Distopik papatyalar: "Yaklaşınca tokatlayan bir şeker dükkanı"

Kerem Ardahan ve Bıyıkof, 5 Nisan'da Büyükdere35'te açılan yeni sergileri Dysto-daisies için "Giderek silikleşen gerçekliğe dair izlenimlerimizin tezahürü" diyor

Sonra, Kerem Ardahan x BIYIKOF, tuval üzerine akrilik ve sprey boya 115 x 200 cm (Nazlı Erdol)

Güneşi bol bir bahar günü, vapura binmenin keyifli olduğu ve herkesin birbirini aceleyle itiştirmediği saatlerde gittim Dysto-daisies'i görmeye. Geç de olsa sona ermeden sergiyi gezecek olmanın gururu, açılışına gidememiş olmanın burukluğunu yendi. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bıyıkof yani Çağlar Bıyıkoğlu ve Kerem Ardahan'ın Büyükdere35'te açtığı sergi, aynı yüzey üzerinde akrilik ve sprey boyayla çalışarak ürettikleri resimlerden oluşuyor. 

Sergiye adını veren Dysto-daisies iki kelimenin birleşimiyle meydana gelmiş: Herkesin rüya gibi bir yaşam sürdüğü ütopyanın anti-tezini tanımlamak için kullanılan ve George Orwell'in meşhur romanı 1984'ten aşina olduğumuz distopya (dystopia). Ve de saflığı, masumiyeti, sevgiyi ve kırılganlığı simgeleyen papatyaların İngilizce karşılığı olan daisies. 

"Distopyanın karşısındaki çocuksu iyimserlik"

Zıtlıkları simgelediği ilk bakışta kendini gösteren bu isimle ilgili Bıyıkof, "Daisies, bir yandan distopyanın karşısındaki çocuksu iyimserliği, doğayı, sevgiyi temsil ediyor" diye açıklıyor. 

Diğer yanda da distopyadan beslenen plastik, neon, pavyon ruh hali var.

Kerem Ardahan ise bir arkadaşının, resimlerle ilgili son derece yerinde tespitini hatırlatıyor:

Bir arkadaşım, resimlerimizle ilgili 'Uzaktan tatlı tatlı şeker dükkanı gibi ama yaklaşınca tokatlıyor' demişti, benim için buna yakın bir ironisi var. Eğer insanlık için bir son olacaksa 'papatyalar' yaşamaya devam edecek, bu vesileyle insanoğlunun kendi elleriyle yok ettiği dünya belki de biz olmadan yaşam için daha uygun bir yer olacak.

Bu durumu pandemide epey gözlemleme fırsatımız olduğunu hatırlatan Ardahan, "Benim için papatyalar doğayı ve diğer canlıları temsil ediyor, aslında resimlerdeki mutasyona uğramış yaratıklar da papatyalar kümesinin bir köşesinde yer alıyor" diye ekliyor.

1366425f-4e48-4b39-bad9-1d507f3a1031.JPG
Bıyıkof (solda) ve Kerem Ardahan (sağda), Dysto-Daisies'i "ses yerine boşlukların var olduğu bir sohbet"e benzetiyor (Çağlar Bıyıkoğlu)​​​​​​​


Kerem Ardahan ve Bıyıkof, kolektif eserlerinden oluşan ilk sergileri Cry Baby'yi 2021 sonlarında açmıştı. İki sanatçı, bu sergiyi açılışına sadece bir hafta kala tamamlamıştı. 

Bıyıkof, "Cry Baby’nin üretirken adını koyduğumuz bir süreci yoktu, süreç doğaçlama gelişmiş, serginin dışa vurumcu ruh hali son resim tamamlandığında ve geri dönüp baktığımızda kendini belli etmişti" diyor. 

"Birbirimize, varoluşa, yok oluşa bakmaya başladık"

İkili, Dysto-daisies'deyse en başından beri belli bir ruh halinin peşinden gitmeye çalışmış:

Kafamızı kendi iç sıkışmalarımızdan kaldırıp etrafımıza bakmaya, birbirimize bakmaya, varoluşa, yok oluşa bakmaya başladık sanırım. Dysto-daisies; gördüğümüz manzarayı izlenimci bir tavırla resmetmeye çalışmamızın sonucunda oluştu.

Kerem Ardahan da "Bu kez süreç daha sakin ve kontrollüydü" diyerek ekliyor:

Cry Baby aslında beraber yaptığımız ilk resimlerimizi vurgulayan bir isim. Hayata yeni başlayan bir 'ınga bebek' gibi ilkel ve dürtüsel bir ses çıkarma isteği var. Bu sergideyse bu dürtülerin nedenini sorgulayan ve dışarıdan bakan bir yaklaşımla ilerledik. O nedenle izlenim olarak kodladık.

Bıyıkof ve Ardahan'ın kolektif çalışmaları ilerleyen dönemlerde de devam edecek. Ama bir yandan bireysel çalışmalarını da sürdürüyorlar. Bıyıkof, bireyselliğe ve işbirliğine eşit öncelik verdiklerini anlatırken, "Bir taraftan da zaten birbirini besleyen süreçler bunlar" diyor: 

Üretimin bir bütün olduğunu düşünmeye başladım ben. Her proje birbirini besliyor.

Kerem Ardahan ise Bıyıkof'la kolektif çalışmalarını "iki arkadaşın dışarıda buluşup bir şeyler içip sohbet etmesi"ne benzetiyor ve "Bence arkadaşlığımız devam ettiği sürece kaçınılmaz olarak devam eder" diyor.

Epeydir kendi çalışmalarına fazla vakit ayıramadığını söyleyen Ardahan, "Bu sergide ayrı ayrı işlerimizi birleştirerek oluşturduğumuz yerleştirmeyi hazırlarken kendimle ilgili bir şeyler keşfettim ve şu an o işlere başlamak için sabırsızlanıyorum" diye ekliyor.

Plastic Fantasy.jpg
Bıyıkof ve Kerem Ardahan, 150 x 150 cm boyutlarındaki Plastic Fantasy'yi 2022'de yapmış (Çağlar Bıyıkoğlu)  


  
Büyükdere35'in kapısından girdiğinizde sağınızda sizi, Ardahan'ın bahsettiği yerleştirme "Sonra" karşılıyor. Toplam 10 çalışmanın birleşimiyle oluşan Sonra'nın kaykaycı yaratıklarına bakarken çocukluğumu anımsıyorum. "Büyüyünce ne olacaksın?" sorusuna verdiğim "Ressam olacağım" yanıtımı hayata geçirmekten epey uzaktayım. Bıyıkof ve Kerem Ardahan'ın çocukluklarını merak ediyorum. Acaba ressam olmak istemişler miydi? Teneffüsü iple çeken bir ilkokul çocuğuyken en çok resim dersini mi severlerdi?

"Çizerken hissettiklerimi hatırlıyorum"

1979 doğumlu olan Bıyıkof, "Annem iki yaşımdan itibaren yaptığım çizimleri saklamış" diyerek ekliyor:

Ben de 3-4 yaşımdan itibaren hatırlıyorum çizdiğimi, çizerken hissettiklerimi...

Resmin en sevdiği ders olup olmadığınıysa anımsamıyor ama sınıfta çok iyi çizen başka çocuklar olduğunu hatırlıyor:  

Onları çizerken seyretmeye bayılırdım. Televizyon seyretmeye, çizgi filmlere, resimli kitaplara, karikatürün her türlüsüne bayılırdım. Okulda resim derslerinde değil evde çizerdim ben daha çok.

1983'te dünyaya gelen Ardahan ise en başarılı dersinin resim olduğunu anımsıyor: 

Hatta ortaokuldaki resim öğretmenim yaptığım portreyi evdeki bir büyüğüme çizdirdiğimi düşünüp düşük not vermişti. Bu bir şeyi iyi yaptığım için aldığım ilk cezaydı.

"Eller hep çalışırdı"

Ardahan'ın çocukluğu sokakta geçmiş. "Gece saatlerine kadar eve girmez sürekli oyun oynardım ama eller de hep çalışırdı" diyerek ekliyor: 

Bir sürü oyuncak icat ederdik, eski sokak oyunları oynardık. Yaptığım uçurtmayı uçururken aynı anda top da oynardım. 9-10 yaşlarında yaptığım uçurtmaları mahalledeki ağabeylere satardım. En sevdiğim ders geometriydi bunu da küçücük boyumla gittiğim bilardo salonlarına borçluyum sanırım. Ben çizdiğim şeyleri ve yaptığım küçük heykelleri bir tek o değer verdiği için halama verirdim. Ama onlar da malesef köşe bucak bir temizlik gününde yardımcı ablanın sormadan çöpe atmasıyla tarihe karışmış.

Çağlar Bıyıkoğlu nam-ı diğer Bıyıkof, üniversite yıllarında illüstrasyon konusunun çok ilgisini çektiğini anlatırken reklam sektörüne nasıl adım attığını da şöyle aktarıyor:

Üniversitenin kütüphanesinde inanılmaz zenginlikte bir kaynakla karşılaştım. 'Ben de denemek istiyorum' gibi büyük bir istek uyandı içimde ve çizmeye başladım. Çocukluğumdaki gibi çizgiyle çok vakit geçirdiğim bolca ürettiğim bir dönemim oldu. İnternet sayesinde işlerimi paylaştım, çok sayıda başka çizer, illüstratör, ressam tanıdığım oldu. Bolca deneme yaptım. Hem boyayla hem de dijital tekniklerle sürekli ürettim. O yıllarda ürettiğim işler reklam sektöründe birilerinin radarına takıldı ve beni görüşmeye, tanışmaya çağırdılar. Ben de gittim ve 5 yıl boyunca çalıştım.

Bıyıkof, ajanstaki tek görevinin illüstratörlük olmadığını söylüyor.

Sanat yönetmeniydim. Kurumsal kimlik tasarladım, film setlerinde bulundum, kampanyalar için fikirler bulmaya çalıştım. Dünyaca ünlü fotoğrafçılarla çalışma fırsatım oldu. Başka tasarımcılar, yönetmenler, metin yazarları, insanlar tanıdım... Çok yakın arkadaşlarım oldu. Ayrıca beni destekleyen, yüreklendiren hocalarım ve ustalarım diyebileceğim insanlar oldu.

"Reklamcılığın yaratıcı tarafından işçilik tarafına geçtim"

Bıyıkof, 2007'de başladığı reklam sanat yönetmenliği görevini, 2012'nin sonunda kişisel bir üretim sürecine geçiş yapmak için bırakmış. Bu sürecin hayal ettiği gibi verimli geçmediğini anlatan sanatçı, 2014'te bir prodüksiyon şirketinden aldığı teklifi değerlendirmeye karar vermiş. 2021'e kadar burada çalışan Bıyıkof, "Görevim bir ürünü, bir mekanı, bir manzarayı, bir modeli mümkün olduğunca mükemmel ve gerçek göstermekti" diyor: 

Reklamcılığın 'yaratıcı' tarafından 'işçilik' tarafına geçmiş oldum.

Bu sürecin kendini yeniden keşfetmesi açısından son derece faydalı olduğunu aktaran sanatçı şöyle diyor:

Sabırla, özenle ve saygıyla bir şeyler üretmenin mümkün olduğunu anlamam ve bunun keyfine varmam bu prodüksiyon şirketinde çalıştığım zaman oldu... Tekrar düzenli olarak kişisel çizimler yapmaya da bu süreçte başladım diyebilirim. Ofiste yaratmakla görevli olduğum kusursuz reklam evreninin tersine evde defterleri kusurlarla dolu çizimlerle doldurmaya başladım.

Bıyıkof'la Kerem Ardahan'ın yolları aslında aynı tuval üzerinde buluşmadan çok evvel kesişmiş.

"Çağlar'ın ajansın sanat yönetmeni benimse yapım şirketinin sanat yönetmeni olarak aynı sette bulunduğumuzu çok sonradan farkettik" diyor Ardahan. 

"Resim yapmaya hep devam ettim"

Geçmişteki mesleğinin ona kazandırdıklarınıysa şöyle tarif ediyor: 

Ben prodüksyon tarafında sanat yönetmenliği yaptım yani işim dekorlar aksesuarlar gibi bir sürü malzemeyle iç içeydi. Bu bana çok fazla malzeme bilgisi ve el becerisi kazandırdı fakat yoğun çalışma saatlerinden dolayı 10 yıl ufak tefek karalamalar dışında asla resim yapmaya vakit bulamadım. Sonunda 2013'te bu işi bırakıp bir atölye açmaya ve yeniden resim yapmaya başlama kararı verdim. 10 yıl sonra tekrar resim ve bir çok şeye en baştan başlamak zor oldu. Ara sıra ister istemez çok çeşitli işler yaptım fakat bu sefer bir taraftan atölyemi açık tutmaya ve resim yapmaya hep devam ettim.

"Tuvalin başında ikimiz de dürüstüz"

Kolektif bir üretim içerisinde olmak kulağa pek kolay gelmese de hem Bıyıkof hem de Kerem Ardahan bunun kendileri için bir zorluğu olmadığını söylüyor.

dysto-daisies.jpg
Bıyıkof, "Kerem’in fırça ve boyayla olan ilişkisini görmek ​​​​​​​bana çok iyi geldi" diyor (Çağlar Bıyıkoğlu)


"Bu sanırım Kerem'e duyduğum güvenden kaynaklanıyor" diyor: 

Onu tanıyorum. Onun kendisinin bile bilmediği yönlerini biliyorum gibi hissediyorum ve o da beni tanıyor, bunu biliyorum. Tuvalin başında ikimiz de dürüstüz, hiçbir alıp veremediğimiz yok.

Ardahan "Bambaşka stillerimiz var" diye ekliyor: 

Her seferinde yeni renk kombinasyonları, kompozisyon anlayışları, tuşelere şahit oluyorum. Sanki Çağlar'ın yetenekleri özel güç gibi benimkilere eklenmiş gibi heyecanlanıyorum.

"Bu zorluğu paylaşıyoruz"

Bu sözlerin üstüne "Bıyıkof ne kadar da doğru söylüyor" diye düşünüyorum. Sadece iki cümle ne kadar çok şey anlatıyor:

Resim yapmak zor bir şey. Biz bu zorluğu paylaşıyoruz.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU