Barbie'nin "hit" olduğunu söylemeyin: İzleme isteğimi azaltmaktan başka işe yaramıyor

Margot Robbie'nin yeni filmi için internette sürekli tezahürat yapılması, bazı sinemaseverlerin tamamen uzaklaşmak istemesine neden oluyor

Herkes bana bir şeyi seyretmemi, bir şeyi yapmamı veya bir şeyi hissetmemi söylediğinde, tam tersini yapmak istiyorum (Warner Bros)

Kablosuz bağlantınız bozulduysa, bir tür popüler kültür komasından yeni çıktıysanız ya da sadece aylardır evden ayrılmadıysanız haberiniz olsun, yeni bir Barbie filmi gösterime girdi. Aynen öyle. Mattel'in ürettiği ünlü oyuncak bebekten uyarlanan ve geniş çapta pazarlanan, Greta Gerwig'in yeni filmi yüzünden dünya payetlere ve fuşya ürünlere boğuldu. Basitçe söylemek gerekirse, duyurulduğu andan itibaren bu filmden kaçmak imkansızdı.

Geçen yaz başrollerdeki Margot Robbie ve Ryan Gosling'in uyumlu kıyafetlerle sahilde paten kayarken çekilen fotoğraflarını hatırlıyor musunuz? Muhteşem görünen iki kişinin gülünç kıyafetler içinde çekilmiş birkaç samimi fotoğrafı tüm bir kültür ve giyim hareketini ortaya çıkarmaya yetti: Barbiecore. O zamandan beri bu ifade ve tasvir ettiği estetik her yerde karşımıza çıkıyor.

Pembe, vitrinlerimizi ele geçirdi. Sosyal medya akışlarımızı. Hayatımızın tamamını; yürüdüğümüz, yaşadığımız, duyduğumuz, nefes aldığımız, gördüğümüz her şeyi ele geçirdi. Filmle işbirliği yapmayan ya da filmin garantilediği ticari başarısından bir şekilde faydalanmaya çalışmayan tek bir marka türü bile yok.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Crocs'tan Gap'e, Bumble'dan Burger King'e kadar herkes filmle uzaktan yakından bağlantılı bir ürün ya da kampanyayla durumdan istifade etti. Barbie çılgınlığı öyle boyutlara ulaştı ki Barbican metro istasyonunun yeni "Barbiecan" logolu fotoğrafları geçen hafta viral olduğunda TfL (Londra ulaşım idaresi -ed.n.), istasyonun adının değiştiğini yalanlamak zorunda kaldı.

Görünürde tüm bunlar tek bir nedenden yaşanıyor: Barbie'nin filmini tanıtmak ve toplumu bilet alıp filmi izlemeye teşvik etmek.

Fakat bu tam tersi bir etki yaratıyor. En azından bende böyle. Aslında Barbie'yle ilgili ürünleri, söylemleri ve imgeleri baktığım her yerde görmekten o kadar bıktım ki bunlar beni filmi izlemekten tamamen soğuttu. Daha filmin görüntülerinin birkaç dakikasından fazlasını seyretmeden, Barbie içeriği kapasitemi doldurmuş gibi hissediyorum.
 


Bu mega kampanyanın, Frances Ha ve Bayan Amerika (Mistress America) gibi filmlerle ve ilk defa tek başına yönetmenlik yaptığı Uğur Böceği'yle (Lady Bird) tanınan, bağımsız sinemanın sevilen ismi Gerwig'in kapitalizme geçişini temsil ettiğine dair çok şey konuşuldu. Yönetmen kendini satmakla suçlanıyor, vesaire vesaire.

Ancak ben bunun Gerwig'le hiç alakası olmadığını iddia ediyorum. Elbette asıl kendini satanlar, tüm bu Barbie ürünlerini alan, küresel trendle coşan ve kelimenin tam anlamıyla her yerde, herkesin izlememiz gerektiğini söylediği bir filmi izlemeye koşanlar oldu.

Sorun şu ki bir şey ne kadar çok yüceltilirse, yarattığı yıkıcı his de o kadar azalıyor. İşte bu yüzden benim gibi inatçı biri ilgisini bu kadar kolay kaybedebiliyor. Herkes bana bir şeyi seyretmemi, bir şeyi yapmamı veya bir şeyi hissetmemi söylediğinde, tam tersini yapmak istiyorum. Tıpkı öfke nöbeti geçiren küçük bir çocuk gibi özerkliğimin elimden alındığını hissediyorum ve kendi kararlarımı vererek onu geri kazanmanın bir yolunu bulmak istiyorum.

Bu daha önce de oldu. Mesela Game of Thrones'un hiçbir bölümünü izlemedim. Ya da The Wire'ın. Ya da The Sopranos'un. Ya da Breaking Bad'in. Ya da Stranger Things'in. Baba'yı (The Godfather) veya Yurttaş Kane'i (Citizen Kane) hiç seyretmedim. Ve bu yıl Glastonbury'den, Elton John sahne almadan hemen önce ayrıldım.

Bu açıkça benim zararıma. Yukarıda bahsedilen diziler, filmler ve müzik efsaneleri şüphesiz muhteşem. Bunlardan uzak durarak sadece bir şeyler kaçırıyorum. Bu tür şeyler, özellikle de Barbie gibi bir şey sözkonusu olduğunda belki de farklı bir tavır sergilemek daha sağlıklı olurdu. Ayrıca Gerwig'i ve önceki tüm çalışmalarını da seviyorum. Üstelik film gerçekten harika görünüyor ve kulağa da öyle geliyor; belki de egomu kapıda bırakma zamanı gelmiştir. Ne de olsa bükemediğin bileği öpeceksin.



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU