Somaliland: Afrika’da yeni bir devlet mi doğuyor?

Yusuf Kenan Küçük Independent Türkçe için yazdı

Somaliland Cumhurbaşkanı Musa Bihi Abdi'nin (solda) “Devlet Başkanı” protokolüyle karşılandığı Gine ziyaretinde Gine Dışişleri Bakanı Mamadi Toure (sağda) görüşmesinden bir kare / Fotoğraf: Twitter

Somaliland Cumhurbaşkanı Musa Bihi Abdi 2 Temmuz 2019 tarihinde ziyaret ettiği Gine’de “Devlet Başkanı” protokolüyle karşılandı.

Bu durum Somali hükümetinin tepkisine neden oldu ve Mogadişu, Gine’yle diplomatik ilişkileri kesme kararı aldı. 

Somali, diplomatik teamüllere ters bu sıradışı protokol uygulamasına –dozu ve yöntemi tartışılır olmakla birlikte- tepki göstermekte haklı.

Zira bilindiği üzere Somaliland, 28 yıl önce bağımsızlık ilan etmesine rağmen henüz hiçbir devlet tarafından tanınmadığı için resmen Somali’nin bir parçası.

Bağımsızlık ilanının arkasında ise Somali ulusunun, Afrika’nın paylaşılmasına zemin hazırlayan Berlin Konferansı’ndan (1885) sonra beş parçaya bölünmesi var.

Bu bağlamda, 19. yüzyılın son çeyreğinde bugünkü Puntland eyaleti dahil Güney Somali İtalya tarafından, halkının büyük çoğunluğu etnik Somali olan Cibuti Fransa tarafından, Cibuti ile Puntland arasındaki bölge (bugünkü Somaliland) ise İngiltere tarafından yönetilmeye başladı.

Günümüzde Etiyopya içerisinde bulunan Ogaden bölgesi ile Kenya’nın “Kuzeydoğu Eyaleti” ise, halkları Somali olmasına rağmen İngiltere tarafından 2. Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda anılan ülkelere bırakıldı. 

 

0.jpg
Kaynak: GREG Dataset (Stratfor 2016)

 

26 Haziran 1960 tarihinde İngiltere’den bağımsızlığını kazanan Somaliland ile 5 gün sonra (1 Temmuz 1960) İtalya’dan bağımsızlığını kazanan Somali arasında bir “birlik devleti” kuruldu.

İngilizlerin dolaylı yönetim (indirect rule), İtalyanların ise merkeziyetçi idare tarzı nedeniyle birlik devletinde doku uyuşmazlıkları vardı.

1969 yılında askeri darbeyle iktidara gelen Siad Barre’nin, kendi aşireti (Darod) dışındaki neredeyse tüm grupları ötekileştirilmesi, 1988 yılında çoğunluğu isyancı olduğu gerekçesiyle başkent Hargeysa’nın bombalanması ve İshak (Isaac) aşireti mensubu on binlerce kişinin hayatını kaybetmesi üzerine Somaliland’da birlik devletinden duygusal kopuş meydana geldi. 

Barre diktatörlüğüne karşı aşiretler temelinde oluşturulan silahlı muhaliflerin 1991 yılı başında Mogadişu’yu ele geçirmesi ve hemen ardından ülkenin kaosa sürüklenmesi üzerine Somaliland bağımsızlığını ilan etti.

Ancak bu bağımsızlık ilanı, aradan geçen 28 yıl zarfında uluslararası toplumdan herhangi bir karşılık bulmuş değil. 

Dolayısıyla Somaliland, kendine ait bayrağı, pasaportu, para birimi ve güvenlik güçleri bulunmasına ve bağımsızlıktan bu yana bölge yönetimlerin uluslararası gözlemcilerce “eşit ve adil” olarak nitelenen seçimlerle el değiştirmesi dolayısıyla Afrika’nın en olgun ve köklü demokrasilerinden biri olarak tanımlanmayı haketmesine rağmen, uluslararası toplumca Somali’nin parçası olarak görülüyor.

Ancak, ezici çoğunluğu itibariyle bağımsızlık yanlısı olan halk, Somali ile istikşafi görüşmeleri dahi “ihanet” olarak niteliyor.

30 yaş altı nüfus için Somali bayrağı bir anlam ifade etmediği gibi, yaşlılara da sadece geçmişte yaşadıkları acıları hatırlatıyor. Bu minvalde Somali merkezi yönetiminin bölgede esamesi dahi okunmuyor.

Diğer taraftan, yukarıda değinilen son Gine ziyaretindeki resmi protokol uygulaması, Somaliland’ın çeyrek asrı aşkın zamandır süregelen tanınma beklentisinde bazı şeylerin değişmekte olduğunun işaretlerini taşıyor. 

 

somaliland map.jpg
Kaynak: BBC

 

Bölgesel soğuk savaşın etkisi

Bu değişikliğe yol açan faktörlerin başında, Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)-Mısır cephesi ile Katar-Türkiye ikilisi arasındaki rekabetin Somali’de de gün yüzüne çıkması geliyor. 

Bahsekonu üç ülkenin başı çektiği Arap cephesinin 2017 Haziran ayında Katar’a ambargo uygulamaya başlaması ve Somali’yi de ambargoya katılmaya davet etmeleri esasen bir “safını belirle!” çağrısıydı. 

Seçim çalışmalarının masrafları Katar tarafından karşılandığı iddia edilen Somali Cumhurbaşkanı Mohamed Abdullahi Mohamed’in, nam-ı diğer “Farmajo”nun, ülkesinin tarafsız kalacağını açıklaması, Katar taraftarlığı olarak yorumlandı ve akabinde BAE’nin Somaliland ve Puntland ile angajmanını kaydadeğer şekilde artırdığı görüldü.

BAE’nin 2018 Mart ayından itibaren Berbera Limanı’nın modernizasyonuna ilaveten Berbera’da askeri üs ve serbest ekonomik bölge kurma girişimleri, Mogadişu’nun sert tepkisine neden oldu. 

Yaklaşık bir ay sonra (Nisan 2018) Mogadişu’da BAE’ye ait bir uçaktaki kaynağı belirsiz 9,6 milyon Dolar’a Somali hükümetince el konulması, ilişkilerde önemli kırılma noktasıydı. Bu olay üzerine BAE, Somali’de ücretsiz hizmet veren hastanesini kapatıp Somaliland askerlerine eğitim programı başlatarak, tercihini bağımsızlık arzusundaki Somaliland’dan yana kullandığını açıkça gösterdi. 

Öte yandan, 11 Mayıs 2019 tarihinde Bosaso’da (Puntland) gerçekleşen terör saldırısının arkasında Katar’ın olduğu iddiası* doğruysa bu hadise, Ortadoğu’daki iki rakip cephenin Somali’de ‘ateşle oynamaya’ başladıkları anlamına geliyor. 

Hatta Sudan’da El Beşir’in devrilmesindeki rolleri dikkate alındığında Arap cephesinin, özellikle de BAE’nin, “Farmajosuz” veya “Farmajo sonrası Somali” için şimdiden hazırlık yaptığını tahmin etmek zor değil.

Her halükarda, tarafların kısa vadede bireysel tetikçiler veya savaş ağalarını kullanarak ülkedeki güç mücadelelerini sürdürmeleri, BAE ve müttefiklerinin Mogadişu’da kendilerine müzahir bir yönetim arayışı içinde olmaları beklenmeli. Bunun mümkün olmaması halinde ise, başta Somaliland olmak üzere, bölgesel bağımsızlık-otonomi taleplerini desteklemeleri güçlü bir olasılık olarak duruyor.

BAE’nin “çek defteriyle güçlendirilmiş” cüretkar dış politikasının ayrıca, Somali ile Somaliland arasındaki ihtilaf ve meydan okumalardan kaçınma ortak anlayışının rafa kalkmasına neden olduğu anlaşılıyor. Bu bağlamda, Somali’nin Berbera projelerine sert tepkisinin Somaliland Cumhurbaşkanınca “savaş ilanı” olarak nitelenmesi ve Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in Somali başbakanıyla birlikte Somaliland’ı ziyaret etme önerisinin Hargeysa tarafından reddedilmesi çok şey ifade ediyor. 

Ancak burada BAE’nin müttefikleri olan ve Somali’yle yakın ilişkileri bulunan Suudi Arabistan ve Mısır’ın tutumlarının belirleyici olacağını zikretmek gerekiyor. Bahsekonu iki aktör, BAE’nin Somaliland’daki angajmanlarının olumsuz yansımalarını dengeleyebileceği gibi, Somali’de Katar-Türkiye ikilisinin etkisini kırmak amacıyla yapılacak “yatırımların” getirisinin düşük olacağı çıkarımından hareketle, tercihlerini Somaliland’dan yana da kullanabilirler. Gerçekleşmesi halinde bu yaklaşım, Somaliland’ın tanınması için önemli bir dönüm noktası oluşturacaktır. 

Etiyopya ve Kenya’da tutum değişikliği 

Somali’nin en büyük iki komşusu Kenya ve Etiyopya, özellikle sınırları içerisindeki Somali azınlık nedeniyle Somali’deki gelişmelerden doğrudan etkilenen, dolayısıyla bu gelişmelere yön vermek isteyen iki ülke.

Kenya ile Somali arasında geçtiğimiz ay tansiyonun yükselmesine neden olan deniz yetki alanları anlaşmazlığı nedeniyle Kenya’nın Somaliland’ın bağımsızlığına yaklaşımını değiştirebileceğine dönük bazı işaretler var. Zira Kenya’nın bölgenin bağımsızlığını tanıma kartını uluslararası tahkim sürecinde Somali’ye karşı kullanmayı düşündüğü görülüyor. Nitekim Somaliland Dışişleri Bakanı’nın Haziran (2019) ayının son haftası içerisinde gerçekleştirdiği Kenya ziyaretinin ardından Kenya makamlarınca “her iki ülkeyi” ilgilendiren hususların görüşüldüğü şeklinde tweet atılması, bu tutum değişikliğini ortaya koyuyor. 

Buna ek olarak Somali’nin Gine ve Kenya’ya gösterdiği aşırı tepki, orta vadede Somaliland’ın elini güçlendirecek bir faktör olmaya aday. Zira Somali’nin, Somaliland ile yakın ilişkileri bulunan ülkeler nezdinde kaydadeğer bir ağırlığı bulunmadığı bir vakıa. 

Etiyopya ise onyıllardır, kaosa sürüklenmeyecek ölçüde istikrarlı ve fakat kendisine tehdit oluşturmayacak kadar zayıf bir Somali hedefliyor. Bununla birlikte Somaliland’la da iyi ilişkilere sahip. Zira, denizaşırı ticaretinde Cibuti limanına bağımlılığını azaltıp, Berbera (Somaliland) üzerinden alternatif bir güzergah oluşturmak istiyor. 

Buna mukabil, kendi ülkesindeki ağırlıklı olarak Somali kökenlilerin yaşadığı Ogaden ayrılıkçı bölgesi için emsal teşkil etmemesi ve Somali’de yeni bir iç karışıklık çıkmaması için Somaliland’la ilişkilerini statüko çerçevesinde yürütmeyi yeğliyor. Ancak, Etiyopya’ya alternatif liman (Massawa) sunabilecek Eritre’yle başlatılan açılım sürecinin akim kalması ihtimalinin güçlenmesi ve BAE’nin Somaliland ile ekonomik ve siyasi ilişkilerini derinleştirmesi, Etiyopya’nın bölgeye yönelik tutumunun da değişmesine yol açabilir. Çünkü Etiyopya’nın ülkedeki ekonomik sorunların da etkisiyle gittikçe BAE ve Suudi Arabistan’a yakınlaştığı müşahede ediliyor. 

Afrika boynuzundaki kırılganlık 

Güney Sudan’daki iç savaş, Sudan ve Etiyopya’daki siyasi belirsizlik ve kırılganlıklar, Uganda ile Ruanda arasında zaman zaman yoğunluğu artan ve çatışma ihtimali barındıran gerilim ile Somali’de güvenlik ve istikrarın henüz tesis edilememiş olması, bölgede istikrar adası olarak görülen Somaliland’ın uluslararası toplum nezdindeki önemini artırıcı unsurlar olarak değerlendiriliyor. Özellikle Etiyopya ve Sudan’ın iç karışıklığa sürüklenmesi halinde Somaliland, uluslararası camia için Afrika Boynuzu’nda önemli bir muhatap ve ortak olma potansiyeline sahip. 

Bu minvalde özellikle Somali’nin yeniden bir kaos ortamına sürüklenmesi durumunda uluslararası toplumun Somali-Somaliland arasındaki tercihini “toprak bütünlüğüne saygı”dan ziyade, Somaliland’daki istikrarın ödüllendirilmesi adına bölgesel istikrar ve “kendi kaderini tayin”den yana kullanması ihtimali artacaktır. 

Afrika Birliği’nin sınırların değişmezliği prensibi

Afrika Birliği (AfB) kurucu senedinin 4(b) maddesinde kayıtlı “ülkelerin bağımsızlık anındaki sınırlarına saygı” prensibinin, Somaliland’ın bağımsızlığına engel teşkil ettiği yönünde bir anlayış mevcut. Ancak daha yakından incelendiğinde Somaliland’ın durumunun farklı olduğu görülüyor. Zira Somaliland’ın egemenlik iddiasında bulunduğu bölgenin, İngiltere’den bağımsızlık kazandığı andaki sınırlara tekabül etmesi ve “İngiliz Somalilandı” adlı bu ülkenin Somali ile birlik devleti kurulmadan önce 5 gün süreyle varolması dolayısıyla, AfB’nin bahsekonu prensibi esasen Somaliland’ın elini güçlendiriyor. AfB de Somaliland’ın durumunu “nevi şahsına münhasır” ve “kendine göre haklı” bir vaka olarak görüyor. 

Dahası, geçmişte Mali-Senegal, Senegal-Gambiya, Mısır-Suriye arasında kurulan birliklerin dağılmasının ardından AfB üyesi ülkelerin birlik öncesi sınırlarında varlığını devam ettirmesi Somaliland için emsal teşkil ediyor.

Tanınmanın önündeki engeller

BM Güvenlik Konseyi’nin Batılı üyeleri Somaliland’ın tanınmasına, Somali’nin başarısız devlet olmasından kaynaklı insani krizler ve güvenlik sorunları nedeniyle sıcak bakmıyor. Özelde ise ABD, Somali’yi salt bir güvenlik sorunu olarak görürken İngiltere, tanıma anlamına gelmeyecek şekilde Somaliland’a en fazla yardım sağlayan ülke özelliğini taşıyor. Fransa ise, aralarındaki centilmenler anlaşması gereği Somali konusunda inisiyatifleri İngiltere’ye bırakmış durumda. Rusya ve Çin, çıkarlarına ciddi anlamda ters olmadığı sürece genellikle ülkelerin toprak bütünlüğünün korunmasından yana tavır alıyorlar. 

Bu çerçevede Somaliland’ın tanınmasının önündeki en büyük engel, olası bir tanımanın Somali’de “Pandora’nın kutusu”nu açabilecek olması. Ülkenin kuzey ve güneyindeki federe yönetimler olan Puntland ve Jubaland’ın da Somaliland’ın izinden giderek bağımsızlık ilan etmeleri yüksek ihtimal. Dolayısıyla uluslararası toplum, Somaliland’ın tanınmasının yolaçacağı iç karışıklıkların, 2011 yılından bu yana Somali’nin istikrarı bağlamında elde edilen kazanımlara zarar vermesini istemiyor.

Dahası, bağımsızlık ilan edecek bölgeler arasında varolan sınır anlaşmazlıkları nedeniyle silahlara sarılınması ihtimalinin yüksek olduğu anlaşılıyor. Nitekim 2018 yılı içerisinde Puntland ile Somaliland birlikleri arasında aidiyeti tartışmalı ve petrol bulunma ihtimali yüksek Sanaag ve Sool bölgeleri nedeniyle çatışmalar yaşanmıştı. 

Öte yandan, Somaliland’ın bağımsızlığının tanınmasıyla Pandora’nın kutusu sadece Somali’de açılmayacak; Etiyopya ve Kenya içerisindeki Somali bölgeleri, Ambazonia (Kamerun),  Darfur (Sudan), Azawad (Mali) gibi Afrika’nın diğer ülkelerindeki ayrılıkçı talepleri kamçılayacaktır. 

Sonuç

Somaliland’ın bağımsızlığının önümüzdeki dönemde tanınmasının, Somaliland’daki iç gelişmelerden ziyade, bölgesel düzeydeki güç ve çıkar mücadelesine bağlı olacağı anlaşılıyor.

Somali ile Somaliland arasında Türkiye’nin öncülüğünde 2013-2015 yılları arasında yapılan müzakerelerde hareketlenme olacağına dair bir işaret bulunmaması ve İsviçre merkezli bir kuruluş tarafından 25 Haziran 2019 tarihinde Kenya’da düzenlenmesi planlanan istikşafi görüşmelere Somali hükümetinin katılmaması, taraflar arasında niteliği her ne olursa olsun yeni ve “anlamlı” bir diyalog mekanizması kurulması ihtimalinin azaldığına işaret ediyor. Üstelik, 2018 yılından itibaren değişen şartlarda statüko Somaliland’ın elini güçlendiriyor.

Nihayetinde Mogadişu yönetimi, ancak ülkede güvenlik ve istikrarı sağladığı, demokratikleştiği, kalkındığı ve bu sayede Somaliland ve uluslararası toplum için ümit vadeder konuma geldiği takdirde ülke bütünlüğünün muhafazası güçlü bir ihtimal olarak belirebilecek.

Aksi takdirde, Somaliland’ın bağımsızlığının tanınması yolunda uluslararası aktörlerden herhangi birinin aralayacağı kapıdan, başta bölge ülkeleri ve Somaliland’ın kalkınma ortakları olmak üzere diğer ülkelerin geçmeleri kolay ve hızlı olacağa benziyor. 

 

* https://www.nytimes.com/2019/07/22/world/africa/somalia-qatar-uae.html

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU