Emekli Büyükelçi Özülker: Mossad’ın olup bitenin farkına varmaması düşündürücü

Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, Hamas’ın Aksa Tufanı Operasyonu ile başlayan çatışmaların ardından hem bölgedeki dinamikleri hem Ankara’nın tutumu ve oynayabileceği rolü Independent Türkçe’ye değerlendirdi

İsrail-Hamas çatışması bölgeye yayılır mı?

Ortadoğu tüm bu yaşananlardan nasıl etkilenecek?

İran işin içinde mi?

Türkiye’nin taraflar arasındaki arabuluculuk hamlesini nasıl okumalı?

Dünya cumartesi sabahından bu yana Hamas’ın operasyonu ve İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı karşı saldırıyı konuşuyor.

Savaş yine Türkiye’nin yanı başında...

Independent Türkçe, olup bitenleri, akıllara takılan soruları emekli büyükelçi Uluç Özülker ile konuştu.

Erdoğan’ın açıklaması ne anlama geliyor?

Dikkat çekici bir cümleyle başlayalım. “İsrail güvenlik güçlerinin ve illegal yerleşimcilerin Filistinlilere uyguladığı baskıya, zulme, yargısız infazlara can ve mal tehdidine nasıl karşıysak İsrailli sivillere yönelik rastgele eylemlere de aynı şekilde karşıyız” Cumhurbaşkanı Erdoğan,  kabine toplantısı sonrasında benzer mesajlar verdi ve ardından peşi sıra sosyal medya hesabından bu mesajı paylaştı. Türkiye'nin İsrail-Filistin çatışmasında durmuş olduğu yeri, üstlenmeye çalıştığı arabuluculuk misyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle şunu vurgulayarak yola çıkmak lazım. Biz arabuluculuk için bir baskı falan yapıp veya gidip bir teklifte filan bulunmuş değiliz. Buna Ukrayna ve Rusya arasındaki ilişkilerdeki durumdan farklı şekilde müdahale etmek lazım. Yani orada Amerika Birleşik Devletleri ile Rusya'nın bir çatışması var. Bu arada günah keçisi olarak da bunun bedelini en fazla Ukrayna ödüyor. Bu koşullar altında da Rusya’yla bizim yakın ilişkimiz -ki; onlar da bir Karadeniz devleti olarak aynı zamanda bize de muhtaçlar-açıkçası biz de onlara- bu manada yakın olmak durumundayız.  Tehditler bir arada bulunduğu zaman o güven duygusuyla hareket edebiliyoruz. Ortadoğu ise ayrı. Burada çok düşünülmesi gereken iki çok önemli husus sonrasında alternatif söyleyeceğim. Birincisi, her savaş, bir hedef ve bu hedefe ulaşmak için neler yapılıp yapılmayacağının unsurlarının peşinden hesaplamış olarak yola çıkıldığı...  Yani başka bir deyişle siz savaşa girdiğiniz zaman yenileceğinizi ve çok büyük bir zarar göreceğiniz net bir biçimde bile bile girerseniz.

“Mesele tek başına İsrail meselesi değil”

Hamas neden böyle bir operasyon düzenledi peki?

“Yeter artık” diyor. Ama sadece bundan ibaret değil. İran bir açıklama yaptı. Biliyorsunuz Amerika askerlerini gönderdi, hemen oraya gemiler filan geldi. İsrail hava kuvveti ve gücü zaten yeterli. Bu konuyla ilgili olarak Amerika'ya ihtiyacı yok. Niye geldi Amerika? Biliyorsunuz, İran, Irak, Suriye ve Lübnan üzerinden bir koridor üzerinde fevkalade güçlü bir pozisyonda. Bir rakam vereyim. Suriye'nin 700’e yakın yabancı üssü var, 551’i İran'a aittir. İsrail, İranlılara yönelik gene bildiğiniz gibi fevkalade sert bir politika içinde yürüyor. Hatta o kadar ki; Amerika'ya “Nükleer silah kullanalım” diye devamlı baskı yaptı. Amerika durduruyor. Şimdi Amerika ile de İsrail ilişkisinde İsrail, Amerika'nın 52. eyaleti midir? Yoksa dış politika konusunda Amerika İsrail'e rağmen herhangi bir adım atamayacak konumda mıdır? Bunu da çok iyi düşünmek gerekiyor. Ben de görev yaparken hep bunu sorguladım. Dolayısıyla burada meseleyi tek başına bir İsrail meselesi olarak değil, Amerika'nın aynı zamanda tıpkı Ukrayna meselesine de olduğu gibi bu defa karşısında düşman olarak İran’ı gören Amerika'nın da buradaki müdahaleci bir güç olarak bulunmasıyla izah etmek gerekiyor. Dolayısıyla da işi düşünülen daha büyük bir boyut kazanmış durumdadır benim şahsi kanaatim.

“İran dışında kimse Hamas’a ‘Aferin’ demiyor”

Uluslararası dengelere bakıldığında İsrail'in kuzeyinde İran var, İran’ın kuzeyinde İran Azerbaycan'ına bitişik, İsrail ile ilişkileri iyi olan Azerbaycan var. Dolayısıyla bu savaşın ya da bu çatışmanın bölge denklemlerinin tamamını etkileyeceğini söylemek mümkün mü?

Zaten bu dengeler var. Bakınız, Azerbaycan İsrail’den 6 milyar dolar civarında silah almıştır.  Buna karşılık İran da topyekûn Ermenistan’ı destekler. Kafkaslar ’da baktığınız zaman bu denge bu şekliyle oluşmuştur. Türkiye'nin Azerbaycan'la bütünleşmiş olması, orada silah yardımlarından tutun dengeleri daha da güçlendirmiştir. Ama İran burada daima Azerbaycan’dan korkar. Çünkü oradaki Şii ve Türk asıllılar onlar için bir sıkıntı kaynağı olarak bilinir. Ki; bu koşullarda ABD ile bu defa başka boyutta çok büyük bir savaş içinde İran. Ambargolar vs vs… İsrail de bunun yanında Amerika’yı da geçmiş vaziyette bir sertlik uygulayan ülke. Dolayısıyla Hamas’ın saldırısına bakıldığında İran dedi ki; “Aferin size”. Bunu başka diyen bir tane ülke yok, onu da söyleyeyim. Yani bir kısmı dünyanın “Aman, yapmayın etmeyin. Böyle yaparak dünyayı perişan edeceksiniz” diyor. Bir kısmı da topyekûn “İsrail haklıdır” demeye başladı. Ve bu da çok yanlış bir şey. Çünkü İsrail'le bugün yapılmış olan yani Hamas demeyelim sadece Filistinliler indinde İsrail'in bugüne kadar gerçekleştirdiği operasyonlarda ölenlerin sayısına baktığınız zaman bire 15’tir. Yani bugün 15’te 1 kayba uğradı diye İsrail yeri göğü birbirine katıyor. Ve korkunç bir taarruza geçmiş vaziyette. Ama burada kendi mağduriyeti ve savunma hakkından evvel Filistin'in ne olduğunu düşünmek lazım, Batı dünyası başta olmak üzere. Avrupa'nın tamamı neredeyse Kuzey Amerika, Kanada, Amerika hepsi İsrail'in arkasındalar.

“Mossad’ın bu kadar gafil avlanma ihtimali yoktu”

Batı basınının ekseriyeti “İsrail'in toprakları işgal ediliyor” diyor. Ne dersiniz?

Hem de nasıl! O zaman ben şöyle diyeceğim. Benim şüphelerim var. Bir kere ben burada İsrail'in haberi olmadan “Hamas şu işi yapmıştır” şeklindeki bir yaklaşımı kabullenemiyorum. Yani dünyanın istihbarat yönüyle, CIA ile iş birliği iç içe olana bir Mossad’ın burada bu kadar gafil avlanabilmesi ihtimali bence yoktu.

“Saldırı kutuplaşmış İsrail’i birleştirdi”

Yargı reformu nedeniyle biliyorsunuz İsrail'de bölünmeler vardı. Ülke iki kutba ayrıldı. Burada görevsizlik kararı alan istihbarat servisi üyelerinin büyük bir kısmının Gazze sınır bölgesinden itibaren istihbarat akışını kestiği için Hamas ve Filistinli grupların rahat hareket edebildiği de iddia ediliyor. Ama unutmayın Mossad tek başına değildir. Onların yan kuruluşları vardır. Söylemek istediğim şu. Burada Hamas’ın yapmış olduğu operasyon çok büyük bir operasyon. Ve siz 40 kilometrekarelik bir bölgede bunu yapıyorsunuz. Topyekûn İsrail'in kontrolü altında olan bir bölgede yapıyorsunuz. 5 bin füze getirtebiliyorsunuz ve dünya kadar savaşçı sokabiliyorsunuz orada. Yani topyekûn terk etmiş durumda değil ki İsrail burayı. Hiç kimsenin farkına varmadığı “Bu nedir?” diye sorgulamadığı bir ortamda birden çok büyük ciddi bir zarar verici bir operasyon başlıyor. Bilmiyorum yani. Düşündürücü.

Hamas kendi füzesi Muteber-1’i orada yaptığını söyledi…

Ama bir iddia daha var, biliyorsunuz. Bunların yani füzelerin mühimmat yapımında kullanılan malzemeler Türkiye'den gittiği de iddia ediliyor. Şu anda çok net olarak, açıkça ortaya konulmamış bir durum var. Spekülasyonlarla herkes konuşuyor. Türkiye, Hamas’ı çok kollamıştır. Haniye’nin arkasındadır. Amerika Birleşik Devletleri'ne büyük bir hata yaptığını, seçimle iş başına geldiği halde onu terörist olaraktan kabul ettiği için ortaya sorunlar çıkacağını anlatmasına rağmen Amerika dinlememiş ve sorunda Hamas kazanınca da onun karşısına set çekmiştir. Ama Türkiye de “İş başına seçimle gelen seçimle gider” diyerek Hamas’ı topyekûn destekleyen bir konuma gelmiştir. Ama bunun yanında başka bir şey daha var. Biz Filistin'den bahsediyoruz. “Filistin davası” diyoruz. Hangi Filistin'den bahsediyoruz? Bugün iki tane Filistin var. Arapça isimleri bile farklıdır. Bir Hamas ile birlikte yaşayan Gazze’dir. Gazze'de 40-41 kilometrekareden ibaret… Diğeri de Batı Şeria'dır. Bakın bütün bu oluşum içinde Batı Şeria'nın şu kadarcık olsun ne olduğunu ne olmadığına dair bir yorum izliyor, dinliyor muyuz? Hayır, o da yok. Bunun ötesinde ne yaptı İsrail? İsrail bunu bile bile yaptı ve arkasından bazı hedeflere ulaşabilme hususunda yaptı Netanyahu. Çok aşırı sağcı bir hükümet, Netanyahu’nun başında olduğu. Halkın yarısı sokaklarda, bu birleştirici bir faktör oldu İsrail yönünden. Ama başka bir tarafı daha var için. İsrail'in ortaya, Netanyahu’nun ortaya koymuş olduğu politikaların hayata geçebilmesi kolaylaştırdı. Bence durum bu.

Bunu iç siyasette kullandı Netanyahu.

Kesinlikle kullanacak da…Gazze’yi boşaltıyor. 2 milyon 200 bin insan yaşıyor orada. “Buyurun gidin”. Zaten bunların bir kısmı Sina'dan geldiler. Biliyorsunuz bu tünelleri aşarak “Buyurun gidin” Mısır buna karşı çıkar mı çıkmaz mı? O da bir başka konu. Diğer tarafta Hizbullah tarafında, Lübnan tarafında bir cephe açıyor şimdi. Orada çok büyük bir askeri yığınak yaptı. Gerçi şu anda Hizbullah çok güçlü. Bundan evvel başa çıkamamıştı Hizbullah ile şimdi en az 30 kat diyorlar daha güçlü bir konumda Hizbullah. Dolayısıyla orada da bir cephe açmaya çalışıyor. Ama üçüncü bir şey var, Doğu Kudüs'ü kapattı kapıları, “Kudüs benim başkentimdir” demişti zaten. Şimdi başka bir şey daha var burada. Mescid-i Aksa'yı burada artık ibadete açma konusunun dahi gündeme getirebileceğini söylüyor. Yani başka bir deyişle Filistin topraklarını büyütüyor. Bir yıl evvel Netanyahu'ya bir soru sordular, “Ortadoğu nedir?” diye, Filistin meselesi ile ilgili. O da bir harita gösterdi hatırlayacaksınız. Libya, Mısır, Ürdün, vesaire… Orada Filistin'i gördük mü? Yok. Şimdi bugünkü koşullarda da İsrail netice itibarıyla acaba diyorum kendi yönümden topraklarını daha da genişletmek için bunu bir bahane ve vesile olarak kullanma politikası peşinde midir? Burada hiç göz ardı edilmemesi gereken bir husus. Bunu yaparken de Hamas’a bakalım. En baştaki noktaya dönüyorum. Savaşta bir hedef olması lazım. Savaşı kazanabileceğini düşündü mü? Mümkün mü? Değil. Peki bile bile lades niye bu savaşa girdi? Bunun da bir izahı olması lazım.

“Sadece esir takası için bu operasyon gerçekleşmiş olamaz”

Ama bir yandan tüm bu tartışmalar içinde en çok dikkat çeken İsrail istihbaratının normalden çok daha fazla abartıldığını düşünen bir kesimin oluşu. Yani “İsrail hata yapmış, bunları görmezden gelmiş olamaz” deniyor. Böyle bir düşünce var. Karşı argüman da diyor ki; “Hayır, İsrail de hata yapabilir. Ayrıca İsrail'in istihbaratını çok abartıyorsunuz”.  Hamasın bu hazırlığı zaten epeydir sürdüğüne, İsrail istihbaratını yanılttığına dair başka bir görüş var.

Bu da doğru bir bakıma. Bunun içine Demir Kubbe de girer. Benim de anlatmaya çalıştığım bilinmeyen o kadar olay var ki... Yani bunların hepsi spekülasyon. Evet bizim yaptığımızda spekülasyon. Ama gerçek olan bir şey var, “Savaştır” dedi Netanyahu. Ve acımasız bir şekilde saldırıyor. Şu sırada bakın bir günde yaptığı saldırıları sayısı 800. Ve öldürdüklerinin de haddi hesabı yok. Bir tek kişi ağzını açıp da “Ne yapıyorsun?” demek bir kenara “Savunma hakkı vardır, mağdurdur” diyor. Peki Hamas burada ne kazandı?

Hamas sadece esir takası mı umuyor?

Sanmam. Yani bir esir takası için bu kadar korkunç bir zaaf içine düşmek, yıkılmak, ölmek ve üstelik de çok büyük bir ihtimalle İsrail’in biraz evvel söylediğim o emelleri de gerçekleşirse bir de buradan göçe de mecbur kılınacak şekilde bir gelişmeyi de yaşamaya yönelmek… E değer mi değmez mi? Bunları da çok düşünmek gerekiyor. Böylesine karmaşık ve böylesine güvenilmez bir durumda Türkiye'nin arabuluculuğu nasıl olur? Mümkün değil. Zaten biz burada Türkiye arabuluculuk teklifini yapmış değil. Diyor ki; “Eğer talep gelirse bana taraflardan ben buraya arabulucu olarak gitmeye hazırım” diyor. “Eğer talep gelirse”… Bunu yazmıyor genellikle medya. Bu da tabiatıyla düşünülmesi gereken bir şey. Onlardan yani İsrail'den en basit şekliyle gelir mi? Böyle bir teklif gelmez.

“Türkiye bir arabulucu olarak hiçbir şey yapamaz”

“Talep gelmesi halinde elinde esir takası dahil her türlü arabuluculuğa hazır olduğumuz” diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan. Yani ancak dediğiniz gibi talep gelirse. Ama mesela bugün uluslararası aktörlerden biri, Venezuela Devlet Başkanı Maduro da, “Eğer adil bir barışı birisi başlatacaksa o kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır” diyor…

Ama “adil bir barış” için biz Rusya ve Ukrayna'ya da gittik. Olabildi mi? Ki; oradaki durum çok daha yumuşak olmasına rağmen. Burada İsrail, ABD’nin desteğiyle hedefini yakalamadan inşallah çok daha vahim durumlar ortaya çıkmaz. İran’ı filan da bu işin içine sokmazlar. Mesela Hizbullah çok açıklama yaptı. Çok net. Hamas'a verilmiş olan, burada kullandıkları silahları tamamı ve mühimmatı İran tarafından temin edilmiştir diye net açıklaması var. Yani burada birtakım durumlar var, genişliyor ve diğer taraftan da İsrail, çok net bir biçimde hudutlar değişecektir ve burada yeni bir dünya kurulacağından da eminim şeklinde bir tutum içinde.

Hamas’ın Lübnan temsilcisinin de yakın zamanda İran’ın başkenti Tahran’ı ziyaret ettiği biliniyor. Kimileri de bu ziyaretin zamanlamasına dikkat çekiyor. Sizce buradan bir komplo teorisi okuması mı yapmak gerek yoksa mantıklı reel politik anlamda bir çıkarımda bulunabilir mi? Ya da daha direkt sorayım? İran, Suudi Arabistan ve İsrail'in normalleşme sürecini bir şekilde aksatmak mı istiyor?

Efendim, gayet basitçe Ortadoğu bizim de bir parçamızdır. Ortadoğu'da yaşanacak her gelişme Türkiye'yi de yakından ilgilendirecektir. Örneğin Netanyahu söylediklerini yapıp da biraz daha genişlemeye kalksa, yeni bir göç olayıyla karşı karşıya kalmamız da söz konusudur. Ne tarafından bakarsanız Türkiye'yi de bir şekilde içine çekmesi ihtimali bulunabilen bir konumdayız. Dolayısıyla Türkiye’nin burada çok tedbirli ve bunun yanında çok itidalli olması lazım. Nitekim dikkat buyursanız Türk politikasında Hamas ile ilişkilerimizi göz önüne alarak da söylüyorum bunu, birçok Hamas militanı Türkiye'de yaşıyor hala. Tutumumuzda açıklamalarımızda daima itidalliyiz. Mesela Batıyla birlikte hareket etmiyoruz. Türkiye buraya bir arabulucu olarak girse ne yapacak? Hiçbir şey yapamaz. Yani Netanyahu Türkiye'ye ziyarette bulunacaktı, hastalandı, gelemedi. Yeniden geleceğim dedi. Gelebilir mi acaba? Şimdi bu koşullarda…
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Dış politikayla içeriği ile özellikle AK Parti seçmenlerinin diyelim çok daha farklı bir bakış açısı var sanırım.

Çok daha farklı var tabii, yani bir bütün halinde baktığınız zaman biz bir açmazdayız. Ve burada itidal tavsiye ve telkini ve talebiyle yola çıkmamız da en doğru haldir. Yani Ortadoğu batağına bir kere bulaştık. Hangi hallere geldi bu iş? Suriye ve Irak'ta hep beraber biliyoruz. Şimdi bir İsrail evet, maalesef havasının orada varlığı ve oradaki insanların çektiği çektikleri ızdırap vesaire çok üzücü. Karşılıklı olarak da düşünülebilir. Tamam.  Ama Türkiye bu bağlamda baktığınız zaman tek başına bir çare olacak gibi gözükmüyor. Unutmayın. Bugüne kadar İslam İşbirliği Örgütü bütün toplantılarında Kudüs meselesine bir numaralı gündem maddesi olarak hep kullanır. Ama bugüne kadar herhangi Türkiye dışında herhangi bir Müslüman ülkenin bir şey yapmış olabileceğini ve olduğunu da görmedik. Bugün Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, hepsi itidal ve bu meseleyi bir şekilde barışa en süratli yoldan götürme talebi ile hareket etmekteler. Türkiye'nin de Batı dünyası ne derse desin, Türkiye'nin de bu komşu olarak çok dikkatli ve tedbirli olmaya ihtiyacı var.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU