Afrikalı yazar Olabisi Ajala'nın gözünden 63 yıl önceki İsrail ve İsrail'in Arapları

Sare Şanlı Independent Türkçe için yazdı

Geçen günlerde Gana'da dünyaya gelen Nijerya kökenli Olabisi Ajala'nın "An African Abroad" (Yurtdışında Bir Afrikalı) isimli seyahat notlarını okuma fırsatı buldum. 

An African Abroad.png

Yazarın 87 ülkeyi kapsayan 6 yıllık dünya turu esnasında Ortadoğu ülkelerinde (bilhassa İsrail'de) yaptığı gözlemler bugün yaşananlara ışık tutma noktasında çok önemli.  

Müslüman bir ailede doğmasına rağmen Hristiyan olarak yetiştirilen, belli bir zaman sonra ise atalarının dini olan paganlığı seçen Olabisi Ajala, siyah tenli bir yabancı olarak ziyaret ettiği Ortadoğu'da 1959-1960 yılları arasında 13 ay geçiriyor. 

İsrail'in ikinci sınıf Yahudilerinin yaşantılarını yakından gözlemliyor. Kudüs'te üç sarhoş, BM görevlisi tarafından dövülüyor ve İsrailli gençler tarafından kurtarılıyor.

Saldırgan olduğu iddia edilen Arapların köylerini ziyaret eden Ajala, gördükleri karşısında hayrete düşüyor. 

Suriye ile başlayan Ortadoğu ziyaretine Ürdün ile devam eden Olabisi, Ürdün sınırından Kudüs'e geçmek istiyor.

Ne Ürdün'deki görevliler geçişine izin veriyor ne de İsrail askerleri bu talebi kolaylıkla kabul ediyor.
 

Olabisi Ajala 2.jpg
Olabisi Ajala

 

Motosikletiyle sınırdan geçmeye çalışan Gana pasaportlu siyah adam, İsrail askerlerinin dışişleri bakanlığı ile görüşmesi ve o dönem Gana ile İsrail'in arasının iyi olması sayesinde bakanlıktan olumlu cevap alarak sıra dışı bir şekilde İsrail'e giriyor.

Öyle ki Jerusalem Post gazetesinde Olabisi Ajala'nın İsrail'e Ürdün sınırından girişinin haberi bile yapılıyor.

(Dışişleri bakanı birkaç hafta evvel Nijerya ve Gana'yı ziyaret ediyor, yani İsrail'in Afrika'ya olan ilgisi tam da bu dönemde yoğunlaşıyor.)
 

Golda Meir ziyareti

Olabisi Ajala İsrail Devlet Başkanı Golda Meir ile buluşuyor ve kendisine bir hayli cesur sorular soruyor.

İsrail'in Afrika'ya olan ilgisini, Arap ülkelerine karşı Afrika'nın İsrail'in yanında yer almasını istemek olarak yorumladığında, Golda Meir buna şiddetle karşı çıkıyor.

Meir, İsrail'in Afrikalı öğrencilere burs verip onları tarım üzerine eğittiklerini ve Afrika'nın gelişmesini istediklerini ancak Arap ülkeleri tarafından sömürgeci ve emperyalist olmakla suçlandıklarını söylüyor.

Afrika'ya olan yardım ve ilgilerinin tamamen "dostça" olduğunu ileri sürüyor.
 

Olabisi Ajala Golda Meir.jpg
Olabisi Ajala ile Golda Meir

 

Olabisi Ajala Araplarla olan ilişkilerini ve barışı sorduğunda Golda Meir, ilkel metotlarla tarım yapan Filistinli Araplara tarım öğrettiklerini söylüyor ve İsrail'in barış için çabaladığını belirtiyor.

Genç adam Arapların İsrail'de kötü muameleye maruz kaldığını işittiğini söylediğinde ise Meir bunun uydurulduğunu iddia ediyor. 

Olabisi Ajala bu sohbetin sonunda Arap köylerini ziyaret etmek istediğini dile getiriyor ancak Golda Meir, Arap köylerinde görmeye değer hiçbir şey olmadığını, Arapların turistlerden hiç hoşlanmadığını ve saldırgan olduklarını söyleyerek onu bu ziyaretten vazgeçirmeye çalışıyor. 


İkinci sınıf Yahudiler

Afrikalı yazar İsrail'de geçirdiği süre boyunca İsrail'in hemen her şehrinin Avrupa şehirleriyle benzer düzeyde gelişmiş olduğunu gözlemliyor.

Ancak her İsraillinin aynı koşullarda yaşamadığını ve İsrail'de iki tür Yahudi olduğunu fark ediyor:

Avrupa'dan gelen imtiyaz sahibi beyaz Yahudiler ile Cezayir, Hindistan, Yemen, Etiyopya, Lübnan, Mısır, Fas, Suriye ve İran'dan gelen ikinci sınıf Yahudiler. 

Avrupalı Yahudiler ülkenin en güzel bölgelerinde, en rahat evlerde yaşıyor.

İsrail hükümeti onlara büyük maddi yardımlar yapıyor ve kendi işlerini kurmaları için teşvik ediyor.

İkinci sınıf Yahudiler ise en kötü mahallelerde, 6-7 kişi tek bir odaya tıkıştırılmış hâlde, lavabosu, akan suyu ve tuvaleti dahi olmayan evlerde yaşıyor. Çöpçü, hizmetçi ve şoför olarak çalışıyorlar.

Olabisi Ajala, Müslüman Araplardan sonra İsrail'de en kötü koşullarda yaşam sürenlerin bu ikinci sınıf Yahudiler olduğunu belirtiyor. 

Olabisi, Kudüs'te bir kafenin önünde Müslüman bir Arap ile tanışıyor ve sohbet etmek için ona kafede oturmayı teklif ediyor.

Arapların Yahudilere ait hiçbir mekâna girmeye hakları olmadığını öğrenerek şaşırıyor.

Bir şekilde yolunu bulup Arap ile uzun uzun sohbet ediyor. Daha önce aldığı tüm uyarılara rağmen yeni tanıştığı Arap'ın köyü olan Taiba köyüne gitmeye karar veriyor. 
 

Olabisi Ajala 1.jpg
Olabisi Ajala 

 

İsrail'in Arap köyleri

Taiba köyüne gitmek için 8 haritaya bakıyor ancak hiçbirinde köy görünmüyor.

Sora sora ulaştığı köyü gördüğündeyse şaşkınlık içinde kalıyor.

Köyün her yerden dikenli tellerle çevrili olduğunu ve köyde yol, okul, hastane, elektrik ve suyun olmadığını fark ediyor.

Evlerin oturulmayacak kadar kırık dökük olduğu köyde tek bir düzgün bina görüyor: İsrail polisine ait bir karakol. 

Köyde yaşlı bir kadınla sohbet ediyor ve kadın ona şunları söylüyor:

Biz buraya getirilmeden evvel Filistin'de evlerimiz vardı tarlalarımız vardı. Sonra İsrail topraklarımıza el koydu ve bizi zorla buraya getirdi. Camilerimiz yakıldı, evlerimiz yıkıldı. Şimdi karnımızı doyurabilir miyiz, yarına sağ çıkar mıyız, diye düşünüp duruyoruz.


Olabisi tüm iyi niyetiyle yaşlı kadına İsrail hükümetinin kendilerine yardım edip etmediğini soruyor ve kadın şöyle yanıtlıyor:

Yardım mı? İsrail her şeyi daha zorlaştırmak için uğraşıyor. Toprağımız var ama tarım yapmamıza izin yok. Polis her an tepemizde.


Yazar görüp dinlediklerini bir bir okuruna anlatmaktan çekinmiyor.

Köylülerin köyün dışına çıkmak için İsrail polisinden özel izin alması gerektiğini, diğer köylerdeki akrabalarını ziyaret etmelerinin yasak olduğunu yazıyor.

Aynı zamanda İsrail'in neden böyle davrandığını anlamlandırmaya çalışıyor, teoriler üretiyor ve şayet İsrail barış istiyorsa bu insanlara kötü davranmaktan vazgeçmeli sonucuna ulaşıyor. 

Bir de Dürzi köyünü ziyaret eden ve onların Araplardan çok daha iyi durumda olduğunu gören Afrikalı genç yazar, Dürzilerin Müslümanları hiç sevmediklerini ve kendilerini İsrail'e yakın gördüklerini aktarıyor. 

Olabisi Ajala'nın olabildiğince objektif seyahat notları, Ortadoğu'da durumun 63 yıl evvel de aynı olduğunu gözler önüne seren bir belge niteliğinde.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU