MHP Genel Başkanı Bahçeli: Karanlık ellere karşı uyanık olmalıyız

Bahçeli partisinin grup toplantısında konuşuyor

Fotoğraf: AA

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli grup toplantısı konuşmasına  Santa Maria Kilisesi'ndeki saldırıya değinerek başladı.

“Toplumsal huzurumuzu bozmak, asayiş ve güvenliğimizi bulandırmak amacıyla zehir saçan Türkiye düşmanları hiç boş durmuyor, hain emellerinden hiç vazgeçmiyor” diyen Bahzeli özetle şunları söyledi:

Geçtiğimiz pazar günü, İstanbul’un Sarıyer ilçesinde bulunan Santa Maria Kilisesi’nde yapılan ayin sırasında, iki teröristin düzenlediği silahlı saldırıda bir vatandaşımız hayatını kaybetti.

Bu menfur ve melanet eylemi lanetliyor, vefat eden vatandaşımızın ailesine taziyelerimi iletiyorum. Yabancı uyruklu teröristlerin kısa sürede yakalanması, ilerleyen günlerde suikastın sır perdesinin aralanacak olması şüphesiz memnuniyet vericidir.

Toplumsal huzurumuzu bozmak, iç asayiş ve güvenliğimizi bulandırmak amacıyla zehir ve zillet saçan Türkiye düşmanları hiç boş durmuyor, hain emellerinden hiç de vazgeçmiyor. Gelişmeleri dikkat, tedbir ve temkinle kavramalı ve takip etmeliyiz.

Bilhassa 31 Mart seçimlerine kadar provokasyon ortamını canlı tutmayı ve ülkemizin sinir uçlarıyla oynamayı planlayan karanlık ellere azami şekilde uyanık olmalıyız. Milli birlik ve dirliğimizi kundaklamayı hedefleyen iç ve dış husumet cephesine fırsat veremeyiz, inşallah da vermeyeceğiz.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

“Atıl ve hareketsiz durmayacağız”

Siyaseti kaygan ve kaypak ilişkiler ağına tahvil ve teşmil edenlerin ahlak ve etik ihlaline elbette sessiz ve seyirci kalmayacağız. Türkiye’yi risk ve tehditlerle tuzaklanmış meçhul bir akıbete sürüklemeye uğraşan hiçbir odağa atıl ve hareketsiz durmayacağız. Milliyetçi Hareket Partisi sahip olduğu tarihi misyonun idrakindedir. Bu misyonun dinamizmiyle Türk ve Türkiye Yüzyılı vizyonunu gerçekleştirmenin arayış ve amacındayız.

Ülkemizin vakit kaybetmeye tahammülü kalmadı. Milletimizin oyalanacak takati kalmadı. İstismar ve ihanet siyasetine dayanacak sabır da kalmadı. 14 Mayıs ve 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerinin Türkiye lehine ortaya çıkan muazzez sonucunun perçinlenmesi, yeni yüzyılın aralanan perdelerinin iyice açılması 31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimlerine bire bir bağlıdır.

Önümüzdeki demokratik eşik kazasız belasız atlatılmalıdır. Türkiye’nin ilerleyiş ve yükseliş momenti hız kesmeden devam etmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı bu hedefe kilitlenmiştir.

“Her vatan evladı bir ve eşittir”

Hep Birlikte Türkiye’yiz. Hepimiz Türk milletiyiz. Millet olma hali bugüne kadar ulaşılmış en medeni, en modern, en gelişmiş beşeriyet özelliğidir. Milletimizi oluşturan her vatan evladı bir ve eşittir. Türkiye’de sınıflı bir toplum yapısı veya kast sistemi yoktur. İmtiyazlı bir azınlıktan, seçkin bir zümrenin hakimiyetinden, hukuken ve siyaseten üstünlüğü olan seçkin bir tabakadan asla söz edilemez. Milletimizin her ferdi kanun önünde aynı haklara sahiptir. Bir asırlık Cumhuriyet’in en büyük kazanımlarından birisi fırsat eşitliğinin tesir ve tecellisidir. Dağdaki çobanımızla üniversitede ders veren bir akademisyenimiz arasında hukuken ve demokratik haklar açısından hiçbir fark yoktur. Her neviden ayrımcılık ve bölücülük ayaklarımızın altındadır. Cumhur Bizim, Türkiye Hepimizindir.

Cumhur İttifakı’nın emsalsiz uzlaşmasıyla, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin uyum ve geniş fırsatlarıyla Türkiye, sorun yumağı haline gelen, kriz üreten, demokrasimizi tehdit eden Parlamenter Sistemin prangalarından kurtulmuş ve ufku aydınlanmıştır. Bu reform milletimizin tarihi bir başarısıdır.

“CHP yönetimi siyasi aklını hepten tüketmiştir”

CHP Genel Başkanı’nın Türkiye ittifakını telaffuz etmesi nafile bir gayrettir. Millet ittifakı olmadı, şimdi de Türkiye ittifakı mı kuracaklar? Zillet tutmadı, ittifakın çatı ismi olarak Türkiye’yi mi kullanacaklar? Gördüğümüz kadarıyla DEM’lenmek CHP yönetimine hiç iyi gelmemiş, şuurunu kaybetmiş, siyasi aklını hepten tüketmiştir.

Azgın Türkiye muhalifleriyle Türkiye ittifakı oluşturma gayesi bu sefalet yuvalarının iflah olmaz perişanlığını teyit etmekle kalmamış, aciz ve acınası siyasetlerini de tamamıyla deşifre etmeyi sağlamıştır.

Özgür Bey, taşıma suyla değirmen dönmeyeceğine göre, bu ittifakı kimlerle tesis edeceksiniz? İhanetin dem aldığı bir ittifaka nasıl Türkiye ittifakı demeyi içinize sindireceksiniz? Henüz kendi aranızda katılaşmış ihtilafları ve katran gibi yüzeye çıkmış ikilikleri aşamamışken Türkiye ittifakını seslendirmeniz kara mizah değilse nedir? Sayın Kılıçdaroğlu’nun bütün izlerini silmenin, neredeyse ismini ananı kapının önüne bırakmanın neresi Türkiye ittifakı? Neresi adamlık? Neresi vefakarlık?

Kürsüde gaza gelip kendi kendini alkışlamayı bırak da yüreğin varsa bunları açıkla. PKK bu ittifakın neresinde? Yanında mı, yöresinde mi, yedeğinde mi?

DEM’cilere hayranlığın, devamlı savunman, onları allayıp pullaman, el etek öpmen sırf ittifak için mi? Yoksa bilmediğimiz başka sakıncalı, sakat ve sancılı ilişki ve irtibatların da var mı?

İhanetin ittifakı değil, ancak ve ancak imhası olur. Bizden söylemesi, Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Allah’ın inayetiyle ihanetin kökünü kurutacak, bu kapsamda hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmayacaktır.
 

Bilinmelidir ki, DEM’den medet umanların sonu sandıkta hüsrandır. DEM’lenmiş CHP, açık veya gizli ortakları Türkiye’nin karşısında, biz sonuna kadar yanındayız.

Davutoğlu’na yanıt

Sayın Davutoğlu, Hacı Bektaşi Veli’nin söylediği gibi, “biz dile ve söze değil, öze ve hale bakarız.”  Senin özün de, halin de kir tutmuş, temizlenmen için kanaatimce epey bir emek sarf etmene ve zaman harcamana ihtiyacın var.

Parlamenter sistem hakimken, cümle alem biliyor ki, eğer başbakanlık arzusuna kapılsaydım, koşmama yer ve gerek katiyen olmazdı. Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben diyen bir dava insanı, şartlar oluşmadan, millet takdir etmeden, dolambaçlı yollardan ve sipariş edilmiş hiçbir makama talip olmaz, hiçbir koltuğa tenezzül etmez.

Sayın Davutoğlu, masalı bırak, bizi bilen bilir, tanıyan tanır; senin de sicilini ve geçmişini bilmeyen ve tanımayan yoktur.  Doğrudur, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra Başbakanlık makamı hem doğrudan hem de dolaylı olarak bize teklif edildi.
 

Ancak ben siyasi bölücülerin desteği ve Türkiye’nin aleyhine olan bir iktidar yapısını elimin tersiyle itmeyi, nefsimi çiğnemeyi vatan, millet ve şeref görevi saydım, bundan pişman olmadığım gibi aynı durum bugün vasat bulsa yine benzer duruşu cesaret ve hamiyetle gösteririm.

Bir günlük saltanat için binlerce yıllık milli mirası hiçbir namerde, hiçbir çıkarcıya çiğnetmem. Kaldı ki sen, Başbakanlık makamını terk etmedin, bugün daha iyi anlaşılıyor ki isabetli bir kararla tard edildin, kapının önüne tarihi bir tasarrufla bırakıldın. Anlaşılan hala ıslah olmamış, hala akıllanmamışsın.

“Hep olduğumuz gibi göründük, göründüğümüz gibi olduk”, sözüne gelince, Sayın Davutoğlu geçelim bunları, kargaların bile güleceği bu klişe ifadene ne itibar edecek ne de ikna olacak bir Allah’ın kulu zannederim yoktur ve kalmamıştır.

“Cumhur İttifakı’nı anlamak her kişinin harcı değildir”

Özellikle bir konuyu açıklığa kavuşturma ihtiyacı duyuyorum: Günlerdir, muhalefet partileri ve kimi köşe yazarları Cumhur İttifakı’nda sorun yaşandığını, partiler arasında anlaşmazlıkların derinleştiğini iddia ediyorlar. Devamlı çalı dibi yoklayıp, davulun kasnağına vuruyorlar. Gündeme yansıyan bazı meselelerle ilgili görüş ayrılıkları olduğunu, nevzuhur bir güç mücadelesinin gittikçe sertleştiğini söylüyorlar.

Bu bayağı ezberleri devamlı tekrar eden kötürüm çevrelere ve köhne zihniyetlere diyorum ki, Cumhur İttifakı’nı anlamak ve anlatmak her kişinin harcı değildir, hele hele bozguncuların hiç değildir.

AK Parti ile MHP arasında kurulan ahlaki, samimi ve milli bağı anlamlandırmak ve hak teslimini yapabilmek için öncelikle izan, insaf, irade, vatan ve millet sevdasıyla yoğrulmuş akıl ve yürek lazımdır.

“İnsanlık vicdanı İsrail’i çoktan mahkum etmiştir”

Uluslararası Adalet Divanı’nın ara karar duruşmasında, İsrail’in Soykırım Sözleşmesi’nin ihlal ettiği iddiasıyla yargılanmasına hükmedilmesi, bu ülkenin aleyhine geçici tedbir kararının alınması çok önemli bir gelişmedir.

Adalet Divanı’nın nihai kararının çıkması zaman alacak olsa da, İsrail’in soykırım suçunun bedelini eninde sonunda ödeyeceği açıktır. Kaldı ki, insanlık vicdanı İsrail’i çoktan mahkum etmiştir. Sayıları 26 bini geçen mazlum Filistinlinin ölümüne sebep olanlar inanıyorum ki çok ağır şekilde cezalandırılacaklardır. Adaletten kaçış yoktur.

Uluslararası Adalet Divanı’nın Güney Afrika’nın başvurusuyla harekete geçmesi, bu ülkenin kararlı ve tavizsiz tutumu elbette her türlü takdirin üstündedir. Türkiye’nin bu sürece çok ciddi destek verdiği ortadadır.

“Coni insandır da, Mehmedimiz insan değil midir?”

Dün Ürdün’ün kuzeydoğusunda ABD’ye ait bir askeri üsse insansız hava araçlarıyla saldırı yapılmış, 3 Amerikan askeri ölmüştür.  Biden ise misilleme sözü vermiş, ABD yönetiminden İran’a karşı intikam sesleri yükselmiştir.

Mehmetlerimiz şehit edilirken sesi çıkmayanların, üstelik hunhar terör eylemlerini teşvik edenlerin şimdilerde savaş tamtamı çalmaları vahim bir ikiyüzlülüktür. Coni insandır da, Mehmedimiz insan değil midir?

Ayrıca İsveç’in NATO’ya katılımıyla birlikte 40 adet F-16 uçağı ve 79 adet modernizasyon kitinin onay işlemi bir an evvel tamamlanmalı, F-15’ler için ödediğimiz para da iade edilmelidir. 16 Ocak 2024 tarihindeki grup konuşmamda vurguladığım gibi, Amerikan vatandaşları ABD’ye sahip çıkmalıdır.

Amerikan vatandaşları hem kendi gelecekleri hem de dünyanın geleceği açısından ABD’yi adil, insani, vicdani ve hukuki bir çizgiye muhakkak çekmelidir. Türkiye’yi bölmek ve parçalamak için sevk ve idare edilen bölücü terör örgütünün arkasında ABD vardır.

 

Independent Türkçe 

DAHA FAZLA HABER OKU