Elveda Berlusconi: Boris ve Trump'a bu işin nasıl yapıldığını sen gösterdin

Eski İtalya Başbakanı'nın tartışmalı farkı, Birleşik Krallık ve ABD'nin başına bela olan aşındırıcı popülizm türüne öncülük etmesi

Trump, Johnson, Farage, Le Pen, Alman AfD, Macaristan'da Viktor Orban, Türkiye'de Erdoğan ve daha niceleri bilinçli ya da bilinçsiz şekilde utançtan yoksun ve atılgan bir popülizm yolunda Berlusconi'yi takip ediyor (AFP)

Öyle ya da böyle Britanyalı gözlemciler açısından Silvio Berlusconi, dolaylı da olsa Kraliçe II. Elizabeth'in kamuoyu önünde azarladığı tek kişi olma gibi tartışmaya açık bir ayrıcalığa sahipti. Londra'daki G20 zirvesinde, Majesteleri'ni olağan "aile fotoğrafı" için dönemin başbakanı Gordon Brown ve Brezilya Devlet Başkanı Lula'nın arasına sıkışmış buluyoruz. İnternetteki meşhur videoda görüldüğü üzere, çekim bitince hepsi ayağa kalkıyor ve dizginlenemeyen İtalyan başbakan "Bay Obama, Bay Obama!" diye bağırarak Amerikan başkanının dikkatini çekmeye çalışıyor. Bunun üzerine Kraliçe arkasını dönüp iç geçiriyor ve kollarını alaycı bir hayal kırıklığıyla kaldırıyor. Sonra belli belirsiz Berlusconi'ye doğru şöyle diyor:

Ne oldu? Neden bağırmak zorunda?

Berlusconi'nin bir diğer tartışmalı özelliğiyse Donald Trump'ın ve Boris Johnson'ın, ayrıca Amerika ve Britanya gibi kendini bu hastalığa bağışık sananlar dahil son yıllarda Batı demokrasilerinin pek çoğunu etkisi altına alan, son derece aşındırıcı milliyetçi popülizm türünün bir prototipi işlevi görmesidir. Bu tür cazip benzetmelerde fazlasıyla ileri gidebilirsiniz ama bu biraz da faşizm yöntemlerini ilk geliştiren ve uygulayan ismin Mussolini olmasına ve bunun da sonraki onlarca yıl içinde Avrupa'nın büyük kısmına ve daha geniş ölçekte dünyaya yayılmasına benziyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Trump, Johnson, Nigel Farage, Marine Le Pen, Alman AfD, Macaristan'da Viktor Orban, Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan ve daha niceleri, bilinçli ya da bilinçsiz şekilde, utançtan yoksun ve atılgan bir popülizm, bazen tuhaf kişi kültleri ve hepsinden önemlisi yozlaşmış bir müesses nizamla etkisiz ve işe yaramaz parlamentoya karşı (bu ne kadar düzmece olsa da) halkın yanında yer alan "aykırı" ve "isyancı" biri oldukları hissi yolunda Berlusconi'yi takip etti.

Bu durum esasen İtalya radikal sağında Berlusconi'yi takip eden, Beş Yıldız hareketini kuran komedyen Beppe Grillo, onun halefi eski başbakan Giuseppe Conte, Kuzey Ligi'nden Matteo Salvini ve İtalya'nın Kardeşleri'nin lideri ve ülkenin mevcut başbakanı Giorgia Meloni gibi çeşitli tuhaf karakterler için de açıkça geçerli.

Berlusconi'nin yaptığı şey, İtalya'nın cömert nispi temsil sisteminin yardımıyla, geleneksel siyasetin kalıplarını kırıp eski sol ve sağ partileri ortadan kaldırmak için kişisel siyasi bir hareket olan Forza Italia'yı kurmaktı ki bunda da başarılı oldu. Farage, Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UK Independence Party/UKIP) aracılığıyla aynı şeyi yaparken, Trump ve Johnson müesses yapılar üzerinden ilerlemek zorunda kaldıysa da sonuç aynıydı: Yeniden hizalanma ve "kültür savaşlarının" ana akım toplumsal tartışmaya girmesi.

Berlusconi'ninki, kötü şöhretli faşist öncülleri gibi demokrasiyi gerçekten katletmekten ziyade, temelde bizzat demokrasiye yönelik ağır bir saldırı vakasıydı. Ancak Trump ve Johnson gibi o da iktidardayken parlamenter demokrasiyi kesinlikle hastanelik etti.

Berlusconi 1990'lar ve 2000'lerde İtalyan standartlarına göre hayli uzun süreli dönemlerle iktidarda kaldı. Bu, mülteci krizinin daha sonra yaşandığı kadar vahim bir hal almasından önceydi ve bu nedenle Berlusconi'nin sağcı otoriterlik anlayışı şimdiki hali gibi katıksız biçimde insanlık dışı değildi. Yine de tüm soytarılıkları ve (bazen o kötü şöhretli bunga bunga partilerinde kelimenin tam anlamıyla) çıplak fırsatçılığıyla, siyasi varisleriyle olan paralellikler biraz utanç verici.

Berlusconi de dostu olan haber kuruluşlarının yardımıyla siyaseti ve daha geniş meseleleri çarpıtmayı başardı. Johnson'ın Downing Sokağı'nda otururken örneğin Murdoch'ın gazeteleriyle internet sitelerinin ve bunların yanı sıra birkaç da alternatif sağ "haber" kanalının sahibi olduğunu hayal edin. Bu adamların övündükleri uçarı, cinsel macera dolu özel yaşamları ayrıntılarda farklılık gösterse de insan, kişisel ahlakın olağan standartlarını kolektif ve kibirli şekilde göz ardı etmelerinin aslında daha derin bir tür psikolojik kusur belirtisi olup olmadığını merak etmeden duramıyor.

Benzer şekilde, Berlusconi'nin İtalya'ya uluslararası arenada daha görünür bir profil kazandırdığını kabul etmek gerekir ki çok az kişi onun sıkıcı haleflerini sayabilir. Ancak bu genelde yanlış nedenlerle gerçekleşti. Nihayetinde Berlusconi'nin politikaları başarısız oldu ve İtalya'nın mali sorunlarını, Avrupa Merkez Bankası'nın eski başkanı ve Berlusconi'den Papa kadar farklı eski bir AB ismi olan Mario Draghi çözmek zorunda kaldı.

Sonunda Berlusconi verdiği sözleri yerine getiremedi ve bir şovmenin propaganda becerisine ve medyanın büyük kısmının desteğine rağmen başarısızlıklarını gizleyemedi. Popülist milliyetçiliğin sorunu da bu: İşe yarayamaz.



* İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU