Yapıcıoğlu: HÜDA PAR'ın çözüm önerileri dinlenseydi Suriye bu halde olmayabilir, 15 Temmuz darbe girişimi yaşanmayabilirdi

HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu, "Çözüm süreci konusunda yanlışlıklara dikkat çektiğimizde bizi dinleselerdi, çukur hadiseleri yaşanmaz, şehirler yıkılmaz, binlerce insan ölmezdi" ifadelerini kullandı

Fotoğraf: Twitter

​Partisinin 9'uncu yıl dönümü nedeniyle düzenlenen programda konuşan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, "FETÖ konusunda ikazlarımız dikkate alınsaydı, 15 Temmuz darbe teşebbüsü yaşanmayabilirdi. Suriye meselesinde çağrımız ciddiye alınsa, Suriye harap olmaz, emperyalistler oraya çöreklenmez, yüzbinler ölmez, milyonlar muhacir olmazdı" dedi.

Yapıcıoğlu, partisinin "Memleketin HÜDA PAR’a İhtiyacı Var" sloganıyla düzenlenen 9'ncu yıl etkinliğinde yaptığı konuşmada hem partisinin misyon ve vizyonu hem de toplumsal meseleler hakkında değerlendirmelerde bulundu.

2011’de parti kurma çalışmalarına başladıklarında işin şekli kısmının dışında özgün bir duruş ortaya koymak, önceki siyasi partilerin taklidi olmayan bir pratik sergilemek ve tercüme olmayan bir fikir üretmek istediklerini hatırlatan Yapıcıoğlu, "İnanıyorum ki bu husus zaman ilerledikçe daha iyi anlaşılacaktır. Bu açıdan tabiri caiz ise HÜDA PAR bir siyasi tecdid hareketidir. Tevhid mesajının gücü ve evrensel bir ahlaki vizyonla harekete geçerek yeni bir düzen kurmanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Yola çıkarken 'şu veya bu partinin değil, sistemin alternatifiyiz' dedik. Bir paradigma değişikliği öneriyoruz. Buna rağmen bizi şu veya bu partinin alternatifi, karşıtı gibi görenler, görmek isteyenler ya indirgemeci bir bakış, bir yaklaşım sahibidirler ya da kapasiteleri söylediklerimizi anlamaya, kavramaya yetmiyor" şeklinde konuştu.

"Kendi şahsi veya parti menfaatimizi, milletin menfaatinin üstünde görmeyiz"

Yapıcıoğlu, "Hürriyetimize düşkünüz. Kulluğumuz sadece Allah’adır, O’ndan başkasının önünde eğilmeyiz. Herhangi bir beşerin üzerimizde hâkimiyet kurmasını kabul etmediğimiz gibi, bizler de insanlar üzerinde hâkimiyet kurmak için siyaset yapmıyoruz; Allah’ın kullarını, kula kulluktan kurtarmak istiyoruz. Bu şekilde insanları gerçek hürriyetle tanıştırmak istiyoruz. Kardeşliğin ölçüsünü değiştirmez, bütün inananları kardeşimiz olarak biliriz. Bütün insanları yaradılışta ve kanun önünde eşit görürüz. Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayız. Hak bildiğimizi söyler, hakkı ayakta tutmak için adil şahitlik yaparız. Bizler mal ve servet biriktirmek için bu yola çıkmadık. Elimizdekini de Allah için harcıyoruz. Maksudumuz Allah’tır, gayemiz O’nun rızasına ulaşmaktır. Dünya makamlarının geçici ve değersiz olduğunu bilir, asıl gaye için ancak birer vasıta olarak görürüz. Asıl gayemiz Rabbimizin rızasını kazanmaktır. Dünya makamları için gayrimeşru vasıtalar kullanmaya tenezzül etmeyiz. Siyasi rakiplerimize iftira etmeyiz. Parti içinde makam kavgası yapmayız. Kendi şahsi veya parti menfaatimizi, milletin menfaatinin üstünde görmeyiz. Devletin varlık nedeninin insanların din, can, mal, akıl ve nesil emniyetini korumak olduğunu söyleriz. İşveren ile işçi, zengin ile fakir, güçlü ile zayıf, Kürt ile Türk arasında ayrım yapmıyoruz. Hukuksuz kaldığı için bozulan kardeşliğin hukukunu yeniden tesis etmek; toplumsal barışı, sosyal adaleti, hakça paylaşmayı gerçekleştirmek istiyoruz. Bunun için çabalıyoruz. İnanıyorum ki, yaradılış gayesini unutmayanların hepsi böyle yapar, böyle yapmalıdır. Ahlakı ayak bağı gören makyavelist siyaset pratiğinden ve mevcut siyasi üsluptan müştekiyiz. Seküler ahlak temelsiz bina gibidir. Din ile siyaset arasına kalın duvarlar örenler, siyaseti ahlaktan mahrum bıraktıklarının farkına varmalıdır. Dini siyasetin emrine verenler de insanları dinden soğuttuklarını görmelidir. İnanıyoruz ki siyaset ahlaklıysa insanidir, insana hizmet eder. Ahlaktan soyutlanmış siyasetin insana ve topluma hizmet etmesi mümkün değildir" dedi.

"HÜDA PAR Allah'ın emri olan adaleti merkeze almaktadır"

Yapıcıoğlu şöyle devam etti:

Bezm-i Elest'te verdiği sözü unutanlar, insanlara verdikleri sözü de unutmaya daha yatkındır. Hatta kimisi, sadece Allah’a kul olması gereken insanları, kendilerine kul yapmak istiyorlar. Çağdaş Firavunlar, planlı programlı bir şekilde gece-gündüz çalışıyorlar. Topyekûn insanlığı fırkalara ayırıp birbirleriyle çatıştırarak, savaşlara, açlığa, yoksulluk ve yoksunluğa mahkûm ederek iktidarlarını tahkim ediyorlar. Onların paraya taptıkları zannediliyor ama çağdaş Karunlar biriktirdikleri serveti, insanları kendilerine taptırmak için bir araç olarak kullanıyorlar. Bugün başta gençlerimiz olmak üzere insanımızı, manevi değerlerden yoksun bir bireye dönüştürmek istemelerinin nedeni de budur. Toplumu ifsat çalışmalarına karşı; insanı özüne döndürmeye, içine düşürüldüğü buhrandan kurtarmaya yani ıslahına gayret edenler hep var olagelmiştir. Bu mücadele, hak ile batılın; aydınlık ile karanlığın; adalet ile zulmün mücadelesidir. Bu mücadele kıyamete kadar devam edecektir. İşte biz, hakkın, aydınlığın ve adaletin yanında; batılın, karanlığın ve zulmün karşısındayız. Adaletin tesisini birinci önceliğimiz olarak belirleriz. Peki, adalet bizim için neden bu kadar önemlidir? 2 Haziran’da gerçekleştirdiğimiz 4'üncü Olağan Büyük Kongremizde de söylemiştim. Her Cuma günü hutbenin sonunda okunan bir ayeti Kerime vardır. Nahl suresinin 90'ıncı Ayeti. Mealen şöyledir: “Muhakkak Allah, size adaleti, ihsanı ve akrabaya yardım etmeyi emreder.' Benzer bir emir Nisa suresinin 58. Ayetinde de vardır. 'Muhakkak Allah, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında adaletle hükmetmenizi emreder.' Ortak kelimelere dikkat edelim. 4 ortak kelime: Allah, muhakkak, adaleti/adaletle hükmetmenizi, emreder. Emir kipiyle çok ayet vardır. Ancak “Muhakkak surette yani kesin olarak emreder” diye bu iki ayette geçiyor. İkisinde de adalet var. Birinde ayrıca emanetleri ehline vermemizi emrediyor. Bu emirlerin istisnası yoktur. Bu emirler kesindir, mutlak surette yerine getirilmesi gereken emirlerdir. Bu nedenle HÜDA PAR adaleti her meselede merkeze alır. İnsanlar tarih boyunca ne zaman adalet ve emanet konusundaki bu teyit ve tekid edilen, vurgusu kuvvetli, istisnası olmayan kesin emirlere uymuşlarsa toplumsal huzur ve emniyeti bulmuşlardır. Ne zaman bu emirlere kulak asmamış veya önemsememişlerse huzursuzluklar, kavgalar hatta savaşlar olmuş; nesiller, ürünler helak ve servetler heba olmuştur.

Tüm insanlığın öncelikli talebinin adalet olduğunu, onun için HÜDA PAR'ın "Önce insan, öncelik adalet" anlayışına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Yapıcıoğlu, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

Adaletin zıddı zulümdür. Zulmün kalkması için, milletimizin huzuru için, memleketin selameti için HÜDA PAR’a, HÜDA PAR’ın anlayışına ihtiyaç vardır. Bakınız daha önce verdiğim birkaç örneği tekrar vereceğim. Mesela şu konularda sözlerimize kulak verilmiş olsaydı, bugün memleket farklı bir durumda olabilirdi. Çözüm süreci konusunda yanlışlıklara dikkat çektiğimizde bizi dinleselerdi, çukur hadiseleri yaşanmaz, şehirler yıkılmaz, binlerce insan ölmezdi. FETÖ konusunda ikazlarımız dikkate alınsaydı, 15 Temmuz darbe teşebbüsü yaşanmayabilirdi. Suriye meselesinde çağrımız ciddiye alınsa, Suriye harap olmaz, emperyalistler oraya çöreklenmez, yüzbinler ölmez, milyonlar muhacir olmazdı. Dile getirdiğimiz doğrulara o gün dudak bükenler şimdi haklılığımızı gördüler. Fakat ba'de harabu'l-Basra ya da ba’de harabu’ş-Şam, yani iş işten geçtikten sonra. İstanbul Sözleşmesi ile ilgili çığlıklarımız ancak 9 yıl sonra makes buldu. Boşanmalar katlandıktan, evlilik sayısı düştükten ve aile kurumu ciddi darbeler aldıktan sonra. Ama 6284 sayılı yasa başta olmak üzere bu sözleşmeyi uygulamak için çıkarılan kanunlar veya mevcut kanunlara eklenen maddeler yerli yerinde duruyor ve tahribatlarına devam ediyor.

 

İLKHA 

DAHA FAZLA HABER OKU