Tiroit kanserleri neden artıyor?

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta anlatıyor

Fotoğraf: AA

Kanser adı verilen hastalıkların son senelerde anormal derecede arttığı hepimizin malumu.

Bundan 50 sene önce biz talebeyken, mutlaka hastalarımızdan "ailelerinde kanser vakası olup olmadığını sormamız" ve "bunu dosyasına kaydetmemiz" istenirdi.

Çünkü o dönemde kanserlerin çoğunun genetik faktörlere bağlı olarak ortaya çıktığı düşünüyordu.

Bugün ise durum tamamen değişmiş durumda.

Bugün bir hastamıza "Ailenizde kanserli birisi var mı?" diye sorduğunuzda, "Hayır" cevabı verebilecek bir kimse olabileceğini düşünemiyorum.
 


Evet, kanserler giderek artıyor. Bunlar içinde de özellikle meme kanseri ve tiroit kanserleri ön planda geliyor.

Her iki kanser türünün artışında elbette bu kanserleri için tarama programlarının uygulanmasının da etkisi var.

Gene bu kanserleri teşhis eden aletlerin teşhis güçlerinin, duyarlılıklarının artmasının da rolü var.

Ama şu da bir gerçek ki, bu kanserlerde hakikaten bir artış da söz konusu.

Bugün size tiroit kanserinden bahsetmek istiyorum.

1973 ile 2003 yıllarını kapsayan bir araştırmada bu kanserlerin yüzde 242 nispetinde arttığı tespit edilmişti.

Peki bunun sebebi ne olabilir?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İşte şimdi konuyla ilgili araştırmacılar bunu ortaya koymak için çalışıyorlar.

Yeni yapılan bir araştırmada kanlarında perflorlu ve poliflorlu alkil maddeler (PFAS) denen kimyasal madde miktarlarını yüksek olduğu kişilerde tiroit kanserlerinin de çok daha fazla görüldüğü bilimsel olarak istatistiki olarak ortaya kondu.

Bugünse işte bu pfAS veya kısaca PFAS dediğimiz kimyasallardan bahsetmek istiyorum.

Bunlar hayatımıza ilk kez 1940’lı yıllarda girdi ve öncelikle yanmaz tava ve tencere yapımında, kıyafetlerin daha dayanıklı ve daha az leke tutmasını sağlamak için ya da gıda ambalajlarının yağa karşı daha dirençli olması için, kağıt ve kartonların daha sağlam olması için kullanılmaya başladı.

Ama giderek anormal derecede bunlar yaygınlaştı.

Bugün evdeki yapı malzemelerinden tutun, mobilyalar, halılar, perdeler, kozmetikler, tuvalet kağıtları, kadınların adet döneminde kullandıkları çeşitli ürünler… Bunların hepsinde bu PFAS denen kimyasallar var.

Ve bu tek bir kimyasal madde de değil. Bunların kendi içinde 12 bin farklı türleri var ama birinin diğerinden farklı olduğunu söylemek mümkün değil.

Bu PFAS’ların önemli bir özelliği yüzlerce sene tabiatta bozulmadan kalmaları.

Onun için bunlara "ebedi kimyasallar" adı da veriliyor.

Bunlar toprağa karışıyor, suya karışıyor ve tabii suyla bir şekilde tekrar bizim bunlarla karşılaşmamız söz konusu oluyor.

Ve bunlar insan vücudunda türlerine göre farklı ama ortalama yaralanma ömürleri de 3 ila 5 sene arasında değişiyor.

Yani vücudun bunları hemen atması mümkün olmuyor.

Bu fasturi kimyasalların sayısız hastalıkla ilişkisini gösteren araştırmalar var.

Özellikle gebe kadınların bu kimyasallara maruz kalmasının erken doğum, düşük doğum tartılı bebekler, çocuklarda gelişimsel çeşitli bozukluklar, obezite, diyabet, böbrek, testis ve prostat kanseri riskinde artış, genel manada bağışıklığın zayıflaması gibi sayısız etkileri söz konusu.

Tiroit kanserine gelince bu kimyasalların tiroit hormonları reseptörlerine bağlandığı ve tiroit hormonlarını taklit ederek veya bloke ederek tiroit fonksiyonlarını bozduğu ve bu şekilde kansere yol açabileceği düşünülüyor.

Gene bu kimyasalların vücutta yarattığı kronik enflamasyonunda DNA hasarına yol açarak kansere zemin hazırlaması mümkün görülüyor.

Şimdi tabii ki bu yaşadığımız modern hayatta bize son derece kolaylıklar sağlayan sayısız ürün var.

Kimse bunlardan uzaklaşmak mahrum kalmak istemez.

Dolayısıyla bu ürünlerin tamamen ortadan kaldırılması, yok edilmesi de düşünülemez.

Bizim yapmamız gereken şey şu:

Hem PFAS olsun hem bunun da dışında kalan sayısız kimyasal madde var.

Hayatımızın her safhasında, her anında bizim karşımıza çıkan vücudumuza giren solunum yiyecekle, deri yoluyla vs. kimyasallardan tamamen uzaklaşmak asla mümkün değil.

Ama bunların en çok hangi ürünlerde bulunduğunu ve bunlara maruz kalmamak için yapılması gerekenleri, bu ürünlerin alternatiflerinin neler olabileceğini bilirsek ve buna göre tedbir alırsak, kendimize bir iyilik yapmış oluruz.

Size kimyasallardan uzak sağlıklı günler diliyorum.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU