ABD ve İran'ın daimi olarak savaşın eşiğindeki hali sürdürülemez: Kötü bitecek

İki taraf da savaş istemiyor ama bu tehlikeli çıkmazı sonlandırmazsa bir tane başlatacak

Kasım Süleymani'nin cenazesindeki izdihamda 50 kişi ölmüştü (AFP)

Bugün İran'ın Dini Lideri Ali Hamaney, Tahran'da 8 yıl sonra ilk cuma hutbesini binlerce dinleyicinin karşısında okudu. 176 yolcu taşıyan uçağı yanlışlıkla düşüren ve sonra olaydaki sorumluluğuna dair üç gün boyunca dair yalan söyleyen Devrim Muhafızları'na halkın duyduğu öfkeyi yatıştırmaya çalıştı.

Hamaney, General Kasım Süleymani'nin ABD tarafından "korkakça" öldürülmesinden ve Başkan Trump'ın İran halkının sırtına "zehirli bir hançer saplamak" için düşen uçağı kullanmasından söz etti. Düşen uçağın hükümetin yetersizliğini, ikiyüzlülüğünü ve bölünmüşlüğünü özetlediğini söyleyen eleştirmenler karşısında bu gibi tumturaklı sözler ona çok da yarar sağlamayacak.

Ancak krizin yapısı, yurt dışındaki tasvir edilme biçiminden önemli derecede farklı. Çünkü bir dizi falsodan çok daha fazla yanlış yapıldı. Süleymani ve Hamaney'e yönelik övgü ve yergilerin arasında gizlenen, ikisinin de Ortadoğu politikalarının ters teptiği gerçeği.

Son 4 yılda İran, Şii nüfusu yoğun ülkelerdeki etkisini yaymada büyük başarı elde etti. Ancak yaratımında büyük rol oynadığı statükoyu pekiştiremedi. Bölgede eski bir söz var: "İranlılar kartları kararken iyidir, oynarken değil."

İran'ın Irak, Suriye ve Lübnan'daki başarısına rağmen üç ülkedeki iktidar yapısı da çürük ve krizlere yatkın.  Son 4 ayda Irak, Lübnan ve İran kitlesel eylemlerle sarsılırken Suriye iç savaşın son sancılarını çekiyordu.

Pek çok şey, İran liderliğinin önümüzdeki birkaç ay içinde, önceden İran'ın etki bölgesinde tanınmış bir sömürge valisi gibi etkinlik gösteren Süleymani'nin suikastine vereceği tepkiye bağlı. Tam ölçekli bir ABD-İran çatışmasına doğru devam edebilir ya da belki bir tür uzlaşma anlaşmasına yönelebilirler.

Amerika'nın, Irak'taki iki üssüne İran'ın 8 Ocak'ta düzenlediği balistik füze saldırısında 11 askerinin yaralandığına yönelik gecikmiş açıklamasının gösterdiği gibi iki taraf da savaş istemiyor. O dönemde Trump dünyaya Amerika'nın hiç zayiat vermediğine dair güvence vermiş, bu yüzden misilleme yapmak için hiçbir sebebi olmadığını söylemişti. Bu esnada Irak'taki İran milislerine de krizi yatıştırmak için ABD tesislerine saldırmama talimatı verilmişti.

İran uzun vadede Süleymani ve Hamaney'in izlediği politikalarla devam ederse, ABD yaptırımlarına karşı denge sağlamak için düşük yoğunluklu savaşı sürdürmeye mecbur hissedecek. Bu gerçekleşmeden önce İran, Süleymani'nin gidişini, başarısız stratejiler yerine yeni bir strateji planlamak için kullanıp kullanmayacağına karar vermek zorunda kalacak.

Kimse Tahran'da değişen siyasi rüzgarları, ABD-İran mücadelesinin kendi ülkelerinde yaşanacağını bilen Iraklılar kadar yakından takip etmiyor.

 

 

İnternet portalı Middle East Eye'ın sözlerine yer verdiği, Bağdat'ta önde gelen Iraklı Şii bir siyasetçi, "İran çok kritik bir pozisyonda. (...) Hamaney'in Irak dosyasını ve bölgeyi yönetmek için önceden izlediği politika artık başarılı değil. İran Devrim Muhafızları, Irak'ta İran için bir yüke dönüşen sorunların ortaya çıkmasına katkı sağladı ve ABD'yle yapılacak müzakerelerin önünde bir engel haline geldi" dedi.

Şu anda İran'da, Irak dosyasını Devrim Muhafızları mı tutmalı, yoksa istihbarat veya dışişleri bakanlığı gibi başka bir organa mı devredilmeli, diye tartışılıyor. Süleymani'nin eski yardımcısı ve Kudüs Gücü'ne komutab atanan halefi İsmail Gani, Afganistan'la meşgul ve Ortadoğu'ya aşinalığı daha az.

Çekilmesi için ABD'nin yaptığı baskıdan bağımsız olarak, İran'ın aktif rolünü biraz azaltması ve Irak hükümetiyle Şii siyasi partilerin ABD'yi kovmasını beklemesi Irak'taki çıkarlarına gayet uygun. İran, 2011'den sonra Devlet Başkanı Beşar Esad'ı desteklediği Suriye'den de geri çekilebilir çünkü Esad iktidarda kalma savaşının büyük kısmını zaten kazandı ve Esad'ı desteklemedeki birincil rolü 2015'te Rusya devraldı.

Bu gelişmeler göz önüne alındığında Tahran ve Washington'ın, İran'ın bölgesel etkinliğini azaltma konusunda anlaşmaya varması göründüğü kadar zor olmamalı. Sorun şu ki Ortadoğu siyasetinde herkes, genellikle, rakiplerinin faaliyetlerini temelli durdurabileceğine emin olacak kadar inandığında, zaman zaman gücünü abartma eğilimi gösterir. ABD Afganistan'da, Irak'ta ve Suriye'de bu tuzağa defalarca düştü ve iki tarafın da niyeti ne olursa olsun, her zaman mutlak savaşa dönüşme riski taşıyan tehlikeli bir çıkmaz olarak kalacak İran yüzleşmesinde de aynı şeyi yapması hayli mümkün.

ABD'nin İran'ın nükleer tesisleri, balistik füzeleri ve bölgesel nüfuzu üzerindeki maksimalist talepleri pratikte rejim değişikliği ya da teslimiyet istediği anlamına geliyor. Her iki sonuç da mümkün ama aynı zamanda ikisi de muhtemel değil. İran liderliği, tehdit edildiğinde kenetlenme eğilimi taşıyor ve iktidarda kalmak için gerekecek her türden gücü kullanmaya hazır. Batı başkentleri 1979'da Şah'ın devrilmesinden bu yana Tahran'daki dini rejimin sona ermesini bekliyor ama nafile.

Başkan Trump, Mayıs 2018'de neyin yanlış olduğuna ya da yerine ne konacağına dair tutarlı bir açıklama yapmaksızın İran nükleer anlaşmasından çekilmişti. O zamandan beri, hem İran hem ABD savaş nedeni sayılabilecek şeyler yaptı. Bunlar son birkaç ay içinde İran'ın Suudi petrol tesislerine saldırmasıyla ve ABD'nin Süleymani'ye suikast düzenlemesiyle sonuçlandı. Her olayda her iki taraf da tam ölçekli misillemeden kaçındı, ancak bu dizginleme bıçak sırtında duruyor ve sonsuza kadar süremez. Anlaşma için temel var ama bu da bir anlaşmanın gerçek olacağı anlamına gelmiyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU