“Tayyip Erdoğan’ı çıldırtacak isim” siyasete girip Ali Babacan’ın partisine katılacak mı?

Yazar, düşünür Lütfü Oflaz Independent Türkçe için yazdı

Yıl 1986… (Soldan sağa) Merhum Başbakan Adnan Menderes’in gelini Münevver Menderes, eşi Berin Menderes, torunu Adnan Menderes, oğlu Aydın Menderes ve Lütfü Oflaz, Menderes’lerin evinde…

Ali Babacan’ın kuracağı partide “Tayyip Erdoğan’ı çıldırtacak isim” denilen kişinin de yer alması istenmektedir.

“Tayyip Erdoğan’ı çıldırtacak isim” denilen kişi kurulacak partide yer alırsa, AK Parti tabanının bir kısmının bu partiyi destekleyeceği düşünülmektedir.

“Tayyip Erdoğan’ı çıldırtacak isim” denilen kişi, merhum Başbakan Adnan Menderes’in torunu tıp profesörü Adnan Menderes’tir.

Türkiye’nin çoğunluğunu oluşturan muhafazakar demokrat taban için Adnan Menderes ismi büyük önem arz eder.

Nitekim Tayyip Erdoğan da “Biz Adnan Menderes’in Demokrat Partisi’nin devamıyız” diyerek, muhafazakar demokrat tabana mesaj verme lüzumunu hisseder.

Çünkü muhafazakar demokrat tabanın çoğunluğu hep “Adnan Menderes’in Demokrat Partisi’nin devamıyız” diyenlere oy vermiştir.

Hep onun devamı olarak gördüklerini iktidara getirmiştir.

Süleyman Demirel’in lideri olduğu Adalet Partisi bunun en iyi örneğidir.

AK Parti’nin oylarının çoğunluğu da siyasette merkez sağ olarak tanımlanan bu muhafazakar demokrat tabandan gelir.

Yaşım yetmediği için Başbakan Adnan Menderes’i tanıyamadım.

Ama torun Adnan Menderes’i tanıdım.

Annesi Profesör Dr. Münevver Menderes’i, babası merhum Mutlu Menderes’i, amcaları merhum Yüksel ve Aydın Menderes’i tanırım.

Ve de Başbakan Adnan Menderes’in eşi Berin Menderes’i tanırım.

Yeri gelmişken şunu anlatmalıyım.

1986 yılıydı; o güne kadar merhum Başbakan Adnan Menderes’in eşi Berin Menderes hiçbir gazeteciye değil anılarını anlatmak, tek cümle bile etmemişti.

Menderes ailesine en yakın gazetecilerin bile görüşme isteklerini hep geri çevirmişti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

O tarihte, şimdi Milliyet gazetesi yazarı olan Güneri Civaoğlu’nun Genel Yayın Yönetmeni olduğu Güneş gazetesinde genç bir gazeteciydim.

Berin Menderes’ten bana anılarını anlatmasını istedim.

Hiç tereddüt etmeden “Seksen yaşındayım; bugüne kadar hiçbir gazeteciyle konuşmadım. Ama sana anılarımı anlatacağım. Çünkü Menderes ailesi olarak seni çok sayar; sana çok güveniriz. Senin her isteğini yerine getiririz” dedi.

Güneş Gazetesi'nde yayınlandığı tarihte büyük yankı uyandıran “Berin Menderes anılarını ilk kez Lütfü Oflaz’a anlattı” yazı dizisi böylece gerçekleşti.

Berin Menderes bir ay boyunca bana anılarını anlatırken, zaman zaman başka konulardaki görüşlerini de öğrenmek isterdim.

Bir gün kendisinin Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı hakkında ne düşündüğünü öğrenmek istedim.

Bana özetle şunları söylemişti:

Deniz Gezmiş idam edildiğinde ağlamıştım; onun ailesinin acısını yüreğimde hissetmiştim. Çünkü ben bu acının ne demek olduğunu iyi bilirim. Onun içindir ki sadece eşimi ve iki bakanını asan 27 Mayıs darbesine değil, Deniz Gezmiş ve iki arkadaşını asan 12 Mart darbesine de karşıyım. Çocuk yaştaki gençleri asan 12 Eylül darbesine de karşıyım. Ben ayrım yapmaksızın bütün darbelere karşıyım.


Ardından da eklemişti:

Bütün darbelere karşı olduğum için, 27 Mayıs gününü resmi bayram olmaktan çıkartmalarına rağmen, 12 Eylül darbecilerinin hazırlattığı darbe anayasasına da hayır oyu verdim.


Berin Menderes işte böylesine demokrat bir kişilikti.

O, yaşadığı onca acıdan sonra pekala kindar bir insan olabilirdi.

27 Mayıs darbesi sonucunda sadece eşini kaybetmemişti.

Babalarının idamının oluşturduğu travmadan kurtulamayan iki oğlunu da kaybetmişti.

Oğullarından büyüğü intihar etmişti.

Onun ardından ortanca oğlunun ölümü gelmişti.

Berin Menderes, buna rağmen kindarlığın girdabına düşmemişti.

27 Mayıs darbecilerinin resmi bayram yaptığı 27 Mayıs gününü, 12 Eylül darbecilerinin bayram olmaktan çıkartması bile, onu tüm darbelere karşı olmaktan vazgeçirememişti.

Berin Menderes darbelere karşı olduğu gibi, ailesinden birinin siyasete girmesine de karşıydı. 

Bana anılarını anlatırken, siyaseti neden sevmediğini şu sözlerle anlatmıştı:

Adnan (Menderes) benimle evlenmek istediğinde ona tek şartım siyasete girmemesiydi. Çünkü dayım siyaset yüzünden idam edilmişti. Adnan siyasete girmeyeceğine dair bana söz verince onunla evlendim. Ancak evlendikten sonra siyasete girince ondan boşanmak istedim. Boşanmaktan vazgeçmeye çok zor ikna edildim. Sonuçta korktuğum başıma geldi. Dayım gibi kocam da siyaset yüzünden idam edildi.


İşte torun Adnan Menderes, siyaset yüzünden böylesine büyük acılar çekmiş bu ailenin bir ferdi.

Tayyip Erdoğan da Kemal Kılıçdaroğlu da torun Adnan Menderes’in kendi partilerine girmesini çok istemişlerdi.

Ama ailesi siyaset yüzünden büyük acılar çektiği için, onu siyasete girmeye ikna edememişlerdi.

Bakalım onların siyasete girmeye ikna edemediği torun Adnan Menderes’i, Ali Babacan siyasete girmeye ikna edebilecek mi?

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU