Afrika'daki "çıkar diktatörlükleri" darbe çizmeleri altında çürüyor mu?

Nijer ordusu, Fransa'nın büyükelçisini ve askerlerini ülkeden geri çektiğini açıklamasıyla başarıya ulaşmış oldu

Fransız kuvvetlerinin konuşlandığı Nijer Hava Üssü'nün önünde duran askerler / Fotoğraf: AFP

Orta ve Batı Afrika'daki darbeleri incelediğimizde görüyoruz ki, son olarak Fransa'nın Nijer'deki büyükelçisini geri çekmesiyle değişen koşulları kabul etmesi, kendini dayatan bir gerçekliktir.

Ancak şu soru halen geçerliliğini koruyor:

Bu, eski sömürgeci güçlerle yakından bağlantılı olan rejimlerin sona erdiğini mi gösteriyor?

Yoksa yeniden ne getireceğinin bilinmediği bir süre için güç ve nüfuz değişikliğinin yansımalarını mı ifade ediyor?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Fransa'nın büyükelçisini geri çağırması ve askerlerini geri çekme çalışmalarını duyurmasının ardından Nijer'de durum nihayete erdi.

Bu, Batı Afrika'da yeni askeri rejimlerin empoze edilmesinde en önemli gösterge oldu.

Özellikle Mali, Burkina Faso ve Nijer'de, Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) ve diğer bölgesel kuruluşların doğal değişim hareketini dikkate almadaki başarısızlığı ışığında bu, bölge için yeni bir gerçekliktir.

Nijer meselesi, Afrika'daki en önemli çağrışımlarıyla şunu temsil ediyor:

Afrika Birliği (AfB) ve ECOWAS tarafından temsil edilen bölgesel siyasi örgütler başarısız oldu. Artık onları yeniden şekillendirmek için gerçek çabalara ihtiyaç var.


Kusursuzluk delili

İktidardaki askeri cuntanın başı General Abdurrahman Tchiani liderliğindeki Nijerli darbeciler, uluslararası ve bölgesel baskılara karşı koymada önemli bir aşamaya geçmeyi başardılar ve üç aydan kısa bir süre sonra kendilerine uygulanan baskıları kırdılar.

Bu durum, nihayet Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un 24 Eylül'de, sayısı bin ila bin 500 arasında değişen personelinin geri çekileceğini, ülkedeki üç askeri üssün bu yılın sonuna kadar boşaltılacağını ve büyükelçinin başkent Niamey'den ayrılacağını duyurmasıyla taçlandı. 

Fransa'nın kararı, Nijer ordusunun iktidar üzerindeki hakimiyetini sıkılaştırdığının ve ileri bir aşamaya taşıdığının kanıtı olarak değerlendiriliyor.

Daha önce Niamey'e askeri müdahalede bulunulması konusunda fikir birliğine varamayan ECOWAS grubunun tehditleri Cezayir ve İtalya'nın muhalefetinin ardından zayıfladı.


Tarihi an: Fransa'nın sahneden çekilmesi

Burkina Faso, Mali, Nijer ve Gabon'daki Orta ve Batı Afrika darbelerinin bahsettiği gerçeklik, Afrika Sahel bölgesinin tanık olduğu bir durumun Nijer'de temsil edilen tek bir olayın göstergesi olmadığını doğruluyor.

Ancak tüm bu ülkelerdeki askeri liderler için ortak bir dille ifade edersek, kendi ülkesinin ve halkının çıkarları pahasına Fransa ve diğer Batılı ülkelerin çıkarlarını güçlendirdikten sonra devrilen Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum tarafından temsil edilen Niamey'in başarısı, zorluklar ve siyasi zayıflık nedeniyle bunu değiştirmenin en zor şey olduğu göz önüne alındığında, söz konusu ülkelere güçlü bir ivme kazandıracak.

Fransa'nın sahneden çekilmesi, Nijerli kitlelerin hak ettiği bir zaferi ve askeri cuntanın 'tarihi an' olarak adlandırdığı bu dönemde halen devam eden kutlamaları temsil ediyordu.

Fransa'nın Nijer'den ayrılma kararı siyasi bir zafer ve 'Nijer'in egemenliğine doğru önemli bir adım' olarak nitelendirildi.


Nijer'in ekonomik zayıflığı tehlike yaratıyor

Ordunun karşılaştığı zorluklara rağmen kendisini yeni bir rejim olarak kabul ettirmedeki başarısı, askeri liderliğin kararlılığı ve milliyetçi sloganlar ardında halkı Fransız varlığını reddetmeye kışkırtmasından kaynaklanıyordu.

Nijerlilerin milliyetçi duyguları 'egemenlik' sloganlarıyla alevlendi. Böylece Niamey'deki Fransız hava üssü ve büyükelçilik binası artan kalabalıklar ve oturma eylemleriyle kuşatıldı.

Bu, Paris üzerinde sürekli bir baskıyı temsil ediyordu ve sonunda onu ayrılma kararı almaya zorladı.

Bazılarının Nijer'deki darbenin başarılı olacağına inanmasına rağmen, uluslararası sınıflandırmalara göre Afrika ülkeleri arasında en fakir ülke olması nedeniyle Nijer'in ekonomik zayıflığı tehlike yaratıyor.

Ekonomi, güvenlik sorunlarının yanı sıra önemli bir sorun olmaya devam edecek.

Bu noktada gözlemciler, bazı Afrika Sahel ülkelerinde ordunun elde ettiği başarının ardından bölgenin geleceğinin ne olduğunu, askeri rejimlerin toplumlarında arzu edilen siyasi, ekonomik ve kalkınmaya yönelik değişime ne ölçüde dayanabileceğini ve bunu ne derecede başarabileceğini merak ediyor.


"Modern sömürgecilik dönemi"

Sudan üniversitelerinde siyaset bilimi profesörü olan Selahaddin Abdurrahman ed-Duma, "Sömürgecilerin gidişini gözleyen ulusal rejimlerin zayıflığı, siyasi anlaşmazlıklar ve birçok Afrika ülkesindeki ulusal uzlaşı eksikliği, Afrika kıtası halklarının zenginliklerini sömürmede Batılı ülkelerin hegemonyasına elverişli bir ortam oluşturuyor. Siyasi bir gerçeklik olarak ailevi ya da kişisel çıkarlar uğruna kukla gibi hareket eden hükümetlerin boyun eğmesini, birçok ülkenin ulusal değişim olaylarıyla yüzleşirken askeri kurumlar tarafından temsil edilen ulusal isyan gerçekliği takip etti. Pek çok ülke, sömürge sonrası olguyu düzeltmek için askeri darbelere tanıklık etti ve bu darbeler bazılarınca modern sömürgecilik dönemi olarak tanımlandı" ifadelerini kullandı.

Ed-Duma, sözlerini şöyle sürdürdü:

Ancak darbe teriminin doğasında reddedilmeyi var eden bir şey var. Askeri personel, ister yolsuzluk ister başka nedenlerle olsun, eylem olmaksızın sadece slogan olarak atılan istekleri gerçekleştirmede başarısız olmaktadır. Bu durum da askeri hükümetlerin konumunu zayıflatmaktadır.


Ed-Duma, "Büyük güçlerin, uluslararası örgütlerin ve diğerlerinin askeri darbeler karşısındaki olumsuz tutumu her zaman büyük güçlerin çıkarlarının devamını sağlamak, demokrasi sloganlarıyla kazanımlar elde etmek ve zayıf rejimleri güçlendirmek istedikleri kişisel güdülerden kaynaklanmaktadır. Buradaki mesele halklar için hiçbir şekilde adil değildir" ifadelerini kullandı.

Ed-Duma şöyle devam etti:

ABD, İngiltere, Fransa ve Rusya gibi büyük ülkeler, birçok ülke tarafından temsil edilen Afrika'nın zenginliği üzerinde net bir rekabete sahipler. Bu nedenle demokrasiye karşı darbe olarak tanımladıkları ulusal askeri değişimlere her zaman karşıdırlar.


Ed-Duma, "Afrika Sahel ülkeleri için başarı unsuru devam ediyor. Askeri gerçekliği empoze etme zorluğunun üstesinden geldiler. Ancak ekonomik koşulları ele almaları ve halklarının kalkınma ve inşa ihtiyaçlarını karşılamaları bekleniyor. O zaman en önemli engelleri aşabilir ve ulusal çıkarları tüm biçimleriyle koruyan bir sistem aracılığıyla devleti istikrara kavuşturmak için çalışan bir siyasi gerçeklik kurabilirler" dedi.


Sürekli yok olmak

Gazeteci Hâli Yahya ise Orta ve Batı Afrika'daki siyasi ve ekonomik gerçekliğe dayanarak, değişim yolunun, Batı'yla, özellikle de Fransa'yla olan çıkarlarını kaybeden ve yok olmakta olan diktatörlüklere karşı şekillenmeye başladığına inanıyor.

Yahya yeni nesiller, farklı hedeflerini karşılayan bir değişim üzerinde çalıştıkları için "İster Nijer'de, ister Gabon'da, ister Mali'de olsun, mevcut değişimin, siyasi yaşamın hareketine ve gelişimine ayak uydurma zorunluluğunu gerektiren sosyal ve ekonomik gerçekliğin bir sonucu olarak geldiğini" düşünüyor.

Yahya, "Rusya, Fransa'yı reddeden yeni bir realiteyi benimsedi ve onu askeri ve ekonomik olarak destekledi. Sahel'deki son darbelerin arkasında da bu var. Ama bana göre değişim treni bu ülkelerde durmayacak. Afrika kıtasındaki birçok ülke, özellikle merkezde ve batıda kalan ülkeler, değişen bölgesel ortamın baskıları sonucunda yeni darbelere gebedir. Yeni gerçeklik, Paris'in siyasi, kültürel ve ekonomik nüfuzunu kaybetmesine neden oluyor. Niamey'de yaşananlar, uzun süredir var olan nüfuzun artık sona erdiğinin açık bir göstergesi" ifadelerini kullandı.

Yahya, sözlerini şöyle sürdürdü: 

Ekonomik durumuna ve Ukrayna ile olan savaşa rağmen Rusya, kıtanın batısındaki yeni liderlerin sempatisini kazandı. Ancak Moskova bu ülkelerle yeni ilişkisini ortak çıkarların devamlılığını sağlayacak şekilde yönetemeyebilir. Zira bazıları Rusya'yı Fransa'nın temsil etmeye devam ettiği eski sömürünün yerine geçen yeni bir sömürü olarak sınıflandırıyor.
 


Adil olmayan anlaşmalar

Uluslararası ilişkiler araştırmacısı Adil Abdulaziz Hamid ise şunları söyledi:

Her zamanın kendi değişiklikleri vardır. Fransa geçmişte Batı Afrika'daki kolonilerinden ayrılırken kendi isteğiyle ayrılmamıştı, bu da kontrolü altındaki ülkelerden çıkışını haksız ve adaletsiz anlaşmalara bağlamasına neden olmuştu. Bu durum Fransız hazinesine her yıl büyük miktarda para ödenmesini zorunlu kıldı ve bazı ülkeleri haksız ticaret anlaşmalarına mecbur bıraktı. O dönemde sömürge olan ülkeler, bağımsızlıklarını kazanabilmek için bu durumu kabul etmek zorunda kalmışlardı. Ancak büyük teknik ve bilgi devrimi meydana geldikten ve bilgi oranları ve kamusal farkındalık arttıkça, Afrika halkı arasında her türlü haksız dayatmaya direnen bir ret ve isyan ortaya çıktı.


Hamid, Fransa'dan yeni kurtarılan Sahel ülkelerinin karşı karşıya olduğu zorlukları, sorumluluk sahibi milli kadrolar aracılığıyla, sahip oldukları yetenekleri harekete geçirerek, iyi çalışılmış ve şeffaf bir süreçle, çağın gereklerine cevap verebilecek ekonomik sistemlerin temellerinin atılmasıyla üstesinden gelebileceklerine inanıyor.

Hamid, "Geçmişte Afrikalı ulusal liderler, kendilerini haklarından uzaklaştıran sömürgeci otoritelere ve kişisel ayartmalara maruz kaldılar. Ama şimdi, büyük bilgi devriminin ışığında, çıkarlar denetleniyor ve sivil ya da askeri hiçbir sapkın taraf, halkını kandıramıyor" dedi.

Hamid, sözlerini şöyle tamamladı:

Ama gerçek şu ki, ne söylenirse söylensin, Orta ve Batı Afrika'da ordunun önderlik ettiği yeni gerçeklik, ister yeni rejimlerin devraldığı kötüleşen koşulların gerekleri, ister ülkelerin küresel gelişmelerinin ışığında diğer ülkeleri yakalamak için ihtiyaç duyduğu kalkınma zorlukları açısından olsun, şüphesiz zorluklarla doludur.

 

 

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU