Nijer: Bir Avrupa mı yoksa ABD savaşı mı?

Büyük ihtimalle ABD için alternatif, Nijerya ve ECOWAS gibi güçlü askeri müttefikleri sırttaki hançer rolü oynamaya zorlamak olacak. Bu da ABD'nin yeniden vekiller aracılığıyla savaşacağı anlamına geliyor

Nijer'de darbe destekçileri tarafından düzenlenen gösteride Fransa karşıtı sloganlar atılmıştı / Fotoğraf: AFP

Bu yazı kaleme alındığı sırada, Nijer'deki askeri darbenin liderleri vatana ihanet suçlamasıyla Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum'u yargılamakla tehdit ediyor ve gözdağı veriyorlardı.

Öne sürdükleri gerekçeyse, ölümle cezalandırılabilecek bir suçlama olan, yabancı uyruklular ve başkanlar ile çalışmak.

ECOWAS olarak bilinen Batı Afrika Ekonomik Topluluğu kuvvetlerinin Nijer'e askeri bir saldırı başlatması durumunda Bazoum'u yine aynı akıbetin beklediği uyarısı da yapıldı.

Burada kendimize şunu sorabiliriz: Bir dahili Afrika krizi ile mi yoksa sanki sözde ve fiilen bir yüzyılın mücadelesi veriliyormuş gibi, her birinin kendi araçları ve mekanizmaları ile uzak yakın ülkelerin, Batı ve Doğu'nun kendisi için çekiştiği Afrika Kıtası'nda bir nüfuz mücadelesiyle mi karşı karşıyayız?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Tüm dünyanın bir anda dört bir yanı karayla çevrili bu Afrika ülkesinin büyük öneminin farkına varması ve jeopolitik değerinin su yüzüne çıkması oldukça çekici.

Fransa'nın temsilciliğinde Avrupalıların kendisi için mücadele etmesi, ABD'lilerin Çin nüfuzunun derinleşmesini ve Rus varlığını engellemeye hazırlık olarak gözünü kendisine dikmesi ile Nijer etrafındaki vekalet savaşları çemberi tamamlandı.

Ülkeye enerji sağlayan nükleer santrallerin çoğu oradan ithal edilen uranyuma dayalı olduğundan, özellikle Nijer Fransa için stratejik bir ayağı temsil ediyor.

Nijer'in geri kalan altın ve nadir toprak elementleri zenginliğindense bahsetmiyoruz bile...

Nijer uranyum savaşı aslında sadece Fransa'yı etkilemiyor, ABD ile de kesişiyor.

Bu noktada konu kendisine odaklanmayı ve yoğun bir şekilde ışık tutmayı gerektiriyor.

Avrupa, uranyum kaynağı olarak Rusya yerine uzun süredir Nijer'e güveniyor.

Şimdi Moskova karşıtı duruşundan ve Kiev'e verdiği destekten sonra artık Rusya'dan da daha fazlasını ithal edemez hale geldi.

ABD ise halen Rusya'dan nükleer yakıt satın alıyor ve bu nedenle nükleer yakıtı Caesar (Sezar) Yasası kapsamında uygulanan yaptırımların herhangi birine tabi tutmadı.

Burada Washington, güney Avrupa'nın önemli enerji kaynaklarının tükenmesi sorunuyla karşı karşıya görünüyor ki bu da Avrupalılar için bir ulusal güvenlik sorunu ve aynı anda Rus nüfuzu ve gelecekte Rus-Çin ittifakı karşısında onlar için bir zayıflık noktasını temsil ediyor.

Nijer Savaşı, özellikle Fransa ve genel olarak Avrupa Kıtası'nın geri kalan ülkeleri için taşıdığı önem kadar ABD için de önemli bir savaş gibi görünüyor.

Washington, Rusya ve Çin'in Afrika'daki yayılmasından endişeli ve bunu durdurmak konusunda ateşli ve telaşlı.

Burada akla şu soru geliyor: Ukrayna cephesindeki baskıyı hafifletmek amacıyla Çar, savaşı Afrika'ya taşıyarak ister Avrupalı ​​ister Amerikalı olsun, Batı nüfuzunda bir değil pek çok gedikler açmayı başardı mı?

Rusya'nın bu tür bir müdahalesine dair bir belirti yok ama teorik olarak Avrupa ve ABD'nin endişeleri, silahlı müdahale olasılıkları, 1990'larda Somali'de olduğu gibi, Nijer'de ABD güçleri için bir bataklık yaratmak, kesinlikle, Moskova için dolaylı kazanımlar.

Bunlar halen Batı'nın altyapı alanındaki 200 yıllık çalışmalarından, doğal kaynaklarından ve maden zenginliğinden yararlandığı bir kıtada Amerikan stratejilerine karşı isyanı garanti eden kazanımlar.

Avrupalılar ve Amerikalılar, Putin'in Sovyetler Birliği-Afrika iş birliği dönemini canlandırmayı planladığının ve planlamaya devam ettiğinin farkında.

Sanki tarih tekerrür ediyor. Putin, Sovyet zamanında olduğu gibi Afrika halklarını ekonomik sömürü boyunduruğundan kurtarma telinden çalıyor.

Bu ülkelerin halklarına, Avrupa askeri konvoylarının ve sistemlerinin ayrılmasından sonra bile devam eden mali zorunlu çalıştırmadan kurtulma vadediyor.

Avrupalıların çekilmelerine rağmen Afrika halklarının kanını emmeye devam ettiklerinden dem vuruyor.

Açık sözlülükte çok ileri giden İtalya Başbakanı Giorgia Meloni de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'u azarlayarak bunu söylemişti.

Ekim 2022'de yayınlanan ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi'ni okuyanlar, Washington'ın karşı karşıya olduğu tehlikeler hiyerarşisini anlayabilir.

Bugün Rusya, Ukrayna'ya karşı askeri savaşa öncülük etse de ABD için dünyadaki en büyük korku ve en tehlikeli tehdit Çin.  

Washington'ın Afrika'nın kalbinde Wagner güçlerinin varlığından ve demokrasiden saptığını, insan hakları çerçevesi dışına çıktığını düşündüğü rejimleri desteklemesinden korksa da, en büyük endişesinin takip ettiği iki yol nedeniyle Pekin'e yönelik olması bunun kanıtı.

Pekin'in takip ettiği birinci yol,​ sıcak para yoluyla Afrika ülkelerinin kalbine yumuşak bir şekilde nüfuz etmekle temsil ediliyor.

Washington, Pekin'in böylece Afrikalıları egemen karar alma mekanizmalarının elini koluna bağlayacak, ülkelerini gizli emelleri için bir araca dönüştürecek bir borç sarmalına soktuğunu düşünüyor.

İkinci yol, ekonomik genişleme ve yayılma aşamasından özellikle Afrika'nın kıyı ülkelerinin limanlarındaki üslerin temsil ettiği askeri odak noktalarının inşasına geçiş yapmak.

Bu üsler ilk başta, sivil bir formda olabilir ama çok geçmeden askeri amaçlara hizmet etmeye başlayacaktır.

Çünkü bu, başlangıç aşamasından küresel bir kutup olarak nüfuzunu deklare etme aşamasına gelen tüm emperyal güçlerin adetidir.

Bu konuda söylenecekler, yazmak için bize tahsis edilen mevcut alandan daha fazlasını gerektiriyor.

Ancak tartışma masasında sorulan en önemli soru şu: Washington, Nijer krizinde bir noktada askeri müdahaleye başvuracak mı?
 


Pek çok kişi, Washington'ın Nijer'de (Pentagon'un dediği gibi) bir değil, üç askeri üssü olduğunu bilmiyor olabilir.

Bu, oradaki ABD askeri varlığının belirli bir zamanda müdahale edebileceği, ancak birçok nedenden dolayı doğrudan böyle bir eylemden kaçındığı anlamına geliyor.

ABD'liler yakında sona ereceğine dair en ufak bir umut ışığı olmasa bile, Ukrayna savaşı ile belirsiz bir süreye kadar meşgul olmaya devam edecekler.

Bir de son tutuklu anlaşmasına rağmen Arap Körfez bölgesinde özellikle İran ile yaşadıkları sürtüşme ve çekişmeler var.

Buna ve diğerlerine ek olarak, Hint-Pasifik bölgesi ve Tayvan adası halen ABD ordusu için bir tuzak oluşturuyor.

ABD'nin savaşa hazırlığının her halükarda, zayıf olduğu ve bunun da Ukraynalıları Amerikan savaş yöntemlerini terk edip Sovyet döneminden çok iyi bildikleri taktikleri uygulamaya ittiği söyleniyor.

Kaynağımız, Amerikan Newsweek dergisinin 10 Ağustos tarihli sayısıdır.

Bu, Washington'ın Nijer'den başlayarak Afrika savaş alanını Çin ve Rusya'nın sahip olması için terk edeceği anlamına mı geliyor?

Bu olmayacak. Büyük ihtimalle ABD için alternatif, Nijerya ve ECOWAS gibi güçlü askeri müttefikleri sırttaki hançer rolü oynamaya zorlamak olacak.

Bu da ABD'nin yeniden vekiller aracılığıyla savaşacağı anlamına geliyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU