İran-İsrail çatışması, Erdoğan'ın Bağdat ve Erbil görüşmeleri, Hamas heyetinin Erdoğan'ı ziyareti ne anlama geliyor?

Faik Bulut Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

İsrail'in 1 Nisan 2024'te hava saldırısı sonucu İran'ın Şam'daki Büyükelçilik binasında kalan Devrim Muhafızlarının (DM) 7 üyesi ve 6 Suriye vatandaşı öldü. 

London School of Economics (LSE) Uluslararası İlişkiler Profesörü Fawaz Gerges, "Bu sadece İran devletine karşı değil, Devrim Muhafızları Kudüs Gücü'nün üst düzey liderliğine karşı bir saldırıydı" diyor. 1
 

İsrail'in Şam'da katlettiği İranlı askerler.jpg
İsrail'in Şam'da katlettiği İranlı askerler

 

İran, buna 13 Nisan gecesi karşılık verdi; İsrail'e doğru 360 İHA ve füze gönderdi.

İsrail ise 19 Nisan Cuma sabahı erken saatlerde İran'ın İsfahan yöresindeki hedefleri vurdu. 

Karşılıklı silahlı saldırılar konusunu bir kenara bırakıp, gelişmeye ilişkin bazı tespitleri okuyucunun dikkatine sunmaya çalışacağız:
 

 

  • İran'ın baş aktör olarak ilk defa çatışma sahasına girmesi, Ortadoğu'daki jeopolitik dengeleri etkileyecek kadar önemlidir. İsrail-İran direkt vuruşmasının öncüsü/siftahı sayılabilir.
     
  • İsrail-İran mücadelesinde bazı Arap ülkeleri İsrail'i savunmak için ilk kez harekete geçtiler. Mesela İran'ın fırlattığı İHA ve füzelerin havada imha edilmesine ilişkin istihbarat bilgilerini ABD ve İsrail'e vermek suretiyle İran karşıtı mevzide yer aldılar.

    Bundan böyle eskiden İsrail karşısında duran Arap devletlerinin neredeyse tamamının Filistinlilerin yanında yer alması gibi geleneksel saflaşma artık görülmeyecek.

    Bu ahlaki ve vicdani yükümlülüğün çürümesi, ABD'nin planlayıp uygulamaya koyduğu Avraham Anlaşmaları (İsrail ile Arap ülkelerinin ilişkilerinin normalleşmesini ve çok boyutlu işbirliğini öngören) siyasetinin sonucudur. 
İran'da Filistin'i kurtarmaya yönelik bir duvar resmi-BBC Farsça  .jpg
İran'da Filistin'i kurtarmaya yönelik bir duvar resmi / Fotoğraf: BBC Farsça

 

  • İsrail kaynaklarına bakılırsa medyatik propagandalar yoluyla icat edilip efsaneleştirilen İsrail istihbarat teşkilatlarının yanılmazlığının doğru olmadığı da ortaya çıktı.

    Nitekim Ekim 1973 Arap-İsrail Savaşı, 7 Ekim 2023 tarihli Hamas baskını ve şimdiki İran hava saldırılarını değerlendirilmesinde büyük hatalar yapıldı.

    Bu, tespit İsrail kaynaklarınca da doğrulanıyor. Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırılarını önceden görmesine rağmen yanlış değerlendiren İsrail Askeri İstihbarat Şefi Aharon Haliva 22 Nisan'da görevinden istifa etti.
     
İsrail Askeri İstihbarat Şefi Tümgeneral Aharon Haliva (solda) istifa etti. Kayna-İsrail ordusu.jpg
İsrail Askeri İstihbarat Şefi Tümgeneral Aharon Haliva (solda) istifa etti / Kaynak: İsrail ordusu

 

  • Anlaşılan o ki İsrail, on yıllar boyu efsaneleştirdiği amansız misilleme hırsını ve caydırıcı gücünü yitirme sürecine girdi. Bunu gören İran ise yeni çatışma kuralını hayata geçirmek üzere hamle yaptı.

    İsrail'in ölümcül saldırı ve suikastları karşısında susmayan Hizbullah'ın aşamalı olarak karşı tarafa füze yağdırıp bazı hassas mevzileri vurmaya devam etmesi de bunu gösteriyor.

    7 aydan bu yana Gazze'ye yönelik kapsamlı operasyonlara rağmen Hamas ve diğer Filistin direnişçileri silahlarını susturmadılar. Fırsat buldukça öldürücü eylemler yapıyorlar. 
İsrail'in hedef aldığı mıntıkalar Bilim ve Uluslararası Güvenlik Enstitüsü, AP.jpg
İsrail'in hedef aldığı mıntıkalar / Fotoğraf: Bilim ve Uluslararası Güvenlik Enstitüsü / AP

 

  • Bölgedeki hasımlar, son hamleleriyle yeni çatışma kurallarına ve yeni bir denkleme göre hareket ediyorlar. 
     
  • Hamas baskını sonrası İsrail'in zayıf ve çaresiz halini doğru tespit eden ABD, Akdeniz'e uçak gemisi gönderip Hizbullah ile İran'ı çatışmaya katılmaması yönünde uyarmakla yetinmedi. Gazze operasyonlarında İsrail'in karargâhına generalleri ile askeri uzmanlarını gönderdi.

    İstihbarat alanında şimdiye kadar görülmemiş ölçüde yardımda bulundu. Nakit para ve silahları göndermekte cömert davrandı. Muhtemel bir bölgesel savaş için kullanılmak üzere İsrail topraklarında depoladığı askeri mühimmatın kullanılmasına izin verdi.

    Bu haliyle gerçekte savaş ortağı sayılan ABD, Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı General Michael Erik Kurilla'yı bölgeye gönderdi.
ABD'li General Michael Krilla ve Yoav-Savunma Bakanı Gallant  İsrail Devlet Hizmetleri Servisi.jpg
ABD'li General Michael Krilla ve Yoav-Savunma Bakanı Gallant / Fotoğraf: İsrail Devlet Hizmetleri Servisi

 

İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant, General Kurilla ile görüşmesinde şöyle dedi:

Düşmanlarımız İsrail ile ABD'yi birbirinden ayırabileceklerini sanıyorlar ancak gerçek tam tersi, onlar bizi bir araya getiriyor ve bağlarımızı güçlendiriyorlar.
 

Şam'daki İran konsolosluk binasının saldırı sonrası durumu. Fotoğraf-Reuters.jpg
Şam'daki İran konsolosluk binasının saldırı sonrası durumu / Fotoğraf: Reuters

 

Sadece ABD değil, aynı zamanda İngiltere, Fransa ve Ürdün de 13 Nisan gecesindeki hava saldırılarına karşı derhal harekete geçip İran'a ait SİHA ve füzelerin yüzde 84'ünü imha ettiler.

Buna rağmen imhadan kurtulan birkaç füzenin ikisi, güneydeki İsrail nükleer silah üretimi merkezi Dimona ile bir hava üssüne düştü. Bazıları da orta ve kuzey bölgelerindeki hava üslerine doğru yol aldılar. Bir nakliye uçağı isabet aldı. 

İsrail uçaklarının seferleri iptal edilirken, savaş uçakları isabet almamak için saldırı bitene kadar havada tur attılar. 
 

Şam'daki İranlı subaylara saldırı üzerine İranlı göstericiler İsrail-Amerikan bayrağını yaktılar. AP.jpg
Şam'daki İranlı subaylara saldırı üzerine İranlı göstericiler İsrail-Amerikan bayrağını yaktılar / Fotoğraf: AP

 

  • İran'ın hava saldırısı, bir uyarı niteliğindeydi. Deyim yerindeyse İsrail-İran mücadele sürecinde yer alan bir muhabere gibiydi. Devamının gelip gelmeyeceği bölgedeki çatışmaların seyrine bağlı.

    Netanyahu'nun çıkmazdan kurtulmak için çok arzu ettiği savaşın yaygınlaşması halinde İsrail cephesinde bazı Arap ve batılı ülkeleri de bulmak mümkün. 

    Buna karşılık İran daha ziyade müttefiki milislere sırtını dayayacak, jeopolitik düzlemde ABD ve AB ile hegemonya/bölüşüm mücadelesi veren Rusya ile Çin'den destek alacaktır. 

    Ancak her iki taraf arasında "ucu açık savaş var" sözü, şimdilik fazla iddialı. Çünkü hem İsrail hem de İran'ın, ucu açık bir savaşı götürebilecek ekonomik güçleri yok. 

    İsrail Haaretz gazetesine göre; "Füzeler Savaşı, üç İsrail silah şirketinin işine yaradı ve ürünlerinin pazarlaması yapılmış oldu." 

    Ortadoğu'nun kaygan zemininde oyun kurucusu olmaya hevesli küresel ölçekteki büyük güçler ile bölgesel devletlerin amansız jeopolitik zemininde ucu açık olabilecek tek şey olayların seyrinin, denklem ve dengelerin şu yahut bu şekilde değişme ihtimalidir.

Konuyu şimdilik noktalayıp, başka bir gelişmeyi irdeleyelim.
 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Irak Başbakanı El Sudani  Fotoğraf-Burhan Özbiliçci  AP.jpg
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani / Fotoğraf: Burhan Özbiliçci/AP

 

Erdoğan'ın Bağdat ve Erbil ziyaretleri

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 22 Nisan 2024'de Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ve diğer devlet adamlarıyla görüştükten sonra ziyaretiyle ilgili şunları söyledi: 

Kalkınma Yolu Anlaşması sağlam bir yol haritasıdır. Ziyaretimin ve az önce imzalanan anlaşmaların Türkiye-Irak münasebetlerinde yeni bir dönüm noktası teşkil edeceğine inanıyorum.

Güvenlik, terörle mücadele, enerji, eğitim, sağlık, çevre konularında müzakerelerin sürdürülmesini sağlayacak ortak daimi komiteler kurulmasına karar verildi. Anlaşmaların hayata geçirilmesi için gereken koordinasyonu sağlayacağız.


Erdoğan'ın 13 yıl sonra yaptığı kritik ziyaretin ana gündem maddesi "terörle mücadelede" işbirliği oldu. 2 

Başta Erdoğan olmak üzere, diğer üst düzey Türk yetkililer, iki ülke arasında imzalanan toplam 26 anlaşmadan sonra hayli iyimser ve iddialıydılar. 

Bağdat ve Erbil ziyaretlerini medyadan takip ettim. Birkaç uzman ve diplomatın YouTube ve TV kanallarındaki değerlendirmelerini izledim.
 

Erdoğan'ın Bağdat ziyaretini öven iktidar yanlısı bir gazete.jpg
Erdoğan'ın Bağdat ziyaretini öven iktidar yanlısı bir gazete

 

İktidar yanlısı gazeteler neredeyse aynı kalıptan çıkan övücü manşetler attılar.
 

İktidar yanlısı bir gazetenin manşeti.jpg
İktidar yanlısı bir gazetenin manşeti

 

Bizzat havuz medyasından olmasa bile iktidarı hoşnut edecek başlıklar atan gazeteler de az değildi.
 

Yeni Akit'in Irak ziyaretiyle ilgili manşeti-.jpg
Yeni Akit'in Irak ziyaretiyle ilgili manşeti

 

Nispeten mesafeli durup nesnel olmaya çalışan bazı medya organlarında dinlediklerimin ortak paydası şöyleydi:

  • İktidar, 26 anlaşma imzalamakla övünüyor: Hâlbuki birçok nedenle (para, ekonomi, siyasi, çatışmalar, istikrarsızlık, kriz, değişken iç ve dış dengeler) bunların gerçekleşme olanağı çok azdır. 

    Ayrıca imzalananlar bilinen anlamda anlaşmalar değildir; mutabakat belgeleridir (İngilizce Memorial of Understanding, Arapçası Muzekkarat-u Tefahum). Yani yerine getirilmesi temenni edilmekle birlikte uygulanma mecburiyeti olmayan tutanaklardır. 
Kalkınma Yolu Projesi Ulaştırma Bakanlığı Limanlar Genel Şirketi.jpg
Kalkınma Yolu Projesi / Görsel: Ulaştırma Bakanlığı Limanlar Genel Şirketi/AA

 

  • Kalkınma Yolu Projesi, "yeni bir ticaret rotası" oluşturmayı amaçlıyor. Bunun için yapılacak demiryolu ve otoyollar güneydeki Basra-Fav Limanı'ndan kuzeydeki Irak-Türkiye sınırına kadar 1200 kilometreyi bulacak. Proje; ilki 2028'de, ikincisi 2033'te ve üçüncüsü 2050'de olmak üzere üç aşamada tamamlanacak. 

    Proje pek iddialı olmasına rağmen işlevsel olmayabilir. Öncelikle gerçekleşmesi için gereken 17 milyar doları ne Türkiye ne de Irak sağlayabilir. Yabancı yatırımcılar siyasal istikrar ve güvenlik olmadan bu işe el atmaz.

    ABD'nin 20 milyar dolarlık yatırım sözü vermesi, muhtemelen bölgede İran'ın önünü kesme ve Çin ile rekabetinden ötürüdür. Çin ise petrol nakliyatında zaten Basra Körfezi-Hürmüz Boğazı ve Hint Okyanusu güzergâhını daha güvenli bulup kullanıyor. 

    Çin'in Yol ve Kuşak projesine alternatif olarak ABD, Hindistan-BAE-Suudi Arabistan-İsrail-Akdeniz güzergâhı projesini ilgili devletlerle birlikte imzaladı. Dolayısıyla Basra Kalkınma Yolu, hem Çin hem de ABD ile Körfez ülkeleri için fazlalık sayılır.
     
  • Kerkük-Ceyhan Petrol boru hattı dururken Basra'dan demiryolu-karayolu ve boru hatlarıyla yakıt taşımak akıllı bir yatırım değildir. Ayrıca Basra'nın deniz yoluyla ihraç ettiği-gönderdiği petrol miktarı zaten kendisine yeterlidir.

    Kerkük'e petrol akıtmak üretimin artırılması demektir. Bu da fiyatın düşürülmesi anlamına gelir ki, Irak açısından zararlıdır. Irak Yüksek Mahkeme tarafından faaliyeti durdurulmuş olan Kerkük boru hattının açılmasının zaman alacağı resmen ilan edildi.

    Ek olarak 1200 kilometre uzunluğundaki bu yol oldukça sakıncalıdır. Her şeyden önce Irak çatışma alanı olmaktan kurtulamadı. IŞİD cihatçıları ile Irak ordusu, Haşdi Şabi ve İran yanlısı milisler ile ABD-İsrail ikilisi arasında yıpratma savaşı veya vur-kaç çatışması devam ediyor.

    Son zamanlarda Suriye ve Irak'taki Kürt toprakları kapışma/hesaplaşma alanına dönmüş durumda. Kerkük-Musul-Bağdat-Erbil dörtgeninde Türkiye, Suudi Arabistan, ABD, İran ve İsrail hegemonya mücadelesini açık veya gizlice yürütüyorlar. PKK-SGD ile Türkiye de aynı bölgelerde birbirleriyle vuruşuyorlar. 

    Dolayısıyla Türkiye'nin belli mekân ve zamanla sınırlandırılmayan operasyonlarını ucu açık hale getirmesi İran, ABD, Suudi Arabistan ve Irak yönetimlerinin işine gelmeyecek, birtakım rahatsızlıklara ve sürtüşmelere neden olacaktır. 
     
  • Basra-Şırnak Ovaköy hattında gerçekleşmesi planlanan proje, gerçekte KDP yönetiminin denetiminde bulunan Habur gümrük kapısının bypass edilmesini ve boşa çıkarılmasını hedefiyor. Ovaköy açıldığında bu sınır kapısından gelip geçen bütün taşıtlarla malların vergisi artık Kürt yönetimine değil, Bağdat hükümetinin bütçesine gidecektir.

    Dolayısıyla Kürt yönetimi Erdoğan'ı istediği kadar görkemli bir şekilde ağırlasın ve gönlünü hoş etmek için başkent Erbil'in dört bir yanını Türk bayraklarıyla donatsın, Türkiye Habur'a akan gelirin musluğunu kısmaya bakacaktır.

Bu arada bir hatırlatma: HDP ve DEM gibi yasal partilerin Türkiyelileşme politikasını (ki ben de o politikayı farklı bir açıdan eleştiriyorum) sert biçimde eleştiren Başur bağlantılı Kürt siyasi hareketleri, Irak Kürdistan Yönetimi'nin siyasi-iktisadi-sosyal ve kültürel anlamda Türkiyelileşme sürecine girdiğinin farkındalar mı acaba? 

Irak hükümeti, "teröre karşı ortak mücadele" ve PKK için "yasaklı örgüt" söylemlerini Türkiye'nin anladığı gibi kullanmıyor.

Mesela hem Kürdistan yönetimi hem de Bağdat hükümeti, "PKK terör örgütüdür" tanımını yapmadılar.

Buna rağmen Ankara, kendi yorumunu ve algısını Bağdat ve Erbil hükümetlerine dayatma çabasında. 

PKK örgütü konusunda Türkiye, birbiriyle çelişkili söz ve davranışlar içinde.

Mesela "Irak'ın toprak bütünlüğünü koruyoruz" denilmekle birlikte, Türkiye'nin güvenlik konsepti Halep-Musul-Kerkük hattını da içeriyor. 

Bu yüzdendir ki Erdoğan'ın ziyareti sırasında sarf ettiği "Bağdat, köklü medeniyetimizin bir şehridir" sözü, Iraklılar arasında tartışmaya yol açtı. 

Ayrıca Türkiye'nin imzaladığı 26 anlaşmanın tümü, neredeyse PKK örgütünün Pençe-Kilit ve ortak operasyonlar yoluyla ortadan kaldırılması şartına bağlanmıştır. Türkiye'nin önceliği "PKK terörü" iken, Irak'ın acil meselesi Dicle ve Fırat suları ile ekonomik kalkınma-ticari projelerdir. 

Esasen Irak istese de PKK örgütüne fiilen ve aktif biçimde fazla bulaşmak istemez; zira bölgesel dengeler, jeopolitik oyunlar ve Irak-Kürt partilerindeki (mesela YNK gibi) farklı görüşler, bu işin öncelikle ele alınmasına engeldir. 

Mesela Irak'ın önde gelen gazetesi El Zaman'da konuya ilişkin bir değerlendirme yapan Abdulcabbar el-Cebburi şunları yazıyor:

Ortadoğu'daki mevcut savaş ve çatışma ortamının yarattığı zor zamanlarda Erdoğan'ın Irak ziyareti tarihi bir hadisedir… Üçüncü bir dünya savaşına yol açacak tehlikeli gelişmelerin ışığında Erdoğan'ın çantasında getirdiği meselelerin hepsi gayet önemlidir.

Bunların başında da Irak topraklarında bulunan PKK örgütünün bir şekilde tasfiye edilmesi geliyor. Ancak İran ile onun Irak'taki uzantıları sayılan siyasi parti ve çevrelerden askeri, lojistik, mali ve silah yardımı alan PKK örgütü kolayca devreden çıkarılabilir mi?

Aynı örgütün Sincar bölgesindeki varlığının sona erdirilmesi de problemlidir… Irak hükümetinin bu konudaki (Türkiye lehine olabilecek) kararına İran razı olabilir mi?

Mutabakata varılan diğer konular (ticaret-petrol vs) hakkında Irak yönetimi tek başına ve bağımsız karar veremez. Çünkü birbiriyle sürtüşen ve zıtlaşan siyasi partilerin bu hususta ortak görüşü yoktur. Hükümet de onlara rağmen karar verme gücüne sahip değildir. 

Egemenlik hakkını kullanamayan ve ciddi meselelerde ABD, İran, İsrail ve Türkiye'nin siyasi-askeri güçlerine dayanarak sonucu belirlediği de bilinmelidir… Dolayısıyla evet, Erdoğan'ın ziyareti tarihidir lakin protokol ziyaretidir. 3


Aslında Pençe-Kilit planının kapsamını genişletmeyi ve buna Irak ile Kürt hükümetlerini katmayı amaçlayan yeni operasyonlara, her iki kesimin askeri birliklerinin ne kadar katkıda bulunacakları da meçhul ve sorunlu. 

KDP peşmergelerinin şimdilik istihbarat verip kılavuzluk yapmakla yetindikleri biliniyor.

Aksi bir durum Kürt toplumunda "brakuji" denilen kardeş kavgası anlamına gelir.

Iraklı bir gazeteci, güvenlik ve istihbarat meselesindeki bu tür dayatmalara işaret eden bir yorum yapıyor:

Evet, diğer resmi ziyaretler gibi Erdoğan'ınki de ülkemize hayır getirebilir. Lakin görüşmeler sırasında güvenlik ve istihbarata ilişkin taleplerin dayatılacağı da kuşkusuzdur. Irak bunu anlayışla karşılayıp mümkün olduğunca işbirliği yoluna gidecektir.

Fakat bu onu yabancı gündemlerini gerçekleştirmeye yönelik bir araç haline getirmemelidir. Keza talep karşılanırken Irak'ın egemenliğinin ihlal edilmesine veya Irak adına yabancının karar vermesine yol açmamalıdır.

(Katkıda bulunulacak ve yardımcı olunacak) operasyonların bilhassa sınır bölgelerinde yaşayan sivil insanların (Kürt, Arap veya başka bir etnik topluluk) güvenliğini sağlaması şarttır. Aksi takdirde bu tür işbirliğinin vatandaş ve devlet açısından vahim sonuçları olabilir. 4

 

Zaho kırsalındaki bombalama sonucu yaralanan bir Arap turist.jpg
Zaho kırsalındaki bombalama sonucu yaralanan bir Arap turist

 

Aynı gazetenin yazarı Muhammed Behcet Samir ise, güvenlik işbirliği hususunda "daha temkinli ve ihtiyatlı olunmasını" tavsiye ediyor.

Zira 20 Temmuz 2022 tarihli operasyonlarda Zaho kırsalındaki bir turizm tesisinin bombalanması sonucu 9 Arap turist ölmüş, 23 kişi de yaralanmıştı. 5
 

Neçirvan Barzani, Temmuz 2022'deki bombalamayı kınamıştı..jpg
Neçirvan Barzani, Temmuz 2022'deki bombalamayı kınamıştı

 

25 Nisan 2024 tarihli El Arabi El Cedid gazetesi, Irak hükümetinin "Suya karşılık PKK ile mücadeleye onay vermiş olmasına rağmen Iraklı kimi partiler ile kesimlerin bu hususta tavır belirlemekten kaçındıklarına" değiniyor. 6

Ziyaret münasebetiyle bir bildiri yayınlayan Irak Komünist Partisi'nin açıklaması ise şöyle: 

Türkiye, Irak'ın içişlerini müdahale etmemeli; Iraklıların kendi iradeleri ve tercihlerine saygı duymalıdır. İki ülke arasındaki problemleri dayatma ve baskı olmadan çözmelidir. Ayrıca Türkiye, ülkedeki federal yapı ile devletin çoğulcu bünyesine hürmet etmelidir. 7


Kısacası kapsamı genişletilmiş operasyonların Türkiye'deki yansımaları da problemlidir.

Beklenilen elde edilmediği takdirde AKP iktidarı ülke içinde Kürt sorununun çözümüne mecbur da kalabilir.

PKK örgütünün silah bırakıp dağdan inmesi ABD'nin işine gelebilir.

Fakat söylendiği gibi Irak'ta veya Rojava yahut başka bir coğrafyada siyasi varlığını (bir çeşit mültecilik) sürdürmesi muhtemel midir? Onu da şartlar belirleyecektir. 

Her durumda Türkiye'nin 26 anlaşma hakkındaki temennileri ve beklentileriyle, Iraklı yetkililerininki farklı olacaktır.

Niyet olsa bile uygulamada çaresizlik, eksiklik, kusur, zaaf ve çelişkiler görülecektir.
 

Hamas temsilcisi İsmail Heniyye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü.jpg
Hamas temsilcisi İsmail Heniyye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü / Fotoğraf: AA

 

Hamas heyetinin Erdoğan ile görüşmesinin anlamı

20 Nisan 2024'te Erdoğan'ın İsmail Haniye başkanlığındaki Hamas heyetini kabul etmesinin muhtemel nedenlerinden biri, Yeniden Refah Partisi, Saadet Partisi ve Filistin halkıyla dayanışma içinde olan kimi İslami grupların seçim sürecinde AKP'nin İsrail ile ticari ilişkisine yönelik eleştirilerinin önünü almaktı. 

Kimi sol kesimler de İsrail'e ticari ürünler satan iktidara yakın şirketler ile BBP mensubu kimi milliyetçi işadamlarını kamuoyu önünde teşhir etme noktasında başarılı oldular.

Katar ve Mısır'ın arabuluculuğuyla Hamas ile İsrail arasında sürmekte olan ateşkes-esir değiş tokuşu görüşmeleri tıkanma noktasına gelse de, bazı Arap ülkelerinin "bir Filistin devletinin kurulması" yönündeki ısrarlarının özü şudur: Kurulacak bu devlet silahlardan arındırılmış olacaktır.

Ayrıca Hamas, böyle bir devleti kabul etmenin şartlarına uymalıdır.

Şöyle ki:

a. Örgütün, öncelikle İsrail'in bir devlet olarak meşruluğunu tanımış olan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) tarafından onaylanan misak-ı milli sınırlarını (1967'de işgal edilen topraklar) kabul etmesi.

b. Kurulacak devleti yönetmek üzere oluşturulacak milli koalisyon hükümetinde yer alması. Bir anlamda artık Gazze'de tek başına bir İslam emirliği (dini yönetimi) kurmaması.

c. Silahsız bir Filistin devletine ayak uydurarak silahlarını bırakması, İzzeddin Kassam tugayları gibi kendine has silahlı milis ordusunu lağvetmesi. 

Londra merkezli Ray El Yom gazetesinin 23 Nisan 2024 tarihli ve Nadir El Safadi imzalı habere göre Arap ülkeleri Hamas'a şu teklifi yapmışlar:

Gazze'deki savaşın durdurulması ve siyasi imtiyazlar elde etme karşılığında silahı bırakması.


Bahsedilen hususlarda ABD, Avrupa Birliği ve Ürdün ile Mısır dâhil Körfez ülkelerinin üstü kapalı benimsediği Hamas'ın silahtan arındırılması önerisi, muhtemelen bu hareketin Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye'nin İstanbul'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve MİT Başkanı İbrahim Kalın ile görüşmesiyle de bağlantılı olmalıdır.
 

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani Fotoğraf-AFP.jpg
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani / Fotoğraf: AFP

 

Bu hususta yerli ve yabancı basında haberler de çıktı. İşte birkaç örneği:

BBC'nin analizine göre:

Söz konusu görüşme İsrail-İran tiyatrosu nedeniyle dikkatlerin Gazze'de yaşananlardan uzaklaşmasının önüne geçildi. Türkiye, bu nedenle diplomatik çabalarının odağına ateşkesi ve iki devletli çözüm perspektifine yeniden dönülmesini yerleştirdi.

(22 Nisan 2024)


Almanya resmi televizyon kanalı ARD, son Avrupa Birliği zirvesinde alınan kararları şöyle özetliyor: 

İran'a karşı kararlı duruş, Türkiye'yi İran'a karşı müttefik olarak kazanma ve AB'nin savunma kabiliyetini güçlendirme. Alınan kararlar doğrultusunda AB bölgede İsrail'e tam destek verme ve İran karşıtı bir cephe kurma çabasında.
 
Bu cephenin başına Türkiye'nin geçirilmek istendiği de anlaşılıyor. Zira, aynı zirvenin sonuç bildirisinde uzun bir süredir 'buzdolabında tutulan' AB-Türkiye ilişkilerinin stratejik çıkarlara bağlı olarak yeniden canlandırılması için özel çağrı yapıldı. 8


22 Nisan tarihli makalesinde Ray El Yom gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdulbari Atwan şu iddiayı öne sürüyor:

Hamas'ın askeri önderi Yahya Sinvar, ABD ile Türkiye tarafından sunulan 'Hamas silah bıraksın, buna karşılık bir Filistin devleti kurulsun' yolundaki projeyi reddetti!  9


Iraklı araştırmacı ve Yazar Dr. Muhammed El Mamuri ise Hamas-Erdoğan-Hamas buluşmasına dair yorumunu şöyle bir varsayıma dayandırıyor:

Erdoğan, bir taşla iki kuş vurma peşinde. Hem Türkiye hem de Arap kamuoyunun gönlünü alacak. Diğer yandan ABD ile sıcak ilişkiler kurmak suretiyle de krizin yol açtığı ekonomik yükünü hafifletecek.
 
Türkiye, Hamas'ın Katar'dan çıkarılması için bu ülkeye yönelik baskıların farkındadır. Hamas, hangi Arap ülkesine sığınırsa sığınsın esir gibi kalacaktır. Serbest hareket edemeyecektir.

ABD ile İsrail, küçük tavizler karşılığında şartlarını böyle bir Arap devleti aracılığıyla Hamas'a dayatacaktır. Bu yüzden Hamas'ın Türkiye'ye sığınması çok daha hayırlı olabilir. 10


Hamas, yeni konağına gittiği takdirde ne olacaktır?

Kanımca ABD, AB ve Arap ülkeleri, bundan böyle Hamas'ın hamisi Türkiye'yi hem destekleyecek hem de iki talepte bulunacaklar.

İlki örgütü silah bırakıp siyasi alanda faaliyet göstermeye ikna etmek. İkincisi ise Hamas'ı İran'ın etkisinden kurtarıp radikalleşmesini önlemek. 

Yukarıdaki farklı değerlendirmelerin tartışılmasında yarar var. 

 

 

Kaynakça:

1. https://www.bbc.com/turkce/articles/cn0ddqlx306o, 15 Nisan 2024.
2. https://tr.euronews.com/2024/04/22/erdogan-13-yil-sonra-bagdatta-turkiye-irak-arasinda-kalkinma-yolu-anlasmasi-imzalandi, 22 Nisan 2024.
3. https://www.azzaman.com/, 24 Nisan 2024.
4. https://www.azzaman.com/. Adalet Abdullah, 22 Nisan 2024.
5. https://www.azzaman.com/, 21 Nisan 2024.
6. https://www.alaraby.co.uk/sites/default/files/25-04-2024/
7. https://www.tareeqashaab.com/index.php/sections/documents-data/15266-2024-04-22-19-53-40.
8. https://www.evrensel.net/yazi/94694/ab-irana-karsi-turkiyeye-rol-verme-pesinde, 18 Nisan 2024.
9. https://www.raialyoum.com/.
10. https://www.raialyoum.com/, 22 Nisan 2024. https://www.raialyoum.com/, Bekir El Sebatin, 23 Nisan 2024.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU