İlk gerçek savaşıma Belfast'ta tanık oldum, ilk ölülerimi orada gördüm ve bu beni Ortadoğu'ya hazırladı

Yuan Chang'in Robert Fisk'in dış haberciliği hakkında hazırladığı belgesel film This Is Not A Movie'den (Bu Bir Film Değil) özel bir kesitte Robert'ın kariyerinin Belfast'taki başlangıcına tanık oluyoruz

Robert Fisk'in bir savaş muhabiri olarak yaşamını anlatan This Is Not A Movie belgeseli eleştirmenlerden de övgüler alıyor.

Ortadoğu'ya kıyasla Kuzey İrlanda güvenli bir görevdi. Trajik, mezhepçi, vahşi ve riyakar küçük iç savaş, ne de olsa yaşanan buydu, Britanya ordusu istihbaratçılarının "düşük yoğunluklu" çatışma dediği şeydi. Biz muhabirler de haberlerimizi yaptık. Sonra da Belfast'ta kiraladığımız konaklama yerimize, evimize gittik. Ve Birleşik Krallık'ta yaşadık, ya da yaşadığımızı düşündük.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İlk gerçek muharebelerime Falls Road ve Derry'de şahit oldum ve 1972'nin Haziran'ında, Kanlı Cuma'da Belfast'ın bir ucundan diğerine koştum, bir buçuk saat içerisinde çeşitli yerlerinde 20 IRA bombasının patladığı şehirde insan parçacıkları gördüm. Beşi sivil 9 kişi öldü, çoğu bir otobüs durağındaydı. IRA uyarıda bulunduğunu iddia etti. Polis işlerinin başlarından aşkın olduğunu söyledi. Sonuçları gördüğümde öfkeden köpürmüştüm. Savaşın kazanmak veya kaybetmekle ilgili değil, bütün taraflarda insan ruhunun mutlak bir çöküşüyle ilgili olduğunu anladığım andı bu.

Evet, ilk ölülerimi Belfast'ta gördüm: Andersonstown'da zırhlı aracının tepesinden düşen bir Britanya askeri, tüfeği asfaltta sekiyor, bir çöp kutusunun arkasına saklanmış uzun saçlı bir Geçici IRA (Kendisini İrlanda'nın bağımsızlığı için 1919-1922 tarihlerinde mücale eden İrlanda Cumhuriyet Ordusu-IRA'nın devamı olarak gören Provisional IRA ed.n.) mensubu tarafından vurulmuş; ve tabutunda yatan bir Protestan paramiliteri, katilleri olduğu ortaya çıkan kahverengi kıyafetli milisler etrafında toplanmış, yasını tutuyor. Babası ölü oğlunun elini kaldırıp parmaklarının nasıl kırıldığını gösteriyor bana.

Fakat her şeyin ötesinde, beni Ortadoğu'da yaşayacaklarıma, o zamanlar hayal dahi edemeyeceğim şeylere hazırlayan Kuzey İrlanda'da deneyimlediğim şey yalan söyleyen ve hesap vermeye zorladığım hükümet görevlileri ve Britanya ordusu albaylarıyla yüzleşmekti. Britanya askerlerinin merhametsizliğine uğrayan Katoliklerin haberlerini yazdığımda "IRA yanlısı" veya "terör sempatizanı" olduğum söylenirdi, ki ikincisi daha sonra Ortadoğu'da ziyadesiyle alışacağım bir suçlamaydı. Britanya ordusu veya polisinin devriyeleriyle gezdiğimdeyse "Kraliyet güçlerine" katılmakla ya da hor görülerek istihbarat ajanı olmakla suçlanırdım.

Ve Kuzey İrlanda'daki Britanya birliklerini komuta eden generali gücendiren haberler yaptığımda ordu brifinglerine katılmaktan men edildim. Bu daha sonra günahlarımı affetmeye karar veren orduya tarafımca uygulanan bir boykota dönüştü. Albaylarla konuşmayı reddetmek doğru karardı zira sonrasında genç yüzbaşı ve binbaşılar Belfast sokaklarında arabalarını yanıma çekip bana, içinde ahlaki açıdan tartışmalı olduğuna inandıkları gizli askeri talimatlar bulunan zarflar verecekti.

Britanyalıların Kuzey İrlanda'da kendi politikalarını desteklemeyen Protestan siyasetçilere şantaj yapmaya niyetli olduğunu gösteren belgeler elime geçtiğinde hikayeyi yayımladım. Daha iki gün geçmemişti ki şafaktan önce üç tane dedektif kaynaklarımı sorgulamak üzere kapımda belirdi. İrlanda'ya kaçtım, Dublin'de bir otele yerleştim ve neredeyse anında Britanya elçiliğinin yerleşik MI6 görevlisiyle karşı karşıya geldim. Onu beni rahatsız etmeye devam etmesi halinde İrlanda polisini aramakla tehdit ettim. Beni bıraktı. O zamanlar şu anda kulağa geldiği kadar komik değildi. Ama bu bir dersti. Sonrasında elçiliğin yolladığı adamın haberini de yaptım.
 


Churchill zamanında asla, asla, asla pes etmeyin demişti (eklemeliyim ki portresi babamın kütüphanesinde şöminenin üzerinde asılı olmasına rağmen Churchill asla kahramanlarımdan biri olmadı) ama bu meydan okumada 1940’ın adamı haklıydı. Asla otoriteye teslim olmayın. Harika bir haberiniz varken ve belli güçler (bazen meslektaşlarınızdan da yardım alarak) sizi ezmek istediğinde asla özür dilemeyin. Haberinizin peşini bırakmayın. Yıllar sonra, Belfast'taki deneyimlerim Beyrut'ta savaşta hayatta kalmamı sağladığında öğrenecektim ki ele geçirdiğim şantaj belgeleri Kincora Skandalı diye anılacakların sadece küçük bir parçasıydı. Yani, Britanya istihbaratının siyasal şantaj yapabileceği pedofililer için yetim ayarladığının anlatıldığı büyük rezalet. Kincora'da olanlara dair şiddetli tartışma bugün de devam ediyor, hükümet soruşturması zaten mağdurlar için yok niteliğinde.

Belfast ve Derry'de (ya da eskiden dediğimiz üzere Londonderry'de) röportaj yaptıklarımın çoğu; zalim Ulster Savunma Birliği (UDA) mensupları, acımasız IRA'lılar , hükümetin halkla ilişkiler görevlileri, eski askerler, çoktan öldü. Belki de olanlara dair soğuk bir bakış açısı ama Kuzey İrlanda, Ortadoğu'nun ihanetleri, katliamları ve şüpheciliği için temel bir eğitim alanıydı. Biz gazeteciler Trump'ların yanı sıra Arap diktatörleri, Israil yanlısı lobiciler ve Müslüman hizipleriyle de mücadele etmek ve bazen, evet yine, meslektaşlarımınızın öfkesini tolere etmek zorundayız.

Belfast'tan Ortadoğu'ya geçiş yağmurdan kaçıp doluya tutulmak değildi. Aklın aldığı bir şiddetten, kitlesel ölçekte, düşünülemez bir zulme geçmekti. Kuzey İrlanda'daki o yıllar için müteşekkirim. Sanırım ilerleyen yıllarda hayatta kalmama yardımcı oldular.

Ortadoğu hakkında dersler vermek, sonradan The Independent'ın Belfast muhabiri olan eski dostum David McKittrick'te kalmak için hala Belfast'a gidiyorum ve Ortadoğu için de bir Hayırlı Cuma diliyorum. Ama ne yazık ki, olmayacak. Barış anlaşmaları pek de oradan oraya seyahat etmez. Ama şimdi, Belfast'tayken eski düşmanlıkların buzluktan çıkarıldığını ve Birleşik Krallık'ın Brexit uğruna intihar etmeye yönelik deli saçması arzusuyla yeniden ısıtıldığını görüyorum. Ve Downing Caddesi'ndeki yaratığın ve onun kabine cücelerinin Kuzey İrlanda'yı yeniden parçalara ayıracağından korkuyorum. Umarım böyle bir şey olmaz. Ama eğer olursa Ortadoğu'nun güvenliğinden izleyeceğim.


 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: İrem Oral

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU