4 soruda Rusya'nın "Gayrimenkuller Kararnamesi": Kim baskın çıkacak: Hayallerin kutupları mı, kutupların hayalleri mi?

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Mikhail Klimentyev/RIA Novosti

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya İmparatorluğu ve SSCB'ninkiler de dahil olmak üzere Rusya Federasyonu'nun yurtdışındaki gayrimenkullerinin yasal koruması için fon tahsisine ilişkin bir kararname imzaladı.

Aynı zamanda yurt dışında Rus mülklerinin aranması için de fon ayrılıyor.

Rusya, SSCB ve Rusya İmparatorluğu dönemleri de dahil olmak üzere yabancı bir ülkeye ait mülklerin talep edilmesi, düzenlenmesi ve yasal olarak korunmasına fon ayırdı.

Bununla ilgili bir emir 18 Ocak'ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından imzalandı.
 

Yurtdışındaki emlaka sahip çıkılmasına ilişkin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in imzaladığı kararnameyi nasıl okumalı?

Vladimir Putin ülkesinin bugününü geçmişinden ayırmadan içerisi ve dışarısı için politikalar üreten bir politikacıdır.

Daha SSCB resmen dağılmazken 12 Haziran 1991'de Rusya Cumhurbaşkanı seçilen Boris Yeltsin, sosyalist devrimin babası Vladimir Lenin ile ilgili "Keşke hiç doğmasaydı" demişti.

Bu konuda Yeltsin'den daha katı bir pozisyonda duran Vladimir Putin de Stalin'in ölümünden sonraki dönemin SSCB'yi çöküş sürecine götürmesini esefle karşıladığını ifade etmenin yanı sıra, "20'nci yüzyılın en büyük trajedisi SSCB'nin dağılmasıdır" demekten kendini aslı alıkoyamaz.

Yani Çarlık Rusya'sını, SSCB'nin özellikle Stalin dönemini (1923-1953) ve son 24 yıllık kendi dönemini bir bütün halinde görmek ister ve iktidarını pekiştirdikçe kafasındaki o bütünlüğü gerçekleştirmek için adımlar atmaya çalışır.

Kremlin'den talimat alan Rusyalı yorumcular 2007 Münih Güvenlik Konferansı'nda yaptığı konuşmayla Vladimir Putin'in  dünyadaki güç dengelerini değiştirerek Rusya'nın tek kutuplu dünyaya karşı bir güç olarak ortaya çıktığını ifade ederler.

18 Mart 2014'te Kırım'ın ilhakı Rusya'yı daha da cesaretlendirirken "tarihi topraklarımız" diye nitelendirilen Donetsk ve Lugansk vilayetlerinin Ukrayna'dan koparılarak bağımsız cumhuriyetler ilan ettirilmesi Çarlık Rusyası + SSCB + Putin modeli uygulamasının bir sonraki aşamasıydı.

24 Şubat 2022'de Ukrayna'ya yapılan saldırının  ise resmi açıklamalarda "Doğu'ya taraf genişlememe sözü vermesine rağmen, sözünü tutmayan Batı'nın önünü kesme amacı" taşıdığı ifade edilmesine rağmen aslında eski SSCB tipi yeni bir ittifak devletinin ilanını ve sınırların kapatılmasını amaçlıyordu.

Evdeki hesabın çarşıya uymamasına ve Ukrayna'daki savaşın Rusya'nın sırtına inanılmaz bir külfet bindirmesine rağmen Vladimir Putin yeni imparatorluk iddiasından asla vazgeçmiş değil.

Çarlık Rusya'sı, SSCB ve Rusya Federasyonu'nun yurtdışındaki gayrimenkullerinin bulunması, sahip çıkılması ve korunmasına ilişkin çalışmaların bizzat Kremlin tarafından desteklenmesini öngören kararname de imparatorluk hayallerine ulaşmanın enstrümanlarından biridir.


Kararnamenin 18 Ocak'ta Kremlin'in internet sitesinde yayımlanmasından sonra dikkatlerin çekildiği hususlardan biri de "Kırım örneğinde olduğu gibi Putin'in, bir zamanlar ABD'ye verilmiş Alaska'yı da geri isteyeceği." Bu iddia gerçeği ne ölçüde yansıtıyor?

Vladimir Putin 24 yıllık devlet başkanlığı döneminde ilk kez Rusya'nın en doğusundaki Çukotka Yarımadası'na gittiğinde Independent Türkçe gezinin "kutuptaki ABD+NATO-Rusya sürtüşmesi"nden dolayı gerçekleştiğine dikkat çekmişti.

Batılı yorumcular da Vladimir Putin'in, Kırım örneğinde olduğu gibi Alaska'yı geri isteyebileceği uyarısında bulunmuşlardı.

18 Ocak'ta imzaladığı kararnameye istinaden Alaska'nın bir gayrimenkul olarak değerlendirilip değerlendirilmediğini henüz bilemiyoruz.

Ancak değerlendirileceği ihtimali büyüktür. ABD + NATO ile Rusya arasındaki kutuplardaki sürtüşmede Alaska, Batı blokunun elini çok güçlendiren bir öğe olduğu için Moskova bu konuda ciddi sürtüşmeler oluşturarak gündem değiştirebilir.

Gelen son haberler NATO'nun 1988'den buyana ilk kez 90 bin askerin katılımıyla gerçekleştireceği Steadfast Defender tatbikatının önümüzdeki hafta başlayacağını mayıs ayına kadar süreceğini gösteriyor.

Tatbikatların senaryosunun resmen açıklanmamasına rağmen, esas hedefin Rusya olduğunu saklamaya da NATO yetkilileri özel bir ihtiyaç hissetmiyor.

Burada önemli husus şu:

Mayıs ayına kadar sürecek tatbikat sırasında kutuplarda gerilim yükselirse Rusya, Alaska'yı ABD'den geri mi isteyecek yoksa Alaska'ya asker çıkarma girişiminde mi bulunacak?

İkisini de yapamazsa ABD+NATO işbirliği önünde geri adım atmak zorunda kalmayacak mı?

Steadfast Defender tatbikatına İsveç'in de katılacağını ekleyelim.


Kırım demişken, Rusya Kırım'ı ilhak ettikten sonra her şey bitti mi yoksa?

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski Batı basınına verdiği demeçte "2024 yılında Kırım'ı kurtaracaklarını" ifade etse de bunun adeta imkânsız derecede zor olduğunun görülmesi gerekir.

Kah Sevastopol limanındaki gemilerin vurulduğu kah köprülerin patlatıldığı bir ortamda Moskova şimdi Kırım'ın 1954'te SSCB Komünist Partisi Birinci Sekreteri Nikita Hruşşov tarafından hukukun ihlal edilerek ve yasalara aykırı şekilde Ukrayna'ya verilmesine ilişkiler belgeler üzerinden hukuk alanında da mücadeleye hazır olduğunu sergiliyor.

Şayet Alaska'yla ilgili de "ABD'ye keyfi biçimde verildi" şeklindeki iddiayla ortaya çıkılırsa o zaman Kırım örneğindeki hukuk mücadelesini Alaska'yla ilgili de başlatıldığını göreceğiz.

Ancak Kırım'da olduğu gibi Alaska'ya da önce askeri çıkarma, ardından referandum yoluyla ilhak yapılması asla ve asla söz konusu olamaz. Alaska'yı istediğine ilişkin iddiaları Vladimir Putin 'gevezelik' adlandırmıştır.


Rusya ile ABD+NATO ittifakı arasında kutuplardaki sürtüşme ne zaman başladı ve asıl amaç ne?

NATO Deniz Kuvvetleri Komutanı Clive Johnstone, Kasım 2015'te İttifak Parlamenter Meclisi'nin İstanbul'daki Zirve toplantısında yaptığı konuşmada "Kuzey Kutbu'nda Rusya'nın kendilerini rahatsız ettiğini" söylemişti.

Sürtüşme senede 100 milyon ton taşıma kapasitesi bulunan deniz yolunu kimin kontrol edeceği üzerinedir.

Batı'nın Rusya'ya uyguladığı yaptırımlara Japonya'nın can-ı gönülden destek vermesinin bir nedeni de işte budur.

ABD+NATO'nun bu sıkıştırmalarına karşı Rusya da Kırmızı Deniz'i ABD'nin en yakın müttefiki İsrail gemilerine kapatmaya çalışan Yemen'deki Husilerin arkasındaki İran ile askeri alandaki işbirliğini güçlendiriyor.

Geçen 18 Ekim'de BM'nin İran'a uyguladığı silah ambargosunun süresi dolunca Moskova, özellikle İran'ın Güney bölgelerinde askeri işbirliğinin güçlendirilmesine ilişkin yeni anlaşma imzalama girişiminde bulundu.

Yani amaç okyanus yollarını da kendi kontrolü altında tutmaktan ibarettir.

Vladimir Putin'in 18 Ocakta imzaladığı kararnamenin, Rusya'nın yaptırım altındaki 300 milyar dolarının Ukrayna'nın kullanımına verilmesine ilişkin iddiaların gündeme gelmesinden sonra alındığını da unutmadan bir tarafa not etmekte fayda var.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU