar. Bu nedenle bu konuda aynı fikirde gibiler. Son 10 yılda daha fazla silah satışı ve Rusya'dan Çin'e doğru bir hareket gördük. Bir sonraki aşama birlikte herhangi bir üretim yapıp yapmayacakları. Bunu görmemiz gerekecek. Çin'in Ukrayna'daki Rus savaşına askeri teçhizat sağlama derecesi hakkında birçok endişe var, doğrudan-dolaylı olarak. Şimdiye kadar Çin yaptırımları göz önünde bulundurarak hareket etti ancak Rusya'nın savaş çabasına büyük ölçüde destek sağlamış durumda. Ve bu savaş ilişkinin bu yönünün derinleşmesini sınırlayan bir kısıtlama. Rusya ve Çin'in daha fazla izole oldukları, Batı'dan daha fazla baskı hissettikleri farklı konularda görüş farklarının daraldığını gördük. İç politik faktörleri birleştirmiş durumda. Ancak bu çatışmadan Rusya'nın nasıl çıkacağına bağlı olacak, öyle değil mi? Eğer başarırlarsa Avrupa'daki saldırganlıkla -ki; bu Çin için kötüdür. Çünkü Çin örtük olarak Rusya'ya bağlıdır- ve Çin'in Avrupa'daki hedefleri daha zor hale gelecektir. Rusya kaybeder ve çok zayıf bir şekilde ortaya çıkarsa bu durum da Çin için kötüdür. Çünkü Çin'e uluslararası alanda değerli bir partner gerekiyor. Küresel satranç tahtasındaki parçaların yeniden konumlandırılması söz konusu ve bu da Çin-Rusya ortaklığını farklı bir bağlama koyuyor"

Çin süper güç mü, değilse olabilir mi?

Bir Kuşak, Bir Yol ya da Kuşak-Yol Projesi veya Kuşak Yol Girişimi, Kuşak Yol İnisiyatifi. 

Bugün üçüncü forum düzenleniyor.

Çin, projeyi 2049 yılında bitirmeyi planlıyor.

Kimi analistler söz konusu projeyi Çin-Roma medeniyeti birliği olarak yorumluyor, bir nevi modern ipek yolu konsepti.

Aynı tarih aynı zamanda Pekin hükümetinin dünyada süper güç olmak için hedeflediği tarih olarak öne çıkıyor 2049 Küresel Hâkimiyet Stratejisi.
 

FOTO 15.jpg

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Endonezya'nın Bali şehrindeki G20 Zirvesi'nden bir gün önce, 14 Kasım 2022'de ABD Başkanı Joe Biden'ı karşılıyor / Fotoğraf: Xinhua


Gerçekten de dünya ekonomi tarihinde çeyrek yüzyıllık bir süre zarfında Çin kadar hızlı büyüyemedi.

"Çin bir gün uyanırsa bu gelişme dünyayı sarsabilir" deyişine uygun şekilde uluslararası ilişkiler literatüründe "Devin uyanışı", "Ejderhanın tırnaklarını bilemesi" ve "Yeni bir süper gücün ortaya çıkması" gibi ifadelerin  kullanılmasına neden oldu. 

Peki dünyanın en ciddi ekonomik gücü olmak aynı zamanda süper güç olmayı da beraberinde getiriyor mu?

Uluslararası İlişkiler uzmanı Prof. Dr. Ragıp Kutay Karaca, uluslararası ilişkilerde tanımların önemli olduğunu belirtip Çin'in 2017’deki "Küresel süper güç olacağız" açıklamasını hatırlatıyor, devamında çeşitli gerekçelerle o açıklamaya karşı çıkarak: 

Bakın, askeri güç olmayan bir devlet süper güç olamaz. Çin'in askeri gücünün yok olduğunu düşünmüyorum ama askeri gücü kullanma iradesinin ne kadar güçlü olduğu sorgulanmalı. Bunu bir örnek ile açıklayayım. I. Karabağ Savaşı'nda Türkiye'nin ekonomisi bugünden kötü değildi, Türk Silahlı Kuvvetleri de bugüne göre yüzde 50 güçsüz değildi. Ama Türkiye, Azerbaycan'a söylem dışında hiçbir destek verememişti. Bugüne geldiğinizde inanılmaz bir Türkiye etkisi görüyorsunuz. Rusya mecbur kalıyor. Türkiye'yi görünce Azerbaycan tarafına geçmek durumunda. Niye? Çünkü bir irade var. Siyasi irade mevcut gücünü kullanamıyorsa bu durum resmi bir aşağılık kompleksidir. Bu gücün üzerinde bir güç kullanmaya kalkmanız halinde ise uluslararası sistem başınıza vurup o gücü elinizden alır, sizi hizaya çeker. İşte bu açıdan 'Çin'de uluslararası sorunlar açısından ele alınacak irade var mı?' diye soracak olursanız bugüne kadar o iradeyi görmedim. Askeri güç olman, ekonomik güç olman yetmiyor. Bir de senin uluslararası ortamda yarattığın 'Çin bunu çözer, diplomasiyle çözemezse askeri anlamda çözer' algısı olmalı"


Profesör Karaca, Çin’e bölgesel güvenin zayıf olduğunu, ABD’nin üç temel uydusu olarak kabul edilen Tayvan, Japonya ve Güney Kore'nin hemen yanı başında olduğuna işaret edip devam 2049 vizyonunu eleştiriyor: 

Mesela Suriye krizi var. Nerede Çin? 'Esad'la görüştük, Suriye'nin yeniden yapılanmasında görev alacağız' E, ne yapacaksın? 'Bina yapacağım, alt geçit yatacağım, yol yapacağım' diyor. Peki… Irak'ta Çin var mı? Yok. Afganistan'da var mı? Yok. Yemen'de var mı? Yok. Kosova'da var mı? Yok. Ama 'Ben süper gücüm' diyorsun. Sen nasıl süper güçsün? '2049’da olacağım' diyorsun. Daha 26 yıl var. İyi de 26 yıl bekleyip, 2049’da bir anda bunlara mı müdahil olacaksın?

Siyasi analist Hasan Özertem ise Çin'in sadece iktisadi aktör olarak değil siyasi aktör olarak da öne çıkma arzusunun özellikle Şi Cinping zamanında daha net bir şekilde fark edildiği düşüncesinde:

Hu Cintao zamanında daha düşük profilde hareket eden Çin, bugün Amerika'ya da gereken cevabı vermeye çalışmakta. Çin Denizi'nde kayalıklar üzerinde adalar inşa ederek kendi hava üslerini kurmakta ve öte yandan İran ve Suudi Arabistan gibi birbirine bugüne kadar düşman olan iki ülkenin arasında arabuluculuk rolüne soyunabilmekte… Ukrayna ve Rusya arasında yürütmüş olduğu müzakere çabası da bunun bir başka boyutu olarak görülebilir. Her ne kadar bu çaba, somutlaştırılma açısından ciddi sıkıntılarla karşılaşmış olsa bile Çin'in bir yönüyle siyasi aktör olma isteğinin ısınma turları olarak görülmeli. Çünkü artık bu müzakereleri gerek Ortadoğu'da gerekse de Avrasya coğrafyasında sadece Amerika'nın tekeline bırakmayacağının, kendi iktisadi çıkarlarını savunan bir aktör olarak siyasi aktör olma konusunda pek de geri adım atmayacağının göstergesi olarak okunabilir" 

Profesör Elizabeth Wishnick, Çin'in Rusya-Ukrayna Savaşı'nda arabuluculuğunun pek mümkün görünmediğini belirtip Batı dünyasının Pekin ile ilgili hemfikir olduğu tek hamlesinin nükleer silahlar ile ilgili olduğunu söylüyor:

Batı'daki insanların hemfikir oldukları noktanın Çin'in Rusya tarafından nükleer silahların kullanılmasını engellemede önemli bir rol oynamış olması. Bu, Çin'in oynadığı önemli bir roldü. Yine de Çin'in bu çatışmada başarılı bir arabulucu olmasını hayal etmek zor. Çünkü çok fazla Rusya yanlısı olarak görüldüler. Evet Şi Cinping, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenksi ile görüşüp Ukrayna'ya bir temsilci gönderdi. Ancak Rusya'ya yapılan yardımlar, Çin'in daha az dengeli görülmesi anlamına gelir. Belki Türk politikalarında çok daha fazla denge olabilir"

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU