Macron'un açıklamaları ve Rusya'nın nükleer tehdidi

Gülru Gezer Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Büyük umutlarla seçilen, gençliği ve dinamizmiyle Fransa'yı 21'inci yüzyıla taşıyacağı düşünülen Emmanuel Macron'un geride karmaşık bir miras bırakacağı kesin.

Birinci döneminde ülkeyi sarsan Sarı Yelekliler protestoları, ikinci döneminde emeklilik reformunun toplum nezdinde yarattığı tepki, 17 yaşındaki Afrika asıllı bir gencin polis tarafından öldürülmesi sonrasında Fransa'yı mahşer yerine çeviren gösteriler, Afrika'da Fransa'nın ciddi biçimde zemin kaybetmesi, dış politikada somut hiçbir başarının elde edilememiş olması, toplumun Macron'un politikalarından duyduğu rahatsızlık nedeniyle giderek sağa kayıyor olması, Macron dönemine damgasını vuran olaylardan sadece birkaçı. 


Macron'un gündem yaratan açıklamaları

Ukrayna savaşının başında Rusya'nın izole edilmemesi gerektiğini söyleyen, ancak zamanla tutumunu değiştirerek Rusya'ya karşı daha katı bir söylem benimseyen Macron, son olarak 26 Şubat'ta Paris'te düzenlenen ve Avrupalı liderlerin de hazır bulunduğu Ukrayna'ya Destek Konferansı'nda Rusya'nın mutlak şekilde yenilgiye uğratılması gerektiğini, her seçeneğin masada olduğunu, halihazırda bir fikir birliği olmasa da Ukrayna'ya asker gönderilmesi seçeneğinin de dışlanmaması gerektiğini ifade etti.

Macron'un bu açıklaması gündeme bomba gibi düştü. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İlk tepkiler NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov'dan geldi.

Stoltenberg NATO'nun Ukrayna'ya asker göndermesinin söz konusu olmadığını ifade ederken, Peskov "Bu durumda NATO ile çatışma bir ihtimal değil, kaçınılmaz olur" dedi.

NATO müttefikleri ve Avrupa ülkelerinden de Ukrayna'ya asker gönderilmeyeceği yönünde peşpeşe açıklamalar geldi. 

ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby, "Bu karar egemenlik kararıdır, her NATO müttefiki buna kendi karar verir. Başkan Biden, bu çatışmanın başlangıcından beri çok net. Ukrayna'da muharebe rolünde ABD askeri olmayacak" diyerek diğer NATO müttefikleri için kapıyı araladı ancak Vaşington'un tutumunun değişmediğinin altını çizdi. 

Macron'un açıklaması Fransa'da tepkiyle karşılandı. Gazeteler Macron'un Avrupa'da yalnız kaldığını yazarken, muhalefetteki siyasetçiler Macron'un açıklamalarını "sorumsuzca" olarak nitelendirdi ve bir nükleer güç olan Fransa'nın Rusya'yı karşısına alacak açıklamalarda bulunmaktan kaçınması gerektiğine vurgu yaptı.

Fransız yorumcuların bazıları ise, içeride çiftçilerin tepkisi ve yeni kurulan hükümet nedeniyle sıkıntıda olan Macron'un Ukrayna açıklamasıyla gündemi değiştirmeye çalıştığını ve dikkati dışarıya yöneltmeye amaçladığını öne sürdüler.  

Konu Fransa Ulusal Meclisi'nde de hararetli tartışmalara neden oldu.

Çiftçilerin durumu için düzenlenmesi öngörülen oturuma Başbakan Gabriel Attal ile ana muhalefet partisi aşırı sağcı Ulusal Birlik'in lideri Marine Le Pen'in söz düellosu damgasını vurdu.

Marine Le Pen, "Dünyadaki tek imparatorluk ABD bile bunu reddederken, Fransa'yı dünyanın askeri yapma hakkı nereden geliyor?" sorusunu yönelterek hükümeti eleştirdi.

Başbakan Attal ise, "Sayın Le Pen, siz Rusya'yla bir askeri ortaklığı savunuyordunuz! 10 yıl değil, 5 yıl değil başkanlık seçimi kampanyanızın üzerinden sadece 2 yıl geçti. Siz kazansaydınız şimdi Ukraynalıları ezmek için Rusya'ya asker gönderiyorduk!" dedi. 

Fransa Dışişleri Bakanı Stephane Sejourné ise, Macron'un sözlerine açıklık getirmek amacıyla Fransa'nın, Ukrayna'ya asker gönderme niyetinde olmadığının altını çizerek, "Fransızlar, Ukrayna için ölmeyecek. Asker göndermeyeceğiz" şeklinde konuştu. 

Macron gelen tepkiler karşısında geri adım atmadı ve meseleyi Paris'teki toplantı öncesinde Avrupalı bazı liderlerle telefonda görüştüğünü belirtti.

Halbuki Almanya Başbakanı Olaf Scholz toplantıya katılmak üzere Berlin'den hareket etmeden evvel gazetecilerin sorularını yanıtlamış ve Taurus seyir füzelerine ilişkin olarak Alman uzmanlardan oluşan bir ekibin eğitim vermek üzere Ukrayna'ya gitmesinin gerekeceğini, bu nedenle meselenin gündemde olmadığını ifade etmişti. 


Avrupa'da panik rüzgarları

Daha geniş bir perspektiften bakıldığında, ABD'deki seçimler, Ukrayna'ya yapılması öngörülen yaklaşık 60 milyar ABD doları değerindeki yardımın ülkenin güneyindeki düzensiz göç sorunu nedeniyle Cumhuriyetçiler tarafından bloke edilmesi, Ukrayna'nın son iki haftada iki kasabadan çekilmesi ve eski ABD Başkanı Donald Trump'ın geçmişte bir NATO üyesi ülkenin lideriyle yaptığı görüşmede, NATO müttefiklerinin yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde Rusya'yı Avrupa'ya karşı kışkırtacağını ifade etmiş olması Avrupa'da belirli ölçüde panik yarattı. 

Macron'un açıklamaları bu paniği daha da artırdı. Scholz hem Avrupa halklarının hem de Almanların endişelerini yatıştırmak amacıyla geçen hafta üç ayrı vesileyle Ukrayna'ya asker gönderilmeyeceğini yinelemek durumunda kaldı.  

Avrupa'daki genel görüş Rusya'nın Ukrayna'da durdurulamaması halinde Batı'ya saldırabileceği yönünde.

Nitekim bir süredir aralarında genelkurmay başkan ve savunma bakanı başta olmak üzere Alman yetkililer savaş ihtimaline binaen gerekli hazırlıkların yapılmasının önemine işaret ediyor. 

Bu nedenlerle, Doğu Avrupa tarihi nedenlerle biraz daha sert bir tutum sergilese de özellikle Batı Avrupa Rusya'yı doğrudan karşısına almaktan genel olarak imtina ediyor.
 


Macron'un çıkışı Rusya'ya yaradı

Macron, geçmişte NATO'nun beyin ölümünün gerçekleştiği ve bir Avrupa ordusu kurulması gerektiği yönünde çeşitli açıklamalar yapmıştı, ancak savaşın yaşandığı bir zamanda Batı'nın ve NATO'nun Rusya'ya karşı duruşunun kırılganlığını ortaya çıkartacak bir çıkış yapması hem kendi itibarını zedeledi hem de Fransa'nın Batı'da izole olmasına yol açtı. 

Fransız anket şirketi CSA'nın Europe 1, CNews ve Le journal de Dimanche için yaptığı çalışma halkın yüzde 76'sının Ukrayna'ya asker gönderilmesine karşı olduğunu, yüzde 23'ünün bu fikri desteklediğini, yüzde 1'lik kesimin ise kararsız olduğunu gösterdi.

Fransız yorumcular Macron'un Ukrayna'yı gerçekten düşünmediğini, zira Fransa'nın Ukrayna'ya yaptığı askeri yardımın 700 milyon avro civarında olduğunu, buna mukabil daha temkinli açıklamalar yapan Almanya'nın yardımının ise 17,1 milyar Avro'ya ulaştığını belirterek, Fransız Cumhurbaşkanı'nın Ukrayna'ya ilişkin dayanışma mesajlarının samimiyetsiz olduğunu savundu. 

Dahası, Batılı ülkelerin Ukrayna'ya asker göndermeyeceklerini net bir şekilde ifade etmeleri zaten bir süredir istediği askeri desteği almakta zorlanan ve Gazze savaşının gölgesinde kalan Ukrayna nazarında moral bozukluğuna neden oldu. 

Rusya ise Batı'daki panik karşısında kapalı kapılar ardında sevinse de Ukrayna'ya Batı'dan asker gönderilmesine kayıtsız kalmayacağını tehdide varan açıklamalarla net bir şekilde ortaya koydu. 

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yıllık ulusa sesleniş konuşmasının başında Macron'un açıklamalarına isim vermeden değindi ve Batı'yı Rusya'yı bir silah yarışına zorlamakla itham etti, Moskova'nın stratejik nükleer kuvvetlerinin kullanılmaya hazır olduğunu, ancak bir küresel nükleer savaşın "medeniyeti yok edeceğini" ifade etti.

Putin, "Onların da kendi topraklarındaki hedefleri vurabilecek silahlarımız olduğunu anlamaları gerekiyor" diyerek niyetlerinin ciddiyetini bir kez daha vurguladı. 

Söz konusu konuşmadan birkaç gün sonra Rusya Savunma Bakanlığı nükleer kapasiteli kıtalararası balistik füze "Yars"ın deneme fırlatışının gerçekleştirildiğini duyurdu.

Bilahare, Putin'in "akıl hocası" olarak bilinen Aleksandr Dugin bir açıklama yaparak, şunları söyledi:

Yeni bir dünya düzeninin oluşum aşamasındayız. Bu süreç sıcak çatışmalara sahne oluyor. En kötüsü ise bizim şu an nükleer savaş riskiyle karşı karşıya olmamız. Her geçen gün de maalesef bu tehlikeye bir adım daha yaklaşıyoruz.


Gelinen noktada, Trump'ın seçilmesi halinde ABD'nin izolasyonist politikalarla içine dönmesi ve İkinci Dünya Savaşı öncesi döneme benzer bir tablonun ortaya çıkmasına, Avrupa'nın panikle Rusya'yı daha da kışkırtacak hareketlerde bulunmasına, Moskova'nın da bu durumu fırsat bilerek harekete geçmesine ve Avrupalıların korktuklarının başlarına gelmesine neden olacağı açıktır.

Bu nedenle tüm tarafların savaşın daha da tırmanmasına engel olmaları ve diplomasiye öncelik vermelerine her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU