‘Çay skandalı’ İran'ı sarsıyor...

Reisi hükümeti gerçekleri çarpıtıyor mu?

Tahran'daki çarşı, İranlıların en fazla tercih ettiği alışveriş mekanlarının başında geliyor. (EPA)

Çay ithalatında 3 milyar 370 milyon dolar değerinde olduğu tahmin edilen şüpheli anlaşmalar skandalı, İran sokaklarında büyük tartışmalara yol açtı. Tahran medyasında geniş bir yer bulan olay reformistler ve bağımsızlara yakın gazeteler bunu bir ‘deprem’ olarak nitelendirildi. İbrahim Reisi hükümetine yakın gazeteler, hükümeti bu skandaldan aklamak için acele etti. Bu şüpheli anlaşmaların Reisi döneminde ortaya çıkarıldığı ifade edilerek, suç eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani hükümetine atıldı. Bu skandalın başlangıcının Ruhani döneminde olduğu belirtildi.

Ülkenin Genel Denetleme Kurumu başkanı Zabihullah Khodaian, 2 Aralık'ta çay ithalatında milyarlarca dolar değerinde yolsuzluğun ortaya çıkarıldığını duyurdu. Khodaian, bu yolsuzluk olayına karışan şirketin veya kişilerin isimlerini açıklamadı. Ancak, Etemad gazetesi ve diğer reformcu gazeteler, bu geniş ve organize yolsuzluk ve yağma ağının bir parçası olan birçok kişiyi ortaya çıkardı. Bu yolsuzluk olayına karışan ana ticari grubun Akber Rahimi başkanlığındaki Debş Tarım ve Sanayi Grubu olduğu ifade edildi.

Etemad gazetesi, bu yolsuzluk dosyasına karışan, Tarım Bakanlığı, Merkez Bankası ve diğer devlet kurumları gibi Ticaret Geliştirme Kurumu, Gıda ve İlaç Kurumu gibi müdür düzeyinde diğer kişilerin isimlerinin de geçtiğini bildirdi. Fars Haber Ajansı’nın, Başmüfettişlik Başkanı'ndan yaptığı alıntıya göre söz konusu dosyaya karışan kişilerin, döviz aldıklarını ancak İran'a mal ithal etmediklerini iddia ediliyor. Hükümet tarafından bir ticari gruba çay ve makine ithal etmesi için 3 milyar 370 milyon dolar tahsis edildi. Ancak bu paranın büyük bir kısmı, çay ithal etmek yerine, paralel piyasada yüksek bir fiyata satıldı.

“Şu anda şüpheli anlaşmaların hacmi, son yıllarda ortaya çıkarılan zimmete para geçirme ve ekonomik yolsuzluk dosyalarından çok daha fazla.”

Etemad gazetesi

Gazeteye göre çay ithalatı konusundaki büyük yağma 2018 yılında başladı. Bahsedilen şirket, Hindistan'dan yüksek kaliteli (Darjeeling) adı verilen çay satın almak için kilogramı 14 dolardan bir talep kaydetti, ancak gerçekte Kenya'dan ikinci sınıf çay ithal etti ve ihracata hazır ikinci sınıf İran çayını yaklaşık kilogramı iki dolardan geri ithal etti. Khodaian, "Bu grup, aldığı 1,4 milyar dolarlık dövizle taahhütlerini yerine getirmedi ve ülkeye hiçbir şey ithal etmedi" dedi. Etemad gazetesi, çay ithalatı için ayrılan dövizin yüzde 79'unun bu ticari gruba tahsis edildiğini bildirdi.

İran Dini Lideri Ali Hamaney'e yakın olan Kayhan gazetesine göre Cumhurbaşkanlığı Teftiş Bürosu Başkanı Huccetü'l-İslam Dervişyan, "Hükümet zamanında müdahale ederek yolsuzluğun önüne geçti ve bu olayın baş şüphelisi tutuklandı" dedi.

Kayhan gazetesinin 4 Aralık tarihli sayısında çıkan haberde Hükümet Sözcüsü Ali Bahadori Jahromi "Bu büyük yolsuzluk ortaya çıktıktan sonra şu ana kadar yargı makamlarında 20 dosya oluşturuldu ve 60 yönetici görevden alındı" şeklindeki ifadelerine yer verildi.

Ayrıca Ham-Mihan gazetesi 5 Aralık tarihli sayısında Elham Ebrahimi'nin yazdığı ‘Yolsuzlukla mücadele ettiğini iddia edenlere çevrilen işaret parmakları’ başlıklı haberle hükümet medyasını hedef aldı. Ebrahimi, “Denetim organının yayınladığı rapora rağmen hükümet yanlısı medya neden bu zimmete para geçirme olayıyla ilgili tüm gerçeği açıklamadı?” diye sorduğu açıklamasında şunları söyledi:

“Ülkede başka bir yolsuzluk ve zimmet skandalı daha ortaya çıktı, ancak fark şu ki, şüpheli anlaşmaların boyutu, son yıllarda ortaya çıkarılan yolsuzluk ve ekonomik yolsuzluk dosyalarından çok daha büyük."

“Ruhani ve Reisi hükümetleri çay ithalatındaki yolsuzluk ve şüpheli anlaşmaların sorumluluğunu taşıyor”

Ham-Mihan Gazetesi

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre bu skandala verilen geniş çaplı popüler, siyasi ve ekonomik tepkilere rağmen, hükümetin medya politikası dikkati hak ediyor. Ebrahimi'ye göre yandaş medya, gerçekleri çarpıtarak kamuoyunu yönlendirmeye çalışıyor ve Reisi hükümetine, bu skandala yoğun bir şekilde bulaştığı halde bu skandalı açığa çıkardığı için teşekkür mesajları gönderiyor.

Burada soru şu: Kayhan, Javanonline gibi gazeteler ve hükümete yakın haber ajansları, doğru bilgiye ulaşmanın kolaylığı ışığında hangi hedeflere ulaşmaya çalışıyor? Bu yandaş medya sistemi, söz konusu şirkete büyük meblağlarda para tahsis etmeyi bırakmadıkları için mevcut hükümetteki bu skandalın failleriyle yüzleşmemeleri için denetim organlarına baskı mı yapmaya çalışıyor? Daha da önemlisi, bu yolsuzluğun büyük bir kısmı Ruhani hükümetindeki yargıya mı ait? Bu kadar önemli bir konu neden burada göz ardı ediliyor?

Şeffaflık yetersizliği

Ham-Mihan gazetesine konuşan uzmanlar, ‘yolsuzlukla mücadelenin partisel ve zümresel boyutlar almaması gerektiğini, ancak Ruhani ve Reisi hükümetlerinin, çay ithalatındaki yolsuzluk ve şüpheli anlaşmalardan sorumlu olduğunu ve bu anlaşmaların yaklaşık yüzde 80'inin mevcut hükümet döneminde gerçekleştiğini’ söylediler. Dahası, Javanonline gazetesi, 4 Aralık'ta yayınlanan bir haberde, "Çay ithalatındaki bu büyük şüpheli anlaşmalar, Ruhani hükümetinin çok sayıda bakanı, merkez bankası başkanları ve üst düzey yetkililerinin bilgisi olmadan gerçekleşebilir mi?" sorusunu gündeme getirdi.

Ekonomist uzman Hadi Haghshenas, Ham-Mihan gazetesine verdiği röportajda, Reisi hükümeti döneminde çay ithalatındaki şüpheli anlaşmaların ve yolsuzluğun neden devam ettiğine dair şunları söyledi:

"Tüm uzmanlar, ekonomik yolsuzluğun temel nedeninin şeffaflık yetersizliği olduğunu kabul ediyor. Daha da önemlisi, İran'daki yolsuzluğa zemin hazırlayan birçok idari ve hükümet tavsiyesi ve talimatı vardır. Bunlardan biri, ülkedeki çoklu döviz sistemidir. Mevcut hükümet, iktidara geldiğinden beri yolsuzlukla mücadele sloganını yükseltti, ancak bu hedefe ulaşamadı. Ekonomik yolsuzluğu ortadan kaldırmak, köklü çözümler gerektiriyor. Bunlardan biri, ekonomik faaliyetlerin bir şirket veya tek bir kişi tarafından tekelleştirilmesini önlemektir. Çünkü ekonomik sektörlerde tekelleşme, yolsuzluğa zemin hazırlar."

Haghshenas, mevcut hükümetin destekçisi olan medyanın, ‘çay skandalı’ dosyasını önceki hükümete yönelttiği suçlamalarla ilgili olarak da şu açıklamada bulundu:

“Son skandal da dahil olmak üzere birbirini takip eden hükümetler döneminde açığa çıkan tüm ekonomik skandallar siyasi bir boyut kazandı. Bu anlaşmalarla ve son zamanlardaki büyük zimmete para geçirme olaylarıyla siyasi olarak değil, ekonomik olarak yüzleşmeliyiz. Mevcut hükümetin bu tür şüpheli anlaşmaların tekrarlanmaması için yolsuzlukla mücadeleye yönelik çözümler ve planlar sunması gerekiyor.”

"Bazı yetkililer, toplantı, protesto ve basın özgürlüğü yasalarının sadece İran'ın ilerici yasalara sahip olduğunu dünyaya söylemek için konulduğunu düşünüyor."

 Etemad gazetesi

Etemad gazetesinde 5 Aralık'ta ‘Bazıları Halkın Apaçık Yasa ve Haklarının Yalnızca Dekor Olduğunu Düşünüyor’ başlıklı bir makale kaleme alan Ali Mücahidzade şu ifadeleri kullandı:

"Yetkililer büyük bir sorun olduğunu kabul etmelidirler. Anayasa sadece dekor değildir, kişisel arzular ve sınıfsal politikalar Anayasa yerine geçerse, organize yolsuzlukların şaşırtıcı olmaması gerekir. Yetkililer, çay ithalat skandalında gördüğümüz gibi yolsuzluğun yaygınlaşmasına neden olan bir sorun olduğunu kabul etmelidirler. İran Anayasası eksiklikten değil, yetkililerin ve kurumların Anayasa'nın içeriğini görmezden gelmesinden muzdariptir. İran Anayasası'nda ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, protesto toplantıları özgürlüğü vb. hükümler var ancak bu anayasal maddeler uygulanmıyor."

Mücahidzade sözlerİni şöyle sürdürdü:

"Yetkililer, Anayasa'nın sadece süs ve refah için konulduğunu ve bir kenara bırakılması gerektiğini düşünüyor gibi görünüyorlar. Bazı yetkililer, toplantı, protesto ve basın özgürlüğü gibi yasaların, diğer ülkelere ve uluslararası kurumlara karşı gösteri amaçlı konulduğunu ve gerektiğinde dünyaya sadece İran'ın ilerici yasalara sahip olduğunu söylemek için konulduğunu düşünebilirler. İran'da ülkeyi Anayasa yolunda ilerletecek siyasi iradenin yokluğuyla karşı karşıya olduğumuz görünüyor. İran'da keyfi yönetim hüküm sürüyor ve bu nedenle ülkede hukukun üstünlüğünden söz edemeyiz. Son 3 milyar 370 milyon dolarlık yolsuzluk dosyasında da gördüğümüz gibi, mevcut ve önceki hükümetler bu yolsuzluğa karışmış durumda. İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak için kapsamlı kampanyalarımız var ancak eleştirel konuşmalar, basit de olsa, rejim aleyhine propaganda yapmak, ona komplo kurmak gibi suçlamalarla karşı karşıyadır."

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat'ın haberlerine ulaşmak için tıklayın

DAHA FAZLA HABER OKU