Dünya: Ok Boomer!; Türkiye: Okulu uzatayım da işsiz damgası yemeyeyim!

İkinci Dünya Savaşı sonrasının “Baby Boomer” nesli ile X,Y,Z kuşağının çatışması küresel bir boyut almışken Türkiye’nin gerçeği, tarihin en yüksek genç işsizliği, gençlerin evini bırakıp başka ülkelere gitmesi veya evinde kalıp başka ülkelere çalışması

2011'de ABD düzenlenen "Occupy Wall Street" protestolarında "Eğer biz değilsek kim?" pankartı taşıyan bir gösterici/ Fotoğraf: Reuters

1994 doğumlu Chlöe Swarbrick,  Yeni Zelanda Meclisi’nde, iklim krizi yasasını destekleyen bir konuşma yaptığı sırada eski bir parlamento üyesi tarafından engellendi. 

Swarbrick, o anda hiç etkilenmeden “Ok Boomer!” dedi ve konuşmasına devam etti.

Bu tepkisinin bir neslin isyanına dönüşeceğini ve hatta 2019’da yılın kelimesine ilham olacağını muhtemelen bilmiyordu.
 

 

New York Times'ta yayınlanan bir makalede, “Ok Boomer!” fenomeni için “Bıkmış nesil için toplanan bir çığlık” deniliyor.

Kuşaklar arası çatışma, son zamanlarda sıklıkla gördüğümüz bir mesele aslında... Bu nedenledir ki, X Kuşağı, Y Kuşağı, Z Kuşağı gibi kavramlar daha çok telaffuz edilmeye başlandı.

Ancak “Ok Boomer!” ifadesi sayesinde bir kuşak çatışması ete kemiğe bürünmüş oldu. 
 

ok boomer The State Press.jpg
Chlöe Swarbrick'in "Ok Boomer" ifadesi, genç kuşaklar için slogana dönüştü / Fotoğraf: The State Press


"Baby Boomer" kimdir?

Baby Boomer için, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra -genellikle 1945-1955 yılları arasındaki on yıl kastediliyor- doğan kişiler ya da savaşan askerlerin ülkelerine dönüşü ile birlikte, bu ülkelerde doğum hızında görülen büyük artış, yani savaştan sonraki kuşak diyebiliriz. 

Başka bir ifadeyle, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlayıp, 1960’lı yılların başına kadar süren, yıllık doğum hızındaki büyük artışı anlatan “Baby Boomer”ı dilimize “bebek patlaması” olarak da çevirebiliriz.

Ve bu kuşak, sırf kalabalıklığıyla 70'lerin başlarında, ABD’de bütün işyerlerinin boş pozisyonlarını doldurdu ve farklı yaşam tarzlarının doğmasını sağladı. 

Bugün "Baby Boomer’lar", birçok firmanın üst yönetimini oluşturuyor. İş hayatında ise bu kuşak, "değişime kapalı, yeniliğe soğuk bakan, geleneksel” diyebileceğimiz bir bakış açısına sahip.

Dünya değişiyor, bir şirket düşünün ki üç kuşak aynı anda, birlikte hareket etmek zorunda.

Ve gençler, bu şirketin, geleceği yakalamasında katalizör oluyorlar. 

boomer reuters.jpg
Fotoğraf: Reuters


Kuşak çatışması: Y ve Z kuşakları Baby Boomer'a öfkeli

1980 ve sonrası doğan Y kuşağı ile 2000 sonrası doğan Z kuşağı, birçok şikayetinin temelini Baby Boomer'lara bağlıyor

Öfkelerinin artmasına neden olan şey ise, hâlâ iktidarda olmaları ve 2000 neslinin geleceğini dahi etkileyen kararları almaları... 

Y ve Z kuşakları gelecek için endişeleniyor: Hızla değişen bir dünyada ekonomik başarı şansları, yüksek öğretimin patlayan maliyeti, çevresel kaygılar ve toplumsal adaletsizlikler…

Doğal olarak, yaşlı kuşakları bu problemleri yaratan ya da en azından devam ettiren bir el olarak görüyorlar.

Tüm bu itirazlarını dünya çapında, hem yönetimde olma mücadeleleriyle, hem de iş hayatındaki radikal hamleleriyle gösteriyorlar.

Bu yüzden “Ok Boomer!” ifadesi aslında iş hayatında ve politikada bir domino etkisi yaratabilir.
 

ok boomer afp.jpg
Fotoğraf: AFP


Türkiye'de genç işsizlik rekor düzeyde

Dünya, politik arenadan, iş dünyasına kadar böylesi bir kendini sorgulamanın içerisindeyken Türkiye’de denklem biraz daha farklı.

En son yayımlanan işsizlik rakamlarına bakıldığında , Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) bu veriyi tutmaya başlamasından bu yana, en yüksek genç işsizlik seviyesine ulaşıldı. 

Genç işsizlik yüzde 27,4’le tarihin en yüksek seviyesinde. 2018’in başından bu yana artan işsizlik durmuyor. Grafik sürekli tırmanışta. 
 

işsizlik aa.jpg
Fotoğraf: AA


“Mezuniyetten sonra 'işsizlik' korkusuyla okulunu kasıtlı devam ettiren gençler var”

Birleşmiş Milletler (BM), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve benzeri kuruluşlar; 15-24 yaşları arasındaki kişileri genç olarak tanımlıyor. 

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) “Gençlik, Beceriler ve İstihdam Edilebilirlik” raporu, üye ülkelerdeki genç nüfusun önemli bir kısmının işsizlik sorunuyla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.

OECD’nin raporuna göre, Türkiye'de 15-29 yaş arası gençlerin yüzde 31,3’ü ne istihdam piyasasında yer alıyor, ne eğitim görüyor, ne de staj yapıyor. 

İşsizlik, özellikle son yıllarda tüm dünyada küreselleşme süreci ile birlikte, genç nüfusu önemli ölçüde etkiliyor. Hem maddi hem manevi…

Bayram ziyaretlerinde; “Okul bitti mi? Ee… Şimdi ne yapacaksın?” sorusuna verilen yanıtların ardından gençlerin yaşadığı öfke ve özgüven kayıpları, ekonomik olduğu kadar sosyolojik olarak da ele alınması gerekiyor.  

Çünkü gençler, “bağımsızlıklarının gelişimini”, gelirlerini, kendilerine saygılarını, sosyo-ekonomik ve politik duruşlarının hepsini iş hayatı ile şekillendiriyor. 

ILO’nun “Dünyada İstihdam ve Sosyal Görünüm 2015” (WESO) raporuna göre küresel çapta çalışanların dörtte üçü geçici ya da kısa süreli sözleşmelerle çalışıyor. Ya da herhangi bir sözleşmenin bulunmadığı kayıt dışı işlerde, kendi hesabına veya ücretsiz aile işlerinde çalıştıkları belirtiliyor.

Baby Boomer anlayışına göre İŞKUR kaydı

Bu durum Türkiye için de çarpıcı bir düzeye çıkmış durumda.

Türkiye’de yayınlanan genç işsizlik rakamları, hâlâ Baby Boomer'ların anyalışı ve teknikleri ile ortaya çıkıyor. Böyle bir dönemde gençlerin “Ok Boomer!” tepkisini koyması çok da haksız görünmüyor. 

Bu durumu kimin 'işsiz' kategorisine girdiği sorusuna verilen cevapta da görmek mümkün... 

İŞKUR’dan iş arama başvurusu yapmayan kişiler devlet tarafından ya "halinden memnun" ya da "iş aramayan" olarak tanımlanıyor.

Ya evinden gideceksin, ya evinden çıkmayacaksın

Genç işsizlik, beyin göçünün lokomotifi de sayılabilir... 

Ancak gençleri evlerinden ayırarak göçe zorlayan bu kavram, aynı zamanda gençleri evlerine bağlayarak, küresel bir köye dönen dünyanın farklı ülkelerine iş yapmalarına, yani "freelance"liğe de yöneltebiliyor. 

Bu gençler üretiyorlar, dünyanın dört bir yanındaki akranlarıyla ortak projeler geliştiriyorlar. Ürettikleri projelerden de oldukça iyi paralar kazanıyorlar.

Fakat bu gençlerin sigortaları yok; hiçbir sağlık güvenceleri yok ve hatta bankalar ve devlete göre de "işsiz" sayılıyorlar.

Çünkü kredi çekmek istediklerinde aylık geliri 20 bin lira olan bir yazılımcıya, bir kamu bankası “Üzgünüm size kredi veremeyiz” diyebiliyor. 

“İşsiz” kabul edilen bu gençlere biz de Independent Türkçe için şöyle sorduk; 

Sahiden işsiz misiniz?

Bu sorumuzu ismini vermek istemeyen gençler şöyle cevapladılar:


“Kurumsal firma müdürlerinden daha çok kazanıyorum, ancak bankalar bile kredi vermiyor”

10 yıldır yazılım sektöründe, iOS yazılımcısı olarak çalışan Ahmet (ismini vermek istemeyen kaynak için bu kısımda 'Ahmet' ismi kullanılacaktır) iPhone yazılımı üzerine yurt dışında bir firmaya uzaktan çalıştığını anlatıyor.

“Sahiden işsiz misiniz?” sorumuza ise Ahmet şu yanıtı veriyor: 

Devletin gözünde işsiz gözüksem de, işsiz değilim. Türkiye’deki kurumsal firmaların müdürlerinden daha çok kazanıyorum. 

Ancak bankalar bile kredi vermiyor. Kredi kartı limitlerim 1500 TL’yi aşmıyor.

Ve devletin resmi rakamlarında yani genç işsizlik olarak ifade edilen yüzde 27,4’te yer alıyorum.


“İşsizlik ‘sosyal güvenlik sistemine kayıtlılık’ üzerinden ölçülürse sonuç yanıltıcı olur”

Independent Türkçe için konuştuğumuz yazılımcı Ali ise (bu kısımda, ismini vermek istemeyen kaynak için Ali ismi kullanılmaktadır), ABD'de bir startup için yazılım geliştiriyor.

Türkiye'de yaşayan, ABD'ye uzaktan iş yapan Ali, “Devletin gözünde işsiz olmana rağmen kendini işsiz olarak tanımlıyor musun?” sorumuza şu yanıtı veriyor:

Tabii bu sorunun cevabı, devletin "işsiz" kavramının tanımıyla, bu soruyu cevaplayanların "işsiz" tanımı arasındaki farka göre, kişiden kişiye değişecektir. 

Bana göre "işsiz" atıl kalarak herhangi bir şekilde ekonomiye katkı sağla(ya)mayan kişi. Ekonomik anlamdaki tanımını bilmiyorum. 

Fakat devlet, eğer -kendileri açısından ölçülebilir değer olan- ‘sosyal güvenlik sistemine kayıtlılık’ üzerinden bir hesapla işsizlik ölçüyorsa yanıltıcı sonuçlara erişebilir.


“Atıl değiliz, daha fazla çalışıyor ve ekonomiye katkı sağlıyoruz”

Ali, “işsiz” ve “ekonomiye katkısı yok” gibi görünen birçok kişinin aslında çalıştığını ve ekonomiye katkı sağladığını belirtiyor ve ekliyor:

‘İşsiz’ olarak görülenlerin birçoğu, muhtemelen devletin ‘işsiz olmayan’ sınıfına koyduğu birçok kişiden çok daha fazla çalışıyor ve daha fazla katkı sağlıyor. 

Bunun içinde kayıt dışı çalışanlar, iç pazarda kayıt dışı ‘freelance’ iş yapanlar, yurt dışına dövizle çalışanlar vb. bir sürü ekonomik faktör mevcut. 

Fakat atıl değiliz ve ekonomiye -aynı zamanda teknolojiye de- birçok katkımız mevcut.


“Maaşımızı dolar olarak alıyoruz; Türkiye’de kazanacağımdan daha fazla”

İsmini vermek istemeyen bir haber kaynağımız ise, Marmara Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği mezunu, 1990 doğumlu bir yazılımcı. (İsmini vermek istemeyen haber kaynağı için bu kısımda Mustafa ismi kullanılmıştır.)

Birleşik Arap Emirlikleri’nde bir şirkete mobil uygulama geliştiren Mustafa, dışarıdan çalışma tercihini şöyle açıklıyor:

Maaşımızı dolar olarak alıyoruz. Gelirim Türkiye’de kazanacağım paranın 1,5 katına denk geliyor. 

Türkiye ve benzeri ekonomideki ülkelerde rahatlıkla geçinebilecek kadar kazanıyoruz.


Mustafa gelecek planı ile ilgili ise, “Bu şekilde birkaç sene daha devam edip sonrasında, özellikle yaşam kalitesi yüksek olan, huzurlu ülkelerden birine yerleşmeyi düşünüyorum" diyor. 

Bir 'beka sorunu' olarak gençler

Görüşlerine başvurduğumuz genç yazılımcıların ifadeleri bize şunu hatırlatıyor;

Her ülkenin kalkınma sürecinde genç nüfusa sahip olmak oldukça önemli. 

Bilhassa Türkiye’deki genç nüfusun, dinamik ve yaratıcı yapısı göz önünde bulundurulursa hayati bir önemde olduğunu söyleyebiliriz.

Ve hatta gençler, bir 'beka sorunu' olarak bile görülebilir!

Yaratıcı, dinamik, yeni fikirlere açık genç bir nüfusun ekonomik büyümeyi pozitif yönde etkileyeceğinden kimse şüphe duymuyor.

Ancak böylesi bir gerçeklik ışığında, üniversite mezunlarında işsizlik oranının son bir yılda yüzde 14’ten yüzde 15,2’ye yükselmiş olması masada durmakta... 

Rekor seviyedeki işsizlik ve eğitim sistemine olan güvensizlik, gençleri ve ailelerini yurt dışını seçmeye itiyor.

 

Oysa ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin 20 Şubat 2018 tarihli meclis grup toplantısında, işsizlik oranının yeniden tek haneli rakamlara inmekte olduğunu olduğunu söyleyerek, şu iddiada bulunmuştu:

Önümüzdeki yıllarda işsizlik değil; çalışacak eleman bulamama sorunu yaşayacağız.


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 26 Şubat 1954 doğumlu olduğunu düşündüğümüzde kendisine, "Ok Boomer!" diyebilecek bir genç çıkar mı? 

Bu soru ise ülkenin gençlik sorunundan daha çok bir ifade özgürlüğü meselesi olarak karşımızda duruyor...

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU