"Orta Koridor"da BTC benzeri "Konsorsiyumlar" ile stratejik projelerin gerekliliği

Doç. Dr. Ali Oğuz Diriöz Independent Türkçe için yazdı

Görsel: TC Ulaştırma Bakanlığı

Gazze ve Ukrayna'daki savaşlara ilaveten, Kızıldeniz'den geçen gemi ticaretinin sekteye uğramasıyla küresel tedarik zinciri ciddi şekilde sekteye uğradı.

Bu durum karşısında Çin'in Yol ve Kuşak Girişimi (Belt and Road Initiative-BRI), Türkiye'nin Orta Koridor ve Irak üzerinden Kalkınma Yolu projeleri gibi diğer rota seçenekleri alternatifler olarak öne çıkmaktadır. 

Ancak, Orta Koridor'un bir bölümünü oluşturan Hazar Denizi'ndeki Bakü (Azerbaycan) ve Aktau (Kazakistan) limanları arası bağlantı, bilhassa güçlü rüzgârlar sebebiyle zincirin "en zayıf" halkası olarak göze çarpıyor. 

Bu yazıda, Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı projesine benzer Çokuluslu firmaların yer aldığı "Konsorsiyumlar" ile Orta Koridor'da spesifik stratejik projelerin gerekliliği savı ele alınacaktır. 

Ancak, konsorsiyumlardan evvel, bilhassa proje bağlamında demir yolu taşımacılığının önemine de bir parantez açmak isterim.

Demir yolu projelerine önem verildiğini Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, 8 Şubat 2024'te Kırgızistan Ulaştırma ve İletişim Bakanı Tilek Tekebaev'in ziyareti vesilesiyle bilhassa belirtti.

Rusya'nın Çarlık döneminden bu yana doğu ile batısı arası büyük mesafeleri kat edebilmek adına önemli bir rol üstlenen trans-Sibirya demir yolları gibi ve keza Çin'in Yol ve Kuşak projesinde de olduğu gibi, Orta Koridor bağlamında da demir yolu taşımacılığı yüklü miktarda lojistik ürün sevkiyatının yapılabilmesi adına önemli bir önceliktir. 
 

u.jpg
Görsel: TC Ulaştırma Bakanlığı

 

Orta Koridor'un hayata geçirilebilmesi bakımından, demir yolu, yenilenebilir enerjiden üretilen elektriğin nakil hatlarıyla ve su altı kabloları ile iletilmesi, Bakü ve Aktau arası gemi ticareti, depolama, lojistik üslerin geliştirilmesi gibi spesifik projelerle daha soyut bir kavram olan Orta Koridor tedarik zinciri hattının somut projelerle hayata geçirilmesi önem arz ediyor.

Ayrıca, Hazar ticari filo taşımacılığı, Hazar ötesi gemilerle trenden gelen konteynerlerin kesintisiz taşınarak tedarik zincirindeki devamlılığın sağlanması gibi spesifik projeler de Irak üzerindeki kalkınma yoluna benzer demir yolları ve kara yollarıyla lojistik taşımacılığa yönelik özellikli projelerin hayata geçirilmesini kolaylaştırır.

Hatta sadece Bakü ve Aktau arası değil, Hazar boyunca da ana arterlere ilaveten farklı seçenek niteliğinde Kuryk, Turkmenbashi, Dubendi ve Alyat ‘daki seçenekler de geliştirilmelidir (İran ve Rusya'ya uygulanan çeşitli yaptırım ve kısıtlamalardan dolayı bu aşamada uluslararası bir konsorsiyumda yer almaları mümkün olmasa da, bilhassa Rusya ile önümüzdeki yıllarda yeniden 2022 öncesi gibi belli ölçülerde ticaret ve işbirliğinin yeniden başlaması, uluslararası ortamda kabul görecek olası bir ateşkes sonucu gündeme gelebilir). 
 

1.jpg
Eurasian Research Institute: ERI Infographic No.57 https://www.eurasian-research.org/infographic/?lang=tr 

 

Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı'nın kuruluş amacı; Azerbaycan petrollerinin Gürcistan, Türkiye ve devamında Akdeniz'de bulunan Ceyhan Terminali üzerinden dünya pazarlarına ulaştırılmasıdır.

Üç ayrı ülke topraklarından geçen projede 9 ayrı ülkeden BP önderliğinde 11 ayrı konsorsiyum ortağı firma (BP) bulunmaktadır.

Bu firmalar arasında Fransız, Macar, İngiliz, İtalyan, Norveç, Amerikan (ABD), Türk, Azerbaycan ve birçok ülkeden firmaların olduğu bir konsorsiyuma İngiliz BP firması, yüzde 30.1 pay ile, "çoğunluk hissedar" konumuyla önderlik ediyor.

Hatta aynı başarı hikâyesinin devamı olarak gösterilmesi bakımından Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Taşıma Projesi'ne de (TANAP) BP sonradan dâhil edildi. 

Çok uluslu firmaların (BP, Chevron, Total gibi) konsorsiyumda yer alması, olası proje finansmanı, sigortası, kurumsal iletişim, çevre ve sosyal etkileşim projelerinin kabul görmesi gibi alanlarda önemli avantaj sağlayacaktır.

Ayrıca, çok uluslu oluşumlar, projenin tek bir ülkenin tekelinde kalmadan, daha kapsayıcı ve hatta hâlihazırda rakip veya yaptırımlara tabi ülkelere de gelecekte projeye katılabilme bakımından açık kapı bırakarak siyasi mesaj da veriyor.

Daha önce Kazakistan Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi merkezli Eurasian Research Journal 'da yer alan makalemde de kaleme aldığım üzere, Avrasya boyunca geliştirilen çeşitli koridor ve enerji nakil projeleri birbirlerine alternatif oldukları kadar tamamlayıcıdırlar çünkü seçenekleri ve genel bölgeye olan ilgiyi arttırırlar (DIRIOZ, A. O. (2022). AN ENERGY-FOCUSED ALTERNATIVE AND COMPLEMENTARY ROUTE TO THE SILK ROAD. Eurasian Research Journal, 4(2), 7-22. https://doi.org/10.53277/2519-2442-2022.2-01). 

Çok uluslu firmaların konsorsiyum firması olarak bu projelerde yer almalarını, Orta Koridor rotası dolaylarında ihtiyaç duyulan demir yolları gibi projelerle sağlamak mümkün olabilir.

Karasal ticaret yolunun geliştirilmesi, farklı rota ve yollar aracılığıyla bir yandan birbirleriyle rekabet ederken, diğer yandan alternatiflerin olması, siyasi ve çevresel herhangi bir sebepten dolayı ana rotalarda bir aksama olması durumunda dünya ticaretini ve tedarik zincirlerini destekleyecek alternatifler üretilecektir. 

Bu bağlamda sadece farklı rotalar, farklı ülkeler ve farklı firmalar değil, bu konsorsiyum yaklaşımlarını oluşturacak spesifik projelerin itici gücü olacak bir kurumsal çerçeve de şart görünmektedir. Bu bağlamda da Türk Devletler Teşkilatı-TDT (eski adıyla Türk Keneşi), altyapı, lojistik ve genel kalkınma projelerine yön verme bakımından önemli bir rol üstlenmeli.

Orta Koridor üzeri özellikli projelere yön verecek, bu bağlamda diğer kalkınma bankaları ve uluslararası fonlarla işbirliği yapabilecek ve bu sayede özel sektörün olası yatırımlarına da yön vermek adına ihaleler ve projelere şekil verecek bir uluslararası kuruluşun öncülük etmesi önemli.

Ancak uluslararası ilişkilerde, çoğu zaman, uluslararası kuruluşlar kendi başlarına bağımsız olarak hareket etmezler ve içlerinde itici güç olan devletlerin politikaları da önem taşır.

Avrupa Birliği'nde (AB) mesela bilhassa Almanya-Fransa arası ikili işbirliğinin Avrupa'da itici güç olduğunu gözlemleyebiliriz.

Dolayısıyla, Orta Koridor projelerinin gerçekleşmesi bağlamında da "bir millet iki devlet" olarak anılan Türkiye-Azerbaycan işbirliğinin de Türk Devletleri Teşkilatı ve Orta Koridor projelerindeki itici güç olması gerekmektedir (halihazırda bu yönde bir görünüm de mevcut). 

Sonuç olarak, geçmişte BTC üzerinde de 1990'lar boyunca özel sektör kuşkuları olmasına karşın, projenin siyasi destek ve itici güç ile bir alternatif yaratmasıyla çok uluslu bir konsorsiyum ile çok uluslu enerji firmaları yatırımcı oldular.

Orta Koridor'un gerçekleşmesindeki önemli bir zorluk olan Hazar Su Kütlesinin (yaygın adıyla Hazar Denizi'nin) ulaşım ve iletişimde kesintisizliğin sağlanabilmesinin önündeki en büyük engellerden.

Bu engeli aşabilmek adına deniz taşımacılığı, deniz altı elektrik ve iletişim kabloları gibi önemli yatırımlar gerekmektedir ve bu yatırımları da sadece bölge ülkelerinin imkânlarıyla gerçekleştirmek kolay değil.

Çokuluslu firmaların yer aldığı "Konsorsiyumlar" tarafından Orta Koridor üzerindeki özel projelerin gerçekleştirilmesiyle (mesela liman ve gemi taşımacılığının geliştirilmesi veya demiryolu taşımacılığının Hazar üzerinden lojistik olarak devam etmesi gibi) engeller azalıp, ticaret canlanacaktır.

Bu konsorsiyumların, BTC Ham Petrol Boru Hattı projesine benzer şekilde olmaları çok-ulusluluğu ve çok-taraflılığı destekleyecektir, yatırım çekebilme açısından da alternatifleri de artıracaktır.

Orta Koridorda özellikli stratejik projelerin TDT gibi çok uluslu kuruluşlar tarafından geliştirilmesi, açılan ihalelere iyi tekliflerin gelmesi ve dolayısıyla projelerin hayata geçirilmesi bakımından gerekli.

TDT'ye üye devletler hem TDT'nin güçlenecek kurumsal yapısı hem de TDT çerçevesinde desteklenecek Orta Koridor projelerinde yer alan uluslararası firmalar sayesinde bu rota üzerinde kalkınma gerçekleşebilir.

Çok uluslu firmalar, riski bölerek konsorsiyum oluşturarak bu tarz projelere girişirken, TDT gibi çok çeşitli siyasi, ekonomik ve sosyal riski hesaplayarak bölgesel kalkınmaya katkıda bulunurlar ve hem TDT gibi uluslararası kuruluşlar hem de projelerde yer alan çok-uluslu firmalar sayesinde bölgedeki yatırım ortamı güçlenebilir.

Türkiye'nin bir enerji merkezi ve küresel ticarette merkez ülke olabilmesinin ötesinde, küresel tedarik zincirlerinde de önemli bir lojistik merkez konumunu pekiştirmesi bakımından, TDT teşkilatı gibi çok taraflı ve gün geçtikçe kurumsallaşan bir kuruluş önderliğinde Orta Koridor projelerini geliştirmesi gerekir.

Ayrıca, konsorsiyum mantığı ile gerçekleşen projeler sayesinde uzun dönemli kalkınmanın yanı sıra, stratejik hedeflere ulaşmak mümkün olabilir.

Konsorsiyumlarda paydaşlar, konjonktüre göre daha rahat hisselerinin bir kısmını satıp aralarına yeni ortaklar alabilirler.

Stratejik bağlamda özel projelerin hayata geçirilmesi, devlet ve uluslararası kuruluşların desteğine ilaveten, uluslararası sistemin önemli aktörleri (oyuncuları) arasında yer alan çok uluslu firmalar sayesinde de bazı soyut projeler büyük ölçüde somut yatırımlara dönüşebileceklerdir.

Somut yatırımlar Orta Koridor gibi kavramsal bir projeyi canlandırır, yüzyılları aşkın jeo-ekonomik fayda sağlayabilirler.

Konsorsiyumlar ile birden fazla ülkenin firmasının çıkarı söz konusu olduğundan dolayı da bölgede birden çok ülke istikrar sağlanmasına öncelik verir ki bu da bilhassa Kafkaslar gibi, bazı hassas bölgelerde gelecek için daha fazla işbirliği ve istikrar sağlanabilmesi bakımından ümit vadeder.    

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU