Almanya’da ekonomik kriz tartışmalarının siyasete yansımaları

Aydın Enes Seydanlıoğlu Independent Türkçe için yazdı

Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi ile Almanya Başbakanı Angela Merkel / Fotoğraf: Reuters

Almanya basının en önemli ekonomi gazetelerinden biri olan Handelsblatt geçtiğimiz günlerde Almanya ekonomisinin aniden karşılaştığı bir krizi gündeme getirdi.

2018 yılında 11,2 milya euro bütçe fazlası veren Almanya’da işsizlik rakamları aslında oldukça düşük bir düzeyde.

Peki, nasıl oldu da ülkede bir anda küresel şirketler panik halinde istihdamı kısıtlamaya varacak boyutta tedbirler almaya başladılar?

Uzmanlar Almanya ekonomisinin an itibariyle bir teknik resesyona girdiğini ve neredeyse bir yıldır durgunluk içerisinde olduğunu ifade ediyorlar.

Mevcut ekonomik durum için gerekli yapısal düzenlemelerin gerçekleşmemesi durumunda Almanya ekonomisinin Japonya’daki gibi bir deflasyon tuzağına mahkum olabileceği konuşulan senaryolar arasında.

Almanya ekonomisinin mevcut durumu ile alakalı somut sebepleri bir kaç açıdan ele almak mümkün.

Almanya ekonomisinin dünya politikasındaki dalgalanmalardan önemli ölçüde etkilendiğini söyleyebiliriz.

Jeopolitik çatışmalar küresel ticareti azaltmakta ve bir ihracat ülkesi olan Almanya’yı doğrudan etkilemektedir.

Brexit meselesindeki belirsizlik ile birlikte Çin ve ABD arasındaki ticaret savaşları bu bağlamda krizi tetikleyici unsurlar olarak gündeme gelmektedir.

Almanya’nın ihracata dayalı ekonomisi ve gayri safi milli hasılasının hatrı sayılır bir bölümünü ihracattan elde etmesi Almanya’yı dünya pazarlarına bağımlı kılmakta ve bundan dolayı Protektonist (korumacı) trendin yükselişte olduğu bir dönemde Almanya ekonomisi büyük sıkıntılar ile karşılaşmaktadır. 

ABD’nin Alman otomobillerine vergi uygulama tehdidi bu bağlamda ele alınabilir.

Bununla birlikte otomotiv endüstrisindeki belirsizlik, dizel araçlarla ilgili gelişmeler, Alman ekonomisin ana sütunlarından biri olan otomobil satışlarındaki düşüş, elektromobilite ve otomobil sektöründe yapay zekanın kullanılması konusunda kartların bütün dünyada yeninden karılması, Almanya ekonomisini etkileyen diğer faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Almanya’nın ihracat odaklı hareketi ve iç pazarın güçlendirilmesi noktasında demografik yapısı dolayısıyla yetersiz kalışı bu süreci tetiklemede de etkili oldu.

Merkezi, İsviçre Zürih'te bulunan banka ve finans şirketi Credit Suisse Ekim ayında Almanya ekonomisini ele aldığı bir analizde Almanya için, “Avrupa’nın hasta adamı” ifadelerine yer verdi.

Almanya ekonomisi nisan ayından haziran ayına kadar geçtiğimiz yıla kıyasla yüzde 0,4’lük bir büyüme oranı yakaladı ve bu oran son 6 yılın en düşük seviyesi olarak belirdi.

Ayrıca bir önceki çeyreğe oranla yüzde 0,1’lik düşüş ile küçülen tek büyük Avrupa ekonomisi oldu.*

Credit Suisse göre, Almanya’nın mevcut ekonomik sorununun ortadan kalkması için iki temel mesele ön plana çıkmaktadır:

Bunlardan ilki; Çin ve ABD arasındaki ticaret savaşlarının son bulması, ikincisi ise vergiler konusunda devlet eliyle teşviklerin uygulamaya konulmasıdır.

Çin ve ABD arasındaki ticaret savaşının Almanya’nın kontrolü dışında bir mesele olması, vergi reformlarının bir an evvel uygulamaya geçirilmesini konusunun ehemmiyetini arttırmaktadır.

Bunun yanı sıra sosyal güvelik düzenlemeleri, araştırma-geliştirme konusunda vergi muafiyeti, piyasada rekabeti artıracak tedbirler, nitelikli iş gücünü Almanya’ya göçe teşviki sağlayan yasal düzenlemeler, eğitim ve bilimsel faaliyetler için daha fazla bütçe ayrılması ve dijitalleşme altyapısının güçlendirilmesini sağlama konusunda yasa ve reformlar bu krizin atlatılması için alınacak tedbirler olarak gündeme gelmektedir.

Fakat Almanya’da krizin atlatılması için öngörülen mali politikaların 2008-2009 krizine kıyasla daha karmaşık olacağı, mevcut krizin ülkedeki yapısal sorunlar dolayısıyla ortaya çıktığı yorumları yapılmaktadır.

Yani ihracat temelli ekonomi modeli krizin en önemli unsuru olarak gündeme gelmektedir. 

Krizin etkilerinin azaltılması yönünde ilk adım olarak Alman hükümeti ve otomotiv endüstrisinin temsilcileri, ülkede elektrikli araçların yaygınlaşması için satış teşviklerinin ve araç şarj istasyonlarının sayılarının artırılmasını kararlaştırdı.

Bununla birlikte Alman hükümeti ve otomotiv endüstrisinin önde gelen aktörleri teşvikleri arttırıp mevcut teşvik programının süresini uzatarak elektrikli araçlara olan talebi arttırmayı hedefliyor. 

Peki, bütün bu gelişmeler Almanyadaki siyasi atmosferi nasıl etkiler?

Son dönemde Almanya özelinde eyalet, federal ve AP seçim sonuçlarından müşahade edilebileceği üzere, Almanya'da 10 yılı aşkın süredir devam eden merkez partilerdeki oy erezyonu konjönktürel bir durum değil yapısal bir durum haline gelmiştir.

Küreselleşmenin getirdiği karmaşık sorunlar ve eğitimli orta sınıfın içinde bulunduğu kaygı atmosferi, uç partilerin Avrupa genelinde yükselmesine neden olmaktadır.

Seçmenlerin oy kullanma refleksi bir çok Avrupa ülkesinde benzer karaktere sahiptir.

Bugün post-endüstriyel dönem olarak nitelendirebileceğimiz “bilgi ekonomisi” döneminde homojen toplum bir dağılma sürecine girmiş son dönemde toplumdaki sınıfsal dönüşümün siyasi akımlara olan yönelimleride bu sınıfsal dönüşümden etkilenmiştir.

II. Dünya Savaşı’ndan 80’li yılların ortalarına kadar eşit ve yüksek bir yaşam standardına sahip, geleceğe dair umut besleyen ve geniş bir tabana yayılmış dengeli bir orta sınıf yapısından artık farklı toplumsal tabakalar türemiş ve bunların önemli bir kesimi bir takım kaygılar ile aşırı sağa yönelmişlerdirler.

Almanya’da hükümetin mevcut ekonomik durumu kontrol altına alamaması ve ekonomideki temel sorunların çözülmesini sağlayacak reçeteyi uygulamaya koyamaması seçmenlerin anaakım siyasi partilere olan güvenlerini daha fazla azaltacaktır.

Bu durumdan en büyük kazanç elde edecek olanlar popülist hareketlerdir.

Ekonomik refahın tehlikeye girdiği bir atmosferde, aşırı sağcı popülist Almanya için Alternatif Partisi AfD’nin bu anlamda tepki oylarının önemli bir kısmını alması kuvvetle muhtemeldir.  

Özetle ihracat temelli ekonomi modeli bir krize girmiş ve bunun sonuçları hem ekonomik hem de siyasal alanda net bir biçimde görünür hale gelmiştir.

Almanya’da hükümet ve karar vericiler yapısal bir takım çözümler üretemez ise bu durum Avrupa Birliği’nin de geleceğini olumsuz yönde etkileyecektir.

 

 

* https://www.contra-magazin.com/2019/10/credit-suisse-deutschland-ist-europas-neuer-kranker-mann/

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU