Bu aptal bir savaş!..

Savaş üçüncü ayını doldurmak üzereyken, savaşı destekleyenler ve karşı çıkanlar için birtakım gerçekler netleşti

Fotoğraf: Reuters

Başlıkta yer alan ifadeler bir tür hakaret veya taciz değil, daha çok Bill Clinton'ın 1992 seçim kampanyasının temel sloganı haline gelen 'Bu ekonomi, aptal' (It is Economy, Stupid) ifadesinin basit bir modifikasyonu.

Kampanya stratejisti James Carville tarafından, siyasi ve askeri konulara odaklanan ve ekonomiyi ihmal eden eski Başkan George H. W. Bush'un kampanyasına karşı sloganlarından biri olarak formüle edildi.

Gerçekten de Bill Clinton ekonomik başarılara dayanarak üst üste iki seçim dönemi kazandı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Sudan'ın içinde yaşadığı talihsiz koşullar hakkında birçok konuşma ve yazı var. Ancak bazı insanlar bunu ülkenin içinde yaşadığı savaş durumuyla ilişkilendirmeyi unutabilir.

Savaş, sadece televizyonda bir futbol maçı izliyormuşuz gibi kendi aralarında savaşan silahlı gruplar arasında geçmiyor.

Aksine savaş makinesi tüm toplum içinde hareket ediyor, sokaklarımızda, mahallelerimizde, evlerimizde dolaşıyor.

Öncesinde ve sonrasında zihinlerde yer alıyor ve böylece maddi ve manevi anlamda hayatımızın her alanını etkiliyor. Değerlerimiz, davranışlarımız ve ahlakımız üzerinde etkilerini bırakıyor.

Çatışmaların başlangıcından bu yana, öncüleri haftalarca devam eden ve patlak veren savaşa karşı güçlü bir akım vardı.

Bu, siyasi anlaşmaların ve paktların önünde duran zorlu karmaşıklıkları anlayan bir akımdı. Ancak zorluğuna ve yavaşça ilerleyen başarısına rağmen, bunun savaştan daha iyi bir seçenek olduğuna inanılıyordu.

Birçok sivil ve siyasi güç, Burhan ve Hamideti tarafından imzalanan ve silahlı kuvvetlerin birleştirilmesini öngören çerçeve anlaşmayla sonuçlanan bir siyasi sürece dahil oldu.

Bu anlaşma, savaş seçeneğine alternatif olarak benimsedikleri siyasi ve sivil güçlerin tercihi haline geldi.

Diğer yandan savaş telkin ve çağrıları yapan, bunu bir milli kurtuluş savaşı sayan, savaşa karşı çıkanları Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) arkasında saf tutanlar olarak sınıflandıran, kendi yanlarında olmayanın onlara karşı olacağı sloganını yükselten bir akım vardı.

Bu eğilim, askeri yapılanmayı yalnızca silahlı kuvvetlerde birleştirmek istediklerini söyleyen ve çerçeve anlaşmadan vazgeçen askeri ve sivil grupları içeriyordu.

Bunun için de HDK ile savaşmaktan ve onları yenmekten başka çare olmadığına inanılıyordu. Bazıları, sonucu ne olursa olsun, savaş durumunda yatırım yapmak istiyor.

Çünkü bu, siyasi arenadaki varlıklarını ve belki de iktidardaki varlıklarını yeniden kazanmalarına yardımcı oluyor.

Söz konusu kişiler, İslamcı harekete ve Ulusal Kongre Partisi'ne mensup olanlardı. Bir diğer akım ise meseleye ırksal ve etnik bir perspektiften bakıyor ve HDK'nin görünürdeki etnik yapısıyla mevcut varlığının ülkedeki etnik ve ırksal dengeyi bozduğuna inanıyor.

Bu nedenle yenilmesi ve bu dengenin yeniden sağlanması gerektiğini düşünüyor.
 


Savaş üçüncü ayını doldurmak üzereyken, savaşı destekleyenler ve karşı çıkanlar için birtakım gerçekler netleşti. Bunları şöyle sıralandırabiliriz:

  • Herhangi bir silahlı kuvvet savaşın başladığını ilan edebilir ancak bitiş tarihini bilmek imkansızdır. İnsanlık tarihi ve dünyadaki büyük ve küçük savaşlar bize böyle öğretti. Her iki tarafın destekçilerinin tahminine göre savaş günler sürecekti. Ancak günler on günlere ulaştı ve şimdi ateşin sonu gözükmüyor. Bu bir savaş…
     
  • Savaşın gidişatının kendi mekanizmaları vardır ve söz konusu mekanizmalar, savaşı başlatanların istediğiyle örtüşmeyebilir. Dolayısıyla iki tarafça kontrol edilmeyen alanlarda ilerler. Önce iki tarafın durmasını isteyeceği bir aşamaya gelebilir ama savaş sırasında durmasını istemeyen diğer taraflar ortaya çıkar. Bu bir savaş…
     
  • Savaş, başlangıçta göründüğü gibi yalnızca çizilmiş alanlarda geçmiyor. Çünkü kısa süre sonra onu yeni alanlara götüren rüzgarlarla karşılaşan bir yangın gibi patlıyor. Böylece, siyasi nüfuz veya kaynak savaşları, etnik ve ırksal faktörlerin diğer faktörlerin önüne geçtiği kimlik savaşlarına dönüşebilir. Bu bir savaş…
     
  • Savaşın insani ve maddi maliyetleri de savaşan tarafların beklediğinden daha fazla artıyor, binlerce sivil zayiat oluyor. Altyapı, ekonomi, fabrikalar, kamu kurumları ve vatandaşların malları yok ediliyor. Bu nedenlerle, teorik önermeler pratik gerçeklik ışığında test edildikten sonra, savaşa yönelik popüler tutumlar değişebiliyor. Bu bir savaş…
     
  • Savaşın maliyeti ekonomik ve mali kayıplarla da bitmiyor. Bunun yanında sosyal sisteme ve onun genel değerlerine ve ahlakına kadar uzanıyor ve onları zorlu bir sınava tabi tutuyor. Bu sınavın sonuçları, savaş sırasında Sudanlı kişiliğinde ortaya çıkan büyük çelişkilerde ve Sudan toplumundan birçok varsayımın yıkılmasında açıkça görülmektedir. Tıpkı fırsat avcıları ve savaş tüccarları tarafından yönetilen bir savaş ekonomisi olduğu gibi... Ayrıca savaş toplumu için şu anda yüzleşmekten kaçınabileceğimiz, ancak kaçınılmaz olarak bir noktada durup gözden geçirmemiz gereken yeni bir sosyal ve değerler sistemi var.

Bu bir savaş... Bu aptal bir savaş!..

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Muhammed Furkan Yeşil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU