G20'ye katılmak Afrika Birliği'ne ne getirecek?

Sare Şanlı Independent Türkçe için yazdı

Afrika Birliği (AfB), tam üyelik için yedi yıl boyunca verdiği mücadelenin ardından "dünyanın en büyük ekonomilerden oluşan" 20'ler Grubuna (G20) katılıyor.

55 üye devletten oluşan Afrika Birliği, 27 üyeli Avrupa Birliği'nden (AB) sonra gruba katılan ikinci bölgesel blok olacak.

Afrika Birliği önceki zirvelerde "davetli uluslararası kuruluş" sıfatıyla yer aldı. 

G20, 1997'deki Asya ve 1998'deki Rusya krizlerinin ardından bu tür krizlerin etkilerini ele almak ve küresel ekonomik istikrarı sağlamak amacıyla maliye bakanları ve merkez bankası başkanları düzeyinde oluşturulan gayrı resmi bir platform olarak kuruldu.

(Aslında G20, 1975 yılında bir başka karmaşık küresel mali ve ekonomik krizle başa çıkmak üzere kurulan G7'den doğdu.)

2008 yılında meydana gelen küresel krizin ardından G20, liderler düzeyinde toplanmaya başladı.

G20 toplantılarının gündeminde başta finans ve ekonomi konuşulsa da, iklim değişikliği, afet riskinin azaltılması ve sağlık konuları da ele alınıyor.

Bu yıl G20 toplantısına ev sahipliği yapan ülke Hindistan oldu. 

Hindistan Devlet Başkanı Narendra Modi, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda "Afrika Birliği'ni G20 Ailesi'nin daimi bir üyesi olarak ağırlamaktan onur duyuyorum. Bu, G20'yi güçlendirecek ve aynı zamanda güney yarımkürenin sesini gürleştirecek" ifadelerini kullandı.

Birliğin G20'ye tam üyeliğini haziran ayında Modi önermişti.

OECD verilerine göre, G20 dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 85'ini, ticaretinin yüzde 75'ini ve nüfusunun üçte ikisini temsil ediyor.  

Gruba yeni katılacak olan Afrika Birliği'nin 55 üye ülkesi 1.3 milyarlık nüfusa sahip ve küresel ekonomik çıktının sadece yüzde 3'ünü oluşturuyor.

Altın, bakır, lityum, petrol, doğalgaz gibi dünya yeraltı zenginliklerinin yüzde 30'u Afrika topraklarında. 

Dolayısıyla G20'nin Afrika Birliği'ni üyeliğe kabul ederek sağlayacağı kazanç aşikar ama Afrika ülkelerinin bu üyelik sayesinde ne gibi fırsatlar elde edeceği tartışma konusu.


Bu katılım ikili stratejik ortaklık açısından neler ifade edecek?

Afrika Birliği'nin G20'ye dahil olmasının, G20 açısından çok sayıda kazanımı beraberinde getireceği kesin.  Sahra Altı Afrika'nın (SAHEL) yaklaşık yüzde 70'i 30 yaşın altında.

Bu genç demografik yapı, gelecekteki ekonomik fırsatları değerlendirmek isteyen G20 üyeleri için cazip bir seçenek.  

Afrika Birliği, yaklaşık 1.3 milyar nüfusu ile dünyanın en büyük serbest ticaret bölgesi olacak olan Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi'ni (AfCFTA) kurma ve güçlendirme konusunda kararlılık gösteriyor. Bu durum G20 için büyük bir avantaj. 

Yeşil enerjiye geçiş konuşulurken, önemi gün geçtikçe artan yeraltı kaynaklarının ciddi bir kısmının Afrika'da bulunması, Afrika Birliği'nin üyeliği ile birlikte G20 ülkeleri için bu kaynaklara daha kolay ulaşım anlamına geliyor. 

Özetle G20, genç ve dinamik nüfus, ucuz iş gücü ve yeraltı zenginlikleri gibi çok net kazanımlar elde edecek. 
Afrika Birliği'nin G20 üyeliğinden sağlayacağı fırsatlar düşünüldüğünde ise birliğin izleyeceği stratejiler üzerinde kafa yormak gerekiyor. 

Öncelikle Afrika Birliği, G20 üyeliği ile birlikte daha fazla söz hakkına sahip olmak istiyor.

Örneğin, stratejik konularda Afrika Birliği, kıtanın kamu sağlığı, iklim değişikliği ve borç yapılandırılmaları gibi sorunlarını küresel bağlamda masaya taşıma imkanı bulabilir. 

Lakin Afrika Birliği üye ülkeleri hem kıta içi hem de kıta dışındaki çoğu konuda mutabakata varmakta zorlanıyor. BM Genel Kurulu'nda, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşına ilişkin Afrika'nın tavrı bunun en belirgin göstergelerinden biri.

1963 yılında kurulan Afrika Birliği, kurulduğundan bu yana üye ülkelerin beklentilerini karşılayabilmiş değil. 

Afrika Birliği öncelikle mümkün olduğunca fazla konuda "ortak tutum" almak için gereken çalışmalara başlamalı, kurumlarını güçlendirmeli ve Avrupa Birliği'nin bu noktada nasıl yol aldığına bakmalı.

Zira Avrupa Birliği, AB Konseyi tarafından kabul edilmiş 300'den fazla ortak politika geliştirmiş durumda.

Yani, dış politikadan güvenliğe, enerjiden iklim değişikliğine kadar çok çeşitli konularda Avrupa Birliği Parlamentosunda ortak kararlar alınıyor.

(Elbette Avrupa Birliği'nin ortak karara varamadığı durumlar da oluyor.) Afrika'nın ise benzer bir somut yol haritası yok.

Genel duruma bakıldığında G20 oluşumu Afrika Birliği'nin üyeliğinden fazlasıyla istifade edeceğe benziyor.

Afrika kendisine ihtiyaç duyulduğu bilinciyle yaklaşıp kartları kendi lehine oynayarak kazan-kazan ilişkisi oluşturabilir. Bunu da kendi içindeki birlikle sağlayabilir. 


Afrika Birliği'nin G20 üyeliği Afrikalı düşünürler tarafından nasıl değerlendiriliyor? 

Afrikalı liderler G20 üyeliğini memnuniyetle karşılaşmış olsalar da, Afrikalı stratejistler ve akademisyenler üyeliğe son derece temkinli yaklaşıyor ve uyarıda bulunuyorlar.

Kenyalı akademisyen ve stratejist Nasong'o Muliro, Afrika Birliği'nin G20'ye kabul edilmesinin küresel güçlerin Afrika'nın önemli olduğunu fark etmesinin bir göstergesi olduğunu düşünüyor.

Ancak Muliro, Afrika Birliği ve Güney Afrika dışında başka Afrika ülkelerinin davet edilmemesini, kıtayı yine tek bir ülke gibi değerlendirme eğiliminin olduğunu ve üyeliğin Batı'nın jeopolitik optiğine hizmet edeceğini, doğru temsiliyetle alternatif bir jeopolitik ekonomik blok olarak yansıtılmadığı sürece, üyeliğin tek başına pek anlam ifade etmeyeceğini savunuyor. 

Tanzanya Arusha Üniversitesi profesörü Kitojo Wetengere, Afrika'nın G20'de tek bir ağızdan konuşabilecek kadar birlik içinde olmadığını, ortak kararlar alınamaması durumunda birliğe katılmanın birtakım tehlikeleri beraberinde getireceğini söyleyerek uyarıda bulunuyor. 

Bir diğer Tanzanyalı akademisyen Abdallah Safari ise, kendine yetecek zenginlikte olan Afrika'nın, küresel stratejik politikalar göz önüne alındığında G20'ye girmesinin batmakta olan bir gemiye binmekle eşdeğer olduğunu, bunun yerine kendi içinde güçlenmenin yollarını araması gerektiğini belirtiyor. 

Afrika Birliği, G20 ağı içerisinde sadece bir 'yolcu' olarak kalmamalı, karar alma süreçlerine katılmalı ve üyeliğini 'bozuk' küresel sisteme liderlik etmek için fırsat olarak görmeli diyen Nijeryalı akademisyen Adeoye O. Akinola,  "Afrika Birliği'nin G20'ye dahil olması kıtada bir kutlama nedeni olmaya devam etse de, Afrika'nın kalkınması için birincil sorumluluğun bölgesel ve ulusal liderlikte olduğunu kabul etmek çok önemlidir. Afrika bu sorumluluğu G20'ye bırakmamalı, aksine kendi geleceğini ve halkının refahını şekillendirmedeki etkinliğini sürdürmelidir" sözleriyle Afrika Birliği'ni G20 üyeliğine doğru stratejilerle yaklaşması hususunda uyarıyor.

 

 

Kaynaklar:

https://www.premiumtimesng.com/opinion/625087-african-union-and-its-long-walk-to-the-g20-by-adeoye-o-akinola.html 
https://www.thecitizen.co.tz/tanzania/news/national/mixed-views-as-african-union-joins-the-g20-bloc-4364252 
https://www.theeastafrican.co.ke/tea/news/world/au-in-g20-on-the-menu-or-at-the-table-dilemma-4370930 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU