Moskova'da Türkiye tedirginliği: Hükümet değişirse ne olacak?

Doç. Dr. İkbal Durre Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Rusya'nın dünyadaki seçimlere etkisiyle ilgili çok değişik haberler var. Hatta ABD'deki seçimlere etki ettiği bile söyleniyordu.

Bu, şahsi olarak benim açımdan çok net bir bilgi değil. 

Rusya, madem ABD'deki seçimlere etki edebiliyorsa peki neden Ukrayna savaşı öncesi ABD'nin edindiği bilgiler Rusya'dan daha fazla?..

Sonuçta savaşa dair birtakım olaylar, Biden'ın açıklamaları doğrultusunda gelişti. Yani Putin'den beklendiği şekilde ya da Kremlin'den gelen söylemler şeklinde gelişmedi.

Dolayısıyla ben Rusya'nın dünyadaki seçimlere etki yapabilme kapasitesi konusunda temkinliyim, bilemiyorum. 

Ama Türkiye olunca söz konusu değil. 

Evet, Rusya Türkiye'deki seçimlere dolaylı yoldan etki yapabilir; yapıyor da. 

Peki neden? 
 


Bu öncelikle; direkt iki ülke lideri arasındaki şahsi ilişkilerle bağlantılı;

Ayrıca, iki ülke arasındaki stratejik birtakım ekonomik projelerle ilişkili. 

İki ülke arasında son yıllardaki ilişkiler daha çok kurumsal düzeyde değil; liderlerin kendi aralarındaki anlaşmalarla yürüyor. 

Anladığım kadarıyla bu her iki ülkede; ama özellikle de Türkiye'de devletin kurumları içerisinde aslında biraz rahatsızlık da yaratıyor. 

Tabii bu benim şahsi subjektif görüşüm.

Çünkü bu görüşmelerin sonucunda öngörülemeyen bazı gelişmeler oluyor ve anladığım kadarıyla, bu her zaman Türkiye'nin genel çıkarlarıyla denk düşmüyor. 

Örneğin S400 alımı konusu ya da Suriye'deki bazı gelişmeler bununla ilgili. Benzeri bazı başka örnekler de verilebilir. 

Şimdi bu diğer taraftan şu anki iktidarı Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin için vazgeçilmez "olmazsa olmaz bir lider" konumuna koyuyor. 

Çünkü Türkiye, bu sakıncalı süreçte Rusya için paha biçilmez bir rol oynuyor. 

Bu işin bir boyutu. Ama diğer boyutu da aynı şekilde Rusya'yla ilişkilerin ekonomik anlamda Türkiye'ye de çok faydası var. 

Dolayısıyla Moskova ve Türkiye bu anlamda birbirlerinden vazgeçemiyorlar. 

Bu durumun Moskova'da yarattığı bir belirsizlik var. 

Moskova diyor ki;

"Biz iki lider Moskova'da buluştuğu zaman bazı şeylerde anlaşıyoruz ama uygulamada biz bunu her zaman görmüyoruz.

Demek ki bu iş tamamen de bizim gördüğümüz gibi değil. 

Demek ki Türkiye'de farklı dinamiklerin Rusya algısı biraz farklı çalışıyor.

Dolayısıyla ne yapıp ne edelim, Erdoğan cumhurbaşkanı olarak kalmaya devam etsin."

Bunun için basına yansıyan Rusya'nın atmış olduğu birtakım adımlar var. 

Tamamen rakamlar nedir, olay nasıl oluyor; bilmemiz mümkün değil.

Ama Akkuyu Nükleer Santrali projesiyle ilgili bir para aktarımı, Türkiye'nin Rusya'dan aldığı doğalgazla ilgili borçların ertelenmesi gibi bazı durumlardan bahsediliyor. 

Bütün bunlar tabii şu andaki hükümet için avantajlı şeyler. 

Ve bunlardan dolayı da Rusya destekliyor. 

Fakat Rusya'da şu da konuşuluyor:

Peki hükümet değişirse ne olacak? 


Diyelim ki böyle bir olasılık var ve dolayısıyla kimse ne olacağını bilemiyor.

Bu, Rusya'yı çok tedirgin eden bir şey.

Ve Rusya böyle bir ihtimale uzun yıllardır hazırlıklı olmadığı için biraz da panik havası var. 

Bir devlet olarak böyle bir ihtimale hazır olmaması Rusya'nın bir eksikliğidir aslında. 

Örneğin, anladığım kadarıyla Türkiye, Moskova'yla ilişkilerinde böyle bir ihtimale hazır. 

Çünkü Türkiye'nin dış politikadaki ekseni, cumhuriyet kurulduktan sonra tarih boyunca bellidir.

Her ne kadar bu eksen, Erdoğan ve Putin'in ikili ilişkilerinden dolayı kayma varmış gibi görülse de bu çok aldatıcı bir şey. 

Türkiye'nin ekseni Batı'dır. Bu Türkiye Devleti'nin kodlarına işlenmiş bir şeydir.

Ortadoğu'da da İsrail'dir. Moskova'yla da her zaman bu dengenin yürümesi gerekir.

Türkiye'nin resmi dış politikasında Moskova'nın özel bir yeri var; bu ayrı ama ana eksen değildir. 

Ana eksen Batı'dır; hesaba katılması sürekli dengelenmesi anlamında ana eksendir. 

Şimdi sanki son yıllarda böyle bir realite ortadan kalkıyormuş gibi bir izlenim ortaya çıktı ve bunun yarattığı bir boşluk var.

Bence Türkiye'deki seçimlerin kaderi ne olursa olsun Rusya'yla olan projelerde çok ciddi bir sıkıntı yaşanmayacaktır.

Her ne kadar muhalefetten benzer açıklamalar geldiyse de örneğin muhalefet lideri bir ara "Rusya'yla olan Akkuyu projesini iptal edeceğiz" filan demişti. Ben ihtimal vermiyorum böyle şeylerin olacağına. 

Böyle bir süreç yaşanmışsa da bence iktidar değişse bile, Türkiye ne olursa olsun Rusya'yı hesaba katan bir politika yürütmeye devam edecek ve var olan projelerle ilgili tutumunu da o projelerin Türkiye'ye olan orta vadedeki kârıyla orantılı olarak bu projelerle ilgili bir karara varacak. 

Eğer projenin Türkiye açısından getirileri büyükse, Türkiye bunu Batı'ya anlatmayı ya da Batı'yla sorun yaratmadan gerçekleştirmeyi bilir. 

Türkiye bunu Sovyetler Birliği döneminde bile yapmıştır… Bunlar, hepimizin bildiği şeyler. 

Ama S400 meselesi, İsveç'in NATO'ya alınma süreci ve benzeri gibi bazı konular, Türkiye'nin Batı'yla ilişkilerine çok zarar veriyorsa, işte o konulardaki Türkiye'nin tolere etme şansı oldukça azalacaktır. 

Yani o konularda artık Rusya'nın beklemediği, istemediği; belki üzüntüyle karşılaşacağı birtakım kararlar almak durumunda kalacaktır Türkiye. 

Hatta ve hatta iktidar değişmese de seçimleri tekrar AK Parti kazansa bile, bence bundan sonraki süreçte daha çok Batı ile ilişkiler yoluna girecek ve Rusya'yla ilişkiler eskisi gibi olmayacak diye düşünüyorum.

Çünkü Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik durumdan dolayı Batı'yla ilişkilerini sorunsuzlaştırma gibi bir önceliği doğacak.

İktidarda kim olursa olsun, böyle bir realite var. 

Rusya'da da bunu anlayanlar var. 

Kısacası şunu demek istiyorum;

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Atatürk Lenin'e çok yardım etmişti. Bu yardımları hepimiz biliyoruz. 

Ama ondan sonra Türkiye yönünü Batı olarak seçti.

Türkiye 1923'te kuruldu ve artık 1923, 24 ve 26'da Türkiye'nin yolunun Batı olduğu belliydi . 

Hatta Lenin de bundan rahatsız oldu ama aslında bu Lenin'in hiç hesaba katmadığı da bir durum olmadığı için ve Sovyet Rusya'sı Türkiye'den anlamda alacağını aldığı için çok büyük bir skandal olmadı. 

Ama buna rağmen, hatırladığım kadarıyla 1928'de Taksim'de o meşhur anıt yapıldı. 

O anıtta iki tane de Rus general var: Mihail Frunze ve Kliment Voroşilov.

Türkiye artık Batı'yı ana istikamet olarak seçtikten sonra Atatürk bunu yapmayabilirdi, o emri vermeyebilirdi de. 

Sonuçta bir teşekkür mektubu yazardı ya da bunu birkaç defa dile getirdi. Ama öyle yapmadı ve oraya o heykeli dikti. 

Benim subjektif görüşüme göre bunun nededi şuydu;

Birincisi, tabii ki bir teşekkür anlamında, bir minnettarlık. 

İkincisi, aslında bu ileriye Ankara'ya; Türkiye'nin dış politikasının belirlendiği yere dönük bir sinyal. 

Bu sinyal ise şu: 

Ne yaparsanız yapın yönümüz Batı. 

Ama Rusya'yı hesaba katacaksınız. 


Çünkü birincisi, bu ülkenin nasıl kurulduğu belli. Tabii her şeyi Rusya'nın yardımına bağlamak istemiyorum ama önemini de küçümsememek lazım.

İkincisi, eğer bunu yapmazsak bizim Batı'yla ilişkilerdeki önemimiz şu anda var olduğu kadar olmaz. 

Çünkü bizim Batı için önemimiz, aynı zamanda Rusya'yla bir köprü olmamızdan kaynaklanıyor. 

Şimdi bu fotoğrafa Rusya'dan da baktığınızda aslında burum böyle. 

Yani Rusya'da, Türkiye'nin bir NATO ülkesinin olmasının çok rahatsızlık yarattığı, NATO'dan çıkması gerektiğine dair böyle sansasyonel birtakım söylemler sürekli gündemde. 

Bunlar dikkate alınması gereken şeyler değil. 

Rusya için Türkiye'nin bu şekliyle bir NATO ülkesi olarak kalması, aslında NATO ülkesinin Türkiye değil de şu anda gündemde olan ülkeler olmasından, yani bir Ukrayna ya da hipotetik olarak Gürcistan olmasından çok daha iyidir.

Çünkü Türkiye, dediğimiz nedenlerden dolayı bu dengeyi hep korur. 

Ama bunun yerine bu fonksiyonu Türkiye'nin yerine bir başka ülke alırsa; hatta bir Yunanistan bile alırsa, bu Rusya için daha büyük bir tehlikedir.

Çünkü onların Rusya'ya yaklaşımı daha agresif olacaktır ve Rusya'nın hassasiyetlerini Türkiye'ye göre çok daha az dikkate alacaklardır. 

Onun için seçimlerle ilgili Moskova'nın beklentisi; evet, iktidarın devam etmesi yönünde ve iktidar değişirse de ilişkilerin çok olumsuz etkileneceğini düşünüyorlar.

Ama benim görüşüm o yönde değil.

Bana göre Ankara, Moskova'yla ilişkilerini her zaman dengelemeye devam edecektir.

Ve Rusya'yla var olan projeler de bence büyük ölçüde devam edecektir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU