1961 Anayasası'nın ekonomi politiği: Nasıl bir ekonomik ve siyasi düzen ortaya çıkardı?

Rıfat Özcan Independent Türkçe için yazdı

1961 Anayasası için tasarı hazırlayan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyeleri (soldan sağa): İsmet Giritli, Tarık Zafer Tunaya, Hüseyin Nail Kubalı, Sıddık Sami Onar, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Naci Şensoy ve Ragıp Sarıca / Fotoğraf: Wikipedia

27 Mayıs 1960 darbesi sonrası 1961 yılında yeni bir anayasa yapıldı ve  yüzde 60 civarında bir kabul oyu aldı.

Anayasa yapım sürecinde toplumun büyük bir kesimini temsil eden Demokrat Parti geleneğine de fazla yer verilmedi.

Kabul oranın da düşüklüğü kapsayıcılık konusunda baştan sorunlu bir anayasa olduğunu göstermekte ve darbe yönetimince yapılan bir anayasa olarak tarihteki yerini aldı.

Bu yazıda 61 Anayasası'nın ortaya çıkardığı kurumları ve anayasanın oluşturduğu politik ekonomik durumu aktarmaya çalışacağım.

Türkiye'de darbelerle hem ekonomik sistem hem de siyasi düzen hep değişime uğramıştır.

Ortaya çıkan kurumlara bakıldığında "liberal" kurumlar olsa da bu kurumları ortaya çıkaranlar hiç de liberal isimler değillerdi. Bizzat darbecilerdi.

Peki, 1961 Anayasası ile ortaya çıkan kurumlar ve yenilikler nelerdi?

 

  1. Anayasa Mahkemesi (AYM): Liberal siyaset geleneğinde güçler ayrılığı ilkesinin denge ve denetleme içinde hareket edebilmesinin önemli unsurlarından biri yargı denetimidir.
    Anayasa Mahkemesi (AYM) de anayasal denetim yapacak bir kurum olarak görülüyor. Özellikle de yürütmenin yasama ve yargı tarafından denetlenmesi önceliklidir.

    Şekli itibarı ile AYM'nin kurulması liberal ama anayasa yapıcılar liberal değildi. Tek motivasyonları yürütme erkini sınırlandırmaktı ve bu da 50-60 arası deneyimden kaynaklanıyor.

    1965 seçimleri önce Adalet Partisi "Bu anayasa bize bol" tartışmaları başlattı. AYM yoluyla 15 milletvekili istediği kanun için iptal istemin de bulunabiliyordu.Dolayısı ile hükümetin yavaş işlediğinden şikâyet ediliyordu.
     
  2. Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ve meclisin ikiye ayrılması da yürütmenin gücünü sınırlandırmaya yönelik diğer adımlardır.
    Özellikle MGK ve AYM moda tabir ile vesayet unsuru olarak konumlandırıldılar.

    MGK'da ülkenin güvenliği konusunda asker ve sivil beraber karar alıyor gözükse de askerlerin ağırlıklı olduğu bir yapı. Bu da bir liberal kısıtlama aracı değil.

    Hükümeti denetlemek için asker tarafından kurulan bir kurum. Bu yolla asker sivilleri biçimlendirme çabasındadır.
     
  3. TRT ve Üniversite Özerkliği
     
  4. Bu özerklikler önce 71 Muhtırası'nda daha sonrasında da 80 Darbesi ile tamamen son buldu. Diyanet İşleri Başkanlığı anayasal statü kazandı.
     
  5. Sendika, anayasal hak olarak tanımlandı.
     
  6. Dernek ve partilerin önündeki engeller kaldırıldı.
     
  7. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kuruldu.


İthal ikameci ekonomik sistem:

DPT planlı ekonominin bir yansıması olarak ortaya çıktı. 5 yıllık planlarla hangi sektörün ne kadar ve nasıl büyüyeceğine ve kimlere teşvik verileceğine karar verilir.

Devlet bu yolla sermaye gruplarını destekledi, ucuz döviz verir ve istenilen alanlarda büyüme sağlanır.

İlk olarak devlet DPT aracılığı ile sermayedarları desteklenir.

İkinci olarak da yerli sermayenin içeride daha güçlenebilmesi için de gümrük duvarlarını yükseltir. İthalatın yerine yerli ürün ikame edilir.

İçeride üretilen malların da talep görmesi gerekmektedir. Bundan dolayı da güçlendirilmiş bir tüketiciler grubun da oluşması için kamu ve özel işçilerin ücretleri iyileştirilir. Böylece ithal ikameci ekonomik sistem de işler hale gelir.

1969'da ise büyük sermaye grupları Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nden ayrılarak TÜSİAD'ı kuracaklardır. Adalet Partisi büyük sermayedarlara daha yakındır ve teşvikler daha çok devlet eliyle onlara veriliyordur.

Bu durumdan rahatsız olanlar ise Necmettin Erbakan öncülüğünde Milli Nizam Partisi'ni kuracaklardır.

Erbakan önce Konya odasının sonra da TOBB'un genel başkanı olacaktır. Erbakan dolayısıyla Anadolu sermayesini temsil ediyordur.

Sonuç olarak baktığımızda 1961 Anayasası, DPT ile yeni bir ekonomik sistem olan ithal ikameci sistemi getirir.

Adalet Partisi, Milli Nizam Partisi, İşçi Partisi gibi yeni siyasi aktörler ortaya çıkarır.

Sendika ve derneklerin önündeki engellerin kaldırılmasıyla da yeni toplumsal aktörler ortaya çıkarır.

Dolayısı ile anayasal dönüşüm siyasi, toplumsal ve ekonomik dönüşümü sağlamış oluyor.

60'lar Türkiye'de bugün bildiğimiz sağ siyaset ile sol siyasetin de ortaya çıktığı yıllardır.

Adalet Partisi, Milli Nizam Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi sağda ortaya çıkarken solda ise İşçi Partisi ve bu partinin rüzgârı ile Cumhuriyet Halk Partisi de kendini solda konumlandırır.

CHP daha önce kendisine "sol" dememiştir. Sağ siyasette İslamcı, milliyetçi ve merkez sağ kesim hepsi bugün AK Parti içinde yer almaktadır.

1971'de 61 Anayasası'nın bazı hükümleri daraltılıp merkezi otorite güçlendirilmeye başlanmış ve 82 Anayasası'nda başbakanın daha da güçlendirilmesi, kurum özerkliklerinin sonlandırılması, ikili meclis yapısının sonlandırılması gibi yeni düzenlemeler yürütme erkini daha da güçlendirmiştir.

1971'de anayasal olarak başlayan merkezileşme adımları 82 Anayasası'yla devam etmiş ve nihayetinde 2017 yılında yapılan değişiklikle başkanlık sistemine geçişle merkezileşme daha da artarak devam etmiştir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU