"Y Kuşağının üçte birinden fazlası komünizme olumlu yaklaşıyor"

Siyaset bilimi profesörü Jodi Dean, "Kapitalizm bariz ve reddedilemez biçimde başarısızlığa uğruyor. Bu iklim felaketiyle doğrudan bağlantılı ve herkes bunu biliyor" dedi

Komünizmi destekleyenler Rusya'nın başkenti Moskova'da 1917 Bolşevik Devrimi anısına şehir merkezinde düzenlenen mitingde Karl Marx, Vladimir Lenin ve Joseph Stalin'in portrelerini taşıyor (AFP) 

Anket şirketi YouGov'un yaptığı ankete göre, kapitalizme duyulan ilgi 2018'den bu yana hızla düşerken, ABD'de Y kuşağının üçte birinden fazlası artık komünizme olumlu yaklaşıyor.

Ankete göre 23 ila 38 yaşlarındaki katılımcıların yüzde 57'si Bağımsızlık Bildirgesi'nin, Komünist Manifesto'ya nazaran, "özgürlük ve eşitliği sağlamak" konusunda daha iyi olduğuna inanıyor. Kapitalizme olumlu yaklaşanların oranıysa yalnızca yüzde 50.

2 bin 100 yetişkinle yapılan anketin sonuçlarına göre tartışmalı ideolojiye verilen onay geçen yıl yüzde 8 artarak yüzde 36'ya çıkarken, kapitalizme duyulan olumlu yaklaşım da aynı oranda düştü.

San Jose Üniversitesi'nde siyasal teori profesörü Lawrence Quill, "Bu bir alternatif. Teoriler o kadar kapsayıcı ki çok farklı beklentilere sahip ve birbirinden hayli farklı insanlardan destek bulabiliyor. (Genç kuşaklarda) Soğuk Savaş'ı ve onun ideolojik savaş alanını bilen yok. Savaşın ya da Soğuk Savaş'ın ortak tecrübesine ilişkin 'örtüşen bir mutabakatın' eksikliği söz konusu" diye konuştu.

Buna karşın, bu ideolojiye olumlu bir bakış besleyenlerin oranı "boomer" diye nitelenen 1946 ve 1964 yılları arasında doğan kuşaktaki (yüzde 7) ve 74 yaşın üstündekilerdeki (yüzde 4) hayli düşük konumunu sürdürüyor.

New York'ta Hobart ve William Smith Kolejleri'nde siyaset bilimi profesörü olan Jodi Dean, komünizmin genç kuşaklar arasında bulduğu desteğin başka nedenlerinden bahsetti:

Öncelikle, kapitalizm bariz ve reddedilemez biçimde başarısızlığa uğruyor. Bu iklim felaketiyle doğrudan bağlantılı ve herkes bunu biliyor. İkincisiyse, ABD sağının beğenmediği her şeyi 'komünist' diye nitelendirmesi. Clinton ve Obama'ya 'komünist' diyorlar. 'Komünist', sağ kanada ait olmayan her şey için kullanılan bir kelime haline geldikçe kabul edilebilirliği yükseliyor. Eğer sağı beğenmiyorsanız, o zaman komünistsiniz.

Komünizmin bu yanlış sunumu Y kuşağı arasında gördüğü rağbeti desteklemiş olabilir, ama görünüşe bakılırsa, nasıl tanımlanacağı hakkında genel bir kafa karışıklığı olsa da bu demografik grupta sosyalizme duyulan ilgi de yükselişte. 

Ankete göre Amerikalıların büyük çoğunluğu sosyalizm hakkında bilgi sahibi olduğunu düşünse de, sosyalist bir ulusa verilebilecek en iyi örneğin İskandinavya mı, Sovyetler Birliği mi, yoksa ABD mi olduğu konusunda bölünmüş durumda.

Bu durum başkanlık aday adayı Bernie Sanders için bir iyi bir de kötü haber olduğu anlamına geliyor: Y kuşağına mensup katılımcıların yüzde 70'i sosyalist bir adaya oy verebileceğini söylerken bunun "fazlasıyla muhtemel" olduğunu söyleyenlerin sayısı geçen yıla göre iki katına çıkarak yüzde 20'ye ulaştı.

Fakat genel olarak Amerikalılar, Bernie Sanders'ın kendini tanımladığı gibi demokratik sosyalist bir adaya destek vermek konusunda daha çekimser, ankete katılanların çoğu böyle bir adaya destek vermekten çekineceğini ya da asla lehine oy kullanmayacağını söylüyor.

İdeolojik etiketler çıkarıldığında, sonuçlar birçok Amerikalının neoliberalizm karşıtı bir mesaja destek verebileceğini gösteriyor.

Ankete katılanların yüzde 70'i ekonomik eşitsizliği büyük bir sorun olarak görüyor, katılımcıların üçte ikisiyse ülkenin en çok kazananlarının kendi paylarına düşmesi gereken miktarda vergi ödemediğine inanıyor.

Katılımcıların neredeyse yarısı "ekonomik sistemin topyekun değişmesi gerekiyor" dedi.

Bununla birlikte böylesi bir değişimi sağlayabilecek radikal önerilerle karşılaştıklarında kuşak farkı görünür hale geliyor. 

Ankete katılan Y kuşağından kişilerin beşte biri "özel mülkiyet tamamen kaldırılsa toplum daha iyi durumda olurdu" derken 74 yaşın üstündekilerde bu rakam yüzde 1; Y kuşağının üçte birinden fazlası evrensel temel gelire olumlu bakarken emeklilerde bu oran yüzde 17.

Dean, "Y kuşağı, ebeveynlerine göre daha kötü bir yaşam beklentisiyle karşılaşan ABD'li ilk kuşak. Astronomik boyuttaki öğrenci kredisi borçları çoğu gencin yetişkinlikle ilişkilendirilen araba ya da ev satın almak, evlenmek gibi hayata dair pek çok gelişmeyi ve alış verişi ertelemesine neden oluyor. Aynı zamanda San Francisco, Los Angeles, Seattle ve New York gibi yüksek nüfuslu şehirlerde kiralar kontrolden çıkmış durumda. Ulusal sağlık hizmetimiz de yok. Dolayısıyla günlük hayatın temel harcamalarını ödeyebilmek imkansız hale geldi. Bir yandan da sürekli sosyal güvenliğin krizde olduğu ve bunu atlatamayacağı söyleniyor. Bir gencin bana söylediği gibi: 'Emeklilik planım sosyalizm'" ifadelerini kullandı.

Quill, sola doğru gerçekleşen bu kaymanın nasıl dizginsiz kapitalizmden doğan istikrarsızlığın bir sonucu olabileceğini şu şekilde anlattı:

Kontrolsüz kapitalizm batılı toplumların çoğuna büyüme vadettiği sürece, kimse kapitalizmin verimliliği hakkında kafa yormaya yanaşamıyordu. Kemerler sıkıldıkça ve ekonomik ağırlığın merkezi doğuya doğru kaydıkça artık ülkemizde gösterişçi tüketim övülmüyor. Geçen gün gerçekten birilerinin Tesla kullandığı için sözünün kesildiğini gördüm, kullanıcının yeşil dostu görünmesinin takdir çekeceğini düşünebilirsiniz, ama hayır. Olağanüstü. 

Bununla birlikte, Komünizm'in Kurbanları (Victims of Communism) tarafından başlatılan yıllık ankete göre, tüm yaşlardan Amerikalıların yüzde 25'inden fazlası Donald Trump'ın dünya barışına Kim Jong-Un (yüzde 22) ve Vladimir Putin'e (yüzde 15) nazaran daha büyük bir tehdit oluşturduğunu düşünüyor.

Dean bu konuda, "Amerikan kamuoyunun ne kadar cahil ve eğitimsiz olduğu yönündeki tüm eleştirilere rağmen (ülkeleri harita üzerinde bulamamak, temel tarihsel gerçekler hakkında yaşanan kafa karışıklıkları) toplumun yüzde 25'inden fazlasının ABD'nin dünya barışına Kore ya da Rusya'dan daha büyük bir tehdit oluşturduğunu kabul ettiğini görmek memnuniyet verici. Ne de olsa ABD'nin dünyanın her yanında askeri üsleri var ve başka ülkelerin istikrarını düzenli olarak bozup onları istila ediyor. Paris Anlaşması'ndan, İran'la yapılan nükleer anlaşmadan ve Rusya'yla imzalanan Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'ndan (INF) çekildi. Trump özellikle dengesiz ve kaçık gibi görünüyor ama en dikkat çekici olan on yıllardır ABD militarizmini örten insan haklarına yönelik endişe cilasını nasıl söküp attığı" diye konuştu.

Quill'e göreyse Trump'a dair bu genel kanı doğrudan onunla ilgili, bulunduğu makamla değil.

Quill bunu, "Genç Amerikalıların ülkeleri hakkında dehşete düştüğünü söylemek kolaycılık olur. Bunun çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Benim kanaatim, genç Amerikalıların Trump'ı yeni bir normal olarak görmediği yönünde. Trump'ın başkanlığını bir sapma, Obama yıllarının ilericiliğine karşı bir tepki olarak görüyor ve kendi kendini onaracağına inanıyorlar. Gelecek hakkında hala oldukça iyimserler (sosyal güvenlik fonları dışında) ve birilerinin bunları bir şekilde düzelteceğini düşünüyorlar. Gençlerin Yeşil Yeni Anlaşma'ya gösterdiği ilgi buna çok iyi bir örnek" diye açıklıyor.

 

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/news/world/americas/us-politics

Independent Türkçe için çeviren:  Noyan Öztürk

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU