MHP Genel Başkanı Bahçeli: PKK terörü bir sonuç değil vasıtadır

Bahçeli, “Irak’ın kuzeyindeki dağlık bölgeyi içine alacak şekilde, derinliğine 60 km’ye kadar inen, “Türkiye’nin Güvenlik ve Geleceği İçin Huzur Hattı” kurulmalı, bu hattın içine sinek bile sokulmamalıdır” dedi

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli TBMM Grup Toplantısında konuştu. 

“2024 yılının geneline baktığımızda bizi bekleyen iki mühim siyasi dönüm noktası vardır ve bunlar hem partimiz hem de ülkemiz adına ciddi gelişmelere sahne olacaktır” diyen Bahçeli, ilk dönüm noktasının  17 Mart 2024 tarihinde yapılması planlanan MHP 14.Olağan Büyük Kurultayı olduğunu söyledi

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

“2024 yılında bizi bekleyen ikinci siyasi dönüm noktası da, 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleridir” diyen Bahçeli özetle şunları söyledi:  .

Nitekim bugüne kadar 165 belediye başkan adayımızı belirleyip ilan ettik. Üzerinde çalıştığımız diğer adaylarımızı da aynı şekilde ve peyderpey kamuoyunun bilgisine sunmayı planlıyoruz. Bunun yanı sıra, diğer partiler de belediye başkan adaylarını açıklamaktadır.

CHP’de işler iyice sarpa sarmış, belediye başkan adaylarının tespitinde kriz ve karışıklık artık bastırılamaz şekilde gün yüzüne çıkmıştır.İçeriden DEM’lenen, dışarıdan yemlenen CHP yönetimi akli, fikri ve siyasi melekelerini kaybetmekle kalmamış, istikametini hepten şaşırmıştır.

"Milletimizin güçlü iradesi DEM’lenmiş CHP’den hesap sormaya yeterlidir"

1984 yılından buyana terörle mücadelede çok sayıda şehit ve gazi verilmiştir. Bu çerçevede terörün kanlı suikastlarından milletimizin tamamı müteessir olmuş, milli yüreklere ateş düşmüştür. Terör ve bölücülük mağduru milletimizin güçlü iradesi DEM’lenmiş CHP’den hesap sormaya yeterlidir.  Kırk yıllık zaman diliminde hayatını kaybeden sivil vatandaşlarımızın yanında; asker, polis, korucu şehit ve gazilerimizin muhterem ailelerinin, yakınlarının ve sosyal muhitlerinde yer alan sevenlerinin sandık gücü bugünkü CHP’nin alacağı oy miktarının çok üstünde olmalıdır. Doğal ve doğru olanı da budur.

"Millete gerici demek küfürdür"

Geçen hafta bir televizyon kanalında yayımlanan ve bir derginin düzenlediği “Cumhuriyet’in Aydınlık Yüzleri” ödül töreninde konuşan, Türkiye’ye yabancıların gözüyle bakan Livaneli soy isimli bir zat, beş para etmez aklının dibine çöreklenmiş kiri pası bayağı bir dille açık etmiştir. Neymiş, 31 Mart seçimlerinde, “Ya gerici ordular, avcı taburları ya da hareket ordusu kazanacakmış”

Bildiğimiz ve takip ettiğimiz kadarıyla Türkiye’de gerici ordu değil, kahraman Türk silahlı Kuvvetleri vardır ve düşman çatlamaktadır. Yine avcı taburları diye bir şeyi ne gören, ne duyan, ne de şahit olan söz konusudur. Meselenin püf noktası, Livaneli’nin bu tarihi çarpıtmasını ve milli iradeye layık gördüğü alçak iftirasını gülümseyerek ve hatta sevinç içinde dinleyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan sadra şifa tek bir itiraz gelmemiş olmasıdır. Çünkü alın birisini vurun ötekine. Çünkü  millete en ağır hakaretleri reva gören, sandığı ve demokrasiyi küçümseyen yeni yetme yobaz zihniyetlerdir.

Bir defa şu hususu ifade etmek isterim ki; Millete gerici demek küfürdür, kifayetsizliktir. Millete gerici demek Türkiye’ye geriden bakmaktır.  Millete gerici demek hürmetsizlik ve haramzadeliktir. Millete gerici demek su katılmamış bir soysuzluktur. Bu firavunca sözlerin cevabını bilhassa İstanbullu kardeşlerim 31 Mart 2024 tarihinde sandığın başında oylarıyla vereceklerdir.

“Vicdanın kabul etmeyeceği karanlık tablo”

AB ve ABD merkezli siyasi ve düşünce akımlarının sorgulanması, batı paradigmasını da tartışmaya açmaktadır. Hangi zaviyeden bakarsak bakalım insanlık buhrandadır ve bunun nevzuhur bir Ortaçağ yapısıyla tarif ve tevili bize göre akla en yatkınıdır. İsmini zikretmekten bile utandığım bir günah adasında, serveti ve şöhreti olan insanlık defolarının, reşit olmayan kız çocuklarına karşı iğrenç muameleleri hiçbir bahaneyle izah edilemeyecek türden bir skandal, hatta barbarlıktır.

İsrail masum bir halkın kanını dökerken, ABD’de bir sinagogun altında deşifre edilen yasa dışı tünellerden insan ticaretine, pedofiliye ve organ mafyasına dair bulgular elde edilmiş, sonuçta oluk oluk pislik akmıştır.  Hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği bu karanlık tabloyu medeniyet ve modernlik diye yutturmaya kalkmak aklın, ahlakın ve mantığın ihlal ve inkarından başka bir şey değildir.

Batının çürüyen devlet ve toplum bünyesinin saçtığı habis virüsler aynı anda dünyanın diğer coğrafyalarına da bulaşmakta, bu durum medeniyet ve milletleri baştan ayağa tehdit etmektedir. Bu kapsamda bizim ‘İnsanlığın Huzur Projesi’ni hazırlama konusunda ne kadar haklı ve isabetli bir karar aldığımız sanıyorum daha da iyi anlaşılacaktır.

İsrail’in Gazze soykırımına karşı insanlığın yanında duran Türkiye’ye karşı cevap terör kanalından verilmektedir. Lütfen dikkat buyurunuz, 7 Ekim 2023 tarihinde başlayan İsrail saldırılarına eşzamanlı olarak Türkiye’ye yönelik terör kartı devreye sokulmuş, o günden bugüne 31 vatan evladı şehit edilmiştir. Yıllardan beri terörü ve terör örgütünü, yalnızca kanlı eylemlerinden ibaret bir suç ve cinayet şebekesi gibi görmekten uzak bir anlayışla, daha yukarıdan yorumlama ve değerlendirme çabası içinde olduk.

“PKK Türk milletinin can düşmanıdır”

Kırk yıldır kanlı eylemleri ile ülkemizin ilk gündemi haline gelen PKK terörünün bir sonuç değil bir vasıta; bir amaç değil bir araç olduğu bilinmektedir. Kurulduğu ilk yıllardan itibaren PKK’nın, Türkiye üzerinde emelleri olan her devletin kullandığı, uluslararası ve hatta uluslar üstü bir baskı ve pazarlık aracı olarak şiddete ve teröre başvurduğu ortadadır. Millet varlığına kasteden PKK terörüyle mücadele ve teröristlerin imhası yıllardır en üst seviyede ve büyük bir fedakârlıkla sürdürülmüştür.

Bu uğurda çok sayıda şehit verilmiş, çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetmiş ve yaralanmıştır. Terör örgütünün 2002 yılında kabul edilen siyasallaşma stratejisinde “Kürt kimliğinin tanınması kapsamında yerel dilin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması” birinci öncelikli hedef olarak ortaya konulmuştu. Halbuki Kürt kökenli kardeşlerimin terör örgütüyle en küçük bağ ve bağlantısı olmamış, bilakis bölücü terör en fazla Kürt kökenli kardeşlerimin kanını dökmüştür. PKK Türk milletinin can düşmanıdır, hiçbir millet evladı bu cinayet şebekesine müsamaha göstermez, göstermemiştir, tam tersini düşünen varsa da onlar bu milletin şerefli bir mensubu asla olamayacaklardır.

Yıllardır PKK terörüyle haklı ve meşru mücadelemize köstek olan, terörizmin çok sayıda can kaybına göz yuman uluslararası camia, İsrail saldırıları karşısında sessiz kalmayı tercih ederek ikiyüzlü siyasetini bir kez daha belgelemiştir. PKK’nın siyasi talep listesinin ön sıralarında yer alan bazı konularda etnik bölücülüğün zemin kazanması ve köprübaşını tutması bu tehlikeli anlayışın somut yansımasıdır.

“Huzur Hattı kurulmalı, içine sinek bile sokulmamalıdır”

Aynı şekilde hiçbir terörist veya yandaşı, dağda, bayırda, ovada, belediyede, şehirde ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde barınamamalı, tutunamamalıdır. Hepinizin bildiği gibi, terörle mücadele, aslında bölücülükle mücadelenin sadece bir bölümüdür.  Eli silah tutan bölücüyü zararlı, buna karşılık silahsız bölücüyü meşru ve zararsız kabul etmek, bölücülük ve terörle mücadeleyi sekteye uğratacak en büyük gaflettir. Devlet gaflete düşmez, devlet ihanete göz yummaz, devlet hukuk içinde meşru mücadelesinden asla taviz vermez. Türkiye Cumhuriyeti, sınır içi güvenliği sağladığı gibi, sınır ötesi güvenliği de temine muktedirdir.

Sayın Cumhurbaşkanımız başkanlığında toplanan güvenlik toplantısında alınan kararları desteklemekle birlikte, Irak’ın kuzeyindeki dağlık bölgeyi içine alacak şekilde, bu ülkeyle koordineli ve karşılıklı uzlaşmayla, Süresi belirlenmiş ve derinliğine 60 km’ye kadar inen, Buradan Hatay’a kadar uzanacak “Türkiye’nin Güvenlik ve Geleceği İçin Huzur Hattı” kurulmalı, bu hattın içine sinek bile sokulmamalıdır.

PKK'nın siyasi cephe örgütü olarak faaliyet gösteren sözde siyasi partinin yöneticileri ve milletvekilleri, devlete meydan okumanın, PKK’ya yardım ve yataklık suçu işlemelerinin bedelini en ağır şekilde ödemek durumundadır. Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamamanın gerekçesi olmaz diyen Bay Zühtü’ye sormak isterim ki, acaba şehitlerimizin dökülen kanlarının gerekçesini, feryat figan eden analarımızın gözyaşlarını izah edecek yürek sende ve senin gibi düşünen diğer mahkeme üyelerinde var mıdır?

“Can Atalay kararı Meclis’te okunmalıdır”

Mahkum Can Atalay’la ilgili kararın da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde derhal okunmasını istiyoruz. Altını çizerek açıklıyorum, önümüzdeki yeni sürecin bir sonucu olarak;  ayrıntılı bir bölücülükle mücadele stratejisi hazırlanmalı, mutlaka uygulanmalıdır. Türkiye’nin güvenliğini, milli birliğini ve bütünlüğünü hedef alan husumet cephesinin, hayata geçirmeye çalıştığı alçak senaryo karşısında Türkiye’nin hareketsiz kalması düşünülemez.

Teröristler bugün sadece dağlarda aranmamalıdır. Sözcüleri ve temsilcileri vasıtasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girmişlerdir ve onlara karşı devlet vakarı hukuk sınırları içinde kesinlikle devreye girmelidir. Anayasamızın değişmez hükümlerinde ifadesini bulan devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne ve üniter yapısına alenen aykırı olan bölücü emeller fani bedenimizi çiğnemeden sonuç alamaz.

 

Independent Türkçe 

DAHA FAZLA HABER OKU