Sözcü yazarları Çölaşan ve Doğru hakim karşısında

Emin Çölaşan: FETÖ'cü olarak karşınızda olmak rencide edici, reddediyorum

Emin Çölaşan

Sözcü yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru ile, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni (GYY) Metin Yılmaz'ın aralarında bulunduğu beş kişinin yargılanmasına başlandı.

İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ilk duruşmaya, yazar Necati Doğru, GYY Metin Yılmaz, internet haber koordinatörü Yücel Arı ve internet GYY Mustafa Çetin bizzat, Emin Çölaşan da Ankara’dan SEGBİS ile katıldı.

"FETÖ'ye üye olmamakla birlikte örgüte yardım etmek" iddiasıyla 7,5 ile 15 yıl arasında hapisleri istenen sanıkların ilk sorguları yapıldı.

Duruşmaya SEGBİS yöntemiyle bağlanan sanık Emin Çölaşan, “42 yıllık gazeteciyim. Onlar hakkında yüzlerce yazı yazdım. Beni defalarca mahkemeye verdiler. FETÖ'cü olarak karşınızda olmak rencide edici. Reddediyorum" dedi.

Çölaşan’ın Ankara’da adliyeden SEGBİS ile katıldığı duruşmayı Gürsel Tekin ve Muharrem Erkek'in aralarında bulunduğu bazı CHP milletvekilleri de izledi.

Çölaşan, yazılarından üçünün soruşturma konusu olduğunu, ikisiyle ilgili takipsizlik verildiğini, bir yazısı nedeniyle bu davanın açıldığını belirterek, binlerce yazısının içinden cımbızlama yapıldığını savundu.

Çölaşan, 42 yıllık meslek hayatında Gülen ve cemaati hakkında onlarca yazı yazdığını belirterek şu savunmayı yaptı:

"Fethullah Gülen ve cemaati beni mahkemeye verdi. Alnımın akıyla çıktım. İddianamede yer alan yazılarımdan ilk ikisi için zaten savcılık makamı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermişti.

Sonra 3. yazı eklenerek dava açıldı. Fadime Danışman isimli kadın hakkında 'Bir annenin dramı' başlığı ile yazdığım yazıdan dolayı dava açılıyor. Cezaevindeki kadın 2017'de bir faks gönderiyor.

Bir gecede 3 ve 6 yaşındaki iki çocuğunun kendisinden alındığını, 8 aylık bebeği ile cezaevine sokulduğunu söylüyor. Burada 'Bir Annenin Dramı' yazısında benim eleştirdiğim nedir?

Kadın 3-6 yaşındaki çocuklarından bir gecede ayrılmış ve 8 aylık bebeği ile cezaevine konuyor. Orada eleştirdiğim bu...

Sizin huzurunuzda bulunmak benim için incitici ve rencide edici bir durumdur. Bunu reddediyorum. FETÖ'cülüğü de cemaatçiliği de...

Bugüne kadar yazdığım binlerce yazı içinden cımbızla çekilip iddianameye konulmuş. Hiçbirinde de FETÖ, cemaat yoktur."

"Suçlandığım iki yazı da darbe teşebbüsünden önce yazıldı"

Emin Çölaşan, savunmasının ardından Mahkeme Başkanı'nın sorularını cevapladı. Çölaşan'ın daha önceki yazılarını ve pazartesi günkü yazısını da okuduğunu belirten Mahkeme Başkanı şu soruyu yöneltti:

"17-25 Aralık'ta FETÖ'nün yargı eli ile darbe girişimi var. Bu girişimden sonra 24 Aralık'ta 'Bizim başaramadıklarımızı cemaat başardı', 'Şimdi cemaati savunma zamanı' başlıklı yazılarınız var. Ne amaçla yazdınız?"

Çölaşan şu yanıtı verdi:

"İddianamede suçlandığım her iki yazı da darbe teşebbüsünden çok önce yazıldı. O zaman sizin bahsettiğiniz bu iki yazı hakkında soruşturma yapılmamış, dava açılmamış. 'Bizim yapamadığımızı cemaat yaptı' başlıklı yazım 2013 tarihli. O yazıdan bir gün önce cemaatin bütün yayın organları polis tarafından TOMA'larla basılmıştı. Kim olursa olsun gazetelerin bu şekilde polis tarafından basılmasına, bugün de yandaş medyanın başına gelse tepkimi ortaya koyarım. O yüzden, 'Şimdi cemaati savunma zamanı' diyorum ve arkasından da ekliyorum. Cemaat buna çanak tuttu... Binlerce yazı yazmış bir insanın 2-3 kelimesi cımbızla çekiliyor. Cemaate destek vermekle Fetullahçılıkla suçlanıyorum. Böyle olmaz."

Emin Çölaşan, Mahkeme Başkanının, "27 Aralık 2013'te 'Kaseti gördüm' başlıklı bir yazınızın içeriğinde gazeteye 'Lüften izleyin' yazısı ile bir kaset yollandığını yazdınız. Bu kaset kim tarafından ne amaçla gönderildi?" sorusunu ise şöyle yanıtladı:

"Biz gazeteciyiz. Bize her türlü belge gelir. Bana da postadan bir kaset çıktı. Çok önemli bir kişinin çok yakını olan bir kişinin yatak görüntüleri vardı. Gönderen belli değildi. Kaseti açıp baktık şaşırdık. Başka birinin eline geçmesin diye gazetede ayaklarımızla ezerek kaseti kırıp imha ettik. Muhtemelen yazmamı istiyorlardı. Ondan sonra Fetullah Gülen o yazıda kendisinden bahsettiğimi öne sürerek beni mahkemeye verdi. Beraat ettim."

Sanık Sözcü Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz ise 43 yıllık gazeteci olduğunu, son 23 yılında genel yayın müdürlüğü yaptığını belirtti. Yılmaz, FETÖ iddiaları için, "Bu benim alnıma sürülmüş kara bir lekedir. Bunu temizlemenizi istiyorum" dedi.

"Özgür düşünen bir gazeteciyim"

Sözcü Gazetesi köşe yazarı Necati Doğru, muhalif değil, özgür düşünen bir gazeteci olduğunu belirterek şu savunmayı yaptı:

"Benimle Fetullah Gülen arasında ne tür bir ilişki olabilir? Ben Ağrılıyım, o Erzurumlu. Bu iki il birbirine sınır. Oradan mı bir bağlantı kuruldu acaba? Bana yapılan suçlamalar çok ağır. Şerefimi lekeleyen bir suçlama. Mücadele ettiğim bir çizgiye, iddianamede söylendiği gibi faydalı olmam iddiası çok ağır bir lekedir. Savcılık, üç yazımı almış. Bu yazılarımla FETÖ'ye yardımcı olduğumu iddia etmiş. Bu yazılar; 'Naylon Darbe', '12 Gün' ve 'Ankara'dan İne Girme Manzaraları' başlıklı olanlardır" 

"Naylon Darbe" başlıklı yazısında darbe yapanları ağır şekilde eleştirdiğini, tankların üstüne çıkan ve darbeye karşı duran insanları övdüğünü vurgulayan Doğru, şöyle devam etti:

"Savcı, yazının içinden, 'Bu danışıklı bir dövüş müydü? Bu tezgahlanmış bir darbe miydi?' cümlelerini almış. Yazının içeriğine bakıldığında öyle bir şey yok. Bu yazıyı darbe gecesinin olduğu zaman, olaylar devam ederken 16 Temmuz'da yazdım. Bunu yapanların kim olduğu henüz belli değil. Bilmediğim için bu sorularla görüneni değil, görünmeyeni de yazmak lazım. Onun için soru cümleleri kullandım. Naylon olması da şundan; başarısız. Ben bütün darbeleri gördüm. Darbeler gece 03.00'te başlar, 05.00'te biter. Burada daha akşam saatlerinde köprünün bir ucunu tutmuşlar, diğer tarafını bırakmışlar. Bunu anlatıyorum. Okuruma ufuk açıcı bir vizyon vermeye çalışıyorum"

"Bana atılmış büyük leke var"

Necati Doğru, "12 Gün" yazısında, darbe girişiminden sonraki 12 günün bilançosunu kaleme aldığını dile getirerek, "Ankara'dan İne Girme Manzaraları" yazısını şöyle savundu:

"Bu yazı darbe girişiminden önce yazılmıştır. Cumhurbaşkanı 'İnlerine gireceğiz, köklerini kazıyacağız.' diye açıklama yapmıştı. Biz de bunu istiyoruz.

Buna dayanarak yazı yazdım. Ankara'dan manzaralara bakıyoruz. Hakan Şükür polislere 'Bank Asya'ya 25 bin lira yatırın' demiş. Bu polisler 25 bin lira yatırmış.

Sonra Fetullah Gülen'in şirketlerine el konulmuş. Çok güzel. Ne yapmışlar? Kayyum atanmış, sonra bu başka tarikatların adamı olan kayyumlar birbirlerine düşmüşler.

'Sen çok para aldın, ben az para aldım.' diye Ankara'da birbirlerine dava açmışlar. Öte yandan birileri birilerine telefon açıyor.

Diyor ki 'Senin ismin FETÖ'cülerle geçiyor, 300 bin lira ver, ismini sileyim.' 'Siz orada oyun mu oynuyorsunuz?' diye yazdım. FETÖ'cü olmak için 16 kriter varmış.

Ben bunların hangisine uyuyorum? ByLock kullanmış mıyım? Fetullah Gülen yayın organlarında yazmış mıyım? Şirketlerinde çalışmış mıyım? Bana atılmış çok büyük bir leke var."

Mahkeme Başkanı sanık yazar Doğru'ya, "Darbe girişimi olduğunda neredeydiniz? Olay gecesi Cumhurbaşkanı canlı yayına bağlandı. FETÖ'nün darbe girişimi yaptığını söyledi. Siz neden başlığınızda naylon darbe tabirini kullandınız? Olayın vahameti ortaya çıkınca yazıyı geri çekmeyi niçin düşünmediniz?" sorularını yöneltti:

Yazının dikkat çekmesi için "Naylon Darbe" başlığını attığını belirten Doğru, "Darbe başarısız olmuş, teneke bir darbe yani. Başlıkta onu anlatmaya çalışıyorum. Yazının bütününde de geri çekeceğim herhangi bir şey yok. Cumhurbaşkanı'nın dediğini duymamış olabilirim. Duysam belki o son cümleleri çıkarırdım." dedi. 

İddianamede Sözcü gazetesinin, özellikle FETÖ'nün silahlı terör örgütü olduğunun anlaşılmasından bugüne ilerleyen süreçte, örgüt amaçları ve stratejisi çerçevesinde faaliyete giriştiği, buna yönelik eylemlerde bulunduğunun anlaşıldığı öne sürülüyor.

DAHA FAZLA HABER OKU