Arap Baharı bir tarihe dönüşüp bitti mi?

Arap Baharı sırasında yaşananlar geçip giden bir aşama değil, tekrarlanan bir kültürdür

Kahire'nin merkezindeki Tahrir Meydanı'nda 2011 protestoları sırasında düzenlenen bir gösteri / Fotoğraf: AP (Düzenleme: Independent Türkçe)

Hayatın en temel doğruları üzerinde tam bir fikir birliği yoktur ve siyaset de bunlardan biridir. Hatta başında gelmektedir...

Bir fikir birliğinin olmamasında bir sorun yok. Zira Allah Teala da kitabında şöyle der:

Rabbinin rahmet (ve hidayet) ettikleri dışında (insanların çoğu gereksiz ihtilaf ve ihtiraslarla uğraşmaktadırlar. Ve zaten Allah onları bunun için (herkes ayarını ortaya koysun diye) yaratmıştır.


Kaldı ki bazı anlaşamazlıklar temel tezi zenginleştirip güçlendirebilirler.

Ancak bu "doğal" anlaşmazlık ölçüsü bir şey, tamamen yıkıcı işlere ve düşmanca faaliyetlere girişmek tamamen başka bir şeydir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Halihazırda başta Birleşik Krallık ve Kanada olmak üzere yurt dışında ikamet eden, Müslüman Kardeşler ve benzerlerinin projesi için çalışan (bu arada mutlaka üye kartına sahip üyeler olmaları gerekmiyor) kişiler bulunuyor.

Bunların hedefinde bugün en güçlü Arap ülkesi, Arapların ağırlık merkezi, fırtınalara ve felaketlere karşı en yüksek ve en güçlü bariyeri olan Suudi Arabistan var.

Birleşik Krallık ve Kanada'da ikamet eden bu insanlar, elbette İngiliz-Kanada kurumlarının da bilgisi dahilinde, yıkıcı, nihilist ve gerçekçi olmayan bir misyon için çalışıyorlar. Bu kişilerin niyetlerine çok girmek istemiyoruz, zira herkes Allah'a hesap verecektir.

Bu grup sahneye yeni mi çıktı?

Hiç de değil. Aksine kendisi eski halkalara eklenen yeni bir halka...

11 Mart 2012'de, o dönemde tanımlandığı şekliyle "Arap Baharı" ülkelerinde, özellikle de Tunus, Mısır, Libya ve Yemen'de yaşananlara benzer şekilde, bilinmeyen bir grup, Suudileri bir "cuma gösterisine" davet eden bir Facebook sayfası oluşturdu.

Bugün daha sonra "Huneyn Günü" olarak anılmaya başlandı.

O zaman insanların bir bölümü titredi, bir bölümü hayrete düştü, bir bölümünün de korkudan gözleri kaydı.

O dönemde bu köşede şöyle demiştik:

Neden bazı entelektüel Suudi seçkinler ile bazı (Facebook) ve (Twitter) gençleri Suudi Arabistan'da Kahire ve Sana'ya benzer bir 'Öfke Cuması' yaşanacağına inanmakta acele ettiler? Neden bunun gerçekliğinden şüphe eden herkesi yuhaladılar, ayıpladılar, yüz karası olduklarını söyleyerek kara listelere aldılar? Bu, olayların ritmi içinde zamanla kaybolmaması gereken önemli bir soru.
 


Yine o dönemde bu köşede bunun nedenini şöyle açıklamıştık:

Bunun nedeni, algıları karıştırmaya dayalı yanlış tavsiyelere verenlerin ve olayları okumakta acele edenlerin muzdarip olduğu psikolojik bir kusur olabilir. Tunus ve Mısır'da meydana gelen korkunç depremden sonra bu kişilerin dengesi bozuldu ve yanlış fikirlere kapıldılar.

Felaketin gerçekleştiğini ve bu tsunami dalgasının Suudi Arabistan dahil her yere ulaşmasının kaçınılmaz olduğunu ve bundan kaçış olmadığını düşündüler.

Özellikle pek çok Arap uydu kanalının bu devrim şeklindeki tsunami illüzyonunu bolca yayınlamasından sonra, bazı Arap yazarlar, hatta çoğu, hiçbir Arap ülkesinin Tunus ve Mısır dalgalarının etkilerinden uzak ve dışında kalmayacağını yazdılar.

İnsanlar meselenin her Arap ülkesinde profesyonelce uygulanan bir (katalog)dan çok daha karmaşık olduğunu açıkça anladılar.


Dolayısıyla 2024 yılına, yani günümüze dönecek olursak; Arap Baharı mevsiminin atmosferi, kaprisleri, söylemleri, taktikleri, nefesleri ve kurumları geçip gitmiş bir dönem değildir.

Hayır, aksine, sponsorlarının beslediği ve suladığı sürekli bir davranış, kalıcı bir kültür, daimi partiler, küresel ve bölgesel çıkarlardır.

Arap Baharı yaratıcılarının yalnızca bireyler veya gerek bireylerin olgunluğu gerekse sponsor kurumların doğruyu görmesi nedeniyle artık var olmayan siyasi güçler olduğu söylemini yerleştirmek isteyenler varsa, bunlar fark ettirmeden yenisini geçirmek için bizi uyuşturmak isteyenlerdir.

Yahut üzüntüden nefret edenler, şu anki huzurun tadını çıkarmak, rahat yaşamın ve gafletin yumuşaklığı içinde güzel bir şekilde uyumayı tercih edenlerdir.

Arap Baharı sırasında yaşananlar geçip giden bir aşama değil, tekrarlanan bir kültürdür.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU