Şizofreni hastaları pozitif ayrımcılık istiyor

“Sosyal hayatta yokuz. Komşular arasında yokuz. Sivil toplum örgütleri, dernekler arasında yokuz. Siyasi partiler bizi yok sayıyor” diyen Şizofren Dostları Derneği Başkanı Demirdoğan, şizofreni hastalarının en önemli sorununun işsizlik olduğunu belirtti

Fotoğraf: Independent Türkçe

Türkiye’de hastalar sosyal, toplumsal ve ekonomik birçok alanda çok çeşitli sorunlar yaşıyorlar.

Toplum olarak bunların bazılarına odaklanıyor, diğerlerini görmezden geliyor ya da hastalıkları ve hastaları kategorize ediyoruz.

Bazılarıyla kolay empati kurarken diğerlerine suçluymuş gibi davranıyoruz.

Yanlış bakış ve ön yargılardan dolayı en çok mağdur olan hasta gruplarından biri olan şizofreni hastalığına farklı bir pencereden, onların penceresinden bakmak istedik...

İstanbul Üniversitesi Çapa TIP Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alp Üçok, Türkiye’de yaklaşık 300-350 bin, İstanbul’da ise 30-40 bin civarında şizofreni hastası olduğunu belirtti.

Şizofreni hastaların daha çok toplumdaki şiddetin hedefi ya da kurbanı olduğunu düşünen Prof. Dr. Üçok; ruhsal rahatsızlığı olan kişilere karşı toplumda ön yargıların yaygın olduğu görüşünde.

Sokaktaki çocukların bile ciddi ruhsal hastalığı olan biriyle alay etmekten, aşağılamaktan çekinmediğini hatırlatan Üçok, “Tecavüze uğrayanlar, hamile kalanlar hiç de seyrek değildir” diyor. 

30 yıldır Şizofreni hastası olan Şizofreni Dostları Derneği Başkanı Mesut Demirdoğan ise, toplumun, sendikaların, sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin şizofreni hastalarını görmezden geldiğini dile getiriyor.

Şizofreni hastalığını ve şizofreni hastalarını, Independent Türkçe okurları için Şizofreni Dostları Derneği Başkanı Mesut Demirdoğan ile konuştuk.
 

AHM_8855.JPG
Şizofreni Dostları Derneği Başkanı Mesut Demirdoğan / Fotoğraf: Independent Türkçe


- Mesut Bey, şizofreni hastalığı nasıl bir hastalıktır, belirtileri nasıl ortaya çıkar?

Şizofreni bir bireyin davranışlarını, hareketlerini, gerçeği algılayış şeklini ve düşüncelerini çarpıtarak değiştiren, ailesi ve sosyal çevresi ile ilişkilerini bozan psikiyatrik bir hastalıktır.

Ciddi ve kronik bir hastalık olan şizofrenide hastalar gerçeklikle arasındaki bağlantıyı yitirerek farklı davranışlar sergilemeye, gerçek olmayan olaylara inanmaya ve kişiliklerini değiştirmeye eğilim gösterir.

Hayat boyu süren bir hastalıktır ve bu nedenle sürekli olarak tedavi gerektirir. Doğru tedavi ile şizofreni hastalarında hastalık kontrol altına alınabilir.

Bu sayede hastalar sağlıklı bir birey olarak yaşamını sürdürebilir, sosyal ilişkilerinde ve iş hayatlarında başarılı olabilir. 

- İlk belirtileri nedir?

17-25 yaş aralığında insana musallat olur. Kulağa ses geldiğini düşünür. Kendi kendine konuşur. Bir odaya çekilir, uykusuzluk halsizlik had safhadadır.

Hiçbir eylemden keyif almaz. Sürekli yorgun olduğunu dile getirir. Okula gidiyorsa okulu aksatır, çalışıyorsa iş verimliği düşer. Halüsinasyonlar görür.

- Şizofreni hastalığı genetik mi, yoksa çevresel koşulların etkisi ile mi oluşur? Hastalığı tetikleyen unsurlar nelerdir?

Bilim insanları net bir şey söyleyemiyor, genetik olduğunu söyleyen de var, çevresel faktörlerden kaynaklandığını ileri sürenler de. Trafik kazası sonunda hastalığın ortaya çıktığı da ifade ediliyor.


“Türkiye’de 1 milyona yakın ruh hastası olduğu tahmin ediliyor”

- Türkiye’de şizofreni hasta sayısı hakkında bilginiz var mı?

Bilim insanları her 100 kişiden bir insanın şizofreni hastası olduğunu dillendiriyor.

Türkiye’de yaklaşık 600 bin civarında şizofreni hastası var.

Diğer psikiyatrik hastalarla birlikte 1 milyona yakın ruh hastası olduğu tahmin ediliyor. 

- Kendinizden, kendi hastalık seyrinizden bahseder misiniz?

Bende çeşitli hezeyanlarla başladı hastalık. Bu şikayetlerle ailemle birlikte dahiliye doktoruna gittim. Dahiliye doktoru psikiyatrik rahatsızlığım olduğunu fark etti, o yönlendirdi beni psikiyatriste.

30 yıldır klinik ve ayakta tedavi oldum. Hala tedavim devam ediyor. Şeker, tansiyon hastaları gibi düzenli olarak ilaç kullanıyorum.

- Evde yansıması nasıl oldu?

Annem hastalığımı fark etti. Onun desteğini çok aldım. Ailemin fark etmesiyle tedavi süreci başladı.

Annem “Oğlum doktora gitmen gerekir, tedavi olman gerekir” gibi sözlerle destek verdi.

Babam, kardeşlerim bana çok destek verdi. Bugünkü durumu onlara borçluyum.

İlk dönemlerde ben de ailem de hastalığı zor kabul ettik. Kendimin yararsız, işe yaramaz biri olduğunu düşündüm.

Ekonomik özgürlüğüm yoktu. Anne ve babamdan aldığım harçlıklarla ayakta duruyordum.

Bu da ayrı bir ruhsal çöküntüye neden oluyordu. Hastalığı kabul ettikten sonra düzenli ilaç kullanmaya başladım, normale döndüm.


Doktorların yüzde 64’ü şizofreni hastalarıyla komşu olmak istemiyor
 

AHM_8846.JPG
Mesut Demirdoğan / Fotoğraf: Independent Türkçe


-  Peki, şizofreni hastaları toplumla diyalog kurabiliyor mu, toplumun size bakışı nasıl?

Toplumun çoğunluğu bizi tehlikeli, suç işlemeye yatkın, potansiyel suçlu olarak görüyor. İnsanların şizofreni hastalığı hakkında bilgileri yok denecek kadar az.

Şizofreni hastaları hakkında bilgileri olanların ‘bilgileri’ yanlış, ön yargılı. Şizofreni hastalarından insanlar korkuyor. Buna çok üzülüyorum.

Biz hastayız. Hastadan korkulur mu? Şeker, kalp, hastasından korkuyor musunuz?

Şizofreni hastası ile aynı iş yerinde çalışan bir arkadaş arasında ciddi güvensizlik var.

Biz sözde ‘ne yapacağı belli olmayan insanlarız’ onların gözünde. ‘Bana zarar’ verir diye düşünüyor. Bu tür gereksiz korkular var insanlar arasında.

Bir örnek vereyim, doktorlar arasında anket yapılmış ve ‘Şizofreni hastası komşunuz olmasını ister misiniz?’ sorusu yöneltilmiş. Doktorların yüzde 64’ü ‘Hayır şizofren hastası komşu istemiyorum’ demiş.

Cevaba bakar mısınız? Bu düşünce, ön yargı sokaktaki Mehmet efendiye ait değil. Beni tedavi edecek doktora ait.

Bu insanı derinden yaralıyor. Hastalığım hakkında bilgi sahibi olan doktor ‘hasta komşu istemiyorum’ derse, sokaktaki insanın davranışını anlayışla karşılamak gerekir.

- Vahim bir durum bu Mesut Bey.

Bence de vahim. Bunlar eğitimli insanlar. İşimiz zor. Kendimizi anlatmakta zorluk yaşıyoruz.


“Şizofren hastaları ile ‘normal’ insanların suça karışma oranı aynı”

- Şizofren hastaları her önüne gelen insana şiddet uyguluyor, saldırıyor mu?

İstatistiklere bakalım. İstatistikler yalan söylemez.

- Ne diyor İstatistikler?

Hasta olmayan ‘normal’ insanların suça karışma, şiddet uygulama oranı ile, şizofren hastalarının suça karışma oranı aynı.

Şizofren hastalarının, hasta olmayan insanlardan daha fazla suça karıştığı, şiddet uyguladığına ilişkin somut bulgu ve veri yok.

Şizofren hastası biri sokakta bir kavgaya karıştığında, bazı medya kurumları utanmadan sıkılmadan ‘şizofren hastaları dehşet saçtı’ şeklinde manşete taşıyor haberi.

Sokaklarda her gün yüzlerce kavga oluyor, insanlar birbirlerini boğazlıyor, öldürüyor, yaralıyor. Bunların hangisi şizofren hastası?

Bu haberi annem, babam, kardeşim okuduğunda, ailemin bile bana karşı yaklaşımı değişiyor.

Şizofren hastası ilaç kullanmadığı dönemlerde şiddet uygulayabilir, ilaç kullandığında hasta olmayan insanlar gibi şiddetten uzak durur.

- Şizofren hastalarının en önemli sorunu nedir?

İşsizlik, işsizlik. Psikiyatrik rahatsızlığı olan arkadaşlarımızı ne kamu ne de özel sektör işe alıyor. Kapılar surlarla çevrili.

Halbuki Şizofren tedavisi gören arkadaşlarımız ‘engelli’ statüsünde.

Özel sektör ‘engelli’ çalıştırmak zorunda. İş yasasında var. Özel sektör yasa tanımıyor.

Genellikle diğer ‘engelli’ gruplara sınırlı ölçüde kapılarını açıyorlar. Psikiyatri tedavisi gören insanlara kırmızı kart gösteriyorlar.

- Kamu şizofren hastalarını işe alıyor mu?

Kötünün iyisi diyelim. Şizofren hastası iki arkadaşımız KPSS sınavına girdi, bir arkadaşımızı işe aldılar. Kamu sektörü özele göre daha esnek.

- Siz ve arkadaşlarınız “damgalanma” olayından rahatsız oluyorsunuz, nedir “damgalanma?”

Okulda şizofren hastası olduğunuzu söylediğinizde arkadaşlarınız sizden korkuyor, dalga geçiyor.

İş yerinde söylediğinizde ‘deli’ deniliyor. Bizi dinlemiyorlar, kendimizi ifade edemiyoruz.

Hasta olduğunuzu söylediğinizde mecliste sözünüz geçmiyor.

Onlarla aynı düzlemde konuşmadığımızda, sağlıklı insanlara davrandıkları gibi bize davranmıyorlar.

‘Sen hastasın, delisin, sen anlamazsın’ gibi onur kırıcı sözlerle karşılaşıyoruz.

Zihinsel ‘damgalanma’dan söz ediyorum.

- Şizofren hastalarının tanıklığı kabul edilir mi?

Mutlaka kabul edilir ama şüphe duyulur. Vesayet altındaki arkadaşların tanıklığı kabul edilmiyor.

Hastanın durumuna göre değişir. Vesayet altındaki arkadaşlar oy kullanamıyor, ehliyet alamıyor. Benim vasim yok ama ehliyet alamıyorum.

- Şizofren hastaları özel yasa var mı?

Var, ama çok eski yasa, günün ihtiyaçlarına cevap vermiyor.

Türk Psikiyatri Derneği, Ruh Sağlığı Yasasını güncellemek için bir ekip oluşturdu. Bir süre Meclis’te çalıştılar ama sonuç alamayınca bırakmak zorunda kaldılar.

Ruh Sağlığı Yasası’nın mutlaka güncellenmesi gerekir. Çok eski yasalarla yönetiliyoruz. Bu yasa çıkarsa ehliyet almada, bankalardan kredi çekmede kolaylık sağlar.


“Sosyal hayatta yokuz; öksüz çocuklarız”
 


- Anlattıklarınıza bakılırsa, toplumdan izole edilmişsiniz?

Masanın üzerinden sigarasını aldı derin derin çekti. Çayını iki yudumda içti. Gözleri doldu. Ve şöyle devam etti:

İyi tahmin etmişsiniz. Sosyal hayatta yokuz. Komşular arasında yokuz. Sivil toplum örgütleri, dernekler arasında yokuz. Siyasi partiler bizi yok sayıyor. Bize güvenleri olmuyor.

Az da olsa yalancı dostluklar kurduğumuz oluyor. Tüzel kişiliğe sahip derneğiz. Sosyal siyasi toplantılara bizi de davet etseler, bir çift söz söylesek kendimize güvenimiz gelir, öz güvenimiz güçlenir.

Aramızda şiir okuyan, yazan; resim yapan arkadaşlarımız var. Birbirimizle hasbihâl ediyoruz. Dışardan kurum ve kişilerle diyalog kurmak istiyoruz.

Nasıl anlatayım; bir konsere, tiyatroya, sinemaya davet edildiğimizi görmek istiyoruz. Öksüz çocuklarız.

 


- Şizofren Dostları Derneği’nin aktiviteleri oluyor mu?

Sosyal aktivitelerimiz sınırlı. Eskiden pikniğe falan giderdik, son yıllarda bu ve benzeri etkinlikleri unuttuk.

24 yıllık derneğiz, 20 yıldır dernekteyim. Kira, elektrik, su, doğal gaz ödemede zorluk çekiyoruz. Gözümüz yardımsever insanlar arıyor.

Bulunduğumuz bina satıldı. Otel yapılacakmış. Beyoğlu eski Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’a yer bulma konusunda yardımcı olması için ricada bulunduk. Geri dönüş olmadı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi yer bulmada bize yardımcı olursa çok iyi olur.

- Kaç üyeniz var, üyeler arasında kadın var mı?

Bir dönem 600 üyeye kadar ulaştık. Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri açıldıktan sonra üye sayısında azalma var.

Kadın üyemiz var, ama sıklıkla derneğe gelmiyorlar. Kendilerini belli etmek istemiyorlar.

Aileler de ‘kızım evlenemez’ korkusu nedeniyle derneğe ilgi göstermiyorlar.

Erkeklerde ise ‘okulda dışlanır’ düşüncesi güçlü.

- Şizofren hastaları arasında evlenen var mı, uzun sürüyor mu evlilikler?

Bir arkadaşımız vardı, evliliği 6 yıl sürdü. Bir diğer arkadaşımın evliliği 10 yıldır devam ediyor.

Çoluk çocuk sahibi olan arkadaşlarımız var. Kadın erkek ilişkileri hasta olmayan insanlardan çok farklı değil.


“Sosyal devlet dezavantajlı grupların ihtiyaçlarını karşılamak zorunda; istihdamda pozitif ayrımcılık istiyoruz”

- Devletten, hükümetten beklentileriniz var mı?

Biz şizofren hastaları istihdamda pozitif ayrımcılık istiyoruz. Diğer engelli gruplara tanınan haklardan yararlanmanın anayasal hakkımız olduğunu düşünüyorum.

Özel sektör psikiyatri hastalarına kapılarını kapatmış durumda. Bu anlayış değişmeli.

Çoğunluğumuz ailelerimizden sigara, çay parası istiyoruz. Onurumuz kırılıyor. Devlet herkese kendi parasını kazanacak bir iş mutlaka vermeli.

Düşünsenize 45 yaşındasınız, çarşıya çıkacaksınız emekli anne babadan yol parası istiyorsunuz.

TOKİ’den ev almak istiyoruz, nasıl alacağız? Büyük çoğunluk işsiz. TOKİ her il ve ilçede yaptığı evlerde şizofren hastalarına ücretsiz veya düşük fiyatlarla ev vermeli.

‘Olmaz’ denmesin Hollanda'da şizofren hasatlarına devlet ücretsiz ev tahsis ediyor. Sosyal devlet dezavantajlı grupların ihtiyaçlarını karşılamak zorunda.

- Yakın zamanda Ankara ile temasınız oldu mu?
 

Yok olmadı. Sağlık eski Bakanı Recep Akdağ ile görüşmemiz olmuştu. Sözler verilmişti, unutuldu.

Takip etmek gerekiyor. Maddi imkanlarımız yok her ay Ankara’ya gidip gelmeye. Lobi oluşturmak gerekiyor. Derneklerin böyle bir gücü yok.

- 50 yaşında, 30 yıldır şizofren  hastası olduğunuzu ifade ettiniz. Hiç şiddet olayına karıştınız mı?

İlk zamanlar öfke patlamaları oldu. Düzenli ilaç kullanmaya başladığımdan beri hiçbir şekilde şiddet olayına karışmadım.

- Kitaplarla aranız nasıl?
 

Şu günlerde isteksizim. Yaşar Kemal’in kitaplarını okudum. Suç ve Ceza’yı okudum.

- Müzik?

Pek iyi değil, radyo dinliyorum. Alaturka diye kanal var onu takip ediyorum.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU