Uzmanları yıllardır şaşırtan "Yürüyen Ceset Sendromu" nedir?

Aslında yaşamadığını, ölü olduğunu düşünen 100 benzer vaka literatüre girdi

Cotard hastalığı aynı zamanda Yürüyen Ceset Sendromu diye de biliniyor (Pixabay)

Cotard sendromu olarak bilinen nadir bir nöropsikiyatrik bozukluğu olan kişiler, kendi varlıklarını kavrayamıyor.

Yıllar boyunca araştırmalara konu olan ve uzmanları şaşırtan bu rahatsızlık, hasta bireylerin kendilerini yürüyen cesetler sanmasına sebebiyet veriyor.

Bazı vakalarda ise bireylerin kendilerini sonsuza kadar yaşayacak bedensiz ruhlar olarak düşündüğü biliniyor.

Çeşitli varyasyonları olsa da kayda geçen Cotard hastaları, gündelik ihtiyaçlarını da inkar ettikleri, son derece çarpık bir gerçeklik inşa etti.

Vakaların önemli bir kısmının kendilerini aç bıraktığı da görüldü.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Örneğin 2016'da yapılan bir vaka çalışmasında kaygı ve psikoz geçmişi olan orta yaşlı bir kadının "Ben aslında öldüm" demeye başladığı görülmüştü.

Kadın daha sonra yemek yemeyi bırakmış ve ilaç almayı reddetmişti.

Aynı yıl yürütülen başka bir vaka çalışmasında da 49 yaşındaki erkek bir hastanın bedensel sağlığıyla ilgilenmeyi bıraktığı ve eşyalarını dağıtmaya başladığı görülmüştü.

Söz konusu hasta, yemek yemeyi de reddediyor ve onu öldürmek isteyen kötü insanlar olduğunu düşünüyordu.

Üstelik hastaneye kaldırıldıktan bir hafta sonra doktorlara aslında çoktan öldüğünü, "midesinin çalışmadığını, karaciğerinin bozulduğunu, beyninin felç olduğunu ve yüzünde kan olmadığını" söylemişti.

1996'da İskoçya'da genç bir erkek ağır bir motosiklet kazası atlatmış ve kazada öldüğüne inanmaya başlamıştı. Tedavisinden sonra genç genç, annesiyle Güney Afrika'ya taşınmıştı.

Evrim Ağacı'nın aktardığına göre Güney Afrika'da yaşamak adamın ölü olduğuna dair düşüncelerini pekiştirmişti. Zira adam cehenneme geldiğini, ancak cehennemin bu kadar sıcak ve kötü bir yer olabileceğini söylemeye başlamıştı.

Şimdiye dek yaklaşık 100 benzer vaka bilimsel literatüre girdi.

İlk vaka Fransız nörolog Jules Cotard'ın 1880'de "yeni bir depresyon tipini" tanımlamasıyla kayda geçmişti.

Nörolog bu rahatsızlığın belirtilerini şöyle sıralamıştı:

Endişe, melankoli, lanetlenme fikri, acıya duyarsızlık, varolmama sanrıları ve ölümsüzlük sanrıları.

Nöroloğun muayene ettiği hasta beyni, sinirleri, midesi ve hatta ruhu olmadığını iddia eden 43 yaşında bir kadındı. O da kendini ebedi gördüğü için yemek yemekten kaçınıyordu.

Doktorlar ona şizofreni tedavisinde kullanılan aripiprazol etken maddeli bir ilaç kullandırdıktan birkaç hafta sonra semptomlarında iyileşme görülmüştü.

Öte yandan bugün birçok bilim insanı, Cotard hastalığının kendine özgü bir rahatsızlık olmayabileceğinden, bipolar, şizofreni, depresyon, uyuşturucu kullanımı veya nöbet öyküsü gibi altta yatan sorunların bir belirtisi olabileceğinden şüpheleniyor.

Cotard'la ilgili tıbbi kayıtları gözden geçiren uzmanlar, hastaların yaklaşık yüzde 90'ının depresif belirtilere sahip olduğunu, yüzde 65'inin ise kaygıdan mustarip olduğunu söylüyor.

Bazı hastalarda işitsel veya görsel halüsinasyonlar da görülüyor.

Ancak iyi haber şu ki bu tür semptomların etkili şekilde tedavi edilmesi mümkün.

Antipsikotikler, antidepresanlar, psikoterapi ve hatta elektrokonvülsif terapinin olumlu sonuçlar verebildiği biliniyor.

En iyi senaryoda Cotard sendromlu hastalar iki hafta gibi kısa bir sürede ilaç tedavisi alarak çarpık gerçeklikten sıyrılabiliyor.

 

Independent Türkçe, Science Alert, Evrim Ağacı

Derleyen: Çağla Üren

DAHA FAZLA HABER OKU