"Diyarbakır Cezaevi, insan hakları müzesi olsun"

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Süreç içinde Diyarbakır Askeri Cezaevi Gerçekleriyle Yüzleşme çalışmaları ile buna paralel yürütülen müze çalışması yeni bir aşamaya geldi.

78'liler Girişimi ve Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu olarak "Diyarbakır Cezaevi İnsan Hakları Müzesi Olsun" amacıyla topladığımız 100 bin imzalı talebimizi değerlendirmek için 18 Nisan 2013 tarihinde toplanan TBMM Dilekçe Komisyonu, "Diyarbakır Cezaevi'nin müzeye dönüştürülmesinin yararlı olacağı, toplumsal barışa katkı sağlayacağı" kararına vardı.

Kararda, "12 Eylül 1980 askeri darbe rejimi tarafından Sıkıyönetim Özel Askeri Ceza ve Tutukevi olarak kullanılan Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde yaşanan insanlık dışı muamelelerin, insanlık hafızasında önemli izler bırakmış bir yapı olduğu kanısının toplum tarafından paylaşıldığına" vurgu yapıldı.

Ayrıca, "Bir daha bu tür acıların yaşanmaması açısından söz konusu cezaevinin sembolik anlamda da olsa Ankara Ulucanlar Cezaevi'nde olduğu gibi müzeye dönüştürülmesinin yararlı olacağı, toplumsal barışa katkı sağlayacağı" değerlendirmesinde bulunuldu.

Talebimiz çerçevesinde, adalet, kültür, turizm ile milli savunma bakanlıklarının da görev alanlarıyla ilgili görüşlerini isteyen TBMM Dilekçe Komisyonu'nun kararında, bu kurumların genelde pozitif olan görüşlerine de yer verildi.

Ayrıca Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kent İmar planında, Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi'nin yerini müze olarak planladı.

Belediye Meclisi onayı ile cezaevinin bulunduğu alan kent imar planında müze olarak belirlenmiş görünüyor.

Diyarbakır çıkışlı 1,650- 1,700 civarında o dönemin siyasi tutsakları 2010 yılı içinde Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu. 

Çok geçmedi Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı suç duyurularına konu olan insanlık suçları dosyası ile ilgili soruşturma açtı.

Buna Paralel 78'liler Girişimi ve Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu olarak, TBMM Dilekçe komisyonuna "Diyarbakır Cezaevi İnsan Hakları Müzesi Olsun" amacıyla topladığımız 100 bin imzalı talebimizi verdikten sonra TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek ve AKP, CHP, BDP Grup Başkan Vekillerine konu anlatıldı, onlardan ve onların şahsında partilerinden destek istendi.

Verdikleri destek ve olumlu yaklaşımları için kendilerine teşekkür edildi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Akabinde hemen aynı gün bu görüşmelerden sonra, TBMM önünde bu görüşmelerin amacı, içeriği hakkında yapılan bir Basın açıklaması ile Kamuoyu bilgilendirildi. 

Haziran 2013 tarihinde çözüm ve barış süreci ve akil insanlar heyetlerinin hazırladığı ve Kamu Güvenliği Müsteşarlığı üzerinden hükümete verdiği akil heyeti raporlarında, "Diyarbakır 5 No'lu Cezaevinde insanlık suçları işlendiği, bu suç işleme şüphelilerin yargılanması, Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi'nin İnsan Haklar Müzesi olması…" talep edildi. 

Bir akil heyeti toplantısında verilen arada, Başbakan Tayip Erdoğan'dan Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu üyesi konularında uzman akademisyen, doktor, avukat, insan Hakları aktivisti vd. arkadaşların kendisine bir Brifing vermesini talep ettiğimde "Bilgim var" cevabıyla karşılaşınca, bir kez daha "Bizi de dinleseniz" deyince, "Konuyu biliyorum, bu konuda rahat olun" minvalinde bir yanıt aldım.

Bir süre sonra Sayın Başbakan Diyarbakır Cezaevi'nin duvarların sesleniyordu:

Bu duvarların dili olsa!


Devlette süreklilik varsa…

TBMM Dilekçe Komisyonu'nun tarihi bir öneme sahip olan bu kararının en önemli sonucu, Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi'nin müzeye dönüştürülmesinin önünün açılması oldu. 

Evet! Devlette süreklilik varsa, başından itibaren aktardığımız kanıtlar aslında Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi'nin müze olmasının önünü geri dönülmez bir biçimde açıyordu.

Bu kadar mı?

Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi'nde işlenen insanlık suçlarının yargıya taşınmasının önünü de geri dönülmez bir biçimde açıyordu.  

Ancak darbeci oligarşik muktedirler barış ve barış sürecini bitirdiler. 

Akabinde Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi'nde işlenen insanlık suçlarını ve suçlularını "zamanaşımı" oyunu ile yargıdan kaçırma yoluna saptılar.  

Sonra sıra Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi'nin müze olmasını engelleme operasyonuna geldi.

Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi Kürt halkının acılarının kalbiydi.

Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi Kürt halkının hafızasıydı.

Bu hafıza yok edilmesi üzerinden halkın kendi öz benliğini koruma güdüsü zayıf düşürülemez, zaman içinde tasfiye edilemezdi.


Ne demişti işkenceci Oktay Esat Yıldıran?

Burası bir askeri okuldur. Siz bu askeri okulun öğrencilerisiniz. 

Ya buradan cenazeniz çıkar ya da posanız çıkar! 

Gün gelecek kapıyı açıp 'gidin' diyeceğim, gidemeyeceksiniz. 


Oktay Esat Yıldıran'lar yenildi. 

Kürtler 5 No'lu Askeri Cezaevi'nden alnı ak çıktılar. 

Ancak 5 No'lu Askeri Cezaevi orada duruyor, oligarşik muktedirler oraya baktıkça yenilmişliği, bir halkın zulme karşı direnişinin 5 nolu Askeri Cezaevinin küllerinden yeniden doğuşunu görüyorlar.

Kürt halkının hafızasını görüyorlar. Diyarbakır cezaevi üzerinden hafızayı yok etmek, öz benliğinden koparmak, karışık ve köksüz yeni nesiller üzerinden özgürlük ruhunu tarihe havale etmek istiyorlar… 


Sıra müze üzerinden hafızanın yok edilmesine geldi

Önce 5 No'lu Askeri Cezaevi'nin içini parça parça boşaltma yoluna gittiler. 

Talep geldikçe yok eğitim kompleksi, yok kültür merkezi, şimdilerde ise anı ve etnografya müzesi oyunu oynuyorlar.


Yeni proje

- "Niye beni seçtiler, ben de bilmiyorum" diyor, proje aracı kadın!

- Oraya siyasi bir insanın biyografini nasıl yazarsınız, dendiğinde, "Siyasi bir şey olmayacak" diyor, proje kadın! 

Akıl veriyor bir de "Projede bazı değişiklikler istiyorsanız, (bölgeden ismini verdiği) bazı siyasetçilerle konuşun" diyor, proje aracı kadın!  


Haydi! Vicdan ve adalet nöbetçileri; haydi!

Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi'nin yapı olarak aynen korunarak, yaşanmışlıkların sergilenmesi, mağdurları/tanıkları onurlandıracak, toplumsal vicdanda farkındalık yaratacak, dolayısıyla toplumsal hafızanın olumlu ve yapıcı bir yönden yeniden kurulmasına katkıda bulunacak, barış ve kardeşlik sembolü bir İnsan Hakları Müzesi'ne dönüştürülmesi gibi kaçınılmaz bir tarihi görevimiz vardır.

Türkiye'nin aydınlık yüzlerinden, Diyarbakır'daki demokratik kitle örgütlerine, sivil toplum örgütlerine, meslek kuruluşlarına, sendikalara, inisiyatiflere, platformlara, siyasi partilere, kısacası bütün toplumsal dinamiklere kadar hepimizi ve herkesi, tarihi öneme sahip bu onurlu görevin gereğini pratik olarak yerine getirme bekliyor...

Hakikatlerimizle yüzleşme konusunda Diyarbakır Cezaevi'nin özel ve kritik bir önemi olduğunu hep hatırlayalım...

Diyarbakır cezaevinde açılan yaraları toplumsal barış ve adalet duygusuyla sarmak için...

Aynı şeylerin bir daha yaşanmaması için...

Diyarbakır Cezaevi'ni İnsan Hakları Müzesi yapmak için bir irade ortaya koyalım...

Haydi!  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU