İran'daki bir hapishanede rehin tutuldum, hayatta kalmamı sağlayan önemli bir şey vardı

Anoosheh Ashoori, Tahran'ın kötü şöhretli Evin hapishanesinde yıllarca tutulduktan sonra nihayet ailesine kavuşmak ve hayatına Londra'da devam etmek üzere serbest bırakılmıştı

Anoosheh Ashoori ve Nazanin Zaghari-Ratcliffe Tahran'ın kötü şöhretli Evin Cezaevi'nden iki yıl önce tahliye edilmişti (Anoosheh Ashoori)

Bazıları beni Nazanin Zaghari-Ratcliffe'le birlikte bir uçağın merdivenlerinden indiğim televizyon görüntülerinden hatırlayacaktır.

Bu iki yıl önceydi. Son derece zorlu deneyimlerden sonra ikimiz de yıllarca haksız yere hapis yattığımız Tahran'ın kötü şöhretli Evin hapishanesinden tahliye edilmiştik. Ve işte buradaydık, Birleşik Krallık'a (BK) dönmüştük. Rüya gibiydi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Benim için bir Evin'den öncesi var, bir de kesinlikle Evin'den sonrası var. 2017'de tutuklandığım ana kadar son derece sıradan bir İran-Britanya çifte vatandaşıydım. Köklerim İran'daydı ama havacılık ve uzay tutkum 18 yaşında Cranfield Üniversitesi'nde havacılık okumak için BK'ye gelmeme neden oldu. Sonra İran'a geri döndüm ve babama inşaat sektöründeki işlerinde yardım ettim.

Anglo-İran yaşamı devam etti. Britanya'nın eğitiminden etkilenen eşim Sherry çocuklarımızı eğitim için BK'ye gönderdi. 2004'te BK'de yeniden bir araya gelmeye ve burada birlikte bir hayat kurmaya karar verdik. Londra'nın güneydoğusundaki Lewisham evimiz oldu (ve hâlâ da öyle).

Buraya kadar her şey sıradan. Tipik bir çifte vatandaşın hayatı diyebilirsiniz. Hepimizin hobileri, işleri ve doğrusunu söylemek gerekirse çok mutlu bir hayatı vardı. Sherry ateşli bir Yüzüklerin Efendisi hayranı, bu da bana bahçemizde bir hobbit evi (kendi özel hevesimiz) inşa etmem için ilham verdi. Kızım kurabiye yapımıyla uğraşıyor, ben de eski mühendislik bilgilerimi kullanarak bir badem kurabiyesi makinesi yaptım. Bisküvi ve Yüzüklerin Efendisi, bundan daha Britanyalı olamayız.

Ağustos 2017'de tüm bunlar sarsıcı bir şekilde durdu. Geçirdiği ameliyatın iyileşme sürecinde olan annemi ziyaret etmek için İran'a gittim. O uğursuz günde sokakta kaçırıldım ve kendimi biri İstihbarat Bakanlığı, diğeri de Devrim Muhafızları tarafından yönetilen iki sorgu merkezinde buldum. Daha sonra beni Evin hapishanesine naklettiler ve sonunda İsrail için casusluk yapmakla suçlayarak 12 yıla mahkum ettiler.

Birkaç yıl sonra, çok daha büyük bir diplomatik oyunda sadece bir piyon olduğum anlaşıldı. İran hükümeti benim, Nazanin'in ve diğerlerinin keyfi olarak tutuklanmasını, BK'nin 1970'lerde Chieftain tanklarının satışı için yapılan anlaşmadan kaynaklanan 400 milyon sterlinlik (yaklaşık 16,4 milyar TL) borcunu ödemesi için baskı yapmak amacıyla kullanıyordu.

Evin'de ve diğer cezaevlerinde mahsur haldeyken hayat nasıldı? Gerçekten yeterli kelime yok ama sorgu altında (gerçekten korkunç "beyaz işkence" ses tacizi de dahil) özellikle aileme zarar vermekle tehdit ettiklerinde dayanma sınırına ulaştığımı söylemek yeterli. Üç kez intihar girişiminde bulundum. Neyse ki atlattım.

Evin'de hayat inkar edilemeyecek kadar acımasızdı. Tahtakuruları, hamamböcekleri, fareler ve tamamen sağlığa zararlı koşullar vardı. Yemekler kötüydü ve yatakhane tarzı odalara tıkıştırılmıştık. Yine de mahkumlar arasında yoldaşlık vardı. Akıl sağlığımızı korumak için bir araya geldik, egzersiz grupları ve şiir, felsefe ve dillere adanmış topluluklar oluşturduk. Şaşırtıcı bir şekilde Evin hapishanesi "Evin Üniversitesi"ne dönüşmüştü.

Daha sonra 2019'un sonlarında benim için işler büyük ölçüde değişti. Bir hücre arkadaşım bana Haruki Murakami'nin Koşmasaydım Yazamazdım kitabını verdiğinde Evin hapishanesinde iki yıl geçirmiştim. Daha sonra bana Holokost'tan hayatta kalan Avusturyalı psikiyatrist Viktor Frankl'ın İnsanın Anlam Arayışı adlı başka bir kitabı verildi.

Bu iki muhteşem eser bakış açımı tamamen değiştirdi, yeni bir amaç ve anlam duygusunu ateşledi. Bana umut etme ve hayal kurma ilhamı verdiler. Kendim için belirlediğim bir hedef, serbest bırakıldığım takdirde Londra Maratonu'nda koşmaktı. Serbest bırakıldıktan sonra, 60'lı yaşlarımda olmama rağmen, tam da bunu yaptım. BK'ye döndüğüm o uçak yolculuğundan birkaç ay sonra maraton koştum.

Umut umuda, cesaret cesarete ilham verir. Yaklaşık 5 yıl boyunca eşim ve çocuklarım uykusuz geceler geçirdi ve BK hükümetine beni çıkarması için baskı yapmak adına büyük fedakarlıklarda bulundu. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) ve Uluslararası Rehine (Hostage International) gibi kuruluşlar ve halktan binlerce kişi de bu konuda seferber oldu.

Açık olmak gerekirse, Evin'den sonraki hayat mutlu maraton antrenmanları ve yenilenmiş aile saadetinden ibaret değildi. Döndüğümden beri anksiyete atakları ve geçmişe dönüşler yaşıyorum. Evin'e geri döndüğüm ve bir zamanlar "Tabut" diye adlandırdığım ranzamın sınırları içinde sıkışıp kaldığım kabuslar bana rahat vermiyor. Hâlâ geride bıraktıklarımın yüzlerini görüyorum ve ben dışarıdayken onlar orada olduğu için kendimi suçlu hissediyorum.

Yine de, şimdi her zamankinden daha fazla, hayatın en basit zevklerinde neşe buluyorum. Köpeğimiz Romeo'yu gezdirirken eşimle el ele parkta dolaşmak. Arkadaşlarla bira içmek, bahçeyle ilgilenmek. Hepimiz bu sıradan şeylerin değerini hafife alıyoruz.

Peki ya İran'da hâlâ hapiste olanlar? Kadın hakları protestocuları, barışçıl muhalifler ve iğrenç bir "rehine diplomasisi" oyununda hedef alınan çifte vatandaşlığa sahip kişiler?

Bunlar arasında, 2021'de fena halde adaletsiz bir yargılamanın ardından ulusal güvenlikle ilgili suçlamalarla 10 yıl hapse mahkum edilen BK'li sendikacı Mehran Raoof da var. Lütfen, eğer bunu okuyorsanız, Mehran'ın içinde bulunduğu zor durumu ve özgürlüğünü kazanması için hükümete baskı yapma ihtiyacını unutmayın.



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Çağatay Koparal

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU